30 Mart 2017 Perşembe

SONER YALÇIN: FETÖ’NÜN ZEHRİ

Cargill, küresel oligarkların bir büyük şirketi.
Ve ülkemizde olup biten bunca olay.
Dimdik ayakta.
Bir sürü olay olmuş, yasalar çıkmış, yer yerinden oynamış, darbe falan ve her şeyle de alakası var aslında.

Oraj POYRAZ ( 0raj.p0yraz@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc / oraj_poyraz@alpinaasia.com )
           L2fSIJNoA0xfSNxA       


SONER YALÇIN: FETÖ'NÜN ZEHRİ


​Cargill…

1865'te kurulan ABD şirketi.

Fortune dergisine göre, dünyanın en büyük 12. şirketi.

Yıllık geliri, 136.7 milyar dolar.

Asıl alanı; (genellikle kimyasal-GDO'lu) tarımsal ürünler.

70 ülkede faal. Türkiye'ye yerli ortağı Bramer Ticaret A.Ş. ile 1960'da geldi; 1986'dan itibaren Cargill olarak faaliyet gösteriyor.

Ülkemizde şöyle tanındı:

Nişasta bazlı kimyasal şeker (glikoz-fruktoz) üretimi için 1997'de Bursa'da 213 dönüm toprak aldı.

Burası birinci sınıf tarım arazisiydi. Ayrıca…

İznik Gölü'nü besleyen suları (yıllık 1 milyon küp) çekip, pis atıklarını göndererek su havzasını bozacaktı.

Cargill'e dört ayrı arazi gösterilmişti; suya çok ihtiyacı olduğu için burayı seçmişti. (Daha önce 6 Türk şirketi bu arazi için başvuru yapmış reddedilmişti.)

Bursalılar konuyu mahkemeye taşındı.

Bursa 2. İdare Mahkemesi 1998'de yürütmeyi durdurma kararı verdi.

Danıştay 6. Dairesi 2002'de bu kararı onadı.

Hukuk böyle diyordu; ama Cargill'in arkasında ABD vardı!

Tarih: 28 Ocak 2004.

Erdoğan ile George W. Bush Beyaz Saray'da buluştu.

Bush, Cargill sorununun çözülmesini rica etti.

5 ay sonra…

5403 sayılı "toprak koruma ve arazi kullanımı yasası" değişikliği 3 Temmuz 2005'te TBMM'de kabul edildi.

İki gün sonra…

Cargill'in isteği ve Bakanlar Kurulu kararıyla bu arazi "özel endüstri bölgesi" ilan edildi.

Danıştay 10. Dairesi 8 Şubat 2006'da bu karara ilişkin yürütmeyi durdurma kararı verdi.

O günlerde…

Emin Çölaşan köşesinde Başbakanlık belgesi yayımladı. 20 Nisan 2006 tarihli 3020 sayılı yazıya göre, Cargill'le ilgili yargı kararlarının hükümsüz kılınması ve tesisin işletmeyi sürdürmesi için yeni kanun çıkarılması isteniyordu! (16.6.2006 Hürriyet)

Bugünlerde Erdoğan, "biz neler çektik" diyor ya, sanırım benzer yargı kararlarından bahsediyor!

Sonuçta…

AKP oylarıyla, Anayasa'ya aykırı olmasına rağmen TBMM'de Cargill'e ayrıcalık tanıyan yasal düzenlemeler yaptı.

BAŞKAN DÜŞÜRÜLDÜ

Geçen hafta elime bir kitap ulaştı:

"Başkan Düşürüldü/FETÖ'nün Belediye İşgali."

Yazarı, CHP Gemlik Belediyesi devrik başkanı Fatih Mehmet Güler idi.

1999 ve 2004 yerel seçiminde ANAP'tan, 2009'da ise, CHP'den belediye başkanı seçildi.

Hakkında açılmış dava yoktu.

Ama odasında "böcek" vardı. "Kalorifer peteğinde böcek bulundu" denilince dinleme cihazı değil, haşere sandı!

Çok sürmedi…

Tarih: 21 Ocak 2011.

Savcı ve hakim karşısına çıkarıldı. Tutuksuz yargılanacaktı. Savcı tutuklanmasında ısrar etti. Mahkeme kararının arkasında durdu. Ardından…

İçişleri Bakanlığı kararı geldi; görevden uzaklaştırıldı. Bir daha da koltuğuna oturamadı.

Yargılamalardan beraat etmesine rağmen koltuğuna oturtulmadı.

Neler oluyordu?

Ne olduğu 15 Temmuz FETÖ darbesinden sonra ortaya çıktı.

Belediye Başkanı Güler'i koltuktan indiren savcılar; Serkan Nogay, Osman Kılıçaslan, Nurettin Canata, Mustafa Öztürk, başsavcı Zekeriya Bayazıt, kaymakam Bilal Çelik, valiŞehabettin Harput FETÖ'cü olduğu iddiasıyla tutuklandı. Mülkiye Başmüfettişleri Sami Pınarakar ve Süleyman Yıldırım görevden alındı.

Devrik Güler'in kitaptaki iddiasına göre, 3 yıl başkan vekilliği yapan ve 2014'te AKP'den belediye başkanı seçilen kişi Cemaatçi!

FETÖ, küçük bir ilçe olan Gemlik'te niye "darbe" yaptı?

Meselenin dünya devi Cargill ile ilişkisi var mıydı?

İKİ BAKAN GİTTİ

FETÖ'nün, başta ABD olmak üzere küresel şirketlerin çıkarları için Türkiye'de neler yaptığı konusu hâlâ muamma. Örneğin…

FETÖ'nün Gemlik'te yaptığı darbenin Cargill ile ilgisi var mıydı?

Tarih: 23 Temmuz 2004.

5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu'nun Resmi Gazete'de yayınlanmasıyla kısa bir karmaşanın ardından Cargill arazisinde imar yapma yetkisi Gemlik Belediyesi'ne ait oldu.

"Fuhuş gelir" diye her teklife karşı çıkan RP'li belediye, Cargill'e hemen imar izni verdi. (Gemlikli) AKP Bursa Milletvekili Altan Karapaşaoğlu da Cargill'in işini kolaylaştıracak yasa değişikliği teklifini TBMM'ye veren isimdi.

Cargill arazisinin Gemlik Belediyesi sınırlarına oldu bittiyle neden dahil edildiğini anlamışsınızdır! Karapaşaoğlu RP eski il başkanıydı zaten. Belediye ile ilişkileri iyiydi.

Ama… Belediyeyi 2009'da CHP'nin kazanması hesaplarında yoktu!

TBMM'de "Cargill'in sesi" olarak görev yapan AKP Milletvekili Gemlikli Karapaşaoğlu'nun, CHP'li Başkan Güler'i hedef yapması şaşırtıcı değildi.

Evet. Gemlik'te FETÖ darbesi oldu.

Ve Cargill, hakkındaki olumsuz yedi mahkeme kararına rağmen işlerine devam etmeyi sürdürdü.

Yetmezmiş gibi…

Şeker Kanunu değiştirilerek Türk firmalara kota varken Cargill'e kota kaldırıldı.

Şaşırmayın; 2011'de Türkiye şeker piyasasını düzenleyen Şeker Kurulu'na Bakanlar Kurulu'nca seçilen üyelerden biri Cargill yöneticisi Mustafa Muzaffer Sayınataç idi.

Bu arada…

MHP'den Hüsnü Yusuf Gökalp (1999-2002) ve ondan sonra Tarım ve Köyişleri Bakanlığı koltuğuna oturan AKP'den Sami Güçlü (2002-2005), nedense politikayı kendi istekleriyle bıraktılar! Bugün…

Cargill, ABD'de ürettiği GDO'lu mısırları Türkiye'ye getirerek elde ettiği "zehirli tatlandırıcıları" herkese yedirmeye devam ediyor…



 
a45UyF587661-170330203659 Oraj Poyraz oraj_poyraz@alpinaasia.com
2017/03/31  00:29 2  65  alelma@yahoogroups.com


 



--

En buyuk sayida insanin en buyuk mutlulugu ahlak ve yasamanin temelidir.

Jeremy Bentham

NISA - 82 Kuran i dusunmuyorlar mi?
Allah katindan baska yerden gelseydi, onda birbirini tutmaz pek cok sey bulurlardi.

DOGA YASALARI UZERINE DUSUNCELER -1-

Her satirinda beynimi tetikleyen harika bir kitap okuyorum: Buyuk Tasarim . Dr Stephen Hawking ve Leonard Mlodinow tarafindan yazilmis. (Dogan Kitapcilik. Ceviri: Selma Ogunc)

Sanirim Dr Hawking i tanitmama gerek yok. Bedeni nerdeyse tamamen islevsiz duruma gelen bu adam, akli ile galaksiler arasinda yolculuk etmekte. Leonard Mlodinow a gelince. ABD li bir fizikci. Babasi, Buchenwald toplama kampinda bir yil kadar tutulmus ve Polonya da Nazi yonetimine karsi gerceklestirilen direnisin basina gecmis. Aile bu soykirimdan kurtulup ABD ye yerlesmisler. Burda kucuk yaslarda kimya ve fizige ilgi duyan Mlodinow, Israil deki bir kutuphanede Feynman in fizik yasalari uzerine tezleri kitabini okuduktan sonra tamamen fizige yonelmis. Hic sasirmadim. Richard Feynman, fizigi milyonlarca insana sevdiren gercek bir dehadir.

Simdi bu kitabin doga yasalarina ayrilan bolumunden alintilar yaparak, kendimden de yorumlar katarak bir seyler karalayacagim.

Doga yasalari hepimizin oylece kabul ettigi gercekliklerdir. Onlara alisiriz; oyle alisiriz ki bir sure sonra onlarin aslinda ne kadar sasirtici olduklarini unuturuz ve merak hissimiz hayatin akisi icinde olur gider.

Oysa insanlik binlerce yil boyunca, etrafinda gordugu ve bir anlam veremedigi olaylari aciklamak icin sayisiz inanc ve mitoloji gelistirdi. Neden volkanlar aniden ofkelenip ates sacmaya basliyordu, neden Gunes bazen karariyordu, neden sakin bir havada firtina patlayip gemileri denizin dibine gonderiyordu? Misir dan Hind diyarlarina, Iyon medeniyetinden Maya uygarligina kadar her yerde insanlar bu sasirtici ve korkutucu olaylari aciklamak icin binlerce tanri, tanrica, melek veya ifrit modelleri gelistirdiler. Yakla$ik 50 bin yil oncesine uzanan avci-toplayici atalarimizdan miras aldigimiz korkular hepimizin bireysel ve kolektif bilincaltina kadar isledi ve dinsel davranislarimizin temelini olusturdu: Tanrilara sukran dualari, sunulan kurbanlar, olum rituelleri, bereket sarkilari, tanrilarin insanlara ahlaksizliklarindan dolayi kitlik, savas veya afetler yagdirmalari ve bundan kurtulmak icin mabetlere dolusan insanlar. (Cok uzaga gitmeye gerek yok. Ingiltere Londra da 1665 yilinda cikan buyuk bir yangindan dolayi, binlerce insan kiyametin geldigini zannedip kiliselere dolusmuslardi. Halley kuyruklu yildizinin her gelisinde ise insanlar korku icinde kiyameti beklemislerdir. Bunlara volkanlarin, depremlerin insan uzerindeki etkilerini ekliyebilirsiniz.)

Bilimsel dusuncemiz ise, tum insanlik tarihi ile kiyaslandiginda cok yeni sayilabilir. Gerci, o muhtesem Iyon medeniyetinde bilimimizin temelleri atilmisti ama, pek cok tarihsel sebep yuzunden yuzyillar boyunca uykuya yatti ve onlarin yerini genelde teolojik aciklamalar aldi. Bu arada, belirtmeliyim ki, su an uzerinde tepistigimiz topraklarda muhtesem bir insan yasadi: Milet li Thales. M.O 624-546. (Simdiki Aydin in Didim ilcesinde) Felsefenin ve bilimin onculerinden sayilan Thales cesitli geometrik kuramlar gelistirmis ve bir Gunes tutulmasini onceden hesaplayip haber vermistir.

Ne yazik ki, o donemlerin devlerini tek tek sayabilmem cok zor ve yazinin tamamen amaci disina tasmis olurum. Arkhimedes, Anaksimandros, Empedokles, Epikurus, Oklid, Pythagoras. Daha bir suru isim... Simdi bu isimleri alfabetik sira ile yazmak kolay, ama inanin her biri ayri bir dunya, ayri bir gunes... Onlarin actigi yol, buyuk usta Galileo ve nihayet Newton a kadar uzandi .. arada binlerce yol emekcisi var. Dunyanin her yerinden bilgi emekcileri. Yunan, Roma, Misir, Babil, Islam topraklari, ortacagdaki Kilise nin aykiri dindarlari .... Neyse, uzun mesele.

Bilimsel kuramlarla ilgili olarak bazi insanlarin yanlis bir kanaatleri bulunur. Herhangi bir onerme, bir kuram eger yanlis ise bunun bilim disi oldugu gibi iddialarda bulunulur. Oysa ki, bilimsel kuramin en onemli ozelligi, onun yanlislanabilir olmasidir. Yanlislanamayan sey, bilimden cok kehanetin, mistik sezgilerin veya inanclarin alanina girer. Karl Popper, tumevarimsal dusuncenin her durumda gozlemlenebilir veya sinanabilir olamiyacagini farkederek, ispatlamaktan cok yanlislamak olgusu uzerinde durmustur. Ornegin:

Uydumuz Ay kasar peynirinden yapilmistir derseniz bu, bilimsel bir onermedir. Cunku yanlislanabilmesi mumkundur. Ote yandan, Ay i goze gorunmeyen melekler hareket ettirir, bunu ancak iman sahibi kisiler farkedebilir derseniz, bu bir bilimsel onerme degildir; zira goze gorunmeyen melekleri olcmek, sinayabilmek mumkun degildir. Bir bilimcinin gelistirdigi kuram; olculebilir, yanlislanabilir, farkli insanlar tarafindan gozlemlenebilir, denenebilir olmalidir. Bunu, Richard Feynman Fizik yasalari uzerine kitabinda soyle aciklar:

Once bir tahminde bulunursunuz. Gulmeyin, saka yapmiyorum. Eger tahmininiz, kuraminiz, yapilan olcumlerle, deneylerle, gozlemlerle celisiyorsa yanlistir. O anda, sizin ne kadar zeki, ne kadar sempatik oldugunuzun onemi yoktur. Tahmininiz verilerle celisiyorsa yanlistir. Hepsi bu kadar !

Ben de, bu kadar giris fasli yeter diyerek sozu Dr Hawking e veriyorum.

Iyonyalilar, antik Yunan felsefesine ait farkli ve genellikle birbirine karsit geleneklere sahip pek cok ekolden biriydi. Ne yazik ki Iyonyalilarin dogaya bakis acilari -genel yasalar araciligi ile aciklanabilen ve bir dizi basit ilkeye indirgenebilen gorusleri- yalnizca birkac yuzyil boyunca etkili olabildi. Bunun nedenlerinden biri, Iyonya kuramlarinin ozgur irade, amac veya dunyanin islerine karisan tanrilar kavramlarina yer vermemeleriydi. Bunlarin ihmal edilmesi o zamanin cogu Yunan dusunuru icin son derece urkutucuydu, tipki gunumuzde bir cok insan icin oldugu gibi! Ornegin filozof Epikurus (yak.M.O. 341-270) standart atomcu goruslere dogaci filozoflarin yazgilarina kole olmaktansa, tanrilar hakkindaki mitleri izlemenin daha iyi oldugunu soyleyerek karsi cikti. Aristotales de atomcu gorusu reddetti; cunku insanlarin ruhsuz ve cansiz maddelerden meydana gelmis olmasini kabul edemiyordu. Iyonyalilarin, insanin evrenin merkezinde olmadigi gorusu, kozmosu anlamamizda bir donum noktasi olmustur, ancak bu gorus Galileo Galilei ye kadar, nerdeyse yirmi yuzyil boyunca bir kenara birakildi.

Sanirim bir sigara molasi vermenin zamani geldi. Hawking in cok kisaca dokundugu bu surec bir anlamda iman ile aklin, dogal yasalarin birbiri ile catismasinin tarihidir. Bu ayni zamanda dogal fenomenleri dogal sureclerle aciklama tarihi olarak bilinir. Herhangi bir hastaligi bir yerel tanrinin laneti ile aciklamak da mumkundur ve her zaman buna inananlar olacaktir. Bir depremin ise, gunahlarimizin bedeli olarak gerceklestigini de dusunebiliriz ki boyle dusunenler gunumuzde bile mevcuttur. Yukardaki pasajda, benim ozellikle ilgimi ceken yer ise surasi: insanin evrenin merkezinde olmadigi gorusu, kozmosu anlamamizda bir donum noktasi olmustur. Kesinlikle katiliyorum. Insanlar nedense, dinsel inanclar araciligi ile kendilerini ustun ve secilmis zannederler. Insanin, bir tanri tarafindan secildigi veya onun halifesi oldugu inanci hala cok yaygindir ve binlerce ilahiyatci tarafindan islenmektedir.

Peki, illa, bilim ile din catismak zorunda midir? Mesela, dindar bir bilimci olamaz mi? Elbette olabilir ve zaten pek cok dindar bilimci bulunmaktadir. Sorun surda ki, dinsel bir inanc baskalarina mutlak dogru bilimsel gercek olarak dayatilamaz. Veya tersine, bilimsel bir bulgunun herhangi bir inanci ispat ettigi savi son derece tartismali olabilir. Bilimsel kuramlar yanlislanabilirken, inanclar icin yanlislama yontemi bulunmaz. Sorgulayan Denemeler kitabinda Bertrand Russel bunu guzel bir benzetmeyle anlatir. Herhangi bir kisi, tum evrenin kocaman bir kaplumbaganin uzerinde durdugunu iddia edebilir. Peki, kaplumbaga neyin uzerinde duruyor, diye sordugunuzda ise, ondan asagisinin hep kaplumbaga oldugunu soyleyerek cevap verebilir. Bu cevabi yanlislayamazsiniz. Galaksinin neresini gosterirseniz gosterin, soz konusu kisi, bu kaplumbaganin daha da otelerde oldugunu soyleyerek sorunuzu savusturabilir. Veya bunlarin gozle gorulemiyecegini, manevi aleme ait oldugunu da iddia edebilir. Benzer durum cennet, cehennem, Tanri nin huzuru, meleklerin Tanri yi ovdukleri yer, herhangi bir din buyugunun manevi makami gibi inanclar icin de gecerlidir.

Din ile bilim bazen icice gecse de, bunlarin alanlarinin birbirlerinden ayrilmasinda fayda gorunmekte. Buna bir ornek vermek istersem, dindar bir fizikci olan Newton, bas eseri Philosophia Naturalis Principia Mathematica (Doga Felsefesinin Matematiksel Ilkeleri) kitabinda, kutle cekim kanunlarini herkes tarafindan sinanabilecek formullerle ifade etmistir ki, bu formul ve yasalarin yakin uzaydaki dogrulugu bilinmektedir. Aksi halde, ne uydumuz Ay a ne de cesitli gezegenlere gozlem uydulari gonderebilirdik. Eger Newton, anlasilabilir cekim kanunlari yerine Isa efendimizin sevgisi tum varliklari birbirine baglar gibi seyler yazsaydi, herhalde bu cok anlasilmaz bir sav olurdu.

Doga ile ilgili kuramlarin formule edilmesi, yasalastirilmasi, bizler farkina varmasak da hayatimizin her aninda gecerlidir. Ornegin, Newton fizigini uzay-zaman kavrami ile revize eden gorelilik kuraminin matematiksel cikarimlari, uzaydan yerinizin bulunmasini saglayan GPS kuresel yer belirleme sistemi (global positioning system) teknolojisinde kullanilmaktadir.

Elbette doga yasalari ile ilgili tartismalar burda bitmez. Kaldi ki Demokritos, Anaksimandros gibi doga felsefecilerinden bu yana insanlarin doga yasalari ve atom hakkindaki dusuncelerinde koklu degi$iklikler olmustur. Kismetse onlara da Dr Hawking in kitabini takip ederek deginecegim.

-devam edecek-

Levent ERTURK
LEVENTERTURK1961
https://leventerturk1961.wordpress.com/


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/










BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder