Yılmaz Özdil : Söylesem tesiri yok sussam gönül razı değil
Facebook:yozdilsozcu Twitter:yilmazsozcu. E-mail:yozdil@sozcu.com.tr |
21 Nisan 2015
Altı sene evvel, 2009…
Karanlığın en koyu günleriydi.
Mustafa Balbay içerdeydi, ha bugün ha yarın derken, yedi aydır yatıyordu, çıkacağı yoktu.
Basın korkuyor, tutuklu gazeteci hakkında haber yapmak bile tehlikeli bulunuyordu.
*
Bir kişi hariç.
*
O güne kadar yapılmayanı yaptı, atladı otomobiline Silivri'ye geldi, savcıya başvurdu, izin istedi.
Mustafa Balbay'la ailesi dışında görüşen ilk kişi oldu.
"Merhaba arkadaş" dedi, "yalnız değilsin!"
*
Bir kişi, korku duvarını yıkmıştı.
Arkasından kimsenin gelmesini beklemedi, açtığı o gedikten gene kendisi ilerledi.
Adalet Bakanlığı'na başvurdu, evrensel kriterleri masaya koydu, tutuklunun ailesi dışındakilerin de açık görüş'e katılabilmesi için izin istedi.
İzni kopardı.
Sarıldı telefona, gelir misiniz diye sordu, liste yaptı, ilk kez 10 gazeteciyi Silivri'ye götürdü, Balbay'la görüştürdü.
*
Bu sayede, tek tük de olsa, gazetelerde Silivri haberleri çıkmaya başladı.
Otobüs kiraladı.
Duruşmalara gazeteci taşıdı.
Kitap Fuarı'nda Mustafa Balbay standı açtı.
"Beton tabut"ta unutulmasın diye çırpındı.
*
Bir seferinde, Balbay'ın kızı Yağmur, babası imzalasın diye karnesini getirmişti.
Ancak, açık görüş olmadığı için boynu bükük kalakalmıştı.
Gene oradaydı…
Ayrılma burdan, bekle dedi.
Çıktı savcıya, kanunların savcısı'ndan değil, evlat sahibi baba'dan izin istedi.
Tarihte ilk kez o gün, evlat'a özel açık görüş izni çıktı.
Balbay, kızının karnesini imzaladı, öptü, sarılabildi her baba gibi.
*
Kapsamı genişletti.
Gazetecilerin sadece Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan'la değil, öbür tutuklularla görüşmelerini de sağladı.
Meslektaşları tarafından içerde yalnız bırakılan profesörler, subaylar ondan yardım rica ediyor, seslerini duyurabilmek için aracılık etmesini istiyorlardı.
Silivri'dekilerin nefesi olmuştu.
*
Hakaretlere uğradı tabii…
Yalanlarla iftiralarla linç etmeye çalıştılar, darbeci filan dediler.
Yılmadı.
Göğüsledi.
Her duruşmaya geldi, her açık görüşe geldi.
200'den fazla gazeteciyi getirdi.
Silivri'dekilerin durumu hakkında yayınlanan haberlerin-yorumların yüzde 80'ini ona borçluyduk.
Toplumun bilgi edinme hakkına hizmet etti.
*
Atilla Sertel'di o…
İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı ve Türkiye Gazeteciler Federasyonu Başkanı'ydı.
*
Silivri duvarlarının yıkılması için kendi hayatını, kendi ailesini riske attı.
En başta Mustafa Balbay'ın, kumpas iftiralarıyla içeri tıkılanların kurtarılmasında büyük emeği vardı.
*
Gel zaman git zaman, geçen ay…
Gazeteciler cemiyeti başkanlıklarından istifa etti, CHP'den milletvekili aday adayı oldu, İzmir'den ön seçime girdi.
Kadere bakın ki, çocukluktan beri arkadaşı olan Mustafa Balbay da, İzmir'den aynı bölgeden ön seçime girdi.
*
Rahat rahat kazandılar.
Kılıçdaroğlu birinci, Mustafa Balbay ikinci, Atilla Sertel üçüncü oldu.
İki arkadaş, kol kola TBMM'ye gidiyordu.
*
O da ne?
"Gazeteciler cemiyeti görevinden istifa ettikten sonra basın ilan kurumu toplantısına katıldı" gibi, palavradan bir gerekçeyle yüksek seçim kuruluna şikayet edildi.
Üstelik, herkes gayet net biliyor ki…
Bizzat CHP rozeti taşıyanlar tarafından şikayet edilmişti.
*
Şak…
Yüksek seçim kurulu, şikayeti inceledi, mazbatasını bile almış olan Atilla'nın adaylığını iptal etti.
*
Aday olmasıyla, adaylığının iptal edilmesi arasındaki sürede, İzmir gazeteciler cemiyetine yeni bir başkan seçildi.
Böylece…
TBMM'ye gitmesi gereken Atilla Sertel, doooğru evine gönderildi.
*
Akp döneminin kumpaslarına karşı mücadele eden gazeteci…
CHP'nin partiiçi kumpasıyla tasfiye edilmişti.
*
Atilla'nın başına gelenleri öğrenince, Mustafa Balbay'ın ortalığı ayağa kaldırdığını, bu tezgahı kuran CHP'lilerin yakasına yapıştığını, hatta "Atilla yoksa, ben de yokum" dediğini düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz.
Dün baktım Cumhuriyet'teki köşesine "Atilla sen gönlümüzün milletvekilisin" filan demiş…
Hepsi o.
*
Hayatını CHP ideallerine vakfetmiş insanlar, harcanıyor.
CHP'yle alakası olmayan, üye bile olmayan tipler, paraşütle birinci sıralara monte ediliyor.
Bu durumdan rahatsız olanlara da "aman sakın sesini çıkarma, seçime sayılı günler kaldı, oyları bölersin, akp'nin ekmeğine yağ sürersin" yaftası yapıştırılıyor.
*
2010'dan beri söylüyorum, bu vesileyle bir daha söyleyeyim…
Yeni CHP'nin CHP'ye ettiğini AKP bile edemez!
a45UyF587661-150421150232 Oraj Poyraz oraj.poyraz@openmail.cc
2015/04/21 16:25 6 64 1 undefined kemalistiz@googlegroups.com
Vasa vana plurimum sonant
En fazla sesi bos canaklar cikarir.
Latin Atasozu
Suikast
Resulullah (sav) yahudi ebu rafi e, ensar dan bir grup adam gonderip, baslarina da Abdullah ibnu atik i koydu.
Ebu rafi resulullah (sav) a eza veriyor ve aleyhinde calismalar yapiyordu.
Ebu rafi hicaz bolgesindeki kendine has bir kalede oturuyordu.
Kaleye yaklastiklari zaman gunes batmisti.
Halk artik suruleriyle donuyordu.
Abdullah arkadaslarina: siz burada oturun ve yerinizden ayrilmayin.
Ben gidip, kapicilara biraz iltifat edip, iceri girme imkani arayacagim dedi ve ilerledi.
Kapiya kadar geldi.
Kazayi hacet yapiyormus gibi elbisesini toparladi,i insanlar iceri girmisti.
Kapici seslendi ey Allah in kulu, girmek istiyorsan gir.
Kapiyi kapatacagim (cabuk ol)! dedi.
Ben de girdim ve (bir koseye) gizlendim.
Halk tamamen girince kapiyi kapatti.
Sonra da anahtarlari bir kaziga takti.
Ben (musait bir anda) kalkip anahtarlari alip kapiyi actim.
Ebu rafi evinde gece sohbeti yapiyordu.
Ve hususi bir koskte idi.
Sohbet arkadaslari dagilinca, yanina ciktim.
Her bir kapiyi acip girdikce iceriden uzerime kapadim eger halkin haberi olur da beni oldurmeye azmederlerse, ben ebu rafi i oldurmeden ona ulasamasinlar diye boyle yaptim.
Sonunda yanina kadar geldim.
Koskun ortasinda yer alan karanlik bir odadaydi.
Ancak, odanin neresinde oldugunu bilemiyordum ebu rafi diye seslendim kim o? dedi.
Sese dogru yoneldim.
Heyecan icerisinde bir kilic darbesi indirdim, ama bosa gitti.
Adam bir ciglik atti.
Hemen odadan ciktim.
Azicik bekleyip tekrar girdim, [sesimi degistirip, yardima gelmis gibi:] o ses de ne?
Ey ebu rafi dedim kahrolasi, odada biri var az once bana kilic vurdu dedi.(yerini iyice kesfetmistim), bir darbe daha indirdim.
Yaraladim, fakat olduremedim.
Sonra kilicin ucunu karnina sapladim, sirtina kadar dayandi.
Oldurdugumu anladim.
Geri donup, kapilari teker teker acmaya basladim.
Merdivene kadar geldim.
Ayagimi bastim.
Yere kadar ulastigimi zannettim.
Ay isigiyla aydinlik bir gecede dustum.
Bacagim kirildi.
Sarigimla sardim.
Sonra gidip kapinin onune oturdum.
Onu gercekten oldurdum mu, ogreninceye kadar bu gece kaleden disari cikmayacagim dedim.
Horozlar otunce, surlarin uzerinden olum ilan edildi.
Olum habercisi: hicaz ahalisinin tuccari ebu rafi in olumunu duyuruyorum! diye bagiriyordu.
Ben hemen arkadaslarimin yanina gittim zafer! dedim, Allah ebu rafi in canini aldi! resulullah (sav) a geldim, olup biteni anlattim.
Bana: uzat ayagini! buyurdular.
Ben de ayagimi uzattim.
Meshediverdi.
Sanki hicbir sey olmamis gibi hicbir rahatsizlik kalmadi.
Buhari, megazi, 16, cihad 155 hadis no : 4232 ravi: bera
Resulullah (sav), ebu rafi e bir heyet gonderdi.
Abdullah ibnu atik, geceleyin evine girerek, onu uyurken oldurdu.
Buhari, megazi, 16, cihad 155 hadis no : 4231 ravi: bera
Asla kendinizden baska birine hareket alani birakmayin.
Joseph GOEBBELS
(Hitler in Propaganda Bakani)
Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur_gundem@yahoogroups.com |
Gruba uye olmak icin | : | ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com |
Gruptan ayrilmak icin | : | ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com |
Grup kurucusuna yazmak icin | : | ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com |
Grup Sayfamiz | : | http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ |
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder