15 Ekim 2015 Perşembe

Cihangir İşbilir : Suriye ‘Kıstağı’nda Büyük Savaş’a Doğru…

Mürtecilerle aynı çizgide buluşmuş olmak çok acı.

Ancak, yapılan durum değerlendirmesi tutarlı ve doğrudur. Suriye ve Irak giderek daha büyük oranda ülkemizin birlik ve bekasını ilgilendirir, tehdit eder bir hal almaktadır.
Bu eski Düş İşleri, şimdiki Boş Bakan'ın gördüğü rüyalar üzerine kaleme aldığı Stratejik Derinlik safsatasıyla bağlantılı Komşularla Sıfır Sorun Stratejisi'nin ortaya çıkardığı bir durum.

Komşularla Sıfır Sorun Stratejisinin çocuksu bir hayal olmasının iki büyük sebebi vardır.

  1. Süpergüçleri yok sayması, Türkiye'yi kendi bölgesinde tek başat güç olarak kabul etmesi.
  2. Bütün aktörlerin askeri güç kullanmasını ihtimaller arasında dahil etmemiş olması. Ülkemizin ekonomik ve kültürel gücünün her şeye yeteceğini varsayması.

Daha önce çocuklara anlatır gibi anlatmıştım.

Çevreleme Stratejisi tarihin imbiğinden geçmiş, bin yılların stratejisidir. Tarihte görülmüş büyük devletler ve impartorlukların, Rusya, Çin, ABD ve diğer çağdaş ülkelerin de temel stratejisidir. Mahalle arasında kavga eden çocukların, yeni yetme genç kızların diliyle temel ilkeler şunlardır:

  1. Düşmanımın dostu, düşmanımdır.
  2. Düşmanımın düşmanı, dostumdur.
  3. Dostumun düşmanı, düşmanımdır.
  4. Dostumun dostu, dostumdur.

Böylece çevreler, kuşatırsın. Hasımların da böyle yapar. Ortaya dama tahtası gibi bir dost bir düşman dünya haritası çıkar.

Etkin, yetkin bir devlet isen düşmanlarını, dostlarını sen belirlersin. Vesayet altında bir ülkeysen dostlarını ve düşmanlarını senin yerine vasi devlet belirler. Halen ülkemiz vesayet altında olduğundan dostunu ve düşmanlarını vasimiz olan batılı devletler kendi vizyonlarına göre belirlemektedir. Mecburen, ülkemiz kendi milli çıkarlarını batılı devletlerin milli çıkarlarına feda etmek zorunda kalmaktadır. Kendi elimizle, kendi elimizi, kolumuzu budamak zorunda kalmaktayız. Onlarca yıldır ülkemizin dış politikada aldığı önemli kararlar ve uygulamalar hep böyle olmuştur.

Doğal olarak bu kısır döngüden çıkmanın tek yolu vesayetten kurtulmak, vasi devletlerle yüzleşmektir.

Oraj POYRAZ(cimcime@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc / oraj_poyraz@alpinaasia.com )
           L2fSIJNoA0xfSNxA      

Cihangir İşbilir : Suriye 'Kıstağı'nda Büyük Savaş'a Doğru…

15.10.2015 04:00

cihangirisbilir@gazetevahdet.com

Suriye'de statükodan yana olan aktörler artık tüm varlıklarıyla sahada. Esed yanlısı, Rusya öncülüğündeki (veya İran liderliğindeki) koalisyonun kış gelmeden büyük ve kapsamlı bir taarruzla muhaliflere ağır bir darbe vurmak istediği sahadaki hareketlilikten belli. Bugüne kadar yetmişe yakın muhalif mevzisine mukabil on civarında DAEŞ hedefini vuran Rusya ve son günlerde binlerce askerini Suriye'ye gönderen İran öncelikli hedef olarak DAEŞ'in merkezi Rakka'ya değil de Halep'e yönelmiş durumda. Türkiye'nin daha fazla etkin olmasını önlemek adına gerçekleştirilen bombalı terör eylemi de önümüzdeki haftalarda Suriye'de icra edilecek operasyonlar ve bölge dizaynı için elverişli bir zemin hazırlığı olarak okunabilir. Bu anlamda Türkiye'nin başını uzun bir süre kaldırmaması ve daha çok içine kapanması için benzer eylemlerin olabileceği ihtimal dahilinde. Bu bağlamda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın maşalar ve onları kullanan güçlere dikkat çekmesi ve devlet terörü uygulayan ülkelere destek veren ülkelerin terör örgütlerini de destekleyeceğini ifade etmesi önemli.

Suriye, Arap Yarımadası'nı Asya'ya bağlayan bir coğrafya olması itibariyle stratejik bir 'kıstak'. Aynı zamanda Suriye, Filistin'den başlayıp, Lübnan ve Suriye'nin Akdeniz sahilini geçerek Türkiye'ye gelen, ardından Suriye'nin kuzeyi, Irak ve Suriye'nin doğusundan (Mezopotamya) geçerek Basra Körfezi'ne ulaşan 'verimli hilâl'in olduğu bölge. Afro-Avrasya'nın merkezindeki bu bölgenin (Bilâdü'ş-Şâm) geleceği İslam Dünyası'nın ve tabii ki Türkiye'nin geleceği ile sımsıkı irtibatlanmış durumda. Şark'ın da Garb'ın da istikbali ve 21. Yüzyıl küresel sisteminin güç dengesi Şam Bölgesi'nde belirlenecek.

SON GELİŞMELER ALARM SEVİYESİNİ YÜKSELTTİ!

Rusya'nın Esed güçlerinin önünü açmaya yönelik hava bombardımanına ve ABD'nin PYD güçlerine artık açıktan destek vermesine rağmen muhalifler de rejim ve DAEŞ güçlerine ciddi zayiat verdiriyorlar. Bununla birlikte PYD'nin ABD'den aldığı meşruiyet ve mühimmat desteği ve DAEŞ'in Rusya ve ABD planlarına ters düşmeyecek ilerlemeleri Türkiye'nin 'güvenli bölge' tezini ve planını tehlikeye soktuğu gibi Suriye'nin kuzeyindeki PYD kontrolündeki bölgeyi de adım adım 'birleşik' hale getiriyor.

Gerek Başbakan Davutoğlu'nun gerekse Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın PYD'ye verilen destek konusunda ABD ve Rusya'yı uyarması konunun ciddiyetini gösteriyor ancak PKK terör örgütünün PYD elindeki silah ve ekipmanı kullanma ihtimali oldukça yüksek. Kimyasal silah ve karadan havaya füze sistemleri dahil ağır silahların bölgedeki terör örgütlerinin eline geçmesi, ki daha önce bu risk yine gündeme gelmişti, güvenlik riskini ve alarm seviyesini önümüzdeki günlerde çok yükseltecektir.

Türkiye'nin refleks göstermek ve olacaklara tepki göstermek yerine önümüzdeki haftalarda, inisiyatif alması ve sıcak müdahalede bulunmak zorunda kalması gündeme gelebilir.

Rusya, İran, Hizbullah, Çin ve Esed güçlerinin son günlerdeki hareketliliği Türkiye'de seçime günler kala terör saldırısı ve güvenlik kaygılarını fırsat olarak görme isteklerinden de kaynaklanabilir ve 1 Kasım öncesinde Suriye çok kanlı ve büyük savaşlara sahne olabilir. Bu şartlar altında mülteci politikasından istihbarata, insani yardımdan askeri tedbirlere, terörle mücadeleden küresel diplomatik hamlelere kadar çok yoğun bir sonbahar Türkiye'yi bekliyor diyebiliriz.

Şam stratejimiz istikbalimizi ve istiklalimizi en çok etkileyen faktör artık…


a45UyF587661-151015112604 Oraj Poyraz cimcime@neomailbox.net
2015/10/15  12:00 1  39  undefined undefined add_anadoluhareketi@googlegroups.com

 
--

Fitne aslinda uykudadir, Allah onu uyandiranlara lanet eder.

Hz.Muhammed sav.

Ibni Abbas radiyallahu anh anlatiyor :
Peygamber aleyhisselam zamaninda gunes tutulmustu. Allah in Resulu namaz kilip uzun uzun kiyamda kaldi...Bundan sonra Peygamberimiz soyle buyurdu :
— Muhakkak gunes ile ay Allah in ayetlerinden birer ayettir. Hic bir kimsenin olumu ve yasamasi icin tutulmazlar ; su halde tutulduklarini gorunce Allah i zikrediniz.
Insanlar dediler ki :
— Ey Allah in Resulu , durdugun yerde bir sey almaya uzanmis oldugunu , sonra da irkilip geri cekildigini gorduk. Bunun uzerine Peygamber aleyhisselam :
— Kati olarak Cenneti gordum de , bir salkim uzum yakaladim. Koparmaya muvaffak olsaydim , dunya durdugu surece ondan yiyebilecektiniz. Bana Cehennemde gosterildi. Su anda gordugum manzaradan daha kotu hic bir manzara gormedim. Cehennemdekilerin cogunu da kadinlardan gordum, buyurdu.
— Ey Allah in Resulu , ne sebeble onlarin cogu kadinlardandir...diye sordular da , Peygamber ( Aleyhisselam ) :
— Kufurleri sebebiyle , cevabinda bulundu.
— Allah a mi kufrediyorlar...diye yine sordular. Peygamber aleyhisselam :
— Kocalarina ve kendilerine yapilan nimete kufrediyorlar ; onlardan birine dunyayi versen , yahud omru boyunca iyilikte bulunsan , yine senden hoslarina gitmeyen bir sey gorunce , senden hic bir zaman hayir gormedim , derler , buyurdu.

( Buhari - Muslim - Nesei )
Cehennemle ilgili hadis. Sahihmis bilenler denetlesin.

Degerli arkadaslar, Asagidaki alinti 1951 yilinda Buyuk Fizikci Albert Einstein ve Israil Devletinin ilk Basbakani(1948) David Ben-Gurion arasinda Din ve inanc uzerine (almanca) gecen bir konusmadir. Son cumleleri ben tercume ettim.
Einstein Tanri ve ibadet konusundaki bir soruyu, bir baska yerde de soyle yanitlamisti: Benim dinim, Evrene olan hayranligim, ibadetim de onu arastirmaktir
Ortadogu dinlerinin kutsal kitaplarinda betimlenen Tanri kavramini reddeden ve boyle bir Tanrinin olamayacagini basit ve keskin bir mantikla kanitlayan Einstein sonunda David i ikna ediyor. Einstein gibi dusunenlere, yani belli bir dine mensup olmayan ve fakat Tanri (Yaratici) kavramini da dislamayanlara Deist deniyor. Sevgilerimle.

Dr. Ali Ercan
daliercan@gmail.com
- - - -
David Ben-Gurion 1886-1973 Albert Einstein 1879-1955
Albert Einstein ve David Ben-Gurion sohbeti
1951, Princeton USA

DBG: Geleneksel Tanri gorusune inanmiyorum, ama maddeden baska sey olmadigina da inanamam; soylediklerimin bir anlami var mi bilmiyorum?
AE: Var
DBG: Bakin, beyin maddeden olusmaktadir, tipki masa gibi. Ama masa dusunemez. Beyin canli bir organizmanin parcasidir, tipki tirnaklarim gibi ama tirnaklarim da dusunemez. Ustelik vucudumdan ayirirsaniz beynim de kendi basina dusunemez. Dusunceyi mumkun kilan sey kafa ve vucudun birlesimidir. Bu da beni Evrenin dusunme yetenegine sahip bir vucut olabilecegi ihtimalini degerlendirmeye yonlendirdi. Ne dersiniz?
AE: Mumkun
DBG: Sizin ateist oldugunuz soylenir, Profesor. Ama siz...
AE: Ben ateist degilim
DBG: Ah, siz dindar misiniz?
AE: oyle de denebilir... (Einstein deisttir. a)
DBG: Ama bir yerlerde sizin Incil in yanlisligina dair...
AE: (guldu) Dogru
DBG: o zaman Tanri nin varligina inanmiyorsunuz demektir
AE: Incil deki Tanri nin varligina inanmiyorum demektir
DBG: Ne fark var?
AE: (ic ceker) Bildiginiz gibi cocukken son derece dindar olarak yetistirildim. Ama on iki yasina geldigimde populer olan bilim kitaplarini okumaya basladim ve bilirsiniz...
DBG: Evet
AE: ...ve Incil de anlatilan hikayelerin buyuk bolumunun masal olduguna karar
verdim. O anda da inanmayi biraktim. Kisisel Tanri fikri safliktir, hatta cocukcadir
DBG: Neden
AE: Cunku bu antropomorfik bir kavramdir, kaderini yonlendirmeye calisan ve zor zamanlarinda siginacak bir yer arayan insanin yarattigi bir fantezidir. Doganin uzerinde bir gucumuz olmadigi icin bizler de doganin bizlere kulak veren ve yon gosteren koruyucu ve ataerkil bir Tanri nin kontrolunde oldugu fikrini yarattik. Bu sizce de insana huzur veren bir dusunce degil mi? Eger dua edersek onun dogayi kontrol edecegi ve ihtiyaclarimizi karsilayacagi sanrisini gelistirdik, tipki buyu gibi. Isler kotuye gittiginde boyle merhametli bir Tanri nin nasil boyle bir seye izin verdigini anlayamadigimizdan kendimize mutlaka bunda da bir hayir oldugunu soyleyerek kendimizi rahatlattik. Ama bunun bir anlami yok, oyle degil mi?
DBG: Tanri nin bizimle ilgilenmedigine mi inaniyorsunuz?
AE: Bir dusunun; Milyonlarca yildizi bulunan orta boy bir galaksinin cevresindeki bir yildizinin ucuncu gezegeninde yasayan milyonlarca turden yalnizca biriyiz, bu galaksi ise evrende var olan milyarlarca galaksiden sadece biri. Boyle akil almaz boyutlarda bir yapi icerisinde bir Tanri nin her birimize tek tek ilgilenebilecegine nasil inanabilirim?
DBG: Fakat Incil O nun iyi ve Omnipotent (kadir-i mutlak) oldugunu soyluyor. Eger her seye gucu yetiyorsa diledigi her seyi yapabilir, yani hem Evrenle, hem de her birimizle tek tek ilgilenebilir.
AE: (dizine vurarak) Iyi ve her seye gucu yeten mi? Ne sacma bir fikir. Eger Incil in soyledigi gibi iyi ve her seye gucu yeten ise neden kotulugun var olmasina izin veriyor? Eger dusunursen bu iki kavramin birbiriyle celistigini gorursun. Eger Tanri iyi ise o zaman her seye gucu yeten degildir; cunku kotulugu ortadan kaldirmaya gucu yetmiyor. Eger her seye gucu yeten ise o zaman iyi olamaz; cunku kotulugun olmasina izin veriyor. Ikisinin bir arada bulunmasi mumkun degildir. Hangisini tercih edersiniz?
DBG: Tanri nin iyi oldugu fikrini sanirim.
AE: Iyi de, bunun ucu acik bir fikir oldugunu gormuyor musunuz? Eger Incil i dikkatlice okursaniz, oradaki Tanri nin koruyucu degil de kiskanc oldugunu gorursunuz, koru korune iman ve fedakarlik isteyen bir tanri. Korku sacan, ceza veren, sirf sadakatinden emin olmak icin Ibrahim den oglunu kurban etmesini isteyen bir tanri. Eger her seye gucu yetiyor olsaydi, Ibrahim in guvenilir oldugunu bilemez miydi? Eger iyiyse neden boyle zalimde bir imtihan yapti? Dolayisiyla iyi olamaz...
DBG: (kahkahayi patlatti) Beni alt ettiniz Profesor; peki oyleyse, Tanri iyi olmak zorunda degil. Ama Evrenin yaraticisi olarak en azindan her seye gucu yetendir, oyle degil mi?
AE: Emin misiniz? Eger oyleyse zaten onun mahluklari olan canlilari neden cezalandiriyor? Bunu yaptiginda aslinda kendisinin sorumlu oldugu seylerden dolayi yarattiklarini cezalandiriyor olmaz mi? Yarattiklarini yargilayarak aslinda kendisini yargilamis olmuyor mu? Durust olmak gerekirse bence tek mazereti zaten var olmamasidir. Ustelik eger dikkatli bakarsak, her seye gucunun yetmesinin de mumkun olmadigini goruruz. Cunku bu da cozulemez celiskilerle dolu bir kavramdir.
DBG: Ne demek istiyorsunuz?
AE: Her seye gucunun yetmesinin imkansizligini aciklayan bir paradoks vardir ve su sekilde aciklanabilir: Eger Tanri nin her seye gucu yetiyorsa kendisinin bile cozemedigi bir sifre yaratabilir mi? Gordunuz mu? Iste celiski de burada yatiyor zaten. Eger Tanri sifreyi cozemez ise her seye gucu yeten degildir. Eger cozerse yine degildir; cunku kendisinin cozemeyecegi bir sifre yaratmayi basaramamistir. Sonuc: Her seye gucu yeten bir Tanri yok. Bu anlamadigi seyleri cozmek icin bir yol ve siginacak bir yer arayan insanin uydurdugu bir hayaldir.
DBG: Oyleyse Tanri ya inanmiyorsunuz?
AE: Incil de bir sahis olarak anlatilan Tanri ya inanmiyorum, hayir.
DBG: Maddeden baska bir sey olmadigini dusunuyorsunuz, oyle degil mi?
AE: Hayir, kesinlikle var. Enerji ve maddenin arkasinda bir sey olmali.
DBG: Profesor bana kesin cevap verin. Inaniyor musunuz, inanmiyor musunuz?
AE: Daha once soyledim zaten. Incil deki Tanri ya inanmiyorum.
DBG: Peki, neye inaniyorsunuz?
AE: Dunyanin kuralli ahenginde tecelli eden Spinoza nin tanrisina inaniyorum. Evrenin guzelligine ve basit mantigina hayranim. Evrenin butununde kendini gosteren bir Tanri ya inaniyorum...
DBG: Profesor, sizce Tanri nin varligini ispatlamak mumkun mu?
AE: Hayir, Sayin Basbakan. Tanri nin ne varligini ne de yoklugunu ispatlayabiliriz. Sadece gizemi hisseder ve evren seklinde kendisini gosteren nefes kesici plan karsisinda hayrete duseriz.
DBG: Neden Tanri nin varligini veya yoklugunu ispatlamaya calismiyorsunuz?
AE: Dedigim gibi, mumkun oldugunu dusunmuyorum.
DBG: Mumkun olsa bunu nasil yapmaya kalkisirdiniz?
AE: Raffiniert ist der Herrgot, aber boshaft ist er nicht (Tanri kurnazdir, fakat kotucul degildir)
DBG: (saskin bir bakis atarak) Was wollen Sie damit sagen? (Bununla ne demek istiyorsunuz?)
AE: Die Natur verbirgt ihr Geheimnis durch die Erhabenheit ihres Wesens, aber nicht durch List. (Doga, varliginin yuceligindeki sirri saklamakta mahirdir, fakat bu ugurda hile yapmaz.)


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder