13 Eylül günü her şey sütlimandı, o halde olayları durduranlar çıkarmıştı, suçluydu diyorsunuz.
Doğru mu?
Bu şuna benziyor, yüksek ateşli ağır hasta birisine güçlü bir antibiyotik kürü başlıyorsunuz, ve hasta iyileşiyor.
Buradan şu sonuca varıyorsunuz, hastanın hastalığına antibiyotiği verenler sebep olmuştu, kesin doktor suçludur diyorsunuz.
11 Eylül'le 12 Eylül arasındaki en büyük fark şudur:
11 Eylül'de sadece sıkıyönetim vardı, ülkede herkesin uymakla yükümlü olduğu yasal bir rejim vardı, 12 Eylül sabahında ise artık bütün yasal sistem yıkılmış, yerinde ise kendi yasalarını kendisi üreten bir cunta yönetimi vardı.
İşin doğrusu 12 Eylül günü herkesin en büyük kaygısı, ya yeni rejim her şeyi tam bir hukuksuzluk zemininde yapar mıydı?
Ülkeyi neler bekliyordu, cunta kadrosu ne kadar süre iktidarı elinde tutacaktı, cunta kadrosunun planları nelerdi?
Her şey meçhuldü?
Ve doğrusu darbe yapanların da en büyük kozu buydu, artık kimsenin uymak zorunda olduğu bir hukuk altyapısı kalmamıştı, hukuka uymak ya da uymamak artık tercihe kalmıştı.
Ve netekim, çatışmaların tarafları da karşılarındaki yasadışı durumun nereye varacağından sonsuz bir endişe yaşıyorlardı.
Ve yine netekim olayları bastırırken yapılan işler, şimdilerde darbecilere sorulan soruların başında geliyor.
12 Eylül ve takip eden günlerde ülkede direnç göstermesi umulan bütün sivil toplum önderleri, sendikaların, belediyelerin, bakanlıkların, derneklerin, kısaca birşeylerin başı olan kimler varsa hepsi içeriye alınmış, ve bütün bu insanlar en az 5-6 içeride kalmıştı.
Bütün bunları 11 Eylül günü yapmak asla mümkün değildi.
11 ve 12 Eylül günleri arasında dağlar kadar büyük fark vardır.
Ve o fark çatışmaların bastırılmasında, sokakların bir anda tenhalaşmasında en büyük etkendir.
Bunları bilmek gerekir.
On 07.06.2011 13:11, Ahmet Dursun wrote:
Evren: O siyasilerin, Süleyman Demirel'in söylevidir. 12 Eylül'de sokağa çıkma yasağı vardı. Sonra bir süre devam etti. İstihbarat birimlerine ve kaynaklarına ancak ulaşabildik. 6-7 ay sonra olaylar durulabildi. O tamamen siyasilerin ürettiği laflar. Demiş.
O günleri yaşamasak diyeceğim ki adam doğru söylüyor olabilir.
Yahu kardeşim 11 Eylül akşam saat 16 sıralarında arkadaşlarla kahveden çıktık, eve giderken onlara dedim ki, "Sabahleyin darbe olursa ne olur?"
Bir arkadaşım, "Yahu olayları çıkartan, destekleyen onlar değil mi, her şey bir saatte biter" demişti.
Hayaldi gerçek oldu ve 13 Eylül sabahı can ciğer kuzu sarması olundu.
Cuntacı Paşanın atladığı bir gerçek var, o da BOP projesinin gecikmeye tahammülü kalmadığıdır.
BOP uygulanabilir olması için darbe şarttı ve yapıldı.
Tıpkı şimdilerde Arap âlemindeki isyanların yapıldığı gibi yapıldı.
Tabi küçük farklar var. O da teknolojinin getirdiği farklar.
Yoksa amaç ve yöntem temelde aynı.
Bu ifadeleri basına kim sızdırdı anlamıyorum.
Soruşturma aşamasının gizliliği neden ihlal ediliyor dersiniz?
Diğer soruşturma, tutuklamalarda yapılanla bunun farkı yok gibi görülse dahi bence fark var.
Birincisi tutuklama olmadı.
İkincisi seçime 12 gün kala AKP'ye pirim mücadelesinden öteye gideceğini sanmıyorum ki bunu seçimlerden sonra göreceğiz.
Üçüncüsü de dikkat çekici bir durum.
12 Eylül, seçime 12 gün kala, 12 soru...
İlginç değil mi?
A. Dursun
Pişman değilim yine yaparım
12 Eylül darbesini gerçekleştirenlere yönelik ilk sorgu, 31 yıl sonra dün yapıldı.
Soruşturmayı yürüten özel yetkili Ankara Cumhuriyet Savcısı Hüseyin Görüşen, dün darbenin lideri, 7'nci Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in ifadesini, Merkez Orduevi bünyesindeki lojmanında aldı. 1980 yılında 12 yaşında olan Görüşen, Evren'e 12 Eylül ile ilgili 12 soru yöneltti. Yaklaşık 2.5 saat süren ifade sırasında Evren'in yanında avukatı Nihat Özgün'ün yanı sıra bir de sağlık görevlisi hazır bulundu. Avukat Özgün, sorular sırasında Evren'e hukuki destek verdi. Evren'in sorular karşısındaki tepkisinin sorulması üzerine Özgün, "Hiçbir tepki göstermedi, gayet rahat bir şekilde ifade verdi" dedi. Savcı Görüşen'in Evren'e yönelttiği bazı soru ve yanıtları şöyle:
Kan durmuyordu
Soru: Neden darbe yaptınız?
Evren: Ülke çok kötü durumdaydı, polis ikiye ayrılmış, dönemin eski Başbakanı (1980'de öldürülen Nihat Erim), generallik yapan (1992'de öldürülen Oramiral) Kemal Kayacan öldürülmüş, ülke çıkmaza düşmüştü. Çok bekledik, ama mecbur kaldık. TSK'nın İç Hizmet Kanunu'nun 35'inci maddesi gereği ülke yönetimine elkoymak zorunda kaldık. 27 Aralık 1979'da dönemin Cumhurbaşkanı'na ülkenin gidişatı hakkında bir mektup verdik. 19 ilde sıkıyönetim olmasına rağmen ülkede olaylar sonuçlanmıyordu. Kan durmuyordu. Ülke felç olmuş, iç savaşın eşiğine gelinmişti.
Soru: Pişman mısınız?
Evren: Hiç pişman değilim. Bugün olsa aynı şeyi yine yaparım. 12 Eylül 1980 öncesi ülkenin durumu şu an gözümün önüne geldiğinde tüylerim ürperiyor. Yetkim olsa, bugün aynı olaylar olsa yine yaparım.
Soru: Yurtdışı desteği oldu mu?
Evren: Hayır hiçbir yurtdışı desteği yoktu. Tamamen gelişen olaylar karşısında tek başıma verdiğim bir karar değil. Tüm kuvvet ve ordu komutanlarıyla birlikte verdiğimiz karardı. Çok bekledik yönetime el koymamak için. Ama zorunlu kaldık.
Soru: Tahsin Şahinkaya 11 Eylül günü ABD'den döndü. ABD'den izin mi almaya gitmişti?
Evren: Şahinkaya'nın seyahati NATO komutanları çerçevesinde düzenlenmiş bir ABD ziyaretiydi. Hatta gitmeden önce 'iptal edeyim' dedi. Ben de 'Git, ama 11 Eylül'de dön' emri verdim. 11 Eylül'de de geldi. İcazet alması söz konusu değildir.
Soru: 12 Eylül 1980'de terör bir günde nasıl bitti?
Evren: O siyasilerin, Süleyman Demirel'in söylevidir. 12 Eylül'de sokağa çıkma yasağı vardı. Sonra bir süre devam etti. İstihbarat birimlerine ve kaynaklarına ancak ulaşabildik. 6-7 ay sonra olaylar durulabildi. O tamamen siyasilerin ürettiği laflar.
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/17971345.asp?gid=381
-- -~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~ Geçmişi hatırlamayanlar onu bir kere daha yasamak zorunda kalırlar. George Santayana
-- -~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~ Basin milletin müşterek sesidir. K. Atatürk
--
http://www.toplumsalbilinc.org
http://ulusalgundem.net
http://sosia.org
Genel UYARI!
Sayin Uyelerimiz,
Obekte cikan yazilarin sorumlulugu, ILGILI YAZININ SAHIBINE aittir. Obek kurucusu, moderatorler ve diger uyeler sorumlu tutulamazlar. Obege uye olanlar, uye olduklarinda yazilarindan sadece kendilerinin sorumlu olduklarini kabul etmislerdir.Bu ifadeler her iletinin altinda yer almaktadir, bu nedenle uyeler bu kosullarin varligindan haberdar olmadiklarini iddia edemezler.
Gelisen sartlara ve gonderilen postalara gore; yukaridaki uyarilara, ilave uyarilar yapma hakkimizi da sakli tutuyoruz.
Saygilarimizla
AKIL CAGI 1919 YONETIM
To unsubscribe from this group (Obekten cikmak icin), send an email to:
akilcagi_1919-unsubscribe@yahoogroups.com (adresine bos bir mesaj gonderiniz)
-- -~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~ TESTİ Dolu bir testi idim ben, Baş aşağı ettiniz beni; Eh, boşalıverdim derken... İyi mi ettiniz yani? Sevgiler vardı içimde Ezgiler vardı, iyilikler... Boşaltıverdiniz, hem de Düşürüp kırmaktan beter. Hoş, yine bir testiyim ben, Yine varım ama bomboş... Ahmet Muhip DRANAS
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder