19 Mart 2013 Salı

15-Düşünen insanı nasıl ortadan kaldırırız?

 

Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi

Ey Türk Gençliği!

Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!

 

 

Mustafa Kemal Atatürk
20 Ekim 1927

Açıklama: http://www.ataturkungencligehitabesi.com/ata_imza.gif

 

Atatürk'ün Bursa Nutku

"Türk genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir.
Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır.
Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.
Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, 'Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır.' demeyecektir.
Elle, taşla, sopa ve silahla;nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.

Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır.
Genç, 'Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir.' diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır.
Mahkeme onu yargılayacaktır.
Yine düşünecek, 'Demek adliyeyi ıslah etmek, rejime göre düzenlemek lazım.' diyecek.

Onu hapse atacaklar.
Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haklı ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek.
Diyecek ki, 'Ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım.
Araya girişimde ve eylemimde haklıyım.
Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir.'

İşte benim anladığım Türk genci ve Türk gençliği!"

*Mustafa Kemal Atatürk'ün, 5 Şubat 1933 günü Bursa'da yaptığı nutuktur

 


Düşünen insanı nasıl ortadan kaldırırız?

Tarihi kurgu romanlar çok satan kitaplar listelerini esir almış durumda.
Dervişler, krallar, padişahlar, halk entelektüelleri, gerçekten yaşayıp yaşamadığı bile bilinmeyen tarihi kişilikler… Şu an hepsi birer hayat koçu olmuş durumda.
Edebiyat adeta hortladı!

Soylu yoksulluk, adaletli diktatörlük, ilahi erdemlilik, naif barbarlık gibi birçok uçuk kişilik kurgulaması ile tarihi şahsiyetler ikonik hale döndürülerek büyük bir pazar yaratılmış durumda.
Tarihin yeterli veri sunmadığı alanlarda, doğal bilimlerin (başta sosyoloji ve psikoloji) bugün ulaştığı bilgi birikimi ile bu boş alanları doldurmak yazarlar açısından son derece basit bir iş.
Böylece ortaya kurmaca bir tarih ile psikolojik safsata karışımı bir aşure çıkarılıyor.

James Clavell'in 80'li yıllarda aktör Richard Chamberlain ile vücut bulan Shogun'u ile parlayan bu sektör, ölçüsüz yalanların edebiyat adı altında sunumunun nasıl bir başarı getirdiğini tüm dünyaya göstermişti.
Bunu gören edebiyat simsarları ve yayıncılar hemen pazara daldılar.
Sektörün hedef kitlesi, heyecanı seven yeni yetme gençler ve tarih okuma külfetinden kaçan aylak okuyucular.
"Yeniyetme-aylak okuyucu" kitlesini hedef alan tarihi roman yayıncılığı, özellikle çok kültürlü yaşama geçişte zorluk çeken toplumlar için önemli bir risk içeriyor.
Bu ikonik ilahlaştırma, toplumsal hassaslığı arttırarak tarihi hiç istenmeyen bir şekilde, "güçlü bir romantizm" duygusu ile yeniden gözden geçirmeye yöneltiyor.
Sağduyu ve eleştirel bakış açısından yoksun bu tür bir yaklaşım, tarihten hatalı çıkarımlar yapılmasını doğuruyor.
Yeniyetme-aylak okuyucu adını verdiğimiz bu grubun, bilgi çağının sınırsız enformasyon çağlayanlarını yönetemeyen insanlardan oluştuğu göz önüne alındığında sayılarının giderek arttığını rahatça söyleyebiliriz. ^^^^^ - vvvvv

Bu tür kitapların okunması için sistematik şekilde yalan söylenilmesi gerekir.
Düşünce, duygu ve hayallerin dil aracılığı ile estetik bir şekilde ifadesine edebiyat dendiğini biliyoruz.
Burada yapılanın edebiyat olmadığı açıktır.
Çünkü tarihi şahsiyetleri, anlatılan hikayeden çıkardığınızda ortaya somut bir hiçlik çıkacaktır.
Aynı okuyucu kitlesi için bile gülünç bir metin kalacaktır geriye.
İşte burada yazarların çarpıtma başarıları devreye girer.
Tarihsel bir hata yerine sistematik olarak yalan söylenir.
Çünkü bu yalan belli bir niyet ve amaçla söylenir.
Niyet daha çok yeniyetme-aylak okuyucu, amaç daha çok ticari başarıdır.
Yani bu tür kitaplardaki tüm tarihi çarpıtmalar sistemli şekilde söylenen yalanlardır.
Bu hiç de Shakespeare'ın sanatsal yapıtlarında görülen "anlamlılık" değildir.

Tarihi romanların tanımlanmasındaki güçlük aşılabilmiş değildir.
Kurgu sahnelerle yaratılan problemsiz bir geçmişin tarihi ne kadar yansıttığı büyük soru işaretidir.
Gerçek bir karakter esas alınarak yazılan bu kitaplardaki baş karakterin yanındaki yardımcı oyuncuların uydurma kişiler olması, hangi tarihin anlatıldığı üzerine şüpheye düşürür.
Güçlü karşıtlıklar yaratılarak, tarihin yaşanılan dönem itibariyle sıradan olduğu ilkesi ihlal edilir.
Hırs, eziyet ya da öfke kurbanı olan yardımcı roller asıl kahramanı olduğundan daha güçlü gösterir.
Böylece hikaye her şeyin güçlüsü ve zayıfı arasındaki "dilbilimsel stratejik macera"ya döner. ^^^^^ - vvvvv

Kahramanların yeniyetme-aylak okuyucuyu etkiledikleri sektör tarafından bilindiği için yiğitlik, cesaret, adalet ve zeka orantısız şekilde şişirilir.
Kahramanların insansı tarafları yok edilerek okuyucunun inanç ve bağlılık duygusu manipüle edilir.
Yazara, insanlık öldü mü sorusunun tam sorulma zamanıdır.
Tüm bunlar, yazar tarafında sistemli bir yalan söylemedir.
Çünkü aynı okuyucu kitlesinin sıradan bir karakterde bu tür nitelikleri aşırı gülünç ve yapmacık bulacağı açıktır.

Yazarlar kendilerini tarihe kapı deliğinden bakıyoruz diye savunsalar da karnı ağrıyınca homurdanan, ölümden korkarak hareket eden veya pazar alışverişi için liste oluşturan baş kahraman sahneleri yoktur.
Her şey olağanüstüdür fakat tüm bu abartma tarihi şahsiyetin ekseninde sıradan olarak sunulur okuyucuya.
Olaylar en ince ayrıntısına kadar tariflenir, kişiler bugünkü sosyal bilimlerden destek alınarak detaylı karakter analizlerine tutulur.
Her şey basit ve lütufsuzdur.
Kolayca geçmiş zamanın bilincine girilir.
Böylece eleştiri yeteneği felce uğramış savunmasız yeniyetme-aylak okuyucu bu gösteriye yenik düşer.
Gerçek nedir sorusunun tek yanıtı yazarın gördüğüdür.
Bu sistematik yalan söylemenin meşrulaştırılmış halidir.

Diyalogların özgün olduğunu söylemek de pek mümkün değildir.
Bugünün bakış açısı ve dilbilim uzmanlığı ile yazıldıkları açıktır.
Ticari başarı uğruna tarihsel doğruluk ayaklar altına alınır.
Tarihsel kişilikleri ve tarihleri izole ettiğiniz zaman bu tür kitapları okumak tarihe değil birkaç gün önceye yolculuk hissi verir.
Çünkü kitaplardaki ruh zamanın ruhudur.
Çarpıtma, hata ve anakronizmde tüm eşikler aşılarak tarihi doğruluk ayaklar altına alınır.
Bu dikkatsizlik ya da ihmal değil bilinçli şekilde yalan söylemedir.

Tarih okuma külfetine katlanarak mantıksal sorgulamaları gerçek veriler ile yapma zorluğunu yaşamak istemeyen yeniyetme-aylak okuyucular için bu tür sorgulamaları "reklamlar" kıvamında veren tarihi kurgu romanların okunması şaşırtıcı değildir.
Gerçeğin bunaltıcı olduğunu herkes bilir.
Çünkü herkes biraz tarih okumuştur.
Sonunda bu gerçeği yazarlar da öğrenmişlerdir.
Tarihi, kayda değer bir anlama ve iletme düzeyine sahip olmayan yazarların yarattığı tek şey fantezidir.
Tarihi kurgu roman modeli ile dilin ve toplum bilimlerin dolambacında debelenip duran bir edebiyat anlayışı yaratılarak büyük bir pazar oluşturulmuştur.
Kurbanlar her zamanki gibi eleştiri yeteneğini kaybetmiş savunmasızlardır.

Tarih yerine sunulan tüm bu söz oyunları ve argümanlar somut olarak tek bir şeye hizmet eder:
Düşünen kişiyi ortadan kaldırmaya!

a45UyF587661-201303191100-15
^^^^^ - vvvvv


--
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Ister kral, ister koylu olsun, dunyada en mutlu insan evinde huzur olandir.

Goethe

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Ben,Manevi Miras olarak,
Hicbir Ayet, hicbir Dogma,
Hicbir Donmus ve kaliplasmis Kural birakmiyorum.
Benim Manevi Mirasim Bilim ve Akildir...

K.Ataturk


Daha gun o gun degil, derlenip durulmesin bayraklar.
Dinleyin, duydugunuz cakallarin ulumasidir.
Saflari siklastirin cocuklar,
Bu kavga fasizme karsi, bu kavga hurriyet kavgasidir.

Nazim Hikmet Ran

"Tanri kotulukten ve acidan korumak istiyor mu?
Fakat bunu yapmaya gucu mu yok?
Eger yoksa, O gucsuz, ya da kesinlikle her seye gucu yeten degildir.
Her seye gucu yeten fakat istemeyen mi?
Eger oyle ise , O kotudur, ya da kesinlikle tum iyilik degildir.
O, ne gucu yetiyor, ne de istemiyor mu?
O zaman. O'nu Tanri diye cagirmak sacma olur.
O, hem gucu yetiyor hem de istiyor mu?
O zaman kotuluk nereden geliyor?"

(Istencin Ozgur Secimi Uzerine. Giris.)
EPICURE

Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com

Ayrilmak isterseniz de:
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com

Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder