D.Ali Ercan : OSMANLI'NIN MEŞ'UM MİRASI
Değerli arkadaşlar,
1300 de Bilecik/Söğütte küçük bir Beylik olarak kurulan,
1453 te Bizans (Doğu Roma) İmparatorluğunun Başkenti Konstantinopolis'i (İstanbul) ele geçirerek genişlemesini sürdüren,
1500 lerde 4 milyon km.karelik toprakların üzerinde gücünün doruğuna erişen, ancak (Şeriat batağına saplanmış olduğundan) Dünyada değişen Paradigmalara, özellikle Avrupa'daki Aydınlanma sürecine, sosyal reformlara ayak uyduramayan, Keşif ve İcatları ıskalayan, Bilimsel-Teknolojik gelişmelerin gerisinde kalan Osmanlı İmparatorluğu,
1600 den itibaren duraksama ve düşüş dönemine girmiş, Talana, Haraca dayalı Ekonomisi çökmeye, Silah gücü etkisizleşmeye, Orduları yenilmeye ve
1700 lerden itibaren (1699 Karlofça antlaşması) topraklarını kaybetmeye başlamıştır.
Osmanlı-Rus Savaşlarındaki Yenilgiler (1774) geri dönüşü olmayan bir çöküş sürecini tetiklemiştir. Birinci Dünya Savaşı sonrasına kadar Topraklarının %80 ini kaybetmiş olan Osmanlının Başkenti İstanbul, 16.Mart.1920 de İtilaf Devletleri (İngiltere, Fransa...) tarafından işgal edilmiş ve Osmanlı Devleti "fiilen" son nefesini vermiştir. (TBMM nin 1.Kasım.1922 "Saltanatın ilgası" kararı ile Osmanlı Devleti "resmen" son bulmuştur.)
***
Son dönemlerinde çaresizlik içerisinde kıvranan ve battıkça batan Haşmetli Osmanlının bir zamanlar hükümran olduğu Avrupa'dan Borç dilenmesi çok hazindir. 1854-1874 arası alınan borçlar, şimdiki Osmanlıcıların Büyük Padişahı (Ulu Hakan) 2. Abd-ül-Hamid Han zamanında ödenemeyecek bir düzeye (~240 milyon altın Lira) geldiğinde Devlet artık İFLAS etmiştir... Bu borçların tasfiyesi için 1876 da Düyun-u Umumiye (Genel Borçlar İdaresi) kurulmuş ve Osmanlının ekonomisi bilfiil yabancıların kontrolüne geçmiştir.
Lozan antlaşmasıyla Osmanlı borçlarının %62 sini (85 milyon Lira ~600 ton Altın) üstlenen Türkiye 1954 yılına kadar bu borçları taksit taksit ödeyerek kapatmıştır. Bu muazzam borç yükü ve sıfır altyapı nedeniyle sanayileşmek, okullaşmak ve diğer sosyal reformlar çok çok büyük zorluklarla yapıldı… Türkiye Cumhuriyeti ekonomisi sıfırdan değil, sıfırın altından başlamıştı. Buna rağmen o "Büyük buhran" yıllarında bile, 1930-1938 arasında, Türkiye ekonomisi yıllık ortalama +%6 gelişimini sürdürebilmiştir. Mustafa Kemal'e laf edeceklerin önce bu rakamları bilmesi gerekir.
Değerli arkadaşlar, 1930 da 10 milyon $ olan dış borç, 1960 ta 1 milyar dolar sınırını, 2000 yılına gelindiğinde ise 100 milyar dolar sınırını aşmıştır... Son 15 yılda bu miktar 4 katını aşmış ve Dış borcumuz (faiziyle birlikte) 430 milyar dolar düzeyine gelmiştir. İktidar Partisinin "Zamanımızda Türkiye'yi 4 e katladık" şeklindeki söylemleri aslında dış Borcun 4'e katlandığı anlamını taşıyor. Son durumda Milli gelirimizin %60 ı kadar Dış Borcumuz bulunuyor; (Yani cebinizdeki 100 Liranın 60 Lirası borç) Ve bu borç her gün ~ 100 milyon dolar artıyor! Bu gidişle TC kuruluşunun 100. Yılında "Borcu Gelirine eşit bir Ülke" olacak demektir… Maaşallah !!! æ
a45UyF587661-170214172758 Oraj Poyraz oraj.poyraz@openmail.cc
2017/02/14 22:36 2 65 alelma@yahoogroups.com
Sahsi gayret yuvayi, toplu gayret vatani ayakta tutar.
A. Aslan
ENFAL - 65 Ey peygamber inanlari savasa tesvik et.
Eger icinizden sabirli yirmi kisi bulunursa onlarin ikiyuzune galip gelir.
Ve eger sizden yuzkisi olursa, kafirlerin binini yener.
Cunku onlar hicbir seyden anlamaz guruhturlar.
***
ENFAL - 66 Simdi Allah yukunuzu hafifletti.
Bildi ki sizde muhakkak bir zaaf var.
Artik sizden sabirli ve metanetli yuz kisi olursa ikiyuzunu yenerler.
Eger sizden bin kisi olursa, Allah in izniyle ikibine galebe calarlar.
Allah sabir ve sebat edenlerle beRABerdir.
Babalar ve Cocuklar
Cocuklarin babalarina karsi duyduklari, saygidir daha cok. Duygu dusunce alisverisleriyle beslenen dostluk onlar arasinda kurulamaz; dunyalari cok ayridir cunku, ustelik dogal odevleri de orseler bu dostluk. Babalar butun gizli dusuncelerini cocuklarina acamazlar, yaki$iksiz bir sirdaslik yaratmamak icin; dostlugun bas gorevlerinden biri olan uyarmalar, akil vermeler de cocuklarin babalarina yapabilecekleri seyler degildir. Kimi uluslarda cocuklarin babalari, kiminde de babalarin cocuklari oldurmeleri adetmis, birbirlerine cikarabildikleri zorluklari onlemek icin, dogal olarak birinin varligi otekinin yikimina bagli oldugu icin. Babalarla cocuklar arasindaki dogal baglari hor goren filozoflar da cikmistir Aristippos bunlardan biridir. Kendisinden cikmis olan cocuklarini nasil olup da sevmedigi soylenince tukurmus Aristippos ve demis ki: Bu tukuruk de benden cikti; bitler, kurtlar da cikiyor benden! Plutarkhos un kardesiyle baristirmak istedigi biri de soyle der: Ayni delikten ciktik diye kardesimin buyuk onemi olamaz benim icin... Babayla ogul apayri mizaclarda olabilirler, kardesler de oyle. Oglum olur, akrabam olur, ama belali, kotu, budala herifin biri de olabilir. Hem sonra, yasalarin ve dogal zorunlulugun bize buyurdugu dostluklarda secme ve isteme ozgurlugumuz azaliyor. Oysa bu ozgurluk sevgi ve dostluk kadar bizim diyebilecegimiz baska hicbir sey yaratamaz. Her inanc kendini can pahasina benimsetecek kadar guclu olabiliyor.
Michel de Montaigne : Denemeler
Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur_gundem@yahoogroups.com |
Gruba uye olmak icin | : | ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com |
Gruptan ayrilmak icin | : | ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com |
Grup kurucusuna yazmak icin | : | ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com |
Grup Sayfamiz | : | http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ |
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder