Oraj POYRAZ(cimcime@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc) L2fSIJNoA0xfSNxA
SİYASAL PARTİLERİ KONUMLAMAK
Değerli arkadaşlar, 7.Haziran.2015 te TBMM 25.nci dönem Milletvekili seçimi yapılacak. Şimdiye kadar Basın ve Medyada siyasi durum üzerine yüzlerce anket, analiz ve yorumları izledik...
Bugün "siyaset" üzerine bir analizimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Bildiğiniz gibi hemen bütün Dünyada siyasi Siyaset "tek boyutlu" bir algıdır; yani siyasi Partiler en sağ uçtan en sol uca hayali bir çizgi üzerinde sıralanır.
Bu "sağ/sol kavramı" Fransız ihtilali döneminde Fransız Ulusal Meclisindeki oturuş düzeninden alıntı bir kavramdır. Meclis Başkanının sağında Monarşistler (Kral yanlıları, Burjuva kesimi), solunda ise Kral karşıtları (Devrim yanlıları) oturuyordu; ihtilâlden sonraki 1791 kurucu meclisinde Oturma düzeni yeni isimlerle anıldı; Solda Yenilikçiler, Ortada Ilımlılar, sağda Anayasacılar (düzen yanlıları) oturuyordu. Bu Sol-Orta-Sağ sıralanması ileri ki zamanlarda Ortanın solu, Ortanın sağı gibi eklemelerle daha ayrıntılı hale getirildi...
Bu tek boyutlu siyasal sınıflama bugün içerisinden çıkılmaz bir karmaşıklık sergiliyor... Kabaca ifade etmek gerekirse, Anarşistler, Otonomistler, Komünistler, Sosyalistler, Anti-emperyalistler, Demokratik sosyalistler, Feministler, Yeşiller(Çevreciler), İlericiler, Laikler Ateistler... Sol cenahta yer alan siyasal akımlardır. Faşistler, Kapitalistler, Monarşistler, Liberaller, Gelenekçiler (muhafazakârlar), Teokratlar... Sağ Cenahta yer alıyorlar...
Solda veya Sağda sayılan, ancak kendi aralarında çok sert ideolojik aykırılıklar bulunan bu siyasal yapılanmaların bir çizgi üzerinde sıralanması ise apayrı bir problem oluşturuyor. Politik spektrumda yer alan bir siyasal görüş en yakın sağındaki görüşü "sağcı" solundakini "solcu" olarak niteliyor; örneğin Sosyalistler Komünistlere göre sağcı oluyorlar.
Aşağıdaki tabloda Bugünkü Avrupa Parlamentosunda yer alan farklı politik görüşlerdeki grupların oturuş düzeni gösteriliyor. 28 Devletten oluşan, yaklaşık 500 milyon nüfuslu Avrupa Birliği'ni bu 751 kişilik Parlamento temsil ediyor. (Her ~666 bin kişiye 1 Temsilci) Avrupa Ülkelerinden 50 ye yakın farklı isimdeki partilerin gruplanması ve oturuş düzeni yine bu tek boyutlu (çizgisel) mantıkla belirlenmiş:
Avrupa Parlamentosu
Sosyalist ve Sosyal Demokratlar (%30)
Yeşiller (%8)
Liberal Demokratlar(%11)
Muhafazakârlar(%43)
Diğer 'sağ' Partiler (%8)
Not. Her 5 yılda bir yenilenen AP'de Almanya 82 milyonluk nüfusuna oranla 120 üye ile temsil edilmesi gerekirken, 95 üye ile temsil ediliyor; böylece Malta, Lüksemburg, G.Kıbrıs, Estonya gibi küçük Ülkeler 6 şar üye ile temsil edilebiliyorlar. Yunanistan 15 yerine 21 Üye ile temsil ediliyor. (Almanya bu eşitsizliği daha ne kadar kaldırabilecek, belli değil) Bu arada şunu da söylemiş olalım; Ortalama Milli gelirin 32 bin Euro olduğu Avrupa Birliğinde bir AP Üyesinin maaşı 8 bin Eurodur. Bu ölçüte göre Fert başına ortalama Milli Gelirin 24 bin TL olduğu Türkiye'de Milletvekili maaşının 6 bin TL'nı aşmaması gerekirdi; oysa Milletvekili maaşı, sağlık, iletişim, ulaşım alanlarındaki yan ödemelerin dışında net 15 bin TL dir.
Değerli arkadaşlar, bu Tek boyutlu siyasal "sınıflama" yerine aşağıdaki şemada gösterildiği şekliyle, en az (kişisel Özgürlükler, Toplumsal Güvenlik ve Ekonomik Felsefe boyutunda) 3 boyutlu bir siyasal "konumlama" nın daha anlaşılır olacağını düşünüyorum.
1.Özgürlük ekseninde insanlığın geldiği son nokta Laikliktir; Yani farklı inanç ve düşünceler arasında karşılıklı saygı ve hoşgörünün hüküm sürdüğü, ancak toplumun tümünü ilgilendiren kamusal uygulamalarda, Yasaların ve Kuralların belirlenmesinde inanç veya düşünce sistemlerinin (ideolojilerin) değil, sadece Bilimin rehber alındığı toplumsal düzendir. Laiklik, egemenliğin, yönetim hakkının halkta olduğu Demokrasinin (Halkçılığın) temel koşuludur. Bir başka ifade ile, Laiklik Özgürlük ve Eşitlik ilkeleriyle berkitilmiş demokrasinin, Demokratik yaşamın olmazsa olmazıdır. Dolayısıyla, Demokratik sistem dediğimizde Laikliği otomatik olarak varsayıyoruz.
2.Güvenlik ekseninde ise gelinen son nokta Ulus-Devlet yapısıdır. Irk ve Din temeline dayanmayan, ancak müşterek bir Coğrafyada bir Devlet kurarak barış içerisinde, bir arada yaşamak iradesini gösteren halk bütünlüğüne Ulus (millet) denir. Ulusun her anlamda güvenliğini sağlayacak, ortak gönencini ve ortak çıkarını gözetecek olan örgütlenme şekline Ulus-Devlet denir.
TC Devletinin kurucusu M. Kemal Atatürk Türk Milletini şöyle tanımlar; "Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir" TC Anayasasına göre; Türk Milletine Vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes, din, dil, cins, köken fark etmeksizin Türktür. Yani "Türklük bir ırka aidiyet ve bir kan meselesi değil, bir Millete mensubiyet ve bir kültür meselesidir."
3.Ekonomi ekseninde insanlığın biraz da doğa gerçeklerinin dayatmasıyla geldiği en son nokta, Çevre ile uyumlu, sürdürülebilir insani yaşam koşullarını destekleyebilen "anlamlı üretim, adil paylaşım ve savurgan olmayan tüketim" çerçevesindeki Planlı Ekonomi modelidir.
Değerli arkadaşlar, şimdi gelelim Ülkemizdeki siyasal yapıların, Partilerin konumlandırılmasına; Ekonomi boyutunda hemen tüm büyük Partilerimiz (küçük ayrıntı farklılıklarıyla) Küresel serbest piyasa ekonomisi paralelindeki 'ekonomik konseptler' den yana oldukları için Özgürlük/Güvenlik düzlemindeki izdüşümlerine bakmak yeterli olacaktır. Siyasal Partilerimizi 2 boyutlu ideolojik düzlem üzerinde şöyle konumlamak gerekiyor: (mavi noktalı çizginin sağı Alevi/Bektaşileri, yeşil noktalı çizginin altı Kürt etnik grubunu gösteriyor)
Cumhuriyetin ilk Siyasal oluşumu, 1923 te kurulan Cumhuriyet Halk Partisi CHP Ulus-Devlet/Laik Toplum kesim noktası etrafında nüfusun yaklaşık 1/3 lük kesimine hitap edebiliyor. Ne yazık ki, bu durum 1950 den bu yana pek değişmedi. CHP aslında çok Partili bir rejim içerisinde belli bir çıkar grubunu (sınıfı) temsil eden Partilerden çok farklı olarak, sınıf farkı gözetmeksizin tüm Ulusu kucaklayan 'tekil' bir parti olarak yaşama geçmişti.
Nüfusun geri kalan 2/3 ü Laikliğe ve Ulus Devlet anlayışına uzak duran ve Gerici-Muhafazakâr kesimi (şeriat yanlılarını, toprak ağalarını, mütegallibe takımını) temsil eden Demokrat Parti (DP) ve bu Partinin ardıllarına (veya diğer küçük Partilere) oy verdi. DP Osmanlı dönemindeki İttihad ve Terakki Fırkasının ideolojik ardılları tarafından, (Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuad Köprülü, Refik Koraltan) tarafından 1946 da kurulmuştu. DP nin yerini bu gün AKP almış durumdadır. AKP nin Oy potansiyeli
DP'nin siyasi sahneye çıkışıyla birlikte, Türk-İslam Sentezi adıyla geliştirilen siyasi ideolojinin ilk Partisi 1948 de Fevzi Çakmak ve Osman Bölükbaşı tarafından 1948 de kurulan Millet Partisidir; bu günkü uzantısı MHP dir. Ulus Devlet konusunda duyarlı, fakat Laiklik konusunda pek de duyarlı olmayan bu Parti'nin tabanı 1/3 Oranında CHP 2/3 oranında DP geleneklerinin karışımı olduğundan, oy potansiyeli yaklaşık 1/6 civarındadır...
Bu 3 büyük Partinin dışında en yeni siyasal oluşum HDP dir... 1994 ten bu yana değişik isimlerle Kürtçü politikalar izleyen partilerin (HADEP, DTP, BDP) çizgisinde yer alan HDP'nin etnik/bölge Partisi kimliğinden Türkiye Partisine evrilmiş olduğu söyleniyor. Potansiyel seçmen Seçmen kitlesi 1/15 civarında olan HDP' nin seçmen çoğunluğu Laikliği benimseyen Kürt seçmenler olacaktır.
Yukarıdaki ideolojik düzlemde sınırları kalın çizgilerle gösterilen potansiyel oy paylaşım alanlarının büyüklüğü 90 birim üzerinden kabaca şöyledir:
AKP 36, CHP 25, MHP 15 , HDP 6 , DİĞER P. 8
Bundan sonraki yazıda Seçim Anketlerinin analizini yapacağım. Sevgilerimle. æ
Cehalet ve gaflet alimin kalbinde olmaz.
Hz.Ali
Kim konusuyor?
ZARIYAT 50.o halde Allah a kosun.
Cunku ben, size o nun katindan (gelmis) acik bir uyariciyim.
ZARIYAT 51.Allah ile beraber baska bir tanri edinmeyin.
Zira ben size o nun tarafindan (gelmis) acik bir uyariciyim.
SURA 10.ayriliga dustugunuz herhangi bir seyde hukum vermek, Allah a mahsustur.
Iste, bu Allah, benim rabbimdir.
O na dayandim ve o na yonelirim.
TEVBE 30.yahudiler, uzeyr Allah in ogludur, dediler.
Hiristiyanlar da, mesih (isa) Allah in ogludur dediler.
Bu onlarin agizlariyla geveledikleri sozlerdir.(sozlerini) daha once kafir olmus kimselerin sozlerine benzetiyorlar.
Allah onlari kahretsin!
Nasil da (haktan batila) donduruluyorlar!
EN AM 114.Allah dan baska bir hakem mi arayacagim?
Halbuki size kitab i acik olarak indiren o dur.
Kendilerine kitap verdigimiz kimseler, Kur an in gercekten rabbin tarafindan indirilmis oldugunu bilirler.
Sakin supheye dusenlerden olma!
MERYEM 64.biz ancak rabbinin emri ile ineriz.
Onumuzde, arkamizda ve bunlar arasinda olan her sey o na aittir.
Senin rabbin unutkan degildir.
MUNAFIKUN 4.onlari gordugun zaman kaliplari hosuna gider, konusurlarsa sozlerini dinlersin.
Onlar sanki duvara dayanmis kutukler gibidir.
Her gurultuyu kendi aleyhlerine sanirlar.
Dusman onlardir.
Onlardan sakin.
Allah onlarin canlarini alsin.
Nasil bu hale geliyorlar?
ZUMER 10.(resulum!) Soyle: ey inanan kullarim!
Rabbinize karsi gelmekten sakinin.
Bu dunyada iyilik yapanlara iyilik vardir.
Allah in (yarattigi) yeryuzu genistir.
Yalniz sabredenlere, mukafatlari hesapsiz odenecektir.
HUD 2.baskasina degil, yalniz Allah a kulluk edin.
Kuskusuz, ben size o ndan gelen bir uyarici ve mujdeciyim.
Din halkin afyonudur
Din-disi elestirinin temelini su olusturuyor: insani insan yapan din degil, dini yapan insandir.
Yani din, henuz kendine erismemis ya da coktan yitirmis bulunulan insanin sahip oldugu kendinin bilinci ve kendinin duygusunu olusturuyor.
Ama insan, dunyanin disinda herhangi bir yere cekilmis soyut bir oz degil.
Insan, insanin dunyasi, devlet, toplum anlamina geliyor.
Bu devlet, bu toplum, dunyanin tersine cevrilmis bilinci olan dini uretiyor, cunku kendileri alt-ust olmus bir dunya olusturuyor.
Din bu dunyanin genel teorisini, onun an$iklopedik ozetleme kitabini, onun halksal bicimdeki mantigini, onun tinselci point d honneur unu (onur sorununu), kendinden gecmesini, ahlaksal onaylanmasini, gorkemli tamamlayicisini, teselli ve aklanmasinin evrensel temelini olusturuyor.
Din insanal ozun dogaustu gerceklesmesini olusturuyor, cunku insanal oz gercek gerceklige sahip bulunmuyor.
Oyleyse dine karsi savasim vermek, dolayli olarak dinin tinsel aromasini olusturdugu dunyaya karsi savasim vermek anlamina geliyor.
Dinsel uzuntu, bir olcude gercek uzuntunun disavurumu ve bir baska olcude de gercek uzuntuye karsi protesto oluyor.
Din ezilen insanin icli ezgisini, kalpsiz bir dunyanin sicakligini, tinin distalandigi toplumsal kosullarin tinini olusturuyor.
Din, halkin afyonunu olusturuyor.
Halkin aldatici mutlulugunu olarak dini ortadan kaldirmak, halkin gercek mutlulugunu istemek anlamina geliyor.
Halkin kendi durumu uzerindeki yanilsamalardan vazgecmesini isteme, halkin yanilsamalara gereksinim duyan bir durumdan vazgecmesini istemek anlamina geliyor.
Oyleyse dinin elestirisi, dinin aylasini olusturdugu bu gozyaslari vadisinin tohum halindeki elestirisi anlamina geliyor .
((http://tr.wikipedia.org/wiki/Din_halk%C4%B1n_afyonudur#cite_note-1)
Din halkin afyonudur (Almanca asli Die Religion ...
ist das Opium des Volkes) Karl Marx in cok alintilanan bir sozudur.
Marx in 1843 yilinda kaleme aldigi Hegel in Hukuk Felsefesinin Elestirisine Katki Giris adli yazida yer almis, bu yazi bir yil sonra Marx in Arnold Ruge ile birlikte yayinladigi Deutsch-Franzosischen Jahrbucher (Alman-Fransiz Yilliklari) adli dergide yayinlanmistir.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Din_halk%C4%B1n_afyonudur
Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur_gundem@yahoogroups.com |
Gruba uye olmak icin | : | ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com |
Gruptan ayrilmak icin | : | ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com |
Grup kurucusuna yazmak icin | : | ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com |
Grup Sayfamiz | : | http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ |
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder