OSMAN AYDOĞAN : ÇÖKÜŞ
23 Haziran 2021
"Çingeneler Zamanı" 1988 yapımı müziklerini Goran Bregoviç'in yaptığı kült bir Emir Kustirica filmidir. Filmde hep korkulan ve beklenen olur. Çünkü hayat basittir.
Şimdi filmi burada bırakalım gelelim gündemimize…
Günümüzde gündemde ne var? Gündemde "çökmek" var… O buna "çöktü"; şu ona çöktü bu şuna "çöktü"…
Ne ilginç değil mi? Ülkenin gündemi "çökmek" üzerine…
"Çökmek" birden bire ülkenin gündemi oldu ama "çöküş" öyle birdenbire olmadı…
Her zaman olduğu gibi illaki "Tarih" demeyeceğim ama biraz eskilere gidelim…
Uygarlığın çöküşü
Sanılanın aksine dünyamızda "uygarlık" tekdir… "Batı uygarlığı" "Doğu uygarlığı" ayrımı olmaz. Olsa olsa kültürler kendi aralarında farklılık gösterir. Batı kültürü Doğu kültürü gibi... İşte dünyanın bu uygarlığı çöküyor…
ABD'li evrim biyoloğu ve popüler bilim yazarı Jared Diamond'un "Çöküş" (Pegasus Yayınları 2006) adlı kitabında geçmiş uygarlıkların nasıl çöktüklerini anlatırdı.
Fernand Braudel'dan bahsederken onun tarih görüşünde "güneşin her gün daha mütekâmil bir dünyaya doğmadığından" bahsetmiştim. Yani uygarlık her gün daha mütekâmil bir dünyaya doğru gelişmiyor. Uygarlık geriye doğru gidiyor.
Uygarlığın bu geri gidişinin başlangıcı aslında yeni değildir. Jean-Jacques Rousseau 1755 yılında yayınladığı uygarlığın eleştirisini yaptığı bir kitabında (İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı ve Temelleri Üzerine Morpa Kültür Yayınları 2006) insanlığın altın çağını yerleşik düzene geçmesiyle toprak ve madenleri işlemesini öğrenmesiyle yitirdiğini "işbölümü" ve "özel mülkiyet"in uygarlaşma sürecini daha başından sakatladığını iddia eder. Kendisini "anarşist" olarak adlandıran Fransız ekonomist ve düşünür Pierre-Joseph Proudhon (1809-1865) da "Mülkiyet hırsızlıktır" (La propriété c'est le vol!) diye sorunun kaynağını temelden tespit eder.
Nietzsche'nin (1844 -1900) şöyle bir öngörüsü vardı; "Uygarlık tarafından yok edilme tehlikesiyle karşı karşıya olan bir uygarlık çağını yaşıyoruz. "…
Nietzsche'nin şu sözü de bir varsayımdı: "Toplum yalnızca maddi arzuları tatmin etmenin peşinde koşup kültürün önemini göz ardı ederse daha üstün ve daha soylu hiçbir şey düşünemeyen son erkekler ve son kadınlar sürüsüne dönüşecektir. "
Nietzsche'nin bu tespitini ve varsayımını doğrularcasına uygarlığın kabalığa dönüştüğünü kültürün göz ardı edildiğini ve etrafınızdaki her şeyin daha bir kötüye doğru gittiğini hissettiğiniz veya gözlemlediğiniz veya düşündüğünüz oldu mu?
Eğer cevabınız "evet" ise bu konuda hiç de yalnız değilsiniz. Bu tespitinizi doğrularcasına Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Portekizli yazar José Saramago (1922-2010) vefatından kısa bir süre önce 2007 yılında kendisiyle yapılan bir söyleşide yaşadığımız günümüzün tarifini en iyi şekilde yapan şu ifadeleri kullanmıştı;
"Özgürlüklerin giderek daraldığı eleştirinin yer bulmadığı çokuluslu şirketlerin piyasanın totalitarizminin artık bir ideolojiye bile gerek duymadığı dinsel hoşgörüsüzlüğün yükselişe geçtiği karanlık bir çağda yaşıyoruz. "
Lübnan asıllı Fransız yazar Amin Maalouf da "Çivisi Çıkmış Dünya" (Yapı Kredi Yayınları 2009) adlı eserinde benzer şekilde "medeniyetler çatışması" ve "küreselleşme" adı altında uygulanan bütün dünyada felakete yol açacak olan ve yaşamın devamlılığının olmazsa olmazı olarak gördüğü "hoşgörü" kültürünü yok eden politikaları eleştirerek artık uygarlığın tükendiğinden bahseder.
Her zaman için bozulma ve yok olma önce çivilerin çıkmasıyla başlar.
Tehdit altındaki kültür: Aydınlanma
Erdal Atabek'in eski bir yazısına gideceğim: Erdal Atabek "Tehdit altındaki kültür: Aydınlanma…" isimli makalesinde (Cumhuriyet 12 Aralık 2011) aynı kötü gidişten bahseder. Erdal Atabek yazısında özetle kötü gidişi şu şekilde anlatır;
"Aklın ve bilimin yaşamı yönetmesi olarak tanımlanabilen evrensel aydınlanma kültürü dünya ölçeğinde tehdit altına girmiştir. Tehdit kaynaklarından birisi dünyada dogmaların ve önyargıların yükselmesidir. Gerek din kaynaklı gerekse din dışı dogmalar Amerika başta olmak üzere bütün dünyada yükselmektedir.
İkinci tehdit kaynağı ise küresel piyasa ekonomisidir. Bu ekonomik kültür insan davranışlarını değiştirmekte 'alışveriş'i yaşamın odağı yapmaktadır.
İnsan davranışları bu iki tehdidin etkisiyle akıl ve bilimin dışına çıkmaktadır. Düşünmekten vazgeçmiş toplumsal olaylara ilgisini kaybetmiş kendi dar yaşam alanına kapanmış insanlar toplumsal ilgiye kapalı bir hayat sürmektedirler.
Küresel piyasa ekonomisi insanların bütün ilgisini alışveriş çılgınlığına dönüştürmüş insanlar artık neyi neden aldığını düşünmeden mal alıp para veren robotlara evrilmiştir.
Dogmalar hurafeler büyüler burçlar fallar yıldız haritaları ekranlar giysi markaları ünlülerin dedikoduları cep telefonları İPhone'ler internet Facebook ve Twitter günümüzün kültürel kaynaklarını oluşturmuştur. "
Nietzsche'nin söylediği gibi toplum kültürün önemini göz ardı ederek yalnızca maddi arzuları tatmin etmenin peşinde koşan daha üstün ve daha soylu hiçbir şey düşünemeyen son erkekler ve son kadınlar sürüsüne dönüşmek üzere koşar adım gitmektedir.
Einstein'ın bir sözü vardı; "Benim yaşamam için bir kalem müsvedde kâğıdı ve bir de uyumak için divan yeter. Biraz lüks olacak ama bir de kemanım olsun isterim. Abartılı yaşam biçimi domuzlara mahsustur. " Ne yazık ki abartılı bir yaşam biçimi salgın bir hastalık gibi sarmıştır dünyayı…
Ayrıca şu sözü de vardı Einstein'ın; "Bir kişi mesleği ne olursa olsun eğer tarihten edebiyattan felsefeden ve sanattan nasibini almamışsa Pavlov'un köpeğinden farksızdır. "
Günümüz dünyasında artık ne edebiyat kaldı ne tarih ne felsefe ve ne de sanat. Edebiyatsız tarihsiz felsefesiz ve sanatsız bir insanlığın sonucu muhakkak ki Einstein en açık biçimde ifade ettiği şekilde olacaktı….
Felsefesiz siyaset
01-02 Aralık 2011 tarihinde ülkemizde konferans vermeye gelen Fransız düşünür Alain Badiou da benzer şekilde kötü gidişten şikâyet eder. Badiou'ya göre sorunun temelinde felsefesizlik yatmaktadır ve günümüzde felsefenin siyasetle bağları kopuk gibidir. Çözüm olarak bizim siyasetin yeniliklerini karşılayıp kucaklayacak bir felsefeyi üretmemiz gerekmektedir. (Cumhuriyet 11 Aralık 2011 s.12)
Alain Badiou'nun en büyük tespiti; "hakikat var değildir hakikat olur" şeklindedir.
Badiou'nun söylediği gibi bilimsel bir "algı yönetimi" desteği ile günümüzde her yerde "kara" olan ne varsa insanlara "ak" olarak sunulmuştur. Bu şekilde insanlar aklı kullanmayı ve sorgulamayı unuturlar…
Tüm bu gelişmelerin sonucu olarak tüm Avrupa ve Amerika ırkçı bir politikanın vahşi bir kapitalizmin sosyal demokrasiden tamamen uzak totaliter bir piyasa ekonomisinin ve uluslararası şirketlerin; tüm İslam dünyası da daha bağnaz daha dogma ve daha karanlık bir geleceğin pençesine düşer…
Paçozluğun ve eblehliğin saltanatı
Dünya böyleyken ülkemizdeki durum da farklı değildi. Biz de birden bire çökmedik. Eski bir söyleşiyi aktarmak istiyorum. Akşam Gazetesi'nden Şenay Yıldız yazar Alev Alatlı ile bir söyleşi yapıyor. (Akşam Gazetesi 12 Eylül 2011)
Şöyle başlıyor yazısına Şenay Yıldız; "Aşağıda okuyacağınız söyleşiyi yapmak için kapısını çaldığım Alatlı yakında piyasaya çıkacak olan 'Beyaz Türkler Küstüler' isimli kitabı için son rötuşları atıyor. Yeni kitabında Türkiye'de paçozluğun her alanda hâkim olmasından duyduğu endişeyi dile getirecek olan Alatlı Cüppeli Ahmet Hoca'dan İvana Sert'e Ertuğrul Özkök'ten Serdar Turgut'a Ayşe Arman'dan Rahşan Gülşen'e pek çok ismin 'paçozlaşma' olarak kavramlaştırdığı tavır ve yazılarını eleştiriyor paçozlaşma sürecinin Beyaz Türkler'i küstürdüğünü ve eblehleşmeyi tetiklediğini anlatıyor. "
Alatlı şöyle devam ediyor söyleşisinde; "Çünkü matematiksiz teknoloji biyolojisiz çevre notasız müzik... olmaz. Bunları yerine oturtamadığınız sürece sadece tüketicisiniz. Böyle giderse Türkiye sadece tüketici kulvarında kalmaya mahkûmdur. Bu eblehleşme sadece tüketiciliğe iter. Yazık Halide Edip'e boşu boşuna mandacı vatan haini denmiş. Bugün manda zaten gerçekleşti. ABD'ye eğitim için giden paraları görün sizin Sulukule'den çıkan Sibel Can'ınızın evi Miami'de! Bu nasıl bir gidişattır kaçıştır? Askerî otoritenin baskısı falan derler ya eblehliğin paçozluğun baskısı kadar büyük bir baskı yoktur. Çünkü paçoz paçoz olmayanı göremez. "
Bu paçozların bu eblehlerin TV'lerde her gün onlarca örneğini yıllardır görmekteyiz değil mi?
Yine paçozluk üzerine yine eski bir yazıya gideyim…
O zamanki Başbakan'ın has adamı olan Âkif Beki de 14 Aralık 2013 günü Hürriyet'teki köşesinde "Zübükler paçozlar ve Necip Fazıl" başlığı ile kısaca şöyle yazıyordu:
"Dostoyevski'nin Puşlost'u gibi paçozluk iblisi tüm kurumları sardığı zaman sıkıntı başlıyor. Herkesin herkesle yer değiştirebildiği birisi gittiğinde hiçbir şeyin değişmediği (liyakatin ölçü olmadığı sıradanlığın ve kalitesizliğin hüküm sürdüğü) bir durumdur paçozluk... Paçoz kendi çıkarları için her yolu mubah sayan küstah beş para etmez sokak kurnazı zevzek müptezel basmakalıp palavracı rüküş hoyrat içtensiz pespaye nekes terbiyesiz aşağılık ahlaksız kalleş... Dostoyevski 'Puşlost' (Poshlost) der... Topluma musallat olan iblistir paçozluk... Puşlost tüm bu kavramları içinde toplayan tanımlama. Bizde de Ömer Seyfettin'in Efruz Bey tiplemesi Aziz Nesin'in Zübük'ü kısmen buna yakındır. Ama benim ele aldığım paçozluk süreci Puşlost'a daha yakın ve korkarım ki bu iblis Türkiye'ye yerleşiyor. . .
Yerleşti bile artık çok geç. Alev Alatlı'nın korktuğu başımıza geldi. Yerleşmek ne kelime en ziyade iltifata mazhar tip haline geldi. Bilakis aranan özellik oldu... Paçozluktan çok rağbet gören ne! İnanmayan açsın Alatlı'nın kitabında teşhir ettiği vasatlaşma vasatımıza baksın. Son kitabı 'Beyaz Türkler Küstüler'i Akşam gazetesine 'paçozlaşmanın hikâyesi' diye anlatmıştı Alev Alatlı. Kitap çıktı yaşadığımız 'paçozlaşma ve eblehleşme'yi ayan beyan tasvir ediyor ama aldıran kim?
Bütün mahallelerimiz paçozların istilası altında bütün meydanları eblehler bastı.
Dünyaya hükümran olmaz elbette de paçozluk alabildiğine borusunu öttürüyor bu devirde arkadaş daha ne olsun!"
Bu paçozlaşmayı ve eblehleşmeyi Alev Alatlı on yıl önce Âkif Beki de sekiz yıl önce yazıyordu…
Âlimlerin dalkavukluğu
Çoğalan günümüzde sadece paçozlar ve eblehler de değildir. Günümüzde hiçbir devirde olmadığı kadar âlimler de dalkavukluğa başlar… On dokuzuncu yüzyıl Osmanlı devlet adamı ve şâiri Keçecizade İzzet Molla'nın bir deyişi vardı. Deyişin aslı Osmanlıca;
"Meşhurdur ki fısk ile olmaz cihan harap
Eyler onu müdahanei âliman harap"
Türkçesi şu;
"Cihan ahlaksızlıkla harap olmaz
Onu âlimlerin dalkavukluğu harap eder. "
TV ekranlarında yedi gün yirmi dört saat (7/24) kanal kanal dolaşan dolgu maddesi politika taşeronları olan dalkavuk âlimleri görüyorsunuz. Bu sadece bize de özgü değildir. Tüm dünyada da bu böyle. Amerikalı ekonomist ve yazar Paul Krugmann bunları "Politika Taşeronları" (Literatür Yayıncılık 2008) adlı kitabında çok güzel anlatır.
Sonuç
Yukarıda alıntılandığı gibi dünyamızda artık özgürlükler giderek daraldı eleştiriye yer kalmadı çokuluslu şirketlerin ve piyasanın totalitarizmi aldı yürüdü hiçbir ideolojiye yer kalmadı dinsel ve ırksal hoşgörüsüzlük yükselişe geçti…
Merak etmeyin küresel ısınmayı buzul çağına girmeyi. Karanlık kapkaranlık bir çağa giriyoruz. Tarihin sarkacı geçmişte hiç olmadığı kadar insafsızca karanlığa doğru savruluyor… Her yerde ve her seviyede paçozluk ve eblehlik diz boyu hale geldi. Bütün dünyayı Neron'lar sardı. Bu dünyanın çivisi çıktı çivisi. Bu uygarlık çöküyor…
Bu "çöküş" ülkemizde ise daha bir beter oldu. Bakın gündeme gündem "çökmek" ile ilgili: O buna "çöktü"; bu şuna "çöktü" vs. derken; dirlik çöktü düzen çöktü ekonomi çöktü eğitim çöktü güven çöktü erdem çöktü insan çöktü vicdan çöktü insanlık çöktü ahlak çöktü doğa çöktü… Çöke çöke ülke; vasatlığın küstahlığa sanatın vıcıklığa siyasetin tüccarlığa dinin yobazlığa milletin ümmete hukukun gukuka Hakkın batıla gücün despotizme eğitimin ortaçağa basının yandaşlığa âlimliğin dalkavukluğa derinliğin sığlığa devletin aşirete zarafetin ve efendiliğin kabalığa niteliğin niteliksizliğe dönüşerek harman olup bir bataklık gibi fokurdadığı bir çukur haline getirildi... Marmara'nın salyası ne ki?
Girişte bahsettiğim "Çingeneler Zamanı" filminde film kahramanı Perhan: "Kendime yalan söylediğimden bu yana artık kimseye inanmaz oldum" derdi… Yine filmde halası Perhan'a şöyle derdi: "Oğlum sana diyeceğim; hayat bir hiledir. Yarın sabah kader seni dibe batırabilir. "
Hep korkulan ve beklenenlerin olması sadece filmlerde olmaz… Gerçek hayatta da olur... Ve ülke asırlık bir çınar ağacı gibi birdenbire yıkılıp çöküp gidebilir. . .
Ülkesi için kaygı duyanlara ve bu ülke yönetiminden sorumlu olanlara duyurulur…
Arz ederim.
..Osman AYDOĞAN
- - - - - - - - - - - - - - - -
Ah, Ben Uykudayken Sen Başucuma Gel
Ah, ben uykudayken sen başucuma gelsen,
Petrarca'yı ziyaret ettiği gibi Laura'nın, (1)
Değse bana nefesin tam yanımdan geçerken,
İşte o zaman birden
Aralanır dudağım
Bir kıvılcımın uçuştuğu dudaklarıma
Tanrı'nın arıttığı o aşk parıltılarına,
Bir öpücük kondur, melekten kadına dön,
Ah o zaman ruhum
Uyanır uykusundan
Victor Hugo
- - - - - - - - - - - - - - - -
Her gun disari cik.. Mucizeler her yerde seni bekler
Ohio'lu 90 yasindaki Regina Brett'in kaleminden
- - - - - - - - - - - - - - - -
Bosuna kendinizi kandirmayin; surekli yaptiginiz sey neyse siz osunuz...
Aristo
- - - - - - - - - - - - - - - -
Devlet düzen içinde yönetildiğinde ancak dünyada barış tesis edilebilir.
Bende bir yumurta var.
Sende bir yumurta var.
Eğer, sen bana bir yumurta verirsen, ben sana bir yumurta verirsem, yine sende bir yumurta Bende bir yumurta olur.
Şayet, sende bir bilgi var.
Bende bir bilgi var.
Ben sana bir bilgi verirsem, sen bana bir bilgi verirsen, sende iki bilgi, Bende iki bilgi olur.
Konfiçyus
- - - - - - - - - - - - - - - -
Birkaç dahiden ve bir sürü aptal bireyden oluşan çeşitli kolleksiyona toplum denir.
John Stuart Mill
- - - - - - - - - - - - - - - -
aldirmiyorum, bu dunyada payimin
-DUNYADAN AZ BIR HISSEYLE-
ask yillari olmasina unutulan
bir dakikanin nefretinde.
aglamiyorum terkedilmisler guzelim
BENDEN mutludur diye
ama sen uzuluyorsun diye...
kaderime bir yolcu olan benim.
Edgar Allan Poe
- - - - - - - - - - - - - - - -
Meshur safsatalar kadar, kesfedilmemis hakikatlerde vardir.
Anonim Nasihat
- - - - - - - - - - - - - - - -
İnsanların topraktan, sudan, çamurdan, meniden, kandan, balçıktan, yumurtadan yaratıldığı söylenmektedir.
Bakılacak Ayet'ler KIYAMET - 37, NAHL - 4, HUD - 61, MERYEM - 67, RUM - 20, FATIR - 11, ALİ - İMRAN - 59 - 60, HİCR - 26, FURKAN - 54, NUR - 45, ALAK - 2, ENBİYA - 30 vb.
- - - - - - - - - - - - - - - -
Sabahleyin kaybedecegin bir saatin butun gun zararini cekersin.
William whately
- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -
| Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
| Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur-gundem@googlegroups.com |
| Gruba uye olmak icin | : | ozgur-gundem+subscribe@googlegroups.com |
| Grup kurucusuna yazmak icin | : | 0raj.p0yraz@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc |
| Grup Sayfamiz | : | https://groups.google.com/g/ozgur-gundem/ |
| Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Özgürlük adam, henüz yeni kurdum.Siyasi iktidarın sürekli yasakladığı, polisiye önlemler ile gizlemeye çalıştığı şeyleri burada biriktireceğim. Videolar, resimler, makaleler falan. | : | http://insulaelibertatis.com/ |
Özgürlük adam, henüz yeni kurdum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder