Ey Türk Gençliği; birinci düşünce hatan!
Aziz Sancar'ın Nobel Kimya Ödülünü kazanması tam da yorumlamayı istediğimiz türden bir haber. Manşetler ve sosyal medya yorumları insanın göğsünü kabartan türden: "Milli başarı... Büyük Türk... Okuma yazma bilmeyen ailenin sekiz çocuğundan biri... Mardin'de okudu... Gece gündüz çalıştı... Kimsenin yapamadığını yaptı... Türkiye'yi gururlandırdı..." Bunlar gibi daha birçoğu. Her kafadan farklı bir övgü. Öve öve bitiremedik; Aziz Sancar'ı, halkımızın içindeki emsalsiz potansiyeli ve Türk'ün gücünü.
Aziz Sancar hakkındaki bu güzel ve cesaret verici sözler ortalama bir entellektüellik seviyesiyle değerlendirildiğinde bile maalesef çok acı bir gerçeğe çıkıyor. Yaşadığımız dünyayı anlayamadığımız gibi, gördüklerimizi de maalesef yorumlayamıyoruz. Ya da daha açık söylersek, derin bir düşünce hatası içindeyiz. Nasıl mı?
Sosyal Psikolojinin etkili kişilerinden Lee Ross, 70'li yıllarda, o zamanlar pek de anlaşılamayan bir teori ileri sürer. Temel Yükleme Hatası (fundamental attribution error) denilen bu teoriye göre kişilerin olumlu ya da olumsuz davranışlarının ardındaki nedenleri o kişilerin yetenek ve kişisel özelliklerine bağlamak bir düşünce hatasıdır. Hatta belki de insanlık tarihinin en temel düşünce hatasıdır. Peki, Aziz Sancar hakkında düşünürken biz nerede hata yaptık?
Aziz Sancar'ın başarısını algılama şeklimiz bir modern zaman mucizesinden öteye gidememiş gibi görünüyor. Okuma yazma bilmeyen ailenin sekiz çocuğundan biri olup Mardin'de kısıtlı şartlar içinde okuyarak hayata tutunmaya çalışan Aziz Sancar tüm engellere rağmen başarıya ulaşmıştır. Ana fikir basittir: Bir Türk'ün imkansızlıklar üzerindeki zaferi ve bu zaferin ilham verici yönü. Birçok insanın seveceği bir rüyadır bu, özellikle de birçok Türk'ün. Peki ama temel yükleme hatası denilen düşünce hatası nerededir öyleyse?
Çok çalışırsak şartlar ne olursa olsun biz de başarılı oluruz düşüncesi temel düşünce hatamızdır. Çünkü Aziz Sancar'ın Türkiye'deki görece kısa hayatı eşitsizlikler üzerinedir ve anlamadığımız şey maalesef budur.
Aziz Sancar olağanüstü bir bilim insanıdır ancak bu onun istisna olduğu anlamına gelir. Çünkü birçok insan kendisini başarısız kılan zorlukların üstesinden gelemez. Tıpkı Güneydoğu Anadolu'da doğan bol çocuklu ailelerden yetişen milyonlarca çocuğun başarısız olması gibi. Birçoğumuz Aziz Sancar'ı başarılı biri olarak görsek bile madalyonun diğer yüzünde acı bir gerçek vardır: Başaramayanları kaybedenler olarak değerlendirme hatası.
Dünya ne ara bu kadar adaletsiz oldu değil mi; kişilerin başarılı olmalarını engelleyen koşullar ve eşitsizlikler yerine bizzat kişileri suçluyoruz. İşte, bu insan aklının temel yükleme hatası dediği en temel düşünce hatasıdır. Başkaları aptallıkları ve yetersizlikleri nedeniyle başarısız olurlar; oysa ben başarısız olursam bunun tek nedeni kendi koşullarımdır.
Yani basitçe şunu yapıyoruz. Tüm suçu ya da başarıyı bireylere atarak toplumdaki eşitsizlik ve yetersizlikleri yaratan politikaları mazur görüyoruz, gösteriyoruz. Oysa Aziz Sancar'ın başarısı tek bir şeyin göstergesidir: Türk ve ABD toplumları arasındaki bilime verilen değerin.
Eşitsizlikleri anlama gerçeği yerine imkansızlıklar sonucu başarıya ulaşan azimli Türk safsatasına inandığımız sürece bu ülkede bilimin gelişmesi pek kolay değil. Muhtemelen kendi kendini tedavi eden DNA gibi bir buluş da tanrının iradesini içermediğinden Tübitak'tan bile kabul görmeyecekti.
Konuyu uzatmaya gerek yok. İçi boş kahramanlık retoriği ile şahlanan kitlenin dikkatini çekmek pek kolay değil ama biz yine de deneyelim: Ey Türk Gençliği, birinci düşünce hatan!
a45UyF587661-151021110927 Oraj Poyraz cimcime@neomailbox.net
2015/10/21 12:00 1 39 undefined undefined add_anadoluhareketi@googlegroups.com
Muazzam bir aydinlik, kucuk bir delikten gorunebilirmis.
Anlamli sozler
Tek carenin galiplerle uyusmak ve anlasmak olacagi bu kafasizlarca ne zaman anlasilacak?-
Yazar Refi Cevat Ulunay - 23.03.1920
Turan DURSUN: Kabe Guvenli Bir Yer mi?
Kabe, beytullah adiyla da anilir. Allahin Evi anlamina gelen beytullah, cevresi daglik olan bir bolgede, dusuk seviyedeki bir yere insa edilmistir. Bu nedenle tarihte cok kez yukaridaki tepelerden akip gelen sel nedeniyle yikilmis bazen ise su altinda kalmistir:
Kabe, bunun disinda cesitli savaslarda, ornegin manciniklar tarafindan da yikilmistir. Depremlerde zarar gordugu de biliniyor.
Kabe, eger siradan bir insaat olsaydi tum bunlari normal sayabilirdik. Ancak Kabe, Islam inancina gore Allahin Evi dir, Allah tarafindan korunmaktadir. Bu durum ozellikle Al-i Imran ve Fil Suresi nden anlasilmaktadir. Al-i Imran Suresi 97. ayet:
Orada apacik nisaneler, (ayrica) Ibrahim in makami vardir. Oraya giren emniyette olur.
Goruldugu gibi Kuran, Kabeyi guvenli bir yer olarak tasvir ediyor. Zaten Fil Suresi nde anlatilan Ebabil Kuslari hikayesi de bu fikri destekliyor. Oysaki Kabenin tarihi bunun tam tersini soyluyor:
Halife Abdullah Bin Zubeyr, Haccac komutasindaki Emevi ordusu Mekke yi kusatinca son care olarak Kabe nin icine giriyor. Abdullah Bin Zubeyr in Kabe ye siginmasinda Al-i Imran Suresi nin 97. ayetine olan inancinin etkisinin oldugunu tahmin etmek zor degil cunku o bir halife. Ancak Kabe manciniklarla tasa tutuluyor, hem Kabe yikiliyor hem de icindeki halife oluyor. Boylece Al-i Imran Suresi nin 97. ayetindeki iddia asilsiz cikiyor.
Al-i Imran Suresi 97. ayetindeki gercekligi olmayan iddiayi perdelemek icin bazi Islamcilar guvenlik kelimesinin anlamini bozarak burada ruhsal huzur gibi bir anlamin kasdedildigini soylemektedir. Oysa pek cok mealde gecen kelime guvenlik tir. Ornek olarak asagidaki Arapca-Turkce kelime mealini inceleyebilirsiniz:
929 yilinda Abbasi yonetimine isyan eden Karmati mezhebinin lideri Ebu Tahir Mekke yi ele gecirdi. Hac mevsiminde, tavaf eden Hacilari, Kabe nin kapisina oturtup kilicla kesti. Karmati Lideri, Ben Allah im, Allah layim, yaratan da, yok eden de benim! diyordu. Hacilar kacip Kabe nin ortusune yapisiyor ama o halde olduruluyorlardi.
Ebu Tahir oldurdugu hacilari Zemzem kuyusuna doldurttu. Zemzem kuyusunun ustundeki kubbeyi yiktiran Ebu Tahir Kabe nin ortusunu parcalatip askerlere dagitti. Kabe nin kapisini sokturdu.
Ebu Tahir, bununla yetinmedi. Hacerulesved in sokulmesini emretti ve bunu balyozla sokturtup yani sira goturdu. Hacerulesved, 22 sene disarida kaldi.(Ibn Kesir, c. 11,s. 282)
Hacerulesved, 1022 yilinda da saldiriya ugradi. Misirli birisi hacilarla gelip Kabe yi tavaf etti ve Hacerulesved i opecegi sirada elindeki gurzle o mubarek tasa tam uc kez vurdu. Adam, Ne zamana kadar su tasa ibadet edecegiz. Ne Muhammet ne de Ali beni yapacagim isten alikoyamayacaktir. Bugun su Beyt i (evi) yikacagim dedi. Bunun uzerine Yemenli birisi onu oldurdu, adamlari da oldurulduler. (Ibn Kesir, c.12, s. 84)
http://www.turandursun.com/bilgi-arsivi/biliyormuydunuz/669-kabe-guvenli-bir-yer-mi
Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur_gundem@yahoogroups.com |
Gruba uye olmak icin | : | ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com |
Gruptan ayrilmak icin | : | ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com |
Grup kurucusuna yazmak icin | : | ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com |
Grup Sayfamiz | : | http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ |
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder