A T A K U L E ,,
Beni de çok üzen bir gerilemeye(!)-ki bazılarına göre gelişme..!!!- değinen Mimarlar Odası na selam olsun derim..
Bir zanmanlar taşradan gelenlerin ilk gittikleri,görmek istedikleri bir yerdi..
askerliğini Ankara da yapanların dönüşlerinde ballandıra ballandıra anlattıkları..
Atakule..
Ben bu kadar tepki
duyuyorum acaba Kuleye emeği geçenler, mimarından mühendisine,işçisine,yatırımcısına..
nasıl karşılıyorlardır acaba..??
Nasıl bir toplum bilinci yoksunu insanlarız ki hiçbir değeri koruyamamaktayız..
ve de beterin beteri yapılaşmalara göz yumarız :Gökçek in garabet yeşil demir yığını Eskişehir
yolunun en işlek şehir merkezi girişinde "HULK" gibi ..!!!
insanın üstüne üstüne gelmekte..
çoğumuzun gençliğinde salına salına yürüdüğümüz,güzelim,ağaçlılklı,sakin,Bakanlıklar- Kavaklıdere-Cinnah yolu -(Kuğulu Park güzergahı)..
oransız,plansız,taş,mermer yapılı alt geçit ve dar geçit halinde bir güzellik(!)..
Daha çok sayılacak güzellikler(!) var 2002 den sonra hayatımıza,şehrimize giren..s.
Bir süredir, boşalan dükkanlara kiracı almayan Atakule'nin sahibi Vakıfbank, sessiz sedasız oluşturulan bir kararla Atakule'yi sattı.
Yeni mal sahibi ailenin Cumhurbaşkanı Abdullah
Gül'ün yakınları Kayserili bir tüccar aile olduğu belirtilmektedir.
Atakule'nin yıkılarak yetine bir OTEL yapılması için Ankara Belediyesi'nde yoklama ve girişimler başladığı duyulmaktadır.
Konuyla ilgili Mimarlar Odası Ankara Şubesi açıklaması "Aslında hem program hem de yapı sonucu olarak pek çok "ilk"i barındıran bir yapı.
Ankara'nın ilk kulesi, ilk "shopping mall"u, ilk cam tonoz, ilk şeffaf asansör…ATAKULE şüphesiz program hedeflerine ulaşmış bir yapı.
"* Çankaya'nın yüksek bir noktasında anıtsal bir formla şehrin pek çok yerinden görülebilen kulesiyle tanınan Atakule, Türkiye'nin
ikinci ve Ankara'nın ilk alışveriş merkezi olarak 13 Ekim 1989 tarihinde Ankara'nın başkent oluşunun 66.
yıl dönümünde hizmet vermeye başlamıştır.
Mimari projesi 1989 yılında açılan davetli yarışma ile elde edilen yapının müellifi Mimar Ragıp Buluç'tur.
24.000 metrekare alana sahip Atakule, karma kullanımlı bir merkez olarak tasarlanmıştır.
Çarşı ve kule kompleksinin tasarımına başlamadan önce dünyada bazı yeni ve ileri örnekleri gezen, insanlığı ön plana alan bir yaklaşımla yapıyı tasarlayan Buluç, Mimarlık Dergisi ile yaptığı bir söyleşide, yapıldığı yıllarda insanları bir araya getiren
noktaların eksikliğinden söz etmiş, yapının içinde barındırdığı sinema, oyun alanları, yeme içme mekanları gibi mekanların bu amaca hizmet ettiğini belirtmiştir.
Atakule, 1990 yılında II.Ulusal Mimarlık Ödülü Yapı Dalı Başarı Ödülü kazanmıştır.
Yapı teknolojik olarak da son derece gelişmiş, çağdaş bir yaklaşımı benimsemiş, bunun yanında yerel özellikleri de unutmayan bir tavır sergilemiştir.
Buluç'un kendi deyimiyle "ilk"leri, teknolojiyi, malzeme kısıtlarını ve bunların aracılığı ile sanatla mimarlık arasındaki çizgiyi zorlamayı, "Türkiye koşulları" diye bir çerçeve tanımamayı benimsediği
yapılardan biridir.
Atakule'ye anıtsal nitelik kazandıran 125 metre yüksekliğindeki kule, döner platformu ile kentin simgesi haline gelmiştir.
Yapı Ankara kartpostallarında ve televizyon jeneriklerinde sıkça boy göstermektedir.
* Atakule, tüketimi hedefleyen alışveriş merkezi tipolojisi ile
tasarlanmış da olsa kentle ve çevresi ile kurduğu ilişki ve ölçeği bakımından kent için çok değerli bir yapıdır.
İç mekanda da insanı önemseyen, kullanılan elemanlar ve tasarım kriterleri ile kenti, topografyayı, insanı önemsediğini hissettiren bu yapı ile ilgili yıkılarak yerine otel yapılması
planlandığına dair haberler TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi olarak bize yapının önemini yeniden hatırlatma gereği hissettirmiştir.
TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi olarak sıkça belirtiyoruz ve tekrar etmekte fayda görüyoruz: Tüm Türkiye'de olduğu gibi "tüketim toplumu" olmanın gereklerini yerine getirmekte olan Ankara'da da son yıllarda giderek artan bir hızda alışveriş merkezleri açılmakta ve ancak yerel yönetimler bu merkezlerin toplumsal ve kültürel etkileri üzerinde hiç durmamaktadır.
Toplum sürekli olarak tüketmeye yönlendirilmekte ve kentlilerin tüm boş zamanlarını bu merkezlerde geçirmeleri sağlanmaktadır.
Kentteki kültürel etkinliklerin zenginleştirilmesi, kişilerin üretime katkılarının kolaylaştırılması ve artırılması konusunda aynı çabayı görmek mümkün değildir.
Büyük alışveriş merkezlerinin artması bir taraftan da geleneksel alışveriş mekânlarının yok olmalarına ve kentin kimliğini oluşturan alanların birer birer yitmesine neden olmaktadır.
Bir başka deyişle, kentin hem somut hem de soyut mirası elden gitmektedir.
Ancak;Yapıları inşa edip, 20 yıl sonra henüz ekonomik ömrünü tamamlamadan yıkımı gündeme getirmek yerine, kenti bir bütün
olarak ele almalı, planlamalı, yapıları da bu çerçevede inşa etmeliyiz.
Parsel ölçeğinde kalan imar tadilatları kenti uygarlaştırmak için bir çözüm değildir asla olamaz.
Kaldı ki;Burada bahsi geçen yapı - Atakule - son dönemde hızla yayılmakta olan alışveriş merkezi örneklerinden çok farklı
bir kimliğe, bir değere sahiptir.
Herhangi bir alışveriş merkezi olarak değerlendirilmesi yapılacak en büyük hatadır.
TMMOB Mimarlar OdasıAnkara Şubesi Yönetim Kurulu * Güzer, C.
Abdi, Fildişi Kuleden Atakule'ye
> "Mitos"
* Atatürk'lü günlerimiz sonsuz olsun.
-- -~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~ Doğru her zaman yüce, yalancı her zaman aşağı ve cücedir. Hz.Ali
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder