Tufan BOZDOĞAN: DERSİMİZ OSMANLI, KONU: İÇOĞLAN
OSMANLIDA EŞCİNSEL YAŞAM TARZI!
Osmanlı İmparatorluğunun başşehrinin İstanbul olduğunu bilmeyen ve bu şehirdeki görkemli Topkapı sarayını görmeyen yoktur sanırım. Bütün tarih kitaplarında olduğu gibi, Osmanlı tarihçileri de Topkapıyı şatafatlı şatafatlı anlatırlarken, hiçte bu konuya değinmezler.
Osmalı'da "İÇOĞLANI" olarak bilinen padişahların eşcinsel yaşamları Osmanlının toplam 444 yıllık bölümünü kapsamaktadır. Bunu 1389 yılında Yıldırım Beyazıt saray yaşamına getirmiş ve bundan itibaren sarayda padişahların sapık eşcinsel ihtiyaçlarına cevap vermek için "İÇOĞLANI" yetiştirilmeye başlanmıştır. Ancak Sultan Mehmet bu rezalete son vermiştir.
İÇOĞLANLAR NEREDEN ALINIYORDU!
Padişahlar devşirme usulü toplanan erkek çocuklarını ilk önce saraya getirtiyorlar ve bunların arasından beğendiklerini seçip, eğitildikten sonra eşcinsel duygularını tatmin etmek için bu güzel parlak erkek çocuklarını 15 yaşına kadar kullanıyorlardı (günümüzdeki değimiyle bademliyorlardı). Bu yaştan sonra da devletin belirli kademelerinde bunlara görev veriliyordu. Bu anlatılanların masal olmadığını kanıtlamak amacıyla, bunların aralarında en ünlü olanı Eflak Prensi Vlad Besarab ve kardeşi Prens Güzel Radul'u sizlere örnek olarak göstermek mümkündür.
ULU ORTA OĞLAN KİRAYA VERİLİYOR!
Bu uygulamaya paralel olarak bir de "HAMAM OĞLANLARI" olarak adlandırılan ve genellikle hamamlarda çalışan ve para karşılığı cinsel ihtiyaçlarını bu yönde tatmin etmek isteyenlere kiralanlara bu ad verilmişti. Bu dönemin rezaletini 1696 yılında Hamamcılar Kethütası olarak tanınan ünlü İsmail Ağa Dellakname- Dil Küşa (Gönüller Açan Tellaklar) kitabında etraflıca dile getirmiştir. Şimdi sizlere bu kitaptan kısa bir alıntı sunacağım: "Gece ve gündüz seferi 70 akçadir. 20 akça da ortağı tellak alır. Gece döşek yoldaşlığı 300 akçadır. Kulamparası kaç sefere takati varsa 300 akçaya dahildir." Bu örnekte çok açık olarak görmekteyiz ki, o dönemde böylesi bir ilanın basılmasında (şeriat kanunları bu işe ne diyor acaba!) hiçbir sakınca görülmediğinden, ulu orta yapılmaktaydı.
GAZALİ'NİN KİTAB-I DAFİ'Ü L-GUMUMU (GAMLARI DEF EDEN KİTAP)!
Deli Birader adıyla tanınan bir medreseliydi. Bursa doğumlu bu zat, zamanın önemli bilginlerinden Muhyiddiin-i Acemi'den ders aldıktan sonra, Bursa'da Bayezid Paşa Medresesinde edebiyat çevrelerine girmeyi başarmış ve ondan sonra da Bursa yakınlarındaki Geyiklibaba Türbesinde şeyhlik yapmış, ardından Sivrihisar, Akşehir, Amasya'da medrese hocalığı yapmış. Bu görevler kendisini tatmin etmediğinden İstabul'a taşınıp Beşiktaş'ta bir hamam çalıştırmaya başlamıştır. Hamamında delikanlılarla yaptığı alemler halkın diline düşünce, çareyi uzaklarda olan Mekke'ye kaçmakta bulmuş ve burada 1535' te ölmüştir. Hayret edilecek konuya şimdi şahit oluyorsunuz, bu zat Kabe'de kılınan cenaze namazından sonra Kabe yakınlarına defnediliyor. Bu tek örnekte de görüyoruz ki, Müslümanlık alemi hangi değerlere sahip çıkıyor.
PEKİ SULTANLARIN BUNA TAVRI NE OLUYOR!
Ünlü tarihçi A. Kemal Meram, Lale Devri harem yaşamını şöyle özetliyor: ". . . Erkeğin her bir çeşidine özlem içinde olan saray kadınları, zenci harem ağalarıyla yatıp kalkıyorlardı. İçinde yirmi bin yabancı soylu kadının, bini aşkın zencinin, beş binden fazla Sırp, Arnavut soylu bostancı ve içoğlanın hüküm sürdüğü bu büyük genelev, kendine özgü dünyasında yine de her zamanki gibi pırıl pırıldı. İçki, saz ve söz alemlerinin tek nedeni, cinsel içgüdülerini kamçılamak, elde edilecek zevki sonsuza ulaştırmaktı. Günah ise halk içindi . . ."
SARAY YAŞAMININ ÖZETİ!
Namık Kemal oğlu Ali Kerim'i Avrupa'da okutmak istediğini Padişah Sultan Hamit'e bildirir ve onun himayesini ister. Babasına yazdığı bir mektubunda bu konuyu şöyle dile getirir: "İstanbul'da ne okuyacak ise ben de okutabilirim. Vallahi padişaha kadar yazdım. Ben oğlumu asker olması için eğitim istiyorum, oğlan olması için değil."
Osmanlı hanedanında ve sarayında esir, köle cariyelerden ve içoğlanlardan geçilmiyordu. Padişahların yerlerinde yeller eserken, onlar eşcinsel zevklerini tatmin etmekle meşguldüler. Bu nedenle halk arasında saraylılara şu sözler sarf ediliyordu: "avradı kaltak Osmanlı/şalvarı şaltak Osmanlı/eğeri kaltak Osmanlı/ekende yok biçende yok/yiyende ortak Osmanlı." Bakın bu dizi nasıl da günümüzdeki aşılanmak istenen hayat tarzına uygun düşüyür!
Dindarların değil, din bezirganlarının hayal ettikleri yaşam tarzı işte tamı tamına budur, değerli kardeşlerim.
Tufan BOZDOĞAN
Kaynakça:
Matei Cazacu, "Prens Drakula'nın Tarihi", Droz 1988.
Mine Kırıkkanat, 9 Aralık 2012 tarihli Cumhuriyet gazetesi.
Ayşe Hür, 10 Kasım 2013 tarihli Radikal.
Vatanı Sattık Bir Pula, Hıfzı Topuz, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2013.
Mine G. Kırıkkanat : Osmanlı'nın En Ünlü İçoğlanı
1442 yılında Osmanlı payitahtı Edirne, Sultanı ise Fatih'in babası İkinci Murat'tı.
*
Eflak Prensi Vlad Besarab, o yıl kardeşi Prens Güzel Radul'la (Radu cel Frumos) birlikte babaları Ejderha Vlad (Drakula) tarafından Osmanlı Sultanı'na rehin olarak Edirne Sarayı'na gönderildiğinde, sadece 11 yaşındaydı.
*
İki rehin prense Edirne'deki sarayda çok iyi davranıldı, ilerde Osmanlı'ya hizmet eğitimini de Sultan Murat'ın "içoğlanı" kadrosunda aldılar…
*
Ama Sultan'ın gözdesi Vlad'dı. Öyle ki genç prens sakalı bıyığı çıkıp "içoğlanı" kadrosundan emekli olunca; İkinci Murat kendisine 6 yıl süreyle duyduğu şefkatin karşılığını da cömertçe ödedi. 1448'de 17 yaşına basan Vlad'ı voyvoda unvanıyla bezeyip yanına bir ordu kattı ve Eflak tahtını fethe gönderdi.
***
Ama Osmanlı sultanları, her ne kadar aşk ile iş ilişkilerini birbirine karıştırsalar da enayi sayılmazlar… İkinci Murat da pek sevdiği Prens Vlad'ın kendisine bizzat verdiği "içoğlanı" eğitimine hoşlanarak mı, yoksa dişlerini sıkarak mı katlandığından pek emin değildi. Vlad'ı Eflak'a voyvoda gönderirken, kardeşi Güzel Radul'u rehin tutarak Osmanlı'ya bağlı kalmasını sağlama aldı.
*
Ne var ki Vlad Besarab, önce velinimetinin ordusuyla alıp iki ay sonra yitirdiği, ardından tekrar oturduğu Eflak tahtına iyice yerleşip, kaidesini artık güvencede hissettiği an… Rehin kalan kardeşi Radul'u gözden çıkararak Osmanlı'ya isyan bayrağını çekti.
*
Artık 31 yaşındaki Eflak Voyvodası Vlad'ın başkaldırdığı payitaht İstanbul olup, sahibi de "enfiye kutusunda kurutulmuş gül yaprakları koklamayı pek seven" Fatih Sultan Mehmet'ti.
***
Prens Vlad, 1462 başından itibaren İstanbul'dan gelip de karşısında sarığını çıkarmayı reddeden tüm elçi ve ulakların sarığını kafalarına çiviyle çaktırdı. Tuna boylarına ordu kaldırıp 30 binden fazla Osmanlıyı kazığa geçirdikten sonra Eflak ve Boğdan'da Romence "Kazıklı" anlamına gelen Tepeş lakabını aldı.
*
Osmanlıcada ise çocukluğunda maruz kaldığı tacize gönderme yapan Kalleş, İbne, Süzgeç, Götveren lakaplarıyla ya da Kazıglu Bey diye anılıyordu. (Kaynak: Matei Cazacu, "Prens Drakula'nın Tarihi", Droz, 1988)
*
Çoğu Batılı tarihçinin uzun zaman anlam veremediği bu lakaplardan özellikle dördüncüsü, Almanca sanılıp yüzyıllarca "Gotveren" diye söylendi!
*
Fatih Sultan Mehmet, babasının eski gözdesinin uçan kaçan Osmanlı'dan kazıkla çıkardığı "içoğlanlığı" hıncını öğrenince gazaba gelip, Eflak Voyvodası Vlad Tepeş'e karşı düzdüğü ordunun başına kimi geçirdi biliyor musunuz? İçoğlanıyken aldığı eğitime sadakat gösteren rehin kardeşi, Güzel Radul'u…
***
Osmanlı ordusu Eflak'ı aldı, Güzel Radul 15 Ağustos 1462'de voyvodalık tahtına oturdu ama, kazıkçı kardeşini ele geçiremedi. Vlad Tepeş, sığındığı Macarlar tarafından esir alındı. 12 yılın sonunda serbest bırakıldığında, yine Eflak'a dönüp 1476'ya kadar voyvoda olarak hüküm sürdü. Aralık ayında Osmanlı ordusuyla girdiği savaşta öldürüldü ve 300 askeri kazığa geçirilirken, Vlad'ın kesilen kafası Fatih Sultan Mehmet'e gönderildi.
*
Ama Vlad Tepeş'in ardında bıraktığı kazıklı ve kanlı efsane, 1897 yılında Bram Stoker'a, kurgusal romanı Drakula'daki ölümsüz kont, ancak kalbine kazık çakılarak yok edilebilen vampir karakterini esinledi. Romanya'nın Transilvanya bölgesi, Francis Ford Coppola başta olmak üzere romanın sinemaya uyarlandığı pek çok filmle birlikte dünyada Kont Drakula'nın ülkesi olarak tanındı.
*
'G' NOKTASI
*
Dünyadaki hiçbir imparatorluk tarihinde, Osmanlı Sarayı'ndaki kadar beşik cinayeti işlenmemiş, hiçbir imparator ve kral, Osmanlı sultanları kadar çok oğul katletmemiştir. Hatta Batılı saraylarda veliaht olmasın diye oğul ve kardeş katli parmakla gösterilecek kadar azdır. Çünkü hiçbirinin tekeşli evlilik dışı ilişkileri ve metres sayısı; odalık, cariye, nikâhlı nikâhsız eşle dolup taşan Osmanlı haremi kadar kalabalık olmayıp, peydahlanan çocuk sayısı da sultanlarınki kadar yüksek değildir. Biseksüel ve pedofil egemen sayısı da öyle…
*
2012 yılında Osmanlı tarihindeki tahta rakip oğul ve kardeş katlini vacip kılan uygulamayı "Devleti böldürmemek için akılcı bir yöntemdi" diye sunmak, gericiliğin vahşi zihniyetidir. Günümüz Türkiye'sine dayatılan genel cehalet ve özel "tarih karartması" da, zaten "Down sendromlu" olması arzulanan halkın, "Yahu İngiltere İmparatorluğu'nda tahta rakip oğul ve kardeş katli vacip değildi. Acaba Osmanlı'dan daha uzun sürmeyi, hem de bölünmeden nasıl başardı" diye sorgulamaktan bile aciz kılmaktadır.
*
Muhteşem Yüzyıl dizisine saldırmaktan "kardeş katli" yasasının övülmesine, topluma yutturulmaya çalışılan Osmanlı güzellemesinin tamamı, çokeşliliği sorgulatmamak ve hatta yakın tarihte yeniden geçerli kılmak için yapılmaktadır.
*
"İntikam, aşağılanmış benliklerin silahıdır."
*
ALICE BRUNEL ROCHE
a45UyF587661-160616102252 Oraj Poyraz cimcime@neomailbox.net
2016/06/16 11:00 1 39 1923atamizindeyiz@googlegroups.com
Dostluk, elde edilmis akrabaliktir.
Hz.Ali
Anadolu da bir patirti, bir gurultu, kongreler, beyannameler falan, sanki bir sey yapabilecekler.
Blof yapmanin sirasi mi?
Hangi teskilatin, hangi kuvvetin var?
Bu ne hayal.
Kuzum Mustafa, sen delimisin?
Yazar Refi Cevat Ulunay - 1919
Dumlupinar Sehitleri
Denizalti Dumlupinar kazasi
Yayildi aleme duyuldu sesi
Canakkale sehitlerin turbesi
Geldi denizalti surada kaldi
Vay anam anam derdime yanam
Catal yurek gerek buna dayana derde dayana
Memleket ugrunda can veren hasta
Vatan sagol demis en son nefeste
Seksen bir kahraman ayni kafeste
Bir yolu cikmadik derede kaldi
Vay anam anam derdime yanam
Catal yurek gerek buna dayana derde dayana
Butun gazeteler hep yazar oldu
Isimler dillerde hep gezer oldu
Her Turk un kalbinde bir mezar oldu
Sanmayin sehitler orada kaldi
Vay anam anam derdime yanam
Catal yurek gerek buna dayana derde dayana
Bu vatan ugruna canini veren
Karismis sulara olmamis goren
Aman deyip Allah ina yalvaran
Ihtiyar babalar nerede kaldi
Vay anam anam derdime yanam
Catal yurek gerek buna dayana derde dayana
Vatan aglar millet aglar yil aglar
Deniz aglar yolcu aglar yol aglar
Veysel aglar sohbet aglar dil aglar
Tarihte bir buyuk yara da kaldi
Vay anam anam derdime yanam
Catal yurek gerek buna dayana derde dayana
A$ik Veysel
Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur_gundem@yahoogroups.com |
Gruba uye olmak icin | : | ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com |
Gruptan ayrilmak icin | : | ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com |
Grup kurucusuna yazmak icin | : | ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com |
Grup Sayfamiz | : | http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ |
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder