6 Mayıs 2015 Çarşamba

Türkiye'yi bitirecek deprem! Prof. Naci Görür Tarih bile verdi!...


Türkiye'yi bitirecek deprem! Prof. Naci Görür Tarih bile verdi!...

İTÜ Maden Fakültesi'ndeki görevinden AKP'ye tepki olarak emekliye ayrılan Prof. Dr. Naci Görür Nepal depremi sonrası bir kez daha uyarılarda bulundu.

Nepal'in başkenti Katmandu'da önceki hafta meydana gelen 7,8'lik deprem İstanbul için olası deprem tahminlerini tetikledi. Profesör Doktor Naci Görür ise yaptığı açıklamalarla 'deprem' etkisi yarattı. Marmara depreminin ardından Türkiye meğer hiçbir şey yapmamış. Naci Görür 'Millet zannediyor ki Türkiye'de deprem araştırmaları yapılıyor, hayır yok öyle bir şey' diyerek sarsıcı gerçekleri anlattı.

Geçtiğimiz yıl eylül ayında 'Üniversiteler bilimden uzaklaştırıldı, deprem konusunda resmi organlar bizden fikir dahi almıyor" (*) diyerek İTÜ Maden Fakültesi'ndeki görevinden emekliye ayrılan Prof. Dr. Naci Görür, 15 yıl boyunca Marmara denizinde yürütülen deprem araştırmalarının da başındaki isimdi.

Naci Görür Birgün Gazetesi'nden Ömür Şahin Keyif'e verdiği röportajda İstanbul'u bekleyen felaketi resmetti. İşte Prof. Naci Görür'ün açıklamalarından önemli bölümler;

İSTANBUL DEPREMİ : 7.2 BÜYÜKLÜĞÜNDE OLACAK VE...

1999'dan bu yana bilim insanları olarak bizler, tehlikenin boyutunu, verebileceği hasarı, bu hasarı minimize etmek için ne yapılması gerektiğini, hatta depremin oluşabileceği zamanı dahi verdik. Marmara bölgesi en az 7,2 büyüklüğünde bir deprem bekliyor. Bu deprem belki Adalar'ın güneyindeki fayda olur, belki Adalar ile Orta Marmara çukurluğu, Marmara Ereğlisi'nin güneyindeki hat üzerinde olabilir. 7,2 deprem meydana geldiği takdirde İstanbul çok şiddetli şekilde etkilenebilir. Çünkü İstanbul, yapı stokunun yüzde 60'ı mühendislik hizmeti görmemiş, deprem güvenliği olmadığı resmi ağızlarca söylenen bir kent. Bunun dışında yolları, altyapısı son derece gelişigüzel. İstanbul'un çok ciddi şekilde etkilenmesi üzerine de çalışmalar yapıldı zamanında; gerçi Boğaziçi Üniversitesi kayıp sayısını azaltıyor, bir ara 10 bin 15 binlere kadar indiler ama ben onun siyasi nedenlerden olduğunu düşünüyorum. 1999'dan sonra 30 sene içinde (eksi, artı 15) bir deprem beklendiği söylendi ve bu hâlâ geçerli.

İSTANBUL HAZIR MI?

17 Ağustos'tan sonra belki çok şey yapıldı. Ancak İstanbul depreme tamamen hazır hale getirildi mi derseniz, tabii ki hayır. Bu hiçbir şey yapılmadığı anlamına gelmez, bazı şeyler yapılıyor da ama bu yapılanlar nicel olarak yeterli değil. Resmi binalar, okullar, hastaneler güçlendirildi. Tamamı bitti mi? Hayır. İstanbul'da 1 milyon 600 bin bina var. Yüzde 60'ına çürük derseniz, yaklaşık 900-950 bin bina deprem güvenli değil, demiş olursunuz. Bu binaları bugünkü kentsel dönüşüm mantığıyla (lüks binalar yaparak) zaten güçlendirmeniz mümkün değil. Ne zaman ne de para yeter…

İSTANBUL'DA DEPREM OLDUĞU TAKTİRDE...

Biz boş arsaları, yeşil alanları yıkıp AVM'ler, binalar yapıyoruz…

Belediyelerimiz sağ olsun, o amaçla çalışıyor… Hani toplanma sahaları? Peki hani acil yollar? Deprem olduğunda senin bulunduğun bölgenin acil kurtarma ekipleri hangileridir, sayıları nedir, nereden geleceklerdir? Diyelim sağ kurtuldun, nereye, kime başvuracaksın, hangi ekmek fırınından ekmek alacaksın? Böyle bir örgütlenme, bilgilendirme yok.

DEPREM ARAŞTIRMALARI YAPILMIYOR

Millet zannediyor ki Türkiye'de deprem araştırmaları yapılıyor, hayır yok öyle bir şey. Zaten yapılması mümkün değil. Siz deprem araştırmalarında birinci derece sorumlu AFAD derseniz, nasıl mümkün olsun? AFAD, Kızılay gibi bir şey. Nitekim kalktılar bir şey yapmaya, parayı gösterip şu üniversitelere deprem araştırması için kaynak veriyoruz dediler, o para da bu işin uzmanı olan olmayan insanlara bölüştürüldü. AFAD yapılan işin kalitesini de ölçemez zaten, öyle bir yapılanması yok.

ARAŞTIRMAYA TEK KURUŞ VERMEDİLER

Bize de tek kuruş vermediler, bir tek Avrupa kaynaklarından yaptık araştırmaları.
Bu yaşananlardan dolayı ben akademiyi bıraktım.
Allah işlerinizi rast getirsin dedim, o oldu.

Cumhuriyet, 4 Mayıs 2015

İTÜ'nün sembol ismi isyan ve istifa etti!...

İTÜ Maden Fakültesi Jeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Naci Görür, 9 Eylül'den itibaren akademisyenliği ve başında bulunduğu Marmara Denizi'nde süren deprem araştırmalarını bırakma kararı aldı. Üniversitelerin bilimden uzaklaştığını düşünerek bu kararı alan Görür, çok sert açıklamalar yaptı. İTÜ'nün artık eskisi gibi olmadığını, bir bilim insanının taşıması gereken evrensel ölçütlerin tehdit olarak görüldüğünü söyleyen Görür, "İTÜ, inanılmayacak ölçüde geriye düşen öğretim üyesi profiliyle inanılmayacak düzeyde fukaralaşan üniversiteye dönüştü. Genel olarak üniversitelerde insanlar uluslararası standartlardaki başarıları ile, araştırmaları ile algılanmıyor. Bizden mi bizden değil mi, hangi toplululuğa, hangi düşünceye aidiyeti var gibi saçma sapan bir yolun içine girildi. Eğer belirli bir düşüncenin insanı değilseniz sizi görmezlikten geliyorlar. Öyle olunca da gerçek bilim adamları küstürülüyor. İnsanlar artık kendi üniversitelerine aidiyetlerini yitirdiler" diyor.

Prof. Dr. Naci Görür, emekliye ayrılarak akademi dünyasından ve beklenen büyük İstanbul depremi açısından çok büyük önem taşıyan Marmara Denizi'ndeki araştırmalardan çekilme kararı ile ilgili gazetemize çarpıcı açıklamalar yaptı.

'İçime sindiremiyorum'

Görür, emekli olduktan sonra üniversitelerde öğretim üyeliğine devam etmenin mümkün olduğunu, birçok üniversiteden teklif de aldığını belirterek "Özel üniversitelerden teklif var, iyi de para veriyorlar. Gidip orada da bu işi yapabilirim ama ben içime sindiremiyorum. Bu üniversite sisteminde bir şeylerin yapılabileceğini düşünmüyorum" dedi.

'Standardımı düşürdüm'

Görür, öğrencinin de bu kokuşmuş üniversite düzeni içinde daha kolay nasıl mezun olacağına baktığını, birçoğunun neredeyse hiç çalışmadan diploma aldığını vurguladı. Görür, "Bunları dekanlığa, rektörlüğe yazdım. Ben işi ciddiye aldığım için öğrenci açısından da hedef haline geldim. 'Naci Hoca'nın dersinden geçersen üniversite bitmiştir' gibi bir algı oluşmuş. Halbuki zor bir hoca değilim. Ben sınav kâğıtlarını ciddi ciddi okursam kimse geçemiyor. Bunun ürküntüsü ile ben de standardımı düşürdüm, buna rağmen unvanım bu. Düşünün artık üniversite ne hale gelmiş" yorumunu yaptı.

'Profesör olmak kolaylaştı'

İTÜ'de evrensel bilim kriterlerinin tehdit olarak görülüp içinin boşaltıldığına dikkat çeken Görür, "Bu değerler ne kadar sulandırılırsa profesör, doçent olmak, kadro almak daha kolay oluyor. İşin bu hale gelişinde siyasetin büyük etkisi var. Üniversiteler siyasallaştı. Her dönemde bu oldu ama benim asistanlığımdan, yani 1971'den bu yana hiçbir dönemde bu son 10 senedeki gibi üniversiteler siyasallaşmadı" diye konuştu.

Kimse dert edinmiyor

Türkiye'de üniversitelerin durumunun hiç de iç açıcı olmadığını, evrensel ölçütlerde bilim üretilmediğini, araştırma yapılmadığını söyleyen Görür, eğitimin kalitesinin de buna bağlı olarak düştüğünü vurguladı. İTÜ'deki durumun da aynı olduğunu ifade eden Görür, "Üniversitenin yetkili organlarına da bildirdim. Gördüm ki bunu kimse dert edinmiyor. Siyasi iktidar artan üniversite sayısı ile övünüyor" diye konuştu.

'Yok sayıyorlar'

Prof. Görür, Türkiye'de bilim insanı profilinin fukaralaştırıldığını vurgulayarak şunları söyledi: "Dünyada bir bilim adamı akademik basamakta yükseltilecekse yayınlarına, aldığı atıflara, yazdığı kitaplara, dünya bilim camiası ile ne kadar iç içe olduğuna bakılır. Bizde ise kesinlikle öyle değil. Eğer uluslararası bilimsel kriterlere uyuyorsan tehdit olarak bakıyorlar. Belki kolayca bileğini büküp harcayamıyorlar ama seni yok saymaya çalışıyorlar. Çünkü o tür ölçütler üniversitedeki insanları rahatsız ediyor. O ölçütlerin gelmesi demek onların değersizleşmesi demek. İşlerinin zorlaşacağını, belirli akademik basamaklara tırmanamayacaklarını düşünüyorlar. Onun için o değerleri bırakıp yeni yeni eften püften değerler üretip kendilerine değer biçiyorlar."

'Yerlerde sürünüyoruz'

Kendi fakültesinde yaptığı bir incelemede 40 akademisyen içinde sadece üçünün Avrupa veya Amerika'da profesör olabilecek niteliğe sahip olduğunu gördüğünü ifade eden Görür, "Yerlerde sürünüyoruz. Ama bundan kimse rahatsız olmuyor" dedi.

'Laboratuvarımızı almaya çalıştılar'

Depremle ilgili Marmara Denizi'nde yaptıkları çalışmalar nedeniyle de hedef haline geldiklerini söyleyen Görür şöyle devam etti:

"Türkiye'de deprem araştırmaları fazla yapılmıyordu. Uluslararası kaynaklar, projeler bulup biz yaptık. İTÜ'de deprem araştırmaları yapılıyor, kurumsal desteği var gibi anlaşılıyor ama öyle değil. Biz fazla etkin oluyoruz diye üniversitemiz rahatsız. Laboratuvarımızı elimizden almaya bile çalıştılar. Üretmeyeceksin, çalışmayacaksın. Üretirsen fark yaratıyorsun. O farkı yarattığın zaman da rahatsız oluyorlar. O fark oluşmasın diyorlar. Marmara'yı dünyanın en iyi bilinen denizi haline getirdik. Bunun için sürekli yurtdışından gemiler getirdik, araştırmalar yaptık, aletler yerleştirdik, bizzat çalıştık. Kendi kurumlarımızdan destek istedik, çoğu kez de alamadık." Görür, artık jeotermal enerji ile ilgili araştırmalar yapacağını belirterek "Bilgi birikimi ve tecrübemle araştırmanın tam içinde olarak Türkiye'ye hizmet edebileceğimi düşünüyorum" dedi.

Cumhuriyet, 26 Ağustos 2014
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/112373/iTU_nun_sembol_isminden_isyan_ve_istifa.html#


a45UyF587661-150505171709 Oraj Poyraz oraj.poyraz@openmail.cc
2015/05/06  16:17 6  64  1 undefined kemalistiz@googlegroups.com

 

Bene nati, bene vestiti, et mediocriter docti.
* * *
Iyi aileden gelme, iyi giyimli ama vasat egitimli.

Latin Atasozu

Baldirlari acik olan bir sahabeye Peygamberimiz rastlamis ve Baldirlarini ort.
Baldirlar da avret yerlerindendir.
Demistir.

Tehzibut Tezhip 2/69
***
Peygamber imiz evde baldirlari acik yan ustu yatiyorlardi.
Ebu Bekir izin istedi Peygamber hic istifini bozmadan izin verdi.
Omer istedi ayni sekilde ona da verdi.

Hanbel 1/71

Ve gerek Rus gerek Garb istatistikleri bu hususta kanit olarak yeterlidir.
Birkac asirdan beri Sark Vilayetlerimizin hicbir kisminda hicbir vakit bir Ermeni cogunlugu olmamistir.
Ve Carlik idaresi veya Garb emperyalistleri tarafindan tesvik edilen Turk ve Ermeni halklarinin girismis olduklari kanli mucadeleler bir tarafa oldugu kadar, oteki tarafa da can kaybina malolmustur.
1917 de Ruslarin cekilmesinden sonra Ermeni cetelerinin Sark vilayetlerimizi ne halde biraktiklari bunun kafi derecede bir ispatidir.

Ermenistan i Mezopotamya da yerlesmis Ingilizlere yaklastiracak surette uzatmak, Moskova ve Ankara hukumetlerine pek cok nahos surprizler yaratmak demek olur.

(27 Aralik 1920)
K.ATATURK


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder