15 Aralık 2015 Salı

Müyesser Yıldız yazdı: Cemaat soruşturmasında konuşma sırası onlarda

Müyesser Yıldız yazdı: Cemaat soruşturmasında konuşma sırası onlarda

KARADENİZ'LE İLGİLİ BİR TOPLANTI İÇİN ABD'YE GİTTİ, DÖNÜŞTE TUTUKLANDI
ANNESİNİN TAKMA DİŞLERİNİ BİLE ÇIKARTTIRDILAR
ONLARI GERİ GETİREBİLİR MİSİNİZ?
BU ÖLÜMLER SIRADAN OLAYLAR DİYE DÜŞÜNÜLEMEZ
BALYOZ KARARI BUMERANG OLACAK

14.12.2015 14:04 Karakter boyutu :

"Devlette paralel yapı veya Fetullahçı Terör Örgütü" iddiasıyla Ankara'da hazırlık kovuşturma ve soruşturması devam eden ana dava kapsamında, "kumpas" sürecinde hayatını kaybeden Ali Tatar'ın ağabeyi Ahmet Tatar, Murat Özenalp'in eşi Sema Özenalp ve Cem Aziz Çakmak'ın eşi Sevgi Çakmak'ın "müşteki" sıfatıyla ifadesi alındı. Sevgi Çakmak, "Bize bunları yaşatan tüm yargı, emniyet ve TSK mensuplarından şikâyetçiyim" dedi. Özenalp ve Çakmak, "Eşlerimizi geri getirebilecek misiniz?" diye de sordu.

Geçtiğimiz günlerde Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi'ne davet edilen ve bilgisine başvurulan Ahmet Tatar, Sema Özenalp ile Sevgi Çakmak, kendilerine yaşatılan acıları anlattı.

Daha önce İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na verdiği ifadenin benzerini veren Ahmet Tatar, Ali'nin vatana, millete ve TSK'ya karşı yapılan saldırıların bir parçası olarak hedef alındığını, bu saldırılara karşı direnip, boşa çıkarması gerekenlerin görevlerini yapmamasını içine sindiremediği için isyan ettiğini belirtip, "Ona bu isyanı yaşatıp, kendini feda etmesine neden olanların hepsinden şikâyetçiyim" dedi.

KARADENİZ'LE İLGİLİ BİR TOPLANTI İÇİN ABD'YE GİTTİ, DÖNÜŞTE TUTUKLANDI

Silivri Cezaevi'nde kanser olup, hayatını kaybeden Cem Aziz Çakmak'ın eşi Sevgi Çakmak ise ifadesineşu ilginç ayrıntıyla başladı:

"Eşime isnat edilen tüm suçlamalar hayal ürünüdür. Görev yaptığı Güney Görev Grup Komutanlığı yaptığı döneme denk gelmektedir. Eşimle birlikte yine kendi gibi amiral olan 4 komutan ve Albay rütbesinde bir subay tutuklandı. Eşim ilk ifadeye çağrılmadan önce Karadeniz deniz sahası ile ilgili bir toplantı için ABD'ye gitti. Göreviyle ilgili bizlere açıklama yapmadığı için bu toplantının içeriğinden tam olarak bilgim yok. Bu toplantı için yaklaşık 10 gün ABD'de kaldıktan sonra Türkiye'ye döndü. 2010 Ocak ayı içinde 'Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nda fişleme' başlığıyla Taraf Gazetesi'nde bir haber çıktı. Bu listede eşimin de ismi vardı. O listede ismi olan amiraller daha sonra Balyoz kapsamında tutuklandı."

ANNESİNİN TAKMA DİŞLERİNİ BİLE ÇIKARTTIRDILAR

Çakmak, eşinin cezaevi koşulları hakkında da şunları anlattı:

"Eşim ilk tutuklandığında Hasdal Askeri Cezaevi'ndeydi. Buradaki görüşmelerimizde herhangi bir anormal tavır ve davranışla karşılaşmadık. Ancak Silivri'ye nakledilmesinden sonra özellikle cezaevi yönetimi tarafından müthiş bir baskı altına alındık. Görüş için gittiğimizde didik didik arandık. Kayınvalidem her defasında takma dişlerine kadar çıkarmak zorunda kaldı. Zaten 1 saat olan görüşme süresini kısaltmak için ellerinden gelen herşeyi yapıyorlardı. Hatta bir görüşmeye gittiğimde üzerimde ne varsa çıkarmak zorunda kaldım ve orada bulunan bir etek ile şalvar gibi bir şeyi giyip, görüşmeye girmek zorunda bırakıldım. Eşim, koğuşların aşırı rutubetli olduğunu, yemeklerin çok kötü olduğunu söylemişti. Ayrıca cezaevinde bir er tarafından ayakkabısının içinde telefon sim kartının aranması çok zoruna gitmişti, bir türlü kendisini toparlayamadığını belirtti. Öyle ki, bu konuyu hastanede tedavi gördüğü sırada ziyaretine gelen üst rütbeli bir komutana da anlattı. Eşim Silvri'ye gitmeden önce çok kapsamlı bir sağlık raporu almıştı. Yani Silivri'ye giderken gayet sağlıklıydı. Ancak gerek cezaevi koşulları, gerekse haksız yere ve hiçbir delil olmaksızın yapılan tutuklama kararının eşim üzerinde çok büyük etkisi oldu. Sonuçta akciğer kanseri oldu ve vefat etti. Eşimin rahatsızlığı Kasım 2013'te başlamıştı. Cezaevindeki Dahiliye uzmanı doktor muayene etmiş, ancak gripal enfeksiyon diye öksürük şurubu verip göndermişler. Sonrasında rahatsızlığı devam edince 2 ay sonra Silivri Devlet Hastanesi'ne sevk edildi ve burada çekilen tomografide akciğer kanseri olduğu anlaşıldı. Bu süreçten sonra o dönemin Silivri Cezaevi Savcısının eşimi tekrar cezaevine göndermek için çok ıssarcı olduğunu biliyorum. Uzun mücadelelerden sonra Ankara GATA'da tedavisine başlandı, ölümüne kadar da 18 ay bu hastanede kaldı. Bir gün, 'Silivri'ye gönderilmeseydim, bu hastalığa yakalanmazdım. Bu hastalığımın tek sebebi Silivri'dir' demişti. Evet, Silivri eşimin ölüm sebebidir... Mahkeme'de karar açıklanırken, orada bulunan Mahkeme Başkanı Ömer Diken, üyeler Ali Efendi Peksak, Murat Ürünlü ve diğer yedek üye hakimin biz ailelere bakışlarını da hiçbir zaman unutmayacağım. Özellikle kararı açıklayan Ali Efendi Peksak'ın bizlere karşı o alaycı bakışlarını..."

ONLARI GERİ GETİREBİLİR MİSİNİZ?

Sürecin kendisi ve çocukları açısından büyük bir travmaya yol açtığını, kızları ile sosyal medya üzerinden arkadaş olan bazı TSK mensuplarının çocuklarının bu arkadaşlıklarını dahi sonlandırdığını, kayınvalidesinin Alzheimer'a yakalandığını, kayınpederinin 80 yaşında evladını toprağa verdiğini belirten Çakmak, ifadesini şu sözlerle tamamladı:

"Artık bunları sorumlular nasıl değerlendirirse, değerlendirsin. Bize bunları yaşatan tüm sorumlulara soruyorum; Bizlere bunları yaşatırken, hiç mi vicdanınız sızlamadı? İçinizde hiç Allah korkusu taşımıyor musunuz? Benim iki kızımla verdiğim yaşam mücadelesini hiç kimse bilemez. Şu anda Balyoz davası düştü ve tüm sanıklar beraat etti. Benim eşim öldükten sonra beraat etmesinin hiçbir anlamı yok. Bu cezayı verenler eşimi geri getirebilecek mi? Bana ve aileme bunları yaşatan tüm yargı, emniyet ve TSK mensuplarından şikayetçiyim. Hakkımızı sonuna kadar arayacağız."

BU ÖLÜMLER SIRADAN OLAYLAR DİYE DÜŞÜNÜLEMEZ

Mamak Cezaevi'ndeyken geçirdiği beyin kanaması sonucu hayatını kaybeden Kurmay Albay Murat Özenalp'in eşi Sema Özenalp de ifadesinde özetle şunları söyledi:

"Bu davanın etkileri sonucu yaşanan intiharlar, travmalar, kanser sonucu ölümler ve eşimin de travma sonucu beyin kanaması geçirip vefat etmesi, sıradan olaylar olarak düşünülemez. Kızıma 23 Nisan'da geleceğim diye söz vermişti. Ama gelemedi. Bu durum onun büyük travma yaşamasına sebep oldu. 26 Nisan 2014'te cezaevine ziyaretine gittik. Kızım Duru 23 Nisan'da babasının gelmemesinden dolayı çok kırgındı. Babasıyla yakan top oynamak istedi. Babası da çok üzüldüğünü bildiği için kızımı kırmadı. Top eşimin elindeyken bir anda olduğu yerde durdu ve anlamsız bakışarla bir anda yere yığılıp kaldı. Hemen ambulansla hastaneye kaldırıldı. 5 gün yoğun bakımda kaldıktan sonra beyin kanaması teşhisiyle vefat etti. Eşim cezaevinde her türlü manevi işkence ve eziyete maruz kaldı. Çünkü kesinlikle işlemediği bir suçtan dolayı cezaevinde yattı ve ruh hali son derece bozuldu. 24 yıllık evlilik dönemimizde bir gün dahi eve asık suratlı geldiğini hatırlamam. Vatanı için hiç çekinmeden canını verebilecek kadar vatansever kişiliğe sahip bir insandı. Eşimin o dönem diğer arkadaşlarıyla birlikte bu kumpasın içine çekilmesi kesinlikle tesadüfi bir olay olarak düşünülemez. Eşim ve diğer TSK mensuplarının, gizli bir el tarafından yönetilen ve organize edilen bir kumpas çetesi tarafından cezaevine gönderilip cezalandırıldıkları ve pasifize edildikleri kanaatindeyim. Burada asıl amacın, TSK'nın işleyişini ve başarılı olmasını engellemek olduğunu düşünüyorum. Çünkü eşim görev yaptığı dönem içinde birçok başarıya imza atmış ve bu başarılarından dolayı kurmaylığa kadar yükselmiş TSK'nın değerli bir komutanıydı. Eşim 2014 itibarıyla kendi isteğiyle emekli oldu. Ancak ne kadar bize söylemese de üzerinde bir baskı olduğunu biliyordum. Sırf bu baskılardan dolayı emekli olmak zorunda kaldı. Ancak ben eşimin ölümüyle ilgili tüm hukuki haklarımı arıyorum ve aramaya da devam edeceğim. Eşimin şehit kabul edilmesi için ileriki günlerde kişisel olarak da müracaatta bulunacağım."

Özenalp ifadesinin sonunda, "Eşimin cezaevinde bulunduğu zaman içinde gördüğü manevi şiddet ve baskılara, ölümünden sonra ise benim ve çocuklarımızın yaşadığı travma, maddi ve manevi sıkıntılara, kamuoyunda Fetullahçı terör örgütü olarak bilinen örgütsel yapının sebep olduğunu düşünüyorum. Balyoz davasında tüm sanıklar beraat etti. Şimdi burada sormak istiyorum; Gerçeklerin ortaya çıkması ve davaların düşmesi eşimi geri getirecek mi? Bu kumpas operasyonu içinde yer alan ve eşimin ölümüne kadar olan süreçte parmağı olan her şahıs veya şahıslar ile Fetullahçı terör örgütü olarak bilinen bu yapıdan şikayetçiyim" dedi.

BALYOZ KARARI BUMERANG OLACAK

Sevgi Çakmak ve Sema Özenalp'in vurguladığı gibi, "Gidenler geri getirilemeyeceğine" göre, bu ifadelerin alınmasının amaç ve sebebi ne derseniz?

Kumpaslarda bitirilen hayatlar ve ailelerinin yaşadıklarının, "paralel yapı" iddianamesinde "manevi cebir" kapsamında değerlendirileceği bildiriliyor.

Bilindiği gibi, Yargıtay 9. Ceza Dairesi Balyoz kararını onarken, "cebir ve şiddeti" şöyle tanımlamıştı:

"Amaç suça ilişkin maddede aranan cebir/şiddet, her durumda ve her aşamada dar anlamıyla maddi cebir, fiziki kuvvet kullanımı olarak anlaşılmamalıdır. Suç, elverişli olmak kaydıyla manevi nitelikteki bir cebirle de işlenebilecektir. Buradaki cebrin, suçun konusu, suçla korunan hukuki yarar da dikkate alındığında; hukuka aykırı iradede mevcut, cebirle ulaşılacak hukuka aykırı amaçlara cebir içeren zorlayıcı iradeyle yönelmiş ve gerektiğinde fiziki cebir kullanacağı, fiziki cebirle sürdürüleceği duraksamaya yer vermeyecek biçimde ortaya çıkmış hareketler olarak anlaşılması zorunludur. Dolayısıyla maddedeki cebir geniş anlamıyla kabul edilmelidir."

Müyesser Yıldız

Odatv.com


a45UyF587661-151215100057 Oraj Poyraz At Neomailbox cimcime@neomailbox.net
2015/12/15  10:10 1  39  undefined undefined add_anadoluhareketi@googlegroups.com

 

Kitap, donuk hayata renk katar.

Anonim

Tanim: Resulullah (sav) a:
Ey Allah in Resulu!
Biz senin icin Buda a kuyusundan su aliyoruz.
Halbuki onun icerisine (olmus) kopeklerin lesleri, kadinlarin hayiz bezleri, insan pislikleri atiliyor, (ne yapalim, su almaya devam edelim mi?) diye sordular.
Su cevabi verdi:
Su temizdir, onu hicbir sey kirletmez.

Ebu Davud, Taharet 34, (66); Tirmizi, Taharet 49, (66); Nesai, Miyah 2, (1, 174)
Hadis No : 3482

A$ik Daimi : Madem Ki Ben Bir Insanim

Kainatin aynasiyim
Madem ki ben bir insanim
Hakkin varlik deryasiyim
Madem ki ben bir insanim

Insan hakta hak insanda
Ariyorsan bak insanda
Hic ek$iklik yok insanda
Madem ki ben bir insanim

Bunca temenni dilekler
Viz gelir cark-i felekler
Bana egilsin melekler
Madem ki ben bir insanim

Tevrati yazabilirim
Incili dizebilirim
Kurani sezebilirim
Madem ki ben bir insanim

Ilim bende kelam bende
Nice nice alem bende
Yazar levh-i kalem bende
Madem ki ben bir insanim

Enelhakkim ismim ile
Hakka erdim cismim ile
Benziyorum resmim ile
Madem ki ben bir insanim

Daimi yim harap benim
Ayaklara turap benim
Ask ehline sarap benim
Madem ki ben bir insanim


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder