Abi bir yazı dizisi yapmış, ayrıntılandırmış.
Ben daha basit, tek cümlede anlatayım,
DÖNDÜRÜLEMEYEN BORÇ STOĞU.
Bu hem iktidarın, hem cemaatin, hem devletin, hem Türk milletinin başını yiyecek.
Biz de bu çatı altında olduğumuzdan hiç onaylamadığımız, hiç sorumlu olmadığımız bu felaketten payımıza almak zorunda kalacağız.
Ve garanti veriyorum o günler geldiğinde Allah yardım etmeyecek.
Ederse gelin bana hesap sorun, o kadar kesin konuşuyorum.
Başımızı belaya sokanlar soluğu Amerika'da alacak, İsviçredeki paralarıyla bu sorunlu dönemi gül gibi geçirecek.
Sonra da herşey bittikten sonra utanmazca, sırıta sırıta, iyi işler başarmış insanların edasıyla yurda dönecekler, kaldıkları yerden devam edecekler.
Çünkü Etrak-ı Biidraktır.
Tarih bunun ispatlarıyla doludur.
Oraj POYRAZ
a45UyF587661-201304221658-15
^^^^^ - vvvvv
Ben daha basit, tek cümlede anlatayım,
DÖNDÜRÜLEMEYEN BORÇ STOĞU.
Bu hem iktidarın, hem cemaatin, hem devletin, hem Türk milletinin başını yiyecek.
Biz de bu çatı altında olduğumuzdan hiç onaylamadığımız, hiç sorumlu olmadığımız bu felaketten payımıza almak zorunda kalacağız.
Ve garanti veriyorum o günler geldiğinde Allah yardım etmeyecek.
Ederse gelin bana hesap sorun, o kadar kesin konuşuyorum.
Başımızı belaya sokanlar soluğu Amerika'da alacak, İsviçredeki paralarıyla bu sorunlu dönemi gül gibi geçirecek.
Sonra da herşey bittikten sonra utanmazca, sırıta sırıta, iyi işler başarmış insanların edasıyla yurda dönecekler, kaldıkları yerden devam edecekler.
Çünkü Etrak-ı Biidraktır.
Tarih bunun ispatlarıyla doludur.
Oraj POYRAZ
Orhan Bursalı: İktidarın Başını Ne Yiyecek-3 Cumhuriyet 22 Nisan 2013. Selanik'ten selamlarımla başlayayım, ama Selanik yazmayacağım, iktidarın ekonomik açmazına devam: Bir ülkeyi ev, apartman, gökdelen şantiyelerine dönüştürerek "köşeyi" dönmüş bir ülke var mı dünyada! Biri bana bunu anlatsın! İleri teknolojiye geçememiş, yüksek teknoloji, tasarım, Ar-Ge'yi imalat sanayi ve bütün diğer üretim alanlarına hâkim kılamamış bir ülkede, 2023'te "25 bin dolar milli gelir ve 10. büyük ekonomi" ancak politikacı-iktidar palavrası olarak kalmaya mahkûmdur. Yazın bunu bir kenara! RTE'gillerin ana sloganı şudur: "Durmak yok: İnşaata devam!" İnşaatçılar da dolduruşa gelmiş, "ülkeyi ancak inşaat yaparak biz kurtarırız" gibi zırvalıkları üstlerine almış durumdalar. Ev, ofis satarak yabancıya, döviz getirecekler, Türkiye borçlarını ve verdiği dış açıkları kapatacak! O getireceğiniz üç beş döviz Tayyipgillerin dişlerinin kovuklarına yetmez! Ayrıca iktidar "inşaatçı" politikasıyla, örneğin İstanbul'ın kuzeydeki hayat damarı ormanlarını ve içme suyu beslenme kaynaklarını yok ediyor, bunun yol açacağı büyük sorunların üstesinden ileride Türkiye nasıl gelecek, bilinmez. Küresel sıcaklığın Türkiye'yi kurak bölgeler arasına soktuğunu düşünecek olursak, RTE'nin yaptığı özellikle İstanbul'da iklim değişikliğini hızlandırmak olacaktır. Adamlar geleceğe büyük sorunlar devrediyorlar! Umarım İstanbul'un kuzeyi, bu iktidar gider de, mahvolmaktan kurtulur… Ayrıca İstanbul'un yıkılıp yeniden yapılmaya çalışıldığı bu dönemde, iktidar inşaatçılara enerji tasarrufunda "sıfır tolerans"lı binalar/yapılar standartını da dayatmadı! Bir yandan da yeni yapılarda fazla enerji kullanımına devam! RTE döneminin (örnek ve milyarder) işadamı tipinin de inşaatçılar olduğunu anımsayalım! *** Dönelim sanayinin ve ekonominin yapısına… Sanayinin azgelişmiş ve düşük teknolojik üretim yapısını ele veren iki göstergeye dikkat çekeceğim: Birincisi, gayri safi yurtiçi hasıla içinde, araştırma-geliştirmeye harcadığınız toplam miktarın oranı. Aşağıdaki tabloda üç ülke ile kıyaslamalı olarak yüzdeleri görüyoruz. Türkiye'nin Ar-Ge harcaması yüzde 0.87. Bu 2012'de 0.89 olmuştur. Bu iktidarın hedefi önce yüzde 2 idi, 11 yıldır yüzde 1'e bile ulaşamadıkça, yüzde 3'e çıkardılar! Yok mu arttıran! İşin farkında olanlardan biri Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan. Hatta Sanayi Bilim ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün… Ama iktidar takmış kafaya yerli otomobili! Çağlayan'ın, yerli marka-otomobil yapımı dayatmasını akılcı bulmayan Mustafa Koç'u televizyonlarda azarlaması, (bir tehdittir aynı zamanda!), kendini bilmez bir iktidar gücünün insana ne ayıplar yaptırabileceğinin örneği olarak tarihe geçti! "Yerli oto yapıla!" emriyle bu iş olmaz. Yayarsınız 10 yıla bu hedefi, önce burada üretil(e)meyen motor vb ne varsa, bunların tasarımı ve üretimi için bir politikalar dizisi saptarsınız… Hatta, patronlar yanaşmıyor mu, devleti akılcı bir şekilde üretimin içine sokarsınız. Beş yılda işi bitirsiniz, sonra "gelin ortak markaya" dersiniz… Veya işadamları+devlet gibi konsorsiyumla bu işe soyunursunuz. Yok, adamlar serbest piyasacı ve liberal ya, bu işe soyunmayacaklar! Ama onların derdinin daha çok "işte yerli marka oto da yaptık" reklamında ve halkın oylarında olduğunu unutmayın! Öyle olmasaydı, yerli otoya gelinceye kadar devletin yapacağı neler var neler! Mesela ithal ettiğimiz kimya ürünleri, yarı mamül ve hammaddeler… 10 mu desem 20 milyar dolar mı.. Petkim nal topluyor. Petkim'i sattılar Türkiye'de olmayan bazı ürünlerin üretimi koşullarıyla… Minik minik yeni yatırımları yok değil. "İki yüz – üç yüz milyon dolar tasarruf edeceğiz" diyorlar yeni yatırımlarıyla. Oysa bizim 5 -10 -20 milyar dolarlık tasarruflara ihtiyacımız var, eğer koşacaksak! *** Çağlayan, örneğin kimya sektöründeki bu üretim açığını ele alsın hele! 5 yıl içinde 5 milyar dolarlık bir üretimi burada nasıl gerçekleştireceğinin, plan ve programını yapsın. Dayasın planın arkasına devletin Ar-Ge desteğini! Hem yeni, modern büyük iş alanları yaratsın hem de 5 milyar dolarlık ithalat tasarrufu ve cari açık azlığı! Sağa sola sataşacağınıza görevinizi yapın beyler! Nihat Ergün de "Acaba Ar-Ge harcamamız neden yüzde 1'e bile ulaşamıyor" derdinden kurtulur! Makamının da hakkını hukukunu verir! Tabii, kimya sektöründe nasıl ithal edici değil de üretici oluruz, ayrı bir konudur, bir örnek fikir olarak ileri sürülmüştür. Bütün sektörler için bu söz konusudur. Böyle bir anlayışın adı ulusal bilim, teknoloji, yenilikçi ve Ar-Ge politikalarıdır. Adında ve işin içinde, ulusallık, devlet, aklın güdümü, ülke çıkarına büyük kıskançlık, ulusalcılık olduğu için tüyleri diken diken oluyor mudur bakanlarımızın bilemem! Ama baktıkları, üstlendikleri, yapmaları gereken işin tanımı budur da, ondan söylüyorum.(Bunu bilmez olurlar mı... *** Neyse, ülke sanayisi, ekonomisinin içinde bulunduğu zayıflığı ortaya koyan bir başka göstergeyi de anımsatarak yazıyı tamamlayalım. Aşağıda, ülkelerin Avrupa, ABD ve Japonya'da aynı zamanda tescil ettirdikleri patentlerin sayılarını görüyorsunuz (CBT, 1358). Bu, sanayinin, ülke ve insan aklının nitelikli dışavurumu ve yarattığı ekonomik değer anlamına geliyor aynı zamanda! Bu ve benzerleri yoksa, mama yok kardeşim! Yarın bir yazı daha gelecek… O da damardan. "Bu İktidarın Başını Ne Yiyecek" konusunu tartışırken, aslında ekonomi meselesini geride bırakan büyük gelişmeler içindeyiz, bu bağlamda, siyaseti ele alacağız. Ama şu tekno-bilim-ekonomi konusunu bir bitirelim. Cumhuriyet |
^^^^^ - vvvvv
--
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Imkansizlik, yalniz sersemlerin sozluklerinde bulunan bir kelimedir.
Napoleon
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Imkansizlik, yalniz sersemlerin sozluklerinde bulunan bir kelimedir.
Napoleon
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Kurmus oldugum gruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur: Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com | Ayrilmak isterseniz de: Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz. http://orajpoyraz.blogspot. |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder