Gaffar Yakınca : Bu işler Filli Boya'ya mı kaldı?
Ükemizde kadının Cumhuriyet Devrimi ile ulaştığı sosyal konum korunabilmiş olsaydı eğer, 8 Mart tarihi muhtemelen sadece kadınların güncel sorunlarının ve hak mücadelesinin tartışıldığı bir gün olacaktı. Ancak ne yazık ki on beş yıldır tarihin tersine akıtılmaya çalışıldığı bir ülkede yaşıyoruz. Bugün için kadınlar, bırakın daha geniş haklar elde etmeyi, daha iyi bir sosyal konuma kavuşmayı, ellerindekini korumanın derdine düşmüş durumdalar.
*
Hal böyle olunca 8 Mart gündemi de olası yeni kazanımlar ve hak talepleri ile değil, eldekilerin korunması üzerine kuruluyor. Gönlümüzden geçeni tam karşılamasa da, içimizi acıtsa da bizim gerçeğimiz budur. İşte Filli Boya'nın 8 Mart filmi de bu açıdan değerlendirilmelidir.
*
En önce bu firmanın hakkını teslim etmemiz, hiç bir şey için değilse bile cesareti için kutlamamız gerekir. İktidarın neredeyse her işe burnunu soktuğu, toplumsal yaşamın her alanını kafasına göre dizayn etmeye çalıştığı bir dönemde Atatürk'e ve kadın özgürlüğüne vurgu yaparak hazırlanan bu film firmayı demokratik ülkelerde rastlanmayacak türde bazı risklerle yüzyüze getiriyor. Hepimiz bu risklerin neler olduğunu tahmin edebiliyoruz. Firmanın, büyük oranda yandaş müteahhitler tarafından domine edilen inşaat ekonomisi içinde yer alması ise bu riski bir kat daha artırıyor. Bu bakımdan film, cumhuriyet kazanımlarının korunması yönünde cesur bir girişimdir. Umuyoruz ki bu hareket başka patronlara da örnek olur, bugüne dek üç kuruş karları uğruna büründükleri sessizlikten vazgeçerler.
*
Firmanın cesaretinin ötesinde, filmin mesajı da son derece yerli yerinde, makul, yapıcı ve birleştirici bir mesaj. Film, kadın hakları başlığı ile yetinmiyor, bunun üzerinden çağdaş ve yaşanılası bir ülkenin nasıl bir yer olması gerektiğine dair çok kuvvetli bir mesaj veriyor, her saniyesinde Türkiye'nin aydınlık yüzünü gösteriyor ve izleyen milyonlarca yurttaşa umut aşılıyor.
*
Yandaş gazetecilerin "bir kadın olarak haklarımı Akparti'ye borçluyum" diyecek kadar şuursuzlaştığı, FETÖ artığı çirkin TV yorumcuları arasında Atatürk, Cumhuriyet ve laiklik düşmanlığının zirveye ulaştığı bir dönemde böylesi bir mesajın verilmesi, kaynağı kim olursa olsun, son derece anlamlıdır. Yapanlar böylesi bir etkiyi tahmin ediyorlar mıydı bilmiyorum ama film, herhangi bir kutlama filmi olmanın ötesine geçerek siyasal islamcı dalgaya karşı moral üstünlüğün artık tamamen Atatürkçülük tarafına geçtiğinin açık bir göstergesi oldu.
*
Filme yönelik üç cenahtan eleştiriler
Filme dair çokça eleştiriler de duyuluyor. Eleştiriler başlıca üç odaktan geliyor: tescilli iktidar yandaşları/siyasal islamcılar, etnikçi feministler ve sosyalist solcular.
Filme islamcı cenahtan ve yandaşlardan gelecek eleştirilerin hepsi kadüktür. Çünkü film apaçık bir Türkiye gerçeğini, tartışmaya yer bırakmayacak denli sade bir biçimde yansıtmaktadır. Bu çıplak gerçek şudur: Türkiye'de kadın hakları anlamında ne tür bir kazanım varsa hepsinin temelinde Atatürk devrimleri vardır. Bu ülke olumlu anlamda ne yaşıyorsa -hiç abartmadan söylüyorum- hepsini en önce Atatürk'e borçludur. Ömrünü Atatürk'e ve cumhuriyete düşmanlığa adamış insanların bu filmden rahatsız olması gayet doğaldır. Film, yıllardır gizlemek için kırk takla attıkları "gerçek Türkiye'yi" adeta bu düzenbazların suratına çarpmakta ve "artık yalanlarınız, çarpıtmalarınız yeter" demektedir. Viyaklamaları boşunadır, ciddiye alınmaları yersizdir.
*
Etnikçi feministlere gelince, bunlar biliyorsunuz, uzun yılladır birinci gruptaki islamcılarla müttefiktirler. Kadın hakları notu sıfır olan bir hareketle kendine "feminist" diyenlerin ittifak kurması sadece bizim ülkemizde rastlanabilecek türde bir garabettir. Çünkü 12 Eylül'den sonra dejenere olmuş soldan devşirilen bu Avrupacı feministler uzun yıllar boyunca etnikçi/Kürtçü hareketin gölgesinde yeşermişlerdir. Ortak noktaları Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlığıdır. Onlar için kadın hakları da, başka sosyal mücadele alanları da sadece birer paravandır. Atatürk'e, Cumhuriyet'e, devrimlere sövmek için fırsat kollarlar. Yıllarca AKP ile yan yana yürümüş, "vesayetçi Kemalizm" palavralarının başlıca mimarlarından olmuşlardır. Filme de yine aynı ipe sapa gelmez argümanlarla itiraz etmektedirler. Filmde neden bir Kürt kadını yokmuş, kadınlara haklarını Atatürk vermemiş falanca liberal söke söke almışmış gibi eleştirilerin tek bir izahı vardır: Atatürk alerjisi ve Cumhuriyet düşmanlığı. Bunların da zerrece ciddiye alınacak yanı yoktur.
*
Filmi eleştirenlerin üçüncü grubunu ise sosyalist veya komünist arkadaşlarımız oluşturuyor. Aslında eleştirileri filmin kendisine değil kaynağına, yani firmaya yönelik. Eleştirenler, Filli Boya'nın sonuçta bir kapitalist işletme olduğunu, emekçi haklarına karşı özensiz davrandığını ve bu film yoluyla laiklik yönündeki hassasiyetleri istismar etmeye kalktığını söylüyorlar.
*
Hepsinde haklı olabilirler. Ancak eleştirirken şu gerçekleri de göz önünde tutmamız gerekir: bugün Atatürk devrimleri yoluyla elde ettiğimiz en temel hakları kaybetme tehlikesi ile karşı karşıyayız. Tüm halkı teba derekesine indirme maksadını güden çirkin saldırı son aşamasına girmiş durumda. Bu dönemde Atatürk devrimlerini ve cumhuriyeti savunma mücadelesine verilecek her destek önemlidir. Keşke en temel yurttaşlık haklarımıza ilişkin böylesi bir kaygımız olmasaydı da Filli Boya ile emekçilerin haklarına dair bir kavga yürütebilseydik. Meğerse bunlar eski Türkiye'nin lüksleri imiş. Cumhuriyetin bize sağladığı görece özgür ortamda biz de emeğin hakkı için mücadele edebiliyormuşuz. Oysa bugün bırakın emekçilerin hakkını konuşmayı, bir kararname ile tüm hayatımızın karartılmasından korkar hale gelmiş durumdayız.
*
Öte yandan bir ticari işletmenin siyasi bir hareket veya parti gibi davranmasını bekleyemeyiz. Kapitalist dünyanın kuralları bellidir. Şirketler, en önce kendi karlarını düşünürler. Filli Boya'nın da böyle düşünmesi -o dünyanın kuralları içinde- gayet normaldir. Film de eni konu bir reklam filmidir, her reklam filmi sahibine şu ya da bu biçimde bir fayda sağlasın diye yapılır. Dolayısı ile Filli Boya'nın niyeti üzerine derin sorgulamalara girişmek manasızdır. Bunun yerine, bunca sosyalist, ilerici, Atatürkçü örgüt neden bu işleri başaramıyor, neden böylesi temiz bir mesajı üretip yaymak bir boya firmasına kalıyor, bunu sorgulamamız gerekir. Türkiye solunda fiyakalı isimlerle yıllardır caka satan onca örgüt, onca parti, onca lider neden böyle bir işi başaramamışlar acaba? Ülke adım adım karanlığa teslim olurken onu savunma işinin bir boya firmasına kalması o firmanın değil herkesten önce bizim utancımız olmalıdır.
http://www.abcgazetesi.com/bu-isler-filli-boyaya-mi-kaldi-7667yy.htm
a45UyF587661-170311145914 Oraj Poyraz At 0raj.p0yraz@neomailbox.net 0raj.p0yraz@neomailbox.net
2017/03/11 15:35 2 65 alelma@yahoogroups.com
Insan sahip olduklarinin toplami degil; fakat henuz gerceklestirmeliklerinin, sahip olabileceklerinin toplamidir.
JEAN POUL SARTRE
Cabir bin Abdullah ( Radiyallahu Anh ) soyle dedi :
Bayram gunu Rasulullah ( Sallallahu Aleyhi ve Sellem ) ile namazda beraberdim. Hutbe okumadan once ezansiz ve kametsiz namaza basladi. Sonra Bilal ( Radiyallahu Anh ) a yaslanarak ayak ustu durup Allah a karsi takvali olmaya , ona itaatli olmaya tesvik ederek halka vaaz ve nasihatte bulundu. Sonra kadinlarin oldugu yere geldi. Onlara da vaaz ve nasihat etti ve :
Sadaka verin , zira siz kadinlarin cogu cehennem kutugudur buyurdu. Kadinlarin en hayirlilarindan yanaklari kirmizi olan bir kadin ayaga kalkip :
− Ya Rasulallah ,nicin dedi. Rasulullah ( Sallallahu Aleyhi ve Sellem ):
− Cunku siz halinizden cok $ikayet eder , kocalarinizin ihsanina karsi nankorluk edersiniz buyurdu. Bunun uzerine kadinlar kendi ziynet esyalarini tasadduk etmeye basladilar. Bilal ( Radiyallahu Anh ) in elbisesinin icine kupelerini ve yuzuklerini atiyorlardi.
( Muslim - Ahmed )
Cehennemle ilgili hadis. Sahihmis bilenler denetlesin.
Aliskanlik
Bir koylu kadin, bir danayi dogar dogmaz kucagina alip sevmis, sonra da bunu adet edinmis, her gun danayi kucagina alip tasirmis; sonunda buna o kadar alismis ki dana buyuyup koskoca okuz oldugu zaman, onu yine kucaginda tasiyabilmis. Bu hikayeyi kim uydurduysa, aliskanligin ne buyuk bir guc oldugunu cok iyi anlatmis olacak. Gercekten aliskanlik pek yaman bir hocadir ve hic sakasi yoktur. Yavas yavas, sinsi sinsi icimize ilk adimini atar; baslangicta kuzu gibi sevimli, alcak gonulludur ama, zamanla, oraya yerlesip koklesti mi, oyle azili, oyle amansiz bir yuz takinir ki kendisine, gozlerimizi bile kaldirmaya izin vermez... Bence en buyuk kotuluklerimiz, kucuk yasimizda belirmeye baslar ve asil egitimimiz bizi emzirip buyutenlerin elindedir. Cocuk bir tavugun boynunu $ikar, kediyi, kopegi oyuncak edip yara bere icinde birakir; anasi da ona bakip eglenir. Kimi baba da, oglunun savunmasiz bir koyluyu, bir usagi olduresiye dovdugunu, bir arkadasini kurnazca ve kahpece aldattigini gordugu zaman, bunu yigitlik belirtisi sayarak sevinir. Oysa bunlar zalimligin, zorbaligin, donekligin asil tohumlari, kokleridir; cocukta filizlenirler, sonra aliskanligin kucaginda, alabildigine buyuyup gelisirler. Bu kotu yontemeleri yasin kucuklugune ve isin onemsizligine bakarak hos gormek tehlikeli bir egitim yoludur. Once su bakimdan ki, cocukta doga egemendir ve doga asil yeni tomurcuk salarken katiksiz ve gurbuzdur; sonra da, hirsizligin cirkinligi, calinan seye gore degismez ki: Ha altin calmissin, ha bir igne.
Michel de Montaigne : Denemeler
Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur_gundem@yahoogroups.com |
Gruba uye olmak icin | : | ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com |
Gruptan ayrilmak icin | : | ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com |
Grup kurucusuna yazmak icin | : | ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com |
Grup Sayfamiz | : | http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ |
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder