Kimden: Atilla KART <Atilla.KART@tbmm.gov.tr>
Tarih: 2 Kasım 2012 11:07
2 Kasım 2012
Basın Toplantısı Metni ;
(Konuşmaya Esas Metin)
Yargılama Yapan Kolluk Gücü,
Talimat Veren Başbakan …
Değerli basın Mensupları;
Tevil etmeye gerek görmeden ifade ediyoruz;
Türkiye’de bir Diktatör var….
Türkiye’de Diktatörlük rejiminin nihai dinamikleri hayata geçirilmek isteniliyor. Diktatörlüğün tüm tezahürleri Türkiye’de yaşanıyor.
Tarihte yaşanan diktatörlük süreçleri Türkiye’de yaşanıyor.
Toplum; inançlar, etnik yapılar, tarihi değerler, Cumhuriyet değerleri, sosyal ve ekonomik gruplar üzerinden ayrıştırılıyor. Nefret söylemi Diktatör eliyle tırmandırılıyor….
. Yaşadığımız rejimde; Siyasilerin, Muhaliflerin özel hayatları yasa dışı yollarla izleniyor, görüntüleniyor… Bu görüntüler İktidar tarafından şantaj ve tehdit aracı olarak kullanılıyor. Fail ve sorumlular bulunamıyor.
. Bu rejimde; Başbakan Yardımcısına suikast iddiasıyla Kozmik Odalara giriliyor… Devletin stratejik sırları deşifre ediliyor. Ancak suikastın sorumluları bir türlü bulunamıyor. Kamuoyu gelişmelerden her nedense bilgilendirilmiyor.
. Bu rejimde; gizli sürdürülen adli soruşturmalar Hükümet’in gayri resmi organı niteliğindeki basın organlarına Kolluk tarafından servis ediliyor, Şüpheliler itibarsızlaştırılıyor, infaz ediliyor; ancak servisi yapan mekanizmalar tespit edilemiyor.
. Bu rejimde; ÖSYM odaklı; KPSS, Yargıçlık Sınavları, TUS , Komiser Yardımcılığı Sınav Soruları servis ediliyor, ancak failler bir türlü ortaya çıkarılamıyor. Yargı da karartma ortamına iştirak ediyor.
. Bu rejimde; Konya’da kömür ve gıda yardımlarının dağıtıldığı bilgileri içeren Sosyal Yardımlaşma Vakfı Defteri kayboluyor, failler her nasılsa tespit edilemiyor, Savcılıklar takipsizlik kararı veriyor.
. Bu rejimde; Enerji Bakanlığı bağlantılı olarak 1 Milyar Dolar seviyesinde kömür yolsuzluğu yapıldığına dair Hazine Raporları esas alınarak Savcılığa suç duyurusu yapılıyor…. Savcılıkta dosya 3 yıldan bu yana sümenaltı ediliyor. Faillere ulaşılamıyor. Gece yarısı Torba Kanun uygulamasıyla bu yolsuzluğun araştırılması engelleniyor.
. Bu rejimde; İktidar Grubuna mensup Milletvekillerinin yolsuzluk fezlekeleri kayboluyor, ortadan kaldırılıyor, bu işlemleri yapan Savcı bir türlü bulunamıyor.
. Bu rejimde; Basın üzerinde oto sansür kurumsal hale geliyor, oto sansürün yeni yöntemleri gelişiyor, muhalif gazetecilerin karşısına Hükümet Komiseri niteliğinde zaptiyeler yerleştiriliyor. Muhalif olmanın sembolü olan karikatür sanatı, İktidar sözcülüğünün temsilciliğine dönüşüyor… Karikatür sanatı nitelik değiştiriyor.
. Bu rejimde; Uludere faciasının, Suriye’de düşen uçağın, 29 Ekim Kutlamalarına ilişkin istihbaratın nereden geldiği bir türlü öğrenilemiyor.. Devlet eliyle karartma uygulanıyor.
. Bu rejimde; Deniz Yıldırım ismindeki bir Gazeteci hakkında Yargıç ve Savcı dışında birileri tutukluluğun devamına şeklinde yazılı not düşüyor, Deniz Yıldırım tahliye edilmiyor. Bu notu düşen, bu kararı veren illegal merci bir türlü ortaya çıkartılamıyor.
. Bu rejimde; bir Milletvekili ya da Bakan hakkında 2004 yılında İsviçre’den valiz dolusu döviz getirdiği iddiaları basında yer alıyor, ancak olay tahkik edilemiyor. Yazıdaki iddialar tekzip dahi edilemiyor.
. Bu rejimde; Başbakan hakkında İsviçre’de 8 ayrı banka hesabının olduğu iddiaları dile getiriliyor. Ancak, Başbakan ilgili ülkeden aksine bir belge alma girişiminde bulunmuyor. .. Kamuoyu da bunları konuşamıyor, konuşamaz hale geliyor.
. Bu rejimde; Suudi Arabistan Kralının, Başbakan ve Cumhurbaşkanına verdiği hediyelerin tutarı ve akıbeti bir türlü öğrenilemiyor.
. Bu rejimde; Yargı’da Hakkı Manav’lar yaratılıyor. Mahrumiyet bölgelerinde 1 ay görev yapan Savcı’lar, Yargıç’lar Adalet Bakanlığı bünyesine alınıyor… Şehit düşen Doğu Beyazıt ve Ovacık Savcı’larına Koruma verilmiyor.
. Bu rejimde Hükümet ile yakın ilişkileri olduğu bilinen Danıştay Başkanı, suç örgütü üyesi mensupları ile 3 kez ve ayrıca özel araçta görüntüleniyor… Ancak, hakkında yargı prosedürleri işletilmiyor ve Danıştay Kurum olarak zan altında bırakılıyor.
. Bu rejimde; yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın emek ve tasarrufları üzerinden yolsuzluk yapan Deniz Feneri sanıkları Hükümet eliyle korunuyor… Alman Yargı Organlarının tespit ve hükümlerine göre “100 Yılın Soygunu Olan” bu yolsuzluğu soruşturan Savcı’lar görevden alınabiliyor… Yolsuzluk yapanları korumak için Hükümet Üyeleri’nin “Köstebeklik” yaptığını gösteren bulgular ortaya çıkıyor. Adalet ve İçişleri Bakanı soruşturmaya müdahale ediyor, delilleri karartıyor.
. Bu rejimde “Ağaoğulları” yaratılıyor. Ağaoğulları kavramını, Kamu yönetimindeki hukuksuzluk ve haksızlıkları ifade anlamında kullanıyoruz. Bu yolla Kamu alanları, orman alanları talan ediliyor. Ancak unutulmamalıdır ki, Ağaoğulları sonuçta Diktatör’lerin elinde patlar, toplum ağır bedeller öder.
. Bu rejimde; Diktatör , açlık grevinin 50. Gününde olan insanları taciz ediyor, buna tenezzül ediyor… İnsaf ve vicdanla bağdaşmayacak şekilde ölüm sınırındaki insanları rencide ediyor.
Bu rejimde; Diktatör, ülkenin Cumhurbaşkanı’nı hedef alarak , “Benim Valim’e nasıl talimat verirsin….” diyerek aslında faşizan zihniyetini itiraf ediyor. “Ben Devletim” diyor. Demokrasiden, insan haklarından, Devletin sorumluluğundan nasibini almadığını bir anlamda itiraf ediyor, tescil ettiriyor. Vali’nin , Cumhurbaşkanını ve Devleti temsilen görev yaptığını kabullenemiyor. Devletin Vali’lerini , Parti’nin Vali’leri zannediyor…Vali’leri , kendisinin çalışanı zannediyor.
. İşte bu ülkede faşizan süreç yaşanırken, Siyasi İktidar bir taraftan da, Darbeleri Araştırma Komisyonu adı altında “Sanal bir gösteriyi” sergiliyor.
Değerli Basın Mensupları;
Bu gerçekler daha da çoğaltılabilir.
Bu gerçeklerin yanında bir diğer olguyu Siz’inle paylaşmak istiyorum.
Bir belgenin İngilizce fotokopisini ilişikte sunuyorum.
Tercümesini yaptırdık. ABD Ankara Büyükelçiliğinin düzenlemiş olduğu 24 Kasım 2008 tarihli bu belgeye göre;
Türkiye Cumhuriyeti Emniyet Genel Müdürlüğü, Silivri ve bağlı davalarla ilgili olarak ABD Elçiliğine raporlama yapıyor, brifingler veriyor. Yaptıkları açıklama ve değerlendirmelerde, soruşturma ve yargılamalar sonucunda , Şüphelilerin mahkûmiyetlerinden emin olduklarını dile getiriyorlar. Soruşturmanın ayrıntılarını anlatıyorlar. Emniyet birimleri yargılama yapıyorlar, hüküm kuruyorlar…
Mezkûr belgeye göre; Başbakan Erdoğan’ın , Silivri soruşturması ve bağlı dosyalarla ilgili olarak davayı yürütenlerle Haftalık Toplantılar yaptıkları ifade ve tespit ediliyor.
Ortaya çıkan tablonun özeti şudur;
Başbakan, Silivri ve bağlı olaylarla ilgili soruşturma dosyalarının doğrudan içindedir. Kolluk Gücü, Siyasi İktidarın emir ve talimatları doğrultusunda görev yapmaktadır. Bu çalışmalar yapılırken, ABD Mercilerinin izni ve icazeti alınmaktadır. Bilgilendirmeler yapılmaktadır.
Bu tablo, aslında şaşılacak ya da yadırganacak bir tablo değildir. AKP Yönetimlerinin Türkiye’yi getirdiği dramatik ve kaçınılmaz sonuçtur.
Esasen; bir ülkede Diktatörlük varsa, Diktatörlük rejimi Kurumsal hale gelmiş ise, Diktatör kaçınılmaz olarak yurt dışı dinamiklerle ilişki içine girecektir. Bu ilişkinin türü ve niteliği konjonktüre göre, Okyanus Ötesi de olabilir, Okyanus berisi de olabilir.
Bir ülke ; siyasi ve ekonomik anlamda nasıl sömürgeleştirilir, nasıl ayrıştırılır? Bu tarihi süreçten söz ediyoruz.
. Bu süreç öyle bir süreçtir ki, sürecin sonunda ; Yargı mekanizmaları kritik davalarda delilleri araştıramazlar, delillerden korkar hale gelirler. Zira, deliller araştırıldığında Yargı Mekanizmasının illegal yapılanma içinde olduğu ortaya çıkacaktır. Türkiye’de Mahkemeler, gerçeklerin ortaya çıkmasından korkmaktadır.
Bunun en bariz ve acımasız örneği Balyoz Yargılamasında ortaya çıkmıştır.
Böyle bir tabloda , adalet ve toplumsal barışın tesisinden söz edilemez.
. Böyle bir sürecin devamında kaçınılmaz olarak intikam ve husumet tohumları yeşerecektir. Bir toplum işte böyle ayrışır, böyle ayrıştırılır.
Değerli Basın Mensupları;
Diktatör’ler ; kişisel ve siyasi hırsları uğruna ve ayrıca Devlet yönetiminde yaratmış oldukları yolsuzlukları ve hukuksuzlukları kamufle etmek amacıyla , İç ve Dış Savaş dahil , Türkiye’yi her maceraya sürüklemekten kaçınmayacaklardır. Bu kaygımızı Halkımızın dikkat, takdir ve sorumluluğuna tevdi ediyoruz.
Narsist bir özgüvenin,
Kifayetsiz ve muhteris bir yönetim anlayışının,
Marazileşen bir kibrin yol açtığı ve açacağı kabirlerden söz ediyoruz.
Elbette umudumuzu ve kararlılığımızı kaybetmiyoruz;
Halkımız 29 Ekim tarihinde Cumhuriyet’in kurulduğu Ulus Meydanından haykırmış , bu oyuna izin vermeyeceğini , demokratik yollardan hesabını soracağını, dile getirmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Yurttaşları arasında “Ötekiyi” yaratmadan hep birlikte Haramilerin Saltanatına son verecek , yeniden Bağımsız Türkiye’yi inşa edeceğiz.
DALGIN OLU . . . . . . Dun guzel bir kadin gecti Kabrimin yakinindan Doya doya seyrettim Gun hazinesi bacaklarini Gecemi altust eden Soylesem inanmazsiniz Kalkip verecek oldum Dusurunce mendilini Oldugumu unutmusum Cahit Sitki TARANCI |
Ey mutsuzlar! Kardeslerinizi bogazliyorlar, goz yumuyorsunuz. Çigliklar duyuluyor ama siz susuyorsunuz. Aramizda dolasip kurbanini seciyor zorbanin teki, sessiz kalirsak bize dokunmaz diyorsunuz. Bok yiyorsunuz! Ne tuhaf yer burasi, sizler nasil insanlarsiniz! Haksizlik varsa bir yerde eger ayaklanmali insan. Ayaklanma olmuyorsa batsin o sehir yerin dibine. Yansin bitsin, kul olsun karanliklar basmadan. Bertolt BRECHT | Ben,Manevi Miras olarak hicbir Ayet, hicbir Dogma, hicbir Donmus ve kaliplasmis Kural birakmiyorum. Benim Manevi Mirasim Bilim ve Akildir... K.Ataturk - - - - - - - - - - - - - - 1920 - Islam yuceltme derneginin bildirisi : Yunan ordusu halifenin ordusu sayilir. Hic de zararli bir topluluk degildir. Asil kafasi koparilacak mahlukat Ankara'dadir. ISKILIPLI ATIF | Kurmus oldugum gruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur: Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com Ayrilmak isterseniz de: Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com - - - - - - - - - - - - - - Arzuederseniz bloguma da goz atabilirsiniz. http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder