7 Temmuz 2017 Cuma

MUSTAFA SOLAK : ÖZÜR DİLENMESİ İSTENEN ŞEYH SAİT KİMDİR?


 


MUSTAFA SOLAK : ÖZÜR DİLENMESİ İSTENEN ŞEYH SAİT KİMDİR?

2 Temmuz'da tertip komitesinin davetlisi olarak gelen HDP milletvekili Osman Baydemir, Madımak Müzesi'ne Şeyh Sait, Seyit Rıza adına karanfil bıraktı. Baydemir gibi Cumhuriyetle, Atatürk ile sorunları olanları davet eden tertip komitesini kınıyorum. Sivas'taki anmalarda ulusalcı duyarlılığı olanlarla ayrı bir anma programı hazırlanmalıdır. Yıllardır ADD'ye, Eğitim İş'e, CKD'ye bunu dile getirdim. Daha fazla hakarete maruz kalmayalım. Dahası Diyarbakır'da HDP, DBP, Şeyh Sait Derneği düzenledikleri basın toplantısıyla Şeyh Sait için Türkiye'den özür talep ettiler.

Diyarbakır'da HDP, DBP, Şeyh Sait Derneği düzenledikleri basın toplantısıyla Şeyh Sait için Türkiye'den özür talep ettiler.

Atatürk feodal güçlerin saltanatın, hilafetin kaldırılması yoluyla siyasal hakimiyetine son vermiştir.[1] Bunun için de Tekke, Zaviye, Dergahlar kapatılmış, "efendi, bey, molla, hacı" gibi ünvanların kullanılması yasaklanmıştır. Köylü, ağa ve şeyhin sahip olduğu binlerce dönüm araziyi işleyen bir köle konumunda topraksız veya az topraklı bırakılmıştı. Cumhuriyet ise emeği sömürülen bu kitleye toprak dağıtarak hem emeğin özgürleşmesini sağlamış hem de üretimi artırmıştır.

Her ne kadar Cumhuriyet kurulsa ve ağa, şeyh ve halifenin başını çektiği sınıf yönetimden uzaklaştırılsa da kültürel alanda ve toplum yaşamında bu sınıfa karşı mücadele sürmekteydi. Hala padişahlık, halifelik özlemleri vardı ve Tarikat-mürit ilişkilerine dayanan çıkarları zora düşen Yaşar Nuri Öztürk'ün deyimiyle "Allah ile aldatan" dinci kesim, bu özlemleri canlı tutmaya çalışıyor ve isyanlar örgütlüyordu.

Şeyh Sait kimdir?

Nakşibendi tarikatı şeyhliğine kadar yükselmiştir 1925 yılında aşiretlerin de desteğini alarak Cumhuriyet yönetimine Kürt-İslam ayaklanması başlattı. İslam'a dayalı bir devleti savunmaktadır. Ağalığa, şeyhliğe dayalı padişahlık ve halifelik düzenin özlemcilerindendi. Bu yönüyle kendini solcu gösteren ve bir kısım sosyalisti de yanına çekmeyi beceren HDP'nin feodal bir lideri desteklemesi şaşırtıcı olsa da Osman Baydemir'in belirttiği gibi ayrılıkçılığın başını çekenlerden biri olması sebebiyle normaldir.

Türkiye sosyalist hareketinin şahsiyetlerinden Hikmet Kıvılcımlı, Şeyh Sait ayaklanmasını, "feodallerin devrimci kapitalizme yönelen karşı-devrimci bir saldırısı" olarak tanımlar.

Atatürk döneminin Türkiye Komünist Partisi, ayaklanmaya "yobazlarıyla, Ağalarıyla, Şeyhleriyle, Halifeleriyle, Sultanlarıyla birlikte kahrolsun Derebeylik!"[2] der.

Tevhidi Tedrisat (Eğitimin Birleştirilmesi) yasasına şöyle karşı çıkmaktaydı:

"Medreseler kapatıldı. Din ve Vakıflar Bakanlığı kaldırıldı. Din mektebleri Millî Eğitim'e bağlandı. Gazetelerde bir takım dinsiz yazarlar dine hakaret etmeye, Peygamberimiz'e dil uzatmaya cesaret ediyorlar."

Mustafa Kemal Atatürk'e de "kafir" diyor ve "cihad" çağrısı yapıyordu:

"Hidayet-i Rabbani ile Din-i Mübini Ahmediye'yi kâfir olan M. Kemal'in yed-i zulmünden (zalim elinden) tahlis etmek (kurtarmak) gazası niyetiyle Şuşara hareket edildi. Ya eyyühel ensar!

Dinimizi ve namusumuzu bu mülhidlerin (kafirlerin) elinden kurtaralım. Bunlarla cihad farzdır. Allah yolunda cihad edin ve öldürün."[3]

Hilafeti ise Urfa'daki Milli Aşiret Reisi Halil Bey'e gönderdiği mektupta şu sözlerle savunur:

"Şimdiki hükümet İslam Hilafetini, Saltanatı, meşihatı İslamiye'yi (Şeyhülislam Makamı) ve ilim medreselerini ilga etmiş, Evkaf Nezaretini (Vakıflar Bakanlığı) kafirlik maarifine ilca etmiş (çevirmiş), kadınlık mesturunu (örtünme) kaldırmış, zinayı ve içki içilmesini, kadınların yabancılarla dans yapmasını mübah kılmış, bu gibi fuhşiyata mahsus mesela dans salonu, tiyatro, sinema, bar ve umumhane gibi geniş binalar inşa etmişler, Allah ve Resulünün dini olan dinimizle istihza (alay) etmekte bulunmuşlar, onların namına olarak ahkamı İslamiyeyi tahkir ve islamiyetin esaslarını değiştirmişler, erkanı (ileri gelenleri) sarsmışlar, dine karşı ve bu din erbabına karşı ilan-ı harp eylemişler."[4]

İsyan sırasında Başvekil olan İsmet Paşa Şeyh Sait'in amacını şöyle anlatır:

"Şeyh Sait, harekât esnasında dini kurtarmak davasını açıktan ortaya atmış bulunuyor. 'Hilafet, din tehlikededir. Dini kurtarmak lazımdır.' Davaları bu. Şeyh Sait, isyan hareketini, böylece bütün memlekete milli bir hareket olarak değil, bir din hareketi olarak gösteriyor. Her tarafı harekete geçirmek sevdasındadır.

Halk, asilere iltihak etmek (katılmak) şöyle dursun, yolunu kesmeye ve münasebetini daraltmaya meyletti. Dış âlemin nazarında Şeyh Sait İsyanı önemli idi. Fakat akisleri daha büyük oldu ve hadise öneminden çok büyük mikyasta değerlendirildi. Bu suretle genç Türk Cumhuriyeti'nin yakın gelecekte ne olacağı belli değil gibi bir manzara yaratılmıştı." [5]

İşte Şeyh Sait böyle bir kişiliktir. Cumhuriyet karşıtı, halifelik yanlısı kişiden özür dilenmez. Bu zihniyetle mücadele edilir. Aksi takdirde özgürlüğümüzü kendi ellerimizle boğarız.

Tarihçi-yazar

Mustafa SOLAK

KAYNAKÇA

[1] Atatürk döneminin laiklik anlayışı için bakınız Mustafa Solak, Laikliği Doğru Anlamak, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2017.

[2] Aydın Tonga, "Ha IŞİD ha şeyh Said", http://odatv.com/ha-isid-ha-seyh-said-2310151200.html, erişim tarihi 23.10.2015

[3] Tonga, agm,

[4] http://www.furkannesli.com/ilmin-bedelini-odeyenler-sayi-29.html, erişim tarihi 10.11.2016.

[5] İsmet İnönü, Cumhuriyet'in İlk Yılları, Cumhuriyet Kitap, 1998, C.1, s.70-71.

 
a45UyF587661-170707165057 Oraj Poyraz oraj.poyraz@openmail.cc
2017/07/07  17:27 2  65  alelma@yahoogroups.com


 

Intuitu personae
Insana bagli (sozlesme)

Latin Atasozu

Anadolu daki Milliyetci hareketi yok etmek, millet icin var olma meselesidir... O alcaklara karsi cikanlar, Islama, halifeye, padisahimiza unutulmaz hizmette bulunmus olacaklardir.

Yazar Refi Cevat Ulunay - 04.04.1920

Levent Erturk : SIZIN DUYGULARINIZ GERCEK MI? EMIN MISINIZ?

En sonunda, insanin devredilemez sandigi her seyin bir degisim araci oldugu, alisverise konu edildigi ve devredildigi zaman gelmistir. simdiye dek ifade edilen ama asla takas edilmeyen; verilen ama asla satilmayan; edinilen ama asla satin alinmayan erdem, sevgi, inanc, bilgi, vicdan gibi degerlerin, kisaca her seyin ticarete dahil oldugu zamandir bu. Genel bir yozlasmanin, her seyin satilabilir olmasinin evrensellestigi ya da politik ekonomi diliyle konusacak olursak, maddi manevi her seyin pazarlanabilir bir deger haline geldigi ve gercek degerinin saptanabilmesi icin pazara getirildigi zamandir.
(karl marx)

***
Yukardaki satirlari ne zaman okusam, marx a buyuk adammissin demekten kendimi alamiyorum.
Gercek, cok acimasiz ve bayagi gorunebilir. Ama ortada bu tablo varsa, cozum yine ayni tablonun icinden cikacaktir. cagimiz artik bir reklam ve pazarlama cagidir. ustelik, metanin yani uretilebilen, gercek bir karsiligi olan somut urunun kendisinden cok; gercek olarak uretilemeyen her tur duygunun, erdemin, tutkunun, istegin pazarlanmasi daha fazla kazanc getirmektedir. urunun imaji, urunun kendisinden daha cok deger kazanmistir. uzerinde x firmanin logosunun oldugu bir ayakkabi diyelim ki 200 lira bedelle satilabilir. Ama o ayakkabinin temsil ettigi sosyal sinifa ait imaj dunyasi (diger imajlar ile birleserek) trilyonlarca lira kazandirir. Marx in ongorusu fazlasi ile gerceklesti. Her sey pazarlanabilir:

Bir savasta annesi ile birlikte olen cocugun resmi,
Bir insanin hayatindan 2-3 resim alinarak olusturulan tanitim,
Bir dinin ilk temsilcilerinin cektigi cileler,
Bir kahramanin idam sehpasindaki goruntuleri,
Ayni kahraman icin bestelenen sarki,
Bir depremde enkazin altinda kalan bebegin tanitimi ...vs

Ve elbette... sevgi, ask, cesaret, kahramanlik, fedakarlik, dindarlik, annelik, cocuk masumiyeti, doga sevgisi ...akliniza gelebilecek her tur duygu ustalikla pazarlanabilir ve pazarlanmaktadir; ustelik alicilari da cok fazladir.

Bir suru ah vah edebiyati ile dolu bos sozleri birakip, yasadigimiz dunyanin gercekligini en acimasiz sekilde gormek isterseniz, bu kitabi okuyun derim: jean baudrillard. Simulakrlar ve simulasyon .

Cagimiz bir sanal gerceklik cagidir, hatta o sanal gercekliklerin yeniden simule edilerek olusturuldugu hiper gerceklik cagidir. Sanal gerceklikte, gosterenin , yani imgenin gonderme yaptigi bir gerceklik vardir. ornegin bir gul imgesinin gonderme yaptigi gercek bir doga vardir. Hiper gerceklikte o bile yoktur. Hiper gercekligin imgeleri, gerceklikte hicbir karsitligi bulunmayan diger imgelere gonderme yaparlar ve bu durum boyle surer gider. Kendi kendini doguran anlam. Baudrillard bu durumu reklamlarda anlamin hicligi bolumunde cok guzel anlatmis.

Turkiye de ise durum daha da beterdir. Avrupa ve abd medeniyetlerinde carpikliklar olsa dahi, tum bu surecin alt yapisina sahip olan bir medeniyet, kendi icinden ciddi dusunurler ve cozumler cikarabilir. Oysa, bu bilimsel ve teknolojik sureci yasayamamis, hep ithal etmek zorunda kalmis, dolayisi ile felsefesini de gelistirememis bir ulkede verilen tepkiler hep alaturka, vicik vicik ucuz duygu edebiyati ve bol bol gozyasi ile cevrili olacaktir.

Neler oldugunu anlayamadi kucuk elif. Minicik bedeni soguk taslarin ustune yapisti. Cocuklugu, hayalleri, umitleri orda kaldi.

Yalan, yalan, yalan. Arka plandaki olumun ve acinin kendisi dogru olsa dahi, pazarlanmasi ve islenmesi bastan asagi yalan. Acinin simule edilmesi ve tekrar tekrar kullanilmasi cagimizin bir gercekligidir. Bir sure sonra, elif in bedeninin kendisi unutulur, geriye goruntusu kalir; hatta o bile unutulur, geriye bir kac parmak hareketi, iki uc photoshop posteri veya buna benzer sekilde ifade edilen protesto kirintilari kalir. Zaten o arada piyasaya yeni elif, osman, Ilker, funda goruntuleri gelir. Atolye her zaman hazirdir.

Bu durum, insanin kendine yabancilasmasidir ve kacinilmaz bir gercekliktir. Bir insanin diger bir insani oldurdugu bir durum, televizyonda canli yayinda sunuluyorsa ve ancak 2-3 dakikaligina, bir sofra basinda oylesine seyrediliyorsa, her tur gercek duyguya yabancilasma kacinilmazdir.
Simdi geliyorum asil aci verici soruya. Sorunun cevabini bana vermeyin, ben kimsenin yargici degilim. Sadece kendi vicdaniniza cevap verin.

Siz, kendi duygularinizin gercekliginden emin olabilir misiniz?

Ben emin degilim. Artik emin olamiyorum. Bu yuzden buyuk konusmak istemiyorum. Kimseyi elestirmiyorum, bu genel bir durum degerlendirmesidir.

Akliniza gelebilecek her seyin sanala donustugu bir dunyada, insan duygularinin da sanallasmasi kacinilmazdir. Bunda ayiplanacak hicbir sey yok. Zira hepimiz tv, sinema, basin, internet, cep telefonlari, etrafimizi saran milyonlarca ic alan (indoor) ve dis alan (outdoor) reklam araclari ile muthis bir bombardimana tutulmaktayiz. Sokaga cikip 1-2 saat dolastiginiz, sonra evde biraz tv seyrettiginiz ve internette iki uc mesaj yazdiginiz sakin bir gunde bile 25-40 bin arasi degisen reklam mesaji alirsiniz. Bunlarin tamamina yakinini farkedemezsiniz ama bilincaltiniza mesajlar pompalanir. Bunu butun reklamcilar bilirler. Durum o hale gelmektedir ki, insanin kendisi dahi artik sadece bir imgedir. Gercekligini gormeden, bilmeden seveceginiz, hayran kalacaginiz veya kufur edeceginiz bir imge. Ister istemez herkes bu surecin icinde yer alir. Hatta surece karsi cikiyor bile olsa.

Bir sure sonra, akliniza gelebilecek en acikli sahne bile; o sahneyi sunanla, sahneyi alanin ortaklasa sergiledikleri duygusal bir masturbasyona donusecektir. Yasanan da zaten budur.

Sistem, kendi cocuklarini yemekten bile cekinmez.

Tek basina kimsenin sucu yok ve kimse tek basina kurtarici olamaz. cok mu acimasiz yaziyorum?

Baudrillar in kitabindan ufak bir alinti yapmak isterim:
Simulasyon her zaman icin gercege saldirmaktan yanadir. Sisteme karsi, kuskunun oldugu yerde en emin yol budur. Bu, giderek icinden cikilmaz bir duruma donusmektedir. Bunu basarmasini saglayan sey ise, bizi cevreleyen gercegin tepkisizligidir. Artik, bundan boyle sanal gercekligin uretildigi sureci yalitabilmek imkansizlastigi gibi, gercegi kanitlayabilmek de imkansizlasmaktadir.

Maalesef daha fazla alinti yapamiyorum. Aslinda kitabin her sayfasi birbirinden degerli. Konuya mecburen yalap sap degindim.

Her yeri ve her seyi kana buladiktan sonra, ayrica bunu ambalajlayarak yeni bir urun seklinde size sunanlarin ilk istedigi sey, sizin tepkilerinizin gercek degil sanal olmasidir. Iste bu yuzden, oncelikli olarak, gercek tepkiler siddetle bastirilir. Asker, polis, gonullu muhafizlar vs araciligi ile, gercekligin kendisine acimasiz bir savas acilir. Buna elbette medya da katilmaktadir. Bir sure sonra, o sistemin yoneticileri ve dogrudan savas planlarini yapanlar; idealist bir lider, halklarinin koruyucusu, dindar ve ahlakli ornek sahsiyetler olarak parlatilirken, en basit haklarini arayan insanlar birer canavara donustururler. Geri kalanlar ise sindirilir. Bunun ardindan, yonetenlerin hicbir sekilde korkmayacagi, hatta destekleyecekleri bir duygusal rahatlama sureci baslar.

Iste bu ve benzer sebepler yuzunden, ben ah caniiim, nasil da kiymislar yavrucaga seklinde tepkiler veremiyorum artik. Icimin buz gibi sogudugunu soyleyebilirim. Cunku sunu biliyorum ki, istisnaslar haricinde; tum bunlar, her seyden habersiz cocuklarin, onlari oldurenlerin, oldurdukten sonra arkalarindan aglayanlarin, sonra tum bu olaylari verilmek istenen mesaja gore yeniden kurgulayanlarin, nihayet mesaji alip aglayanlarin ..herkesin katildigi sanal bir sahnedir.

Belki bir cozum olabilir.
Nasil ki, gercekligin kendisinden bikip sanala siginiyorsak;
Bir gun tum bu sanal senaryolardan bunalan insanlar, arka plandaki duygularin samimi oldugu yeni bir gerceklige yol verebilirler.
Simdilik oyuna devam...

Saygilar
(not: meraklisi icin kitap kaynagi: jean baudrillar. Simulakrlar ve simulasyon. Dokuz eylul yayinlari.)

Levent Erturk levbaba@yahoo.com >


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/

BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder