9 Aralık 2018 Pazar

Sergen ÇİRKİN (Arkeolog) : Türkçe Kuran’ın 1000 yıllık öyküsü

Hani Müslümanlar başkalarına hakaret etmekte çok rahatlar ya ben de onlara uyuyor ve aynı şekilde devam ediyorum.
Şu sapkın inanış, muharref kitap vb.

Evet, sözü toparlayalım, şu İslam şarlatanlığının Allah takıntısına bir açıklık getirmişler.
Okuyun ve kara verin, Arap mısınız, Türk mü?

Hatta çok ayrıntıya girmeyelim, insan mısınız, Müslüman mı ona karar verin.

Oraj POYRAZ(0raj.p0yraz@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc )
           L2fSIJNoA0xfSNxA  




Sergen ÇİRKİN (Arkeolog) : Türkçe Kuran'ın 1000 yıllık öyküsü

"Biz her peygamberi ancak bulunduğu kavminin diliyle gönderdik ki onlara apaçık anlatsın. " (İbrahim Suresi 4. Ayet)

İslamiyet'i sonradan kabul eden toplumlar ilgili ayete dayanarak Kuran'ı anlamak ve dinin gereklerini yerine getirebilmek için çeviri işlerine giriştiler. Hatta en eski çevirileri Peygamber dönemine kadar götürebiliriz. İran kökenli ilk Müslümanlardan Selman-ı Farisi Fatiha suresini Farsçaya çevirmiş ardından Peygamber'in görüşüne başvurulmuş o da Farsça Fatiha için olur vermişti. Kuran-ı Kerim'in bütün bir kitap olarak ilk çevirisi Orta Asyalı din bilginlerince Farsça yapıldı. 10. yüzyıldaki Farsça bu çeviriyi takiben de ilk Türkçe çeviri kaleme alındı. Orta Çağ'da kitleler halinde İslam'a geçen Türklerin yaptıkları ilk iş yeni benimsedikleri dinin kutsal kitabını kendi dillerine çevirmek olmuştu. Bilinen en eski Türkçe Kuran çevirisi yaklaşık bin yaşındadır ve İngiltere'deki John Rylands kütüphanesinde korunmaktadır. Kitap üç dilli olup Türkçe'nin yanı sıra Arapça ve Farsça metinleri de içeriyor. Türkçe ayetlerin dili Göktürklerin kullandığı eski Türkçeye çok yakın olan Karahanlı Türkçesidir. Prof. Dr. Aysu Ata söz konusu Karahanlıca Kuran'ı Latin harflerine aktararak yeniden yayımlamıştır. Karahanlıca en eski Türkçe Kuran'ı Türk Dil Kurumu yayınları arasında bulabilirsiniz. Devletşah'ın 1333 yılında İran Şiraz'da kopyaladığı Kuran Türkçenin Oğuz-Kıpçak lehçelerinde yazılmıştır yazma bugün İstanbul Türk İslam Eserleri Müzesi'nde korunmaktadır. 1363 yılında Orta Asya Harezm Türkçesiyle yapılmış bir başka Türkçe Kuran ise İstanbul Süleymaniye Kütüphanesi koleksiyonundadır. Özbek Çağatay Türkçesiyle yazılmış 1540'lı yıllara ait Türkçe Kuran yazmaları hem Topkapı Sarayı'nda hem de Konya Mevlana Müzesi'nde bulunmaktadır. Rus ve Özbek müzelerinde Orta Çağ'a tarihlenen Doğu Türkçesi ile yazılmış başka çeviriler de vardır.

Osmanlı devletinin ilk medreselerini kuran Orhan Gazi Türkçe Kuran işleriyle de ilgilenmiş ve bazı surelerin açıklamalarını hazırlatmıştı. Anadolu Beylikleri döneminde yapılan Türkçe Kuran çalışmaları genellikle namazlarda okunan surelerin çevirileriydi. Buradan şu anlam çıkmaktadır: Gerek Osmanlılar gerekse Anadolu'nun diğer beylikleri inandıkları dini "anlayarak" yaşıyorlardı. Kuran'ın ve İslam'ın ne dediğini biliyorlardı. Kuran bir kitap olarak Osmanlı Türkçesine ilk kez Yıldırım Bayezid döneminde çevrilmişti. Bursa Yazma Eserler Kütüphanesi'nde bulunan 1401 tarihli el yazması Osmanlı Türkçesi ile yapılmış bilinen en eski Kuran çevirisidir. Türkler Fatih ve Kanuni dönemleri de dahil olmak üzere Türkçe çevirilerden tarihi boyunca geri durmadılar.

Erken Osmanlı döneminde Türkçe besmele "Başladum adıyla Tanrı ta'alanun ki rızk vericidür ve rahmet edicidür" biçiminde söyleniyordu. Yıldırım Bayezid döneminde Fatiha suresinin çevirisi ise şöyle yapılmıştı: "Şükr cemi âlemleri yaratan Tanrı'ya ki rızk vericidür rahmet edicidür. Din gününün padişahı sanga taparuz ve dahi sanga sığınıruz. Göster bize hidayet tevfikiyle doğru yolı..." Besmele ve Fatiha suresinin çevirisinden anlaşıldığı gibi Osmanlı döneminde "Tanrı" sözcüğü ile Müslüman Türklerin hiçbir sıkıntısı yoktu. Tanrı sözcüğü bilindiği gibi Hun ve Göktürk dönemlerinden kalma çok eski Türkçe bir addır. Türkler İslam'a geçtiklerinde bu adı terk etmemiş; gerek Orta Asyalı Ahmet Yesevi gerekse Anadolulu Yunus Emre "Tanrı" sözcüğünü içtenlikle kullanmışlardı.

Endülüs gerçeği Avrupa'nın özellikle de İspanya çevresinin İslam ve Kuran üzerine yoğunlaşmasına neden olmuştu. İngiliz rahip ve diplomat Robert Ketton 1140'lı yıllarda Kuran'ı ilk kez Latinceye çevirdi. Matbaanın icadından kısa bir süre sonra ilk matbu Kuran 1537'de Avrupa'da çıktı. İtalyan matbaacı Paganini Kuran'ı ilk kez Venedik matbaasında Arapça bastı ardından Latince baskılar da geldi. İslam dünyasındaki ilk matbu Kuran ise Osmanlı coğrafyasında verildi. Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın Mısır'da kurduğu Bulak Matbaası 1841 yılında bir Türkçe Kuran basarak halkın istifadesine sundu. 1908'de Meşrutiyet'in ilanıyla hız kazanan Türkçe Kuran çalışmaları erken Cumhuriyet döneminde en parlak günlerini yaşadı.

Ülkenin çökmekte olduğunu gören Türk aydını 1912 yılında Türk Ocakları adıyla bir dernek kurmuştu. Türk Ocakları erken Cumhuriyet döneminde Atatürk'ün himayesine girmiş ve Cumhuriyetin getirdiği yenilikleri Anadolu'da halka duyuran bir merkez olmuştu. Ocak başkanı Hamdullah Suphi'nin Ankara Erkek Muallim Mektebi'nde 1923 yılında verdiği "Milliyet Düsturları" adlı konferans genç Cumhuriyetin ve Ocakların Türkçe İslam konusuna bakışını özetler: "Efendiler! Milliyetlerin doğmasında son derece yardımı dokunmuş bir hareket vardır ki buna dini ıslahat namını verirler. Bazı Alman müellifleri çok haklı olarak 'Dinî ıslahat hareketleri milliyet devrinin başlangıcıdır' diye iddia ederler. Avrupa milletlerinin uyanmasına büyük nisbette yardım eden bu din hareketi Protestan milletlerin Roma ile alâkalarını kesmeye sebep oldu; mabede anadilleri girdi. Çünkü Cenab-ı Hakkın Latinceyi Almancadan İngilizceden daha iyi anladığına veya daha fazla sevdiğine dair bir iddianın gülünç olduğunu anladılar..."

Yine bir Türk Ocaklı olan Ziya Gökalp ünlü eseri Türkçülüğün Esasları'nda şunları söyler: "Dinî Türkçülük din kitaplarının ve hutbelerle vaazların Türkçe olması demektir. Bir millet dini kitaplarını okuyup anlayamazsa tabiidir ki dininin hakiki mahiyetini öğrenemez. Hatiblerin vaizlerin ne söylediklerini anlayamadığı surette de ibadetlerden hiçbir zevk alamaz. İmam-ı Azam hazretleri hatta 'namazdaki surelerin bile millî lisanda okunmasının câiz olduğunu' beyan buyurmuşlardır.

Çünkü ibadetten alınacak vecd ancak okunan duaların tamamıyla anlaşılmasına bağlıdır..."

Cumhuriyet'in ilanını takiben ilk Kuran mealini 1924'te Cemil Said Bey yapmıştı. Latin harfli ilk Türkçe Kuran ise 1934'te Ömer Rıza Doğrul'un yayımladığı "Tanrı Buyruğu" adlı eseri oldu. Ne var ki bu çalışmaların tamamı özel kişilere aitti.

Meclis devlet eliyle Türkçe bir meal yapılması kararını aldı. İşte bu karar sonucunda Elmalılı Hamdi'nin 9 ciltlik ünlü "Hak Dini Kuran Dili" adlı eseri ortaya çıktı. Cumhuriyet "fikri hür vicdanı hür irfanı hür nesiller" istiyordu. Bu yüzden bilimi sanatı felsefeyi ve inancı... İnsanı oluşturan her ne varsa hepsini Türkçeleştirdi. Ana dilinde okuyan ve anlayan; aracılara ruhbanlara gerek duymayan uygar bir toplumun temelini attı. Ancak "fikri köle vicdanı köle irfanı köle nesiller" yaratmak isteyenler dün olduğu gibi bugün de; Türkçeyi yaşamın her alanından dışlamak derdindeler...

--   a45UyF587661

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder