-------- Original Message -------- From: Yılmaz ARSLAN <y.arslan57@gmail.com>
Türk düşmanlığının derin tarihiTürk Milleti tarafından kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Anayasası’ndaki “Türk vatandaşlığı” tanımından rahatsız olan ittifakın kodları Göktürklerin yıkılışından Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna kadar “adsız” geçirdiğimiz 1200 yılda saklı Dr.Ahsen Batur’un “Türk Sözünün Hazin Serüveni” ni yazdığı yeni kitabı “1200 Yıllık Sürgün”, Göktürk Devleti’nin yıkılmasından Jön Türkler’in ortaya çıkışına kadar geçen sürede yaşanan “etnik hafıza kaybı” nı anlatıyor. Batur’un verdiği örneklerde, Orhun Abideleri’ndeki “Bey olacak evlatların Tabgaç halkına kul oldu; Cahil, köpek, hilebaz İşte Batur’un “Türk’ün öcü gibi telakki edilmesini sağladılar” dediği tarihçiler, şairler, gazeteciler ve “öz yurdunda” Türk’e reva görülen hakaretler: * İbni Bibi, Türkler’den, “cahil Türkler”, “müfsid - - Türkmenler”, “çarıklı Türkmenler” diye bahsediyor. * Kerimüddin Mahmud Aksaraylı Türkleri “Gözün karalığından daha kara olan Türk...”, “Türklerin...o dinsiz zümrenin...”, “mel’un Türkler” ifadeleriyle anıyor. * Amasyalı Hüseyin b.Ali Fatih, “Tariku’l Edep” adlı çalışmasında “Türk” ve “Türkmen” i iki ayrı etnik grup gibi gösterip, bölüyor. * Şair Baki “Türk ehlinin ey hace biraz başı kabadır” diye hakaret ediyor. * Nef’i “Türk’e Hak, çeşmi irfanı haram etmiştir” diye aşağılıyor. * Türkleri “çoban köpeği” ne benzeten tarihçi Mustafa Naima Efendi ayrıca “nadan Türk, idraksiz Türk, çirkin suratlı Türk, mel’un Türk” olarak niteliyor. * Gelibolululu Mustafa Ali, Mevaidü’n Nefais’te “Anadolu, Karaman ve Rum ülkesi adlarını alan pasaklılar halkı elbette kır adamıdırlar. * “Etrak-ı Bîidrak” lafının mucidi Hoca Sadettin “hilebaz Türk”, “akılsız Türk”, “aptal Türk”, “kudurmuş kurt”, “aşağılık türediler”, “sırtlan”, “anlayışsız kaltaban” diye nefret kusuyor. Soyu kuruyasıca... * “Baban da olsa Türk’ü öldür” diyen Kadimi mahlaslı Hafız Hamdi Çelebi, Hz.Muhammed’in “Türk’ü öldürün kanı helaldir” dediği iftirasını yayıyor. * Bugünlerde “genç kızların sevgilisi” anonsuyla Muhteşem Yüzyıl adlı televizyon dizisine dahil edilen İzvornikli Arnavut Taşlıcalı Yahya karakteri, “soyu kuruyasıca Türk” diye mısralar düzüyor. * 1797-1802 yılları arasında Paris’te daimi elçiliğimizi yapan Moralı Seyyid Ali Efendi uygunsuz hareketlerde bulunan Çuhadır Ahmet’e “Türk-ü sutür” yani “hayvan Türk” yakıştırması yapıyor. * Tokatlı Aşık Nuri Türk’ü hayvana benzeterek şöyle diyor: “Türk’ün dilberidir gayetle inat / Şehir dili bilmez lisanı kubat / Kelamında eder Türklüğün isbat / Hayvan gibi gözün diker samana” * 1912’de Sebilürreşat dergisinde çıkan bir yazıda “Türk” kelimesinin kullanılması, dinsizlik, kafirlik sayılıyor. * 1913 tarihli “Mecmua-i Ebuzziya” dergisinin 94.sayısında, “Bizim Türklüğümüz sembolizmden başka bir şey değildir... * Bugün “Milli Eğitim Sistemi” ni “milliyetçilik” ten arındıranlar(!), dindar fakat “milli şuur yoksunu” nesiller yetiştirmeye girişenler gibi Prof.Ahmed Naim 1913 yılında yazdığı “İslamda Dava-i Kavmiye” adlı kitabında Türk’e karşı savaş açıp, “Türk’ün geçmişini bilmesine, öğrenmesine lüzum ve ihtiyaç yok, gerekli olan şeriatı öğrenmektir” diyor. * 1919-1920 yıllarında şeyhülislamlık yapan ve AKP iktidarında adına vakıf kurulan Mustafa Sabri Efendi, Türk’e Türklük benliğini vermek isteyenlere “soysuzlar” yakıştırmasında bulunuyor. “Yalnız Müslüman ve insan / Olarak kalmak üzere, Türklükten,/ Şeref ve izzetimle istifa / Ediyorum Allah’ın huzurunda / (...) Tövbe yarabbi tövbe Türklüğüme / Beni Türk Milletinden addetme!” Müslüman Roma İmparatorluğu Şevket Süreyya Aydemir’in Suyu Arayan Adam’ında “Türk müsünüz” sorusunun cevabı hayli dramatiktir; “Aman hocam, estağfurullah!” Batur’un yazdıkları işte bu dramın 1200 yıllık tarihi: “Osmanlı, Fatih’le birlikte artık bir anlamda Müslüman Roma İmparatorluğu idi. Osmanlı, milli değil siyasi bir yapıydı... “Vatan” demek yasaktı Falih Rıfkı Atay “vatan” ve “millet” siz büyümenin ne demek olduğunu, Batur’un da kitabına aldığı “Batış Yılları” nda şöyle anlatıyor: “Kendime ilk defa ne zaman Türk dediğimi pek hatırlamıyorum. Batur, Mehmet Akif Ersoy’u da “Din ile milliyetin bir olduğunu savunanlar” arasında sayıyor: “İstiklal Marşı gibi muazzam bir şiiri yazan Akif’e elbette şükran borçluyuz, ama onun da gerek o zamanki ve gerek günümüzdeki bazı dogmatik fikirli Müslümanlar gibi, etnik mensubiyetle ırkçılığı aynı şey kabul etmeleri, insanın milliyetine vurgu yapmakla İslam’a aykırı bir şey yaptığını düşünmeleridir. Hani milliyetin İslam idi...kavmiyyet ne Sarılıp sımsıkı dursaydın a, milliyetine Arnavutluk ne demek?Var mı şeriatta yeri? Küfrolur başka değil...kavmini sürmek ileri...” Akif’in “En büyük düşmanıdır ruh-u nebi tefrikanın / Adı batsın onu İslam’a sokan kaltabanın” diyerek hedef aldığı Ziya Gökalp ise Türk’ün “Vallahi Türk değilim” demeye itildiği günleri şöyle tarif ediyor: “Bu milletin yakın zamana kadar kendisine mahsus bir adı yoktu. Yürü var gel ya Arap’tan ya Acem’den Türk’e bütün bu hakaretleri sıralayanlar Selçuklu ve Osmanlı Sarayları’nda el üstünde tutulur, Türk devletine yön tayin edecek mevkilere yükseltilirken bu milletin evlatlarının “konumu” nu şöyle özetliyor şair Mesihi: “Mesihi gökten insen sana yer yok! Yürü var gel ya Araptan ya Acemden!” Babinger’den yaptığı alıntıda, 2.Mehmed’in Acem sanarak Yedikule’de tekke olarak kullanması için bir Rum kilisesi armağan ettiği Tokat’lı Le’ali’nin Acem olmadığını öğrenince manastırı geri alıp maaşını da kestiğini ve 2.Selim’in de şehzade 3.Murat’ın yanına verdiği iki gencin Türk olduklarını öğrenince işten çıkarttığını aktaran Ahsen Batur, Sultan Süleyman’ın son dönemlerine kadar Türk olanlara “devlet” te görev verilmediğini de hatırlatıyor. Batur’un kitabında altını çizdiği önemli ayrıntılardan biri de Osmanlı’ya diplomat, yönetici ve bürokrat yetiştirmek için kurulan Enderun’a Rum, Ermeni, Bulgar, Hırvat, Boşnak vs.alınırken bu “akademi” nin kapısının Türkler’e kapatılmış ve devletin asli sahiplerinin bir anlamda “cehalete” mahkum edilmesi. Türk’ün 1200 yıllık sürgününü anlattıktan sonra bugünü de analiz eden Batur, AKP ile Osmanlı arasında Türklük açısından hiçbir fark olmadığını ileri sürdükten sonra şöyle yapıyor kitabının finalini: “Peki, AKP ve temsil ettiği zihniyet Türk kelimesini sürgüne göndermeyi başarabilir mi? “Paşa da olurmuş ha...” Ahsen Batur’un Ahmet Vefik Paşa’dan aktardığı şu anekdot bile tek başına yetiyor “kimliği” sürgün edilen bir milletin acıklı halini anlamaya/anlatmaya: “Ahmet Vefik Paşa, Bursa Valisi iken (1880) ilçeleri teftişe çıkıyor. Dedesinin torunu... Hasan Cemal’in Türk Milliyetçiliği’ne karşı dinmeyen öfkesinin şifreleri de var Ahsen Batur’un “1200 Yıllık Sürgün” ünde. Suriyeli bir paşanın ağzından Hasan Cemal’in dedesi Cemal Paşa’nın “Türklük” le imtihanı: “Bir akşam Dımaşk eşrafından birinin köşkünde idik. Adını söylemekten korkmayan yedi hükümdar Türk Tarihi boyunca “Ben Türk’üm” diyebilen iki devlet ve yedi hükümdar belgeleyebilmiş Ahsen Batur. Göktürklerin yıkılışından Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna kadar geçen 1200 yıllık “sürgün” sırasında Türklüğünü inkar etmemiş o “hükümdar” lara gelince; “Bi’dat tanımadıkları için Tanrı bugün Türkleri yüceltmiştir (...) Türklerin idarecileri, katipleri ve memurları hep Horasanlı olmalıdır ki, Türklerin işleri bozulmasın...” Kendisine elçi olarak gelen şeyhin okuduğu hadisi dinledikten sonra “Ben Türk’üm ve Arapçayı az bilirim” diyen Harezmşah Muhammed, “Biz kim emîr-i Türkistan, melik-i Turanız. Bir Türk alfabesi hazırlayan (dil elden gidiyor diyen Nakşibendilerin gazabına uğrayan) Babür, Türk alimlerin yetiştirdiği idealist bir “Türkçü” olan Genç Osman, Türkçe bilmeyen Tunuslu Hayreddin Paşa’ya “Paşa paşa ben Türküm ve Türk kalacağım” diyen Abdülhamid, Ve “Ferganalı, Buharalı, Taşkentli, Akşabatlı, Kaşgarlı, Almatılı, Bişkekli, Düşanbeli, Urumçili de aynı vatanın evladıdır. http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=2563 |
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Propaganda oyle bir sanattir ki, insan baskasinin ayagina basarken kendisi ah der.
Bob hope
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Ben,Manevi Miras olarak, Daha gun o gun degil, derlenip durulmesin bayraklar. Nazim Hikmet Ran | "Tanri kotulukten ve acidan korumak istiyor mu? | Kurmus oldugum gruba uye olun |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder