2 Aralık 2018 Pazar

-Bu gün öne çıkan bazı yorumlar.... 2018-11-30 3

SELCAN TAŞÇI HAMŞİOĞLU: "ADALET" HANIM TEYZE HUU...

Valilik ilçe merkezinde yatılı okuyan çocukların kaldığı yurdu "deprem riski" gerekçesiyle yıktı; ilk yıl bir devlet okulunun pansiyonuna yerleştiren çocukların büyük bölümü ikinci yıl "yer bulunamadığı" için açıkta/ortada kaldı.

Aileler "devletin" İlçe Millî Eğitim Müdürü'ne gidip "çocuklarımızı okutmak istiyoruz yer gösterin" dedi.

"Devletin" müdürü "Okutacaksan ev kirala" diye cevap verdi.

Aileler "devletin" kaymakamına gittiler; kaymakam konuşmaya dahi tenezzül etmedi.

Bakanlığa ulaştılar; "gereken yapılacak" cevabıyla rahatladılar.

Okullar açıldı;

Bir hafta iki hafta... Bir ay bir buçuk ay...

"Gereken" yapılmadı; çocuklar bir buçuk ay okullarına ulaşamadı!

Aileler bir kere daha "devletin" Millî Eğitim Müdürü'ne gittiler; müdür aileleri "cemaat yurdu"na yönlendirdi.

***

Yurt ilkin 1972'de iki katlı bir erkek yurdu olarak açılmıştı. Tapusu yoktu. Ruhsatı yoktu. Sonradan bir de kaçak kat çıkıldı.

Yurdun açılma izni açılışından tam 13 yıl sonra 1985'te verildi!

Zaman içinde kapasitesi artırıldı.

2010 yılında kız yurduna çevrildi.

Müfettişlerin yangın önlemlerinin (de)alındığını rapor ettiği 2013 yılında Valilik faydalı projelerinden dolayı yurda hibe verdi.

2015 yılında yapılan denetimde Bakanlık Müfettişleri depreme dayanıklılıktan içme suyuna birçok eksik tespit etti. Aynı yıl denetime gelen İlçe Millî Eğitim ve Kaymakamlık görevlileri ise bakanlığın aksine yangın dahil tedbirlerin alındığını rapor etti!

***

O kâbus gecesi ortaya çıkardı ki;

Yurdun elektrik tesisatını ilk açıldığı 1972'den bu yana yenilenmemişti!

Yangın alarmı yoktu. Duman dedektörü yoktu.

Yerler olmaması gereken şekilde halı kaplıydı duvarlar merdivenler ve çatı ahşap kaplıydı; tamamı yanıcıydı!

Kapılar asla olmaması gereken şekilde PVC'ydi; yangına dayanamazdı!

Sık sık yurdun sigortaları atıyordu.

Faciadan sadece bir gün önce çocuklardan biri bulaşık yıkarken sudaki elektrik akımına kapıldı; öğretmenlerine bildirdi umursanmadı.

***

29 Kasım 2016 akşamı elektrik kontağından çıkan yangın sonucu 11 çocuk diri diri yandı!

Daha çocukların cenazeleri kalkmadan yurdun sorumluları buzdolabındaki etleri kurtarmanın derdine düştü!

Mahkeme sürecinde ölen çocukların aileleri yalan ifadeye zorlandı; parayla satın alınmaya çalışıldı.

***

Sonuç:

Dün ikinci yıldönümü olan "kaza görünümlü Aladağ katliamı"nda tek tutuklu sanık kalmadı.

Kâhin olmaya gerek yok bu ülkede benzer olaylardan öğrendiğimiz bir şey var;

ş kazası" etiketiyle kapatılmak bu tür dosyaların "fıtratı"!

Anlayacağınız biz istediğimiz kadar haykıralım:

Adalet hanım teyze huu; vicdanın geldi mi?

Cevabı belli:

İnek içti!

İnek nerede?

Dağa kaçtı!

Dağ nerede?

Yandı bitti kül oldu!

***

Kül olurken vicdan da o çocuklar gibi "acımış" mıdır ki!

***

Metindeki "öteki millet"i bulunuz

'Dede Korkut'un UNESCO Dünya Somut Olmayan Kültür Mirası Temsili Listesi'ne girmesini bildiren haberlerdeki "çok uluslu" ifadesi sizin de dikkatinizi çekti mi?

Kazakistan moderatörlüğünde Azerbaycan ve Türkiye'nin katkılarıyla hazırlandığı için "çok uluslu" olarak sunulmuş "Dede Qorqud/ Korkyt Ata/ Dede Korkut Mirası: Destan Masal ve Müzik" dosyası UNESCO'ya.

Çok ülkeli çok devletli olabilir de Kazakistan da Türk Azerbaycan da Türk Türkiye de Türk olduğuna göre birden çok "ulus" nerede?

"Tek millet" değil miyiz biz bu ülkelerle?

Bizimkileri çok ırgalamaz büyük ihtimalle de benim "Türk Dünyası'nın aksakallısı" namlı Nursultan Nazarbayev'den umudum var;

"Kalıplaşmış ifade" "çeviri hatası" "uluslararası dil jargonu" filan demez bunun topyekûn bir "Türk Ulusu dosyası" olduğu düzeltmesini yapar herhalde...

Not: Biz ülke olarak "Türkçe Olimpiyatları Hatıra Parası"yla "ihaneti kutsamanın" utancını taşırken piyasaya "Bozkurt (Gökbörü - Kökbörü)" simgeli kurt başlı ulusal para süren Kazakistan'ı da ayrıca kutluyorum; bu milletin çok uzakta bir yerlerde ama hâlâ "Atatürk'ün yolunda" ilerleyen liderleri var!

***

SORU-YORUM

Tabelalara T. C. ibaresi yeniden yazılması "devletin bekası" açısından nasıl bir tehdit oluşturuyor acaba?

***

Ne kadar "manevi" bir tazminat

Hukukçu değilim ama bildiğim kadarıyla "manevi tazminat"ı belirlerken uyulması gereken bazı ölçüler var; CHP Genel Başkanı'nın Cumhurbaşkanı'na ödemeye mahkûm edildiği tazminatlarda hangi ölçünün temel alındığını anlayabilen bir bilen varsa bize de anlatabilir mi acaba?

ORHAN UĞUROĞLU: ZANA: DOLMABAHÇE'DE KÜRDİSTAN TANINMIŞTIR

Oslo ve Dolmabahçe mutabakatları bugün yine yeniden Türkiye'nin gündemine taşınıyor AKP'liler ve Akil insanları ile.

Unutanlar ve unutturanlar için Oslo ve Dolmabahçe mutabakatlarını kısaca hatırlatayım.

OSLO MUTABAKATI

Tarih: 19 Eylül 2012

CHP sözcüsü Haluk Koç Oslo mutabakatı metnini "Taraflar bugüne kadar Oslo ve İmralı süreçlerinde vurgulanan Kürt sorununun kalıcı çözümüne yönelik temasların sürdürülmesi ve yürütülecek çalışmaların Anayasal ve yasal çerçevede sonuçlandırılmasının esas alınmasının gerekliliği konusunda varılan mutabakatları teyit ederler" diye açıkladı.

Koç Oslo görüşmelerinin İngiltere hakemliğinde yapıldığını ve mutabakat metninin İngiliz devlet arşivinde olduğunu da söyledi.

1. Recep Tayyip Erdoğan bu görüşmeyi ve Oslo mutabakatını reddetti.

Tarih: 26 Eylül 2012

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Kanal 7 televizyonunda yayınlanan İskele Sancak programında Mehmet Acet ile gazeteciler Fehmi Koru Hasan Öztürk ve Salih Tuna'nın sorularını yanıtladı.

Erdoğan şöyle konuştu:

"Biz bir hukuk devletiyiz. Atacağımız adımları da hukuk çerçevesinde atacağız diyoruz. Ama hukuktan anlayamayana da Şemdinli'de Beytüşşebap'ta olduğu gibi gereği yapılacaktır. Bu süreç içerisinde bizim şahsen ben İspanya Başbakanı Zapatero ile olsun İngiltere Başbakanı Blair ile olsun bunlarla bu görüşmeleri ben de yaptım. Beşir Bey'i (Devlet Bakanı Beşir Atalay) millî birlik ve kardeş projesi kapsamında oralara gönderdim. Kendisi de oralarda ilgili bakanlarla gerekli görüşmeleri o da yaptı.

Biz kimsenin adım atmakta tereddüde düştüğü İmralı olsun Oslo olsun çok açık net... Bu adımları da attık. Niye? Acaba nerede bir şey var bunu görelim bununla bunu yapalım. Oslo'da olacaksa Oslo'yla bunu yapalım. Onun için de Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı olarak Emre Bey zamanından itibaren başlattık görüşmeleri. Sonra Hakan Bey geldi Hakan Bey'le de aynı şekilde devam ettik. "

2. Recep Tayyip Erdoğan Oslo görüşmelerini ve mutabakatını kabul etti...

DOLMABAHÇE MUTABAKATI

Tarih: 28 Şubat 2015

Yer: Dolmabahçe Sarayı

Erdoğan hükümetini temsilen Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan İçişleri Bakanı Efkan Ala Kültür ve Turizm Bakanı Mahir Ünal ve Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı Muhammet Dervişoğlu katıldı

HDP'yi grup başkan vekilleri Pervin Buldan İdris Baluken ve İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder temsil etti.

Toplantı sonunda Erdoğan Hükümeti ile Öcalan-PKK ve HDP tarafından kabul edilen 10 maddelik Dolmabahçe mutabakatı metnini Sırrı Süreyya Önder açıkladı

Önder "Tarihî bir niyet beyanıdır" dedi...

Tarih: 28 Şubat 2015

Yer: İstanbul Atatürk Havaalanı VIP salonu

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan özetle şu açıklamayı yaptı:

"Tabii silahların bırakılması çağrısı bizler için çok çok önemli bir beklenti idi. Bu demokratik açılım süreci ile başlayan bir çağrıdır. Millî birlik ve kardeşlik projesi ile başlayan bir şimdi de çözüm süreci ile devam eden ve bunu artık noktalayalım diye hasretle beklediğimiz bir çağrıdır. "

3. Recep Tayyip Erdoğan Dolmabahçe mutabakatını kabul etti...

Tarih: 22 Mart 2015

Yer: Cumhurbaşkanlığı uçağı

Ukrayna gezisinden dönerken uçaktaki gazetecilerin Dolmabahçe mutabakatı sorusu üzerine Erdoğan özetle şöyle konuştu:

"Hükümet benimle mutabakata varmadan hareket etti. Bu metnin demokrasi adına nesini kabul edeceğim? Ben Dolmabahçe mutabakatı ifadesini asla kabul etmiyorum. Çünkü ortada bir hükümet var öbür tarafta da grubu olan bir siyasi parti var. Burada neyin mutabakatını kiminle niçin sağlıyorsunuz? Böyle bir şey olamaz. Mutabakatın yeri parlamentodur. "

4. Recep Tayyip Erdoğan Dolmabahçe mutabakatını kabul etti…

Tarih: 8 Ocak 2016

Yer: Sonsöz gazetesi

Yazar Tandoğan Uysal Leyla Zana'nın eşi ve Kürt Hareketinin liderlerinden Mehdi Zana ile yaptığı söyleşiyi özetle şöyle yazdı.

Soru: Kürdistan'ı bırakın Türkiye'de sınırına komşu bile kurdurtmayacağını açıkladı Cumhurbaşkanı Erdoğan.

Mehdi Zana: Dünyada bir Kürdistan varlığı tanınıyor sadece Türkiye'de tanınmıyor. Dünya tarihinde Kürdistan'ın iyi araştırılması gerekir. Bu tespit edildiği zaman Kürdistan da çözülmüş olacaktır.

Dolmabahçe görüşmelerinde verilen vaatlerde aslında Kürdistan tanınmıştır.

Erdoğan'ın oyunundan sonra çark edilse de bugün PKK'nın yaptığı onu dayatmaktır. Türkiye sonunda Kürdistan'ı verecektir. Şu an yapılan sadece ayak sürümektir paniktir. "

Tarih: 27 Kasım 2018

Yer: Yeniçağ Gazetesi

Hüdavendigar Onur'un haberini özetleyeyim:

"Demokratik Gelişim Enstitüsü Norveç'in başkenti Oslo'da "Kürt açılımı" için yine masa kurdu. Etrafında oturanlar Diyarbakır AKP eski Milletvekili Abdurrahman Kurt siyasetçi Ufuk Uras artist Kadir İnanır gazeteciler Yıldıray Oğur ve Ali Bayramoğlu oldu.

AKP'li Efkan Ala Mehdi Eker ve Taner Yıldız da Nisan ayında İngiltere Merkezli DPI'yi ziyaret etmişti. "

Bu haberin ayrıntılı bir şekilde ortaya koyduğu görüşmeler şu gerçeği ortaya çıkardı:

"Yeni Kürt süreci Cumhur İttifakı tarafından başlatılıyor. "

Hayırsız uğursuz olur inşallah...

RIFAT SERDAROĞLU: MERHAMET VE İHANET

Yıllardır AKP'yi yöneten kadroya yaptıkları yanlışlar için uyarıcı yazılar yazar sertçe eleştiririm.

AKP yöneticileri uyarıları dinlemez ve tetikçi Savcılarına talimat verip dava açtırma yoluna gider!

Defalarca yazdım. Eleştiri hele deneyimli insanlar tarafından yapılıyorsa kafası çalışan insana yapılmış büyük bir armağandır diye!

Duvardan ses geldi AKP'den ise mahkeme tebligatı…

Yıllar içinde bu cahil takımına ne öğütler vermişiz onlar ne yapmış bakalım mı?

- Elindeki silahı bırakmamış insan öldürmekten vazgeçmemiş bir Narko-Terör örgütü ile müzakere edemezsiniz. Ederseniz ihanete düşmüş olursunuz. Dinlediler mi?

-EMASYA (Emniyet-Asker yardımlaşması) protokolünü kaldırıp Askeri kışlasına Polisi karakola kapattınız. Şehirlerimizde ilçelerimizde alan hakimiyetini PKK'ya bilerek ve planlayarak terk ettiniz.

Dedik ki; Sakın yapmayın ülkemizin her yanı bomba ve ağır silah deposuna döner. Çok kan akar. Bunu yaparsanız ihanete düşmüş olursunuz!

Dinlediler mi?

-Dış politikada yanlış yapıyorsunuz. Böyle devam ederseniz etrafımızda dost olacak komşumuz kalmaz ülke olarak yıllarca sıkıntısını çekeriz dedik. Dinlediler mi?

-Dedik ki; 2004 yılından itibaren dünya nakit bolluğu yaşıyor. Siz de borçlanıyorsunuz. Dışardan borç aldığınız dövizleri yatırıma-üretime-istihdama-sanayileşmeye-bilgi işlem ve teknolojik gelişmeye harcayın. Harcayın ki size misliyle geri dönsün dedik. Hem borcumuzu 3 kat arttırdılar hem de doları 1 57 TL'den 5 27 TL ye zıplattılar.

Dinlemişler mi?

Değerli Okurlar;

AKP'li Bademlerin Kur'an Müslümanlığı ile hiç alakaları yoktur.

"Millî Görüş" adıyla Türk siyasi hayatına giren bu siyasal İslamcıların hafızalarımızda ve arşivlerde bıraktıkları izleri bir daha hatırlayalım mı?

-Bosna Savaşı için toplanan paraların kaybolması!

-Süleyman Mercimek adlı kişi üzerinden yapılan yolsuzluklar!

-Sanayi Bakanlığı üzerinden bazı vakıflar aracılığıyla toplanan rüşvetler!

-Müslüman ülkelerdeki doğal afetler için toplanan paraların buhar olması!

-Kombassan-Yimpaş gibi işçi şirketleri kanalıyla dolandırılan işçiler!

-Deniz Feneri e. V gibi yardım Dernekleri adıyla yapılan yolsuzluklar!

-Filistin için toplanan yardım paralarının buharlaşması!

-17/25 Hırsızlık-Yolsuzluk-Rüşvet olayları!

-Devlet müteahhitlerinden alınan avantalarla oluşan "Haram Havuzu" paraları!

-24 saat boyunca sıfırlanamayan rüşvet paraları!

-Yurt içinde ve yurt dışında görgüsüzlük örneği mağaza kapatmalar!

Değerli Okurlar;

Şirazlı Sadi (İslam düşünürü ve şairi) yaklaşık 950 sene önce der ki;

"Hükmeden haksız olarak köylüden bir yumurta alırsa adamları köylünün bütün tavuklarını alır!" Bunlar aynen Sadi'nin dediği gibi sülale olarak bizi soydular.

Bunlar mı Müslüman? Bunlar mı kul hakkı yemeyenler? Bunlar mı dürüst?

Bunların ahlak anlayışının Hz. Peygamberin- Mevlana'nın- Yunus Emre'nin bize öğrettikleriyle bir ilgisi var mı?

Gelelim yazının başlığına;

Kendi ülkesine ihanet edenin kimseden merhamet beklemeye hakkı yoktur.

Hukuk Devletinde nasıl hesap sorulursa bunlardan da aynı yöntemle hesap sorulacaktır.

Sadece bunlardan mı?

Cehalet çukurunda yetişip ihanete düşen ne kadar yardakçı Türk Milleti düşmanı hırsız varsa hepsinden hesap sorulacaktır.

Türk Milleti olarak bizlerin hamuru "Türklük- Müslümanlıkağdaşlık" ile yoğrulmuştur.

Biz Kuru Fasulye- Pilav- Cacık gibi ayrılmaz üçlüyüz. Biz ayrılamayız!

Zehirli mantarlara bu sofrada yer yoktur…

ARSLAN BULUT: İŞTE "YENİ AÇILIM PROJESİ" İHALESİ!

"Açılım süreci" denilen "yıkım operasyonu"nda ne olmuştu? Türkiye Oslo'da PKK ile gizlice masaya oturtulmuştu! Burada alınan kararlar gereği terör örgütü başı Abdullah Öcalan'ın önerileri Meclis'e getirilmiş Öcalan'ın mesajı Diyarbakır mitinginde bir vekil tarafından okunmuş Habur'da terörist karşılaması yapılmış Dolmabahçe'de AKP ve HDP milletvekilleri Öcalan'ın yazdığı 10 maddelik metin üzerinde uzlaşmaya varmıştı. Daha da vahimi açılım sürecinde PKK'ya yönelik operasyonlara izin verilmemişti. Bunun sonucunda PKK Güneydoğu'da vali ve kaymakam atamaya başlamış mahkemeler kurmuş korucuları direklere asmaya başlamış halkı vergiye bağlamış ve şehirlerin etrafına hendekler kazarak egemenlik kurmuştu!

AKP 7 Haziran 2015 seçimlerinde bu politika sebebiyle tek başına iktidar olma gücünü kaybedince Temmuz ayında terörle mücadele başlatmıştı. PKK'nın egemenlik kurduğu şehirleri geri almak için 800'den fazla şehit verilmişti! Sonunda AKP tarihini yine Devlet Bahçeli'nin ilân ettiği 1 Kasım erken seçimlerinde tek başına iktidar çoğunluğunu elde etmişti. AKP 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Anayasa değişikliğini de Bahçeli ve MHP desteğiyle yapmış referandumu aynı destekle kazanmış ve parlamenter demokrasiyi rafa kaldırmıştı.

***

Açılım sürecinde halkı ikna etmek için aralarında ünlü sanatçıların da bulunduğu akil adamlar heyeti kurulmuş fakat gittikleri her yerde protestolarla karşılanmışlardı. O akil adamlar Oslo'da yeniden toplandı. Servet Avcı Yeniçağ'da kinci Oslo Hatırası" başlıklı yazısında toplantının PKK ile ilişkileri olan İngiltere'deki "Demokratik Gelişim Enstitüsü" tarafından düzenlendiğini ve akillerin atışma Çözümlerine Toplumsal Katılım" çerçevesinde bir araya geldiğin inceledi ve bunun "ikinci çözüm süreci" anlamına geldiğini bildirdi.

***

Kanada'da yerleşik bir Türk okurum mesaj gönderdi ve "Democratik Progress Institute"nün taşeron olduğunu projenin Ankara'da Avrupa Birliği Türk Delegasyonu tarafından hazırlandığını bildirdi.

Avrupa Birliği Türk Delegasyonu büyükelçi rütbesiyle akredite olan bir delegasyon başkanı tarafından Ankara'dan yönetiliyor. Heyet başkanı Büyükelçi Christian Berger bütün Türkiye'yi dolaşıyor. Bu arada son olarak İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile görüştü AB üyesi devletlerin Türkiye'deki misyon şefleri ve temsilcileri ile birlikte AKP Genel Merkezi'ni de ziyaret etti ve burada Cevdet Yılmaz Kasım Gülpınar ve İsmail Emrah Karayel ile görüştü

Yılmaz toplantıdan sonra Brüksel ve bazı üye ülkelere ziyaretler düzenlenmeyi planladıklarını ve partiler arası diyalog kanallarını güçlendirmeyi hedeflediklerini söyledi.

***

Oslo'daki "akiller toplantısı"nın Avrupa Birliği Türk Delegasyonu tarafından projelendirildiği bilgisi İnternet sayfalarında çok önceden açıklanmış durumda!

Projenin adı "Kritik bir zamanda Türkiye'de kapsayıcı diyaloğu desteklemek!" olarak tespit edilmiş! "Kiminle diyalog" diye sormayacaksınız herhalde...

Yine ihalenin "arabuluculuk ve diyalog" başlıkları altında Demokratik Gelişim Enstitüsü'ne verildiğini Türkiye'de siyaset sivil toplum medya iş dünyası ve akademik ortamlardan "anahtar figür"lerle çalışma yapılacağını belirtmişler...

AB'nin 1 milyon 150 bin Avro "ihale bedeli" tespit ettiği projenin 4 Ocak 2018'den 3 Temmuz 2019'a kadar yani 18 ay süreceğini Türkiye Norveç İsviçre Kıbrıs İrlanda İngiltere Belçika'dan sonra son aşamada Filipinler Kolombiya Güney Afrika'da toplantılar düzenleneceğini de ilân etmişler!

Yani ulaşım ve konaklama giderlerini AB karşılıyor...

***

Peki ne yapmak istiyorlarmış?

ş birlikçi uzmanların keşfettiği çözümleri halka mal etmek ve farklı kesimler arasında açık bir diyaloğun yanı sıra demokratik süreçlerle kapsayıcı bir müdahaleyi desteklemek" istiyorlarmış.

Kısacası "açılım sürecini yeniden başlatmak için baskı oluşturmak" ana hedefleri... Bilgilerinize sunulur...

NECATİ DOĞRU: KİM KAYMAK TABAKA!

Kutular bulunmuştu.

İçi dolar dolu.

Beşiktaş'ta değildi.

Kasalar çıkmıştı.

İçi döviz dolu.

Kadıköy'de değildi.

Hediye paket.

Altı Euro döşeli.

Çankaya'da değildi.

Takım elbise.

İç astarı dolar dolu

Şişli'de değildi.

Patek Philippe saat.

Bakan koluna hediye.

Bakan Beşiktaşlı değildi.

Suudi Arabistan Kralı'ndan 999 bin 999 dolar bir vakfa bağış olarak virmanlanmıştı. O vakfın genel merkez binası da Kadıköy'de Şişli'de Çankaya'da ve Beşiktaş'ta değildi. Ne cepleri dolar dolu hediye takım elbise ne Patek Philippe saat ne çam sakızı beyaz piyano ne Suudi Kralı'ndan 100 milyon dolardan sadece 1 dolar eksik o yüklü bağışın geldiği vakfın sahipleri Kadıköy'de Beşiktaş'ta Şişli'de Çankaya'da oturuyorlardı.

Ne biçim kaymak?

Ne çeşit bir tabaka?

Dolar dolu kutuyu Euro dolu kasayı altı dolar döşeli çikolata paketini hediyeleşemiyor fakat adları "Kaymak Tabaka" diye söylenip dillendiriliyor.

Bu ne iş!

★★★

Garip-gureba!

Fakir-Fukara!

Ne zaman seçim aylarına girsek aynı "bölme enerjisi" ve aynı "mağduriyet afyonu" geliyor gündeme oturuyor. Sen garipsin sen yoksulsun sen mağdursun. Onlar zengin kaymak zalim. Onlar zaten bana oy vermiyor. Onlar Türkiye pastasının kaymağını yiyor.

Sen soğana talimdesin.

Bana oy verirsin.

Ben resepsiyon veririm.

Sarayda resepsiyonda içecek menüsüne Chia tohumu eşliğinde Ejder meyveli Smoothie Liçi meyvesi eşliğinde Efuili Starex meyvesi eşliğinde Aloevera içeceklerini koyarım. Bunları tercih etmeyen olursa onlara da Orman Meyveli Special Bahçe Naneli Limonata Taze Sıkılmış Elma Suyu sunarım.

Burası Cumhur'un Sarayı!

İçecekler "Milletin" içtiği.

Yiyecekler "Milletin" yediği.

Biz garibiz-gurabayız.

Fakiriz- Fukarayız.

Onlar Beşiktaşlı.

Kadıköylü.

Şişli'de ikamet eder.

Çankaya'da oturur.

Onlar kaymak tabaka.

Soğan 5 lira olmuş.

Onların umurunda değil.

Soğan senin için sıkıntı.

Biz soğan depolarını senin için basarız. Sarayda verdiğimiz resepsiyonun "yiyecek masasına" ise Pataşur içerisinde Çerkez Tavuğu Zencefilli Somon Suşi Tartelet içerisinde Antakya usulü Humus Susamlı Levrek Simidi Aydın Usulü kuzu çöp şiş koyarız. Ve davetimize gelenlere bu içecek ve yiyecekleri"milletin evinde ikram" konseptini ölçü alarak hazırladığımızı söyleriz.

★★★

Fakirsin.

Fukarasın.

Garipsin.

Gurabasın.

Cumhurun Saray'ında davetlilere içsinler yesinler diye sunduğumuz içeceklerle yiyecekleri sen evinde her gün içiyor ve yiyor değilsin.

Onlar kaymak tabaka!

KALEMİN GÖR DEDİĞİ

HASTANEMİ KAPATMA!

Tamamı şehirlerin içinde en işlek noktalarda kalmış yerleri kupon arsa değerinde hastaneler kapatılıyor. "Hastanemi Kapattırmam Platformu" 6000 imza toplayıp Sağlık Bakanlığı'na verdi. Prof Dr. Sibel Göksel "Bir kalp hastası için dakikalar saniyeler önemlidir. Ulaşılması kolay ve bu nedenle hayat kurtarıcı olan bu hastanelerin arsaları değerli olduğu için şehirlerin merkezi yerlerinden kaldırılması büyük hatadır" dedi. Hastaya uzak müteahhit zengin eden büyük hastane mi hayat kurtaran hastane mi? En hayati soru bu.

SONER YALÇIN: DÖRT BÜYÜKLER

1) Cargill…

Bir Amerikan şirketidir; ve yıllık geliri 114.7 milyar dolardır!

2) Archer Daniels Midland…

Bir Amerikan şirketidir; ve yıllık geliri 62.3 milyar dolardır!

3) Louis Dreyfus…

Bir Hollanda şirketidir; ve yıllık geliri 55.7 milyar dolardır!

4) Bunge…

Bir Amerikan şirketidir; ve yıllık geliri 42.6 milyar dolardır!

Bu dört şirket dünyanın en büyüğüdür!

Ne iş mi yaparlar: Gıda…

Örneğin dünya üzerindeki buğdayın yüzde 90'ının fiyatını bunlar kontrol eder! Evet karnımızı doyurmak için ne kadar para ödeyeceğimizi bu dört şirket belirler…

Jane Harrigan Asya Afrika ve Ortadoğu çalışmaları konusunda uzmanlaşmış SOAS Londra Üniversitesi'nde ekonomi profesörü…

2011 yılındaki çalışmasında buğday fiyatlarında yaşanan artışın Kuzey Afrika'nın ekonomik politiğini araştırdı.

Çalışmasına sebep olan; 26 yaşındaki Tunuslu seyyar satıcı Muhammet Buazizi'nin 16 Aralık 2010'da rüşvet vermeyi reddedip kendini yakma eylemiydi.

Buazizi'nin ateşi "Arap Baharı"nın doğmasına sebep oldu…

Prof. Harrigan 2014'te yazdığı "The Political Economy of Arab Food Sovereignty" (Arap Gıda Egemenliğinin Ekonomi Politikası) kitabında şunu söyledi:

"Arap Baharı dört büyük gıda şirketinin uluslararası piyasada buğdayın fiyatı üzerine kumar oynamaya karar vermesinin doğrudan sonucudur!"

Çünkü:

Arap Baharı yaşanılan ülkelerde besinlerin yüzde 50'si ithal ediliyordu.

Ekmekle beslenen bu ülkelerin ithal ettiği besinin yüzde 35'i buğdaydı! Ve ithalat rakamları hızla artıyordu…

İnsanoğlunun; ilk buğday ilk nohut ilk mercimek ilk zeytini yetiştirdiği "Bereketli Hilal" coğrafyasında -Türkiye gibi- ülkeler kendi kendilerine yetiyordu…

Sonra ne oldu?

ÖZAL'DAN MÜBAREK'E

II. Dünya Savaşı'ndan ABD "gıda devi" olarak çıktı. Savaşın yakıp yıktığı Avrupa'ya besin ihracatı yaparak büyük para kazandı. Zamanla…

Avrupa kendine yetenden fazla tarımsal gıda üretmeye başladı. Bu kez…

ABD ile AB arasında "gıda savaşı" başladı. Hemen anlaştılar; gıdalarını az gelişmiş ülkelere satacaklardı.

Türkiye'de Turgut Özal tarımı yok etmek için ne yaptı ise Mısır'da Hüsnü Mübarek Tunus'ta Zeynel Abidin Bin Ali Yemen'de Abdullah Salih benzerini yaptı.

IMF ve Dünya Bankası programlarıyla pazarlarını/topraklarını ardına kadar dünya devi tarım şirketlerine açtılar!

Tarımsal sübvansiyonları azaltma gibi politikalarla "Bereketli Hilal" topraklarında yerli tarımı katlettiler. Köylüler büyük şehirlere göç etti. Ülkeler gıdayla teslim alındı. Ve…

Gıda finansal bir araca dönüştü!

2000'lerden sonra… Dünyanın en büyük dört gıda şirketi istedikleri gibi fiyat dalgalanmaları yapmaya başladı. Çünkü ülkeleri boğazlarından kendilerine bağlamışlardı!

Örneğin…

Tahıl hasadı açısından 2006 ve 2007 yılı bereketli geçmesine rağmen dört şirket aldığı kararla fiyatları dünya genelinde tavana vurdurdu. Başta Ortadoğu olmak üzere bazı bölgelerde kıtlık meydana geldi.

Neoliberalizmin hiçbir ahlâkı yoktu; gıdanın hayati sorun olması umurunda bile değildi!

Başkan B. Obama seçildiğinde bu dört şirketi kontrol altına alacak yasalar çıkarmak istedi. Çünkü Batı aç kalan mültecilerle başa çıkamıyordu. Obama'nın gücü yetmedi yasa çıkarmaya!

Mahşerin Dört Atlısı dünyaya hükmediyordu…

VUR ABALIYA!

Sadece Turgut Özal değil…

Recep Tayyip Erdoğan'ın da…

Türk tarımını yok etmek için neler yaptığını "Saklı Seçilmişler" kitabımda yazdım.

Ah benim zavallı ülkem!

İnsanlar kafasını kaldırıp dünyada neler olduğuna bakmıyor ki! Sanıyor ki bir avuç üreticisi stok yaparak soğan fiyatını artırıyor!

Cargill Archer Daniels Midland Louis Dreyfus Bunge kim? Nerden bilsin halkımız?

Pahalı gıda sorununun sebebini yandaş medyanın yalan haberinden öğreniyor; ya da Erdoğan'ın tehditler savuran konuşmasından! Meğer pahalılığın nedeni Polatlı'daki o soğan deposuymuş!

Bir çıkıp tarımın son 40 yılda uluslararası şirketlere nasıl teslim edildiğini söylüyor mu?

AKP umursadı mı bu teslimiyeti? Ne gezer…

Türkiye tarımsal arazilerinin yüzde 43'ünün boş olduğunu bilmiyor mu? Peki olan arazilere ne ekiliyor? İnsanların değil araçların yemesi için ekim yapılıyor! Örneğin…

Bugün dünyadaki yağmur ormanları ve tarımsal topraklar biyo-dizel için yok ediliyor. Ekrem Pakdemirli'yi anımsarsınız; eski bakandı. Siyaseti bırakınca Bandırma'da evresel Kimya A. Ş. " kurdu. Bitkisel yağlardan biyo-dizel yakıt üretecekti! Pakdemirli vefat edene kadar kanola üretimi için lobi yaptı!

Oğlu Bekir Pakdemirli Kanada merkezli küresel "McCain Foods" gıda şirketinin Ortadoğu sorumlusuydu! Bugün tarım bakanı!

Kime neyi anlatıyoruz?

Vur abalıya!

MURAT MURATOĞLU: DOLAR GERİLEDİ EKONOMİ DÜZELDİ Mİ?

Dolar dip yaptı! Eğer 2018 yılında 3.75'ten 7 liraya çıkmasını saymayıp 7 liradan 5.15'e inmesine bakarsanız yaptı. Arada batan battı! Neyse ki Amerika dersini aldı! Sahi neden yedik biz bu haltı?

Ekonomi şu anda daha güzel görünüyor. Güzelliğin bir bedeli var. Bir gün gelir ödenir. Acısı sonradan çıkar. Çamaşır askısında görünmemesi için en arkaya asılan donlar gibi bizim sorunlar…

★★★

Dolar çıkarken şler kötü gidiyor" diyordum. Dolar iniyor yine "Kötü gidiyor" diyorum. Oturmuş serbest piyasa ekonomisinin bitirilmesini seyrediyorum. Bu filmi daha önce görmüştüm. İçim elvermediği için sonunu söylemiyorum.

Bu işler para politikasıyla olsaydı kriz zaten hiç yaşanmazdı. Bütün mesele seçimlere kadar imdi kendini nasıl hissediyorsun?" sorusuna halktan "daha iyice" cevabını almak. Acının yok olmasını değil katlanabilir olmasını sağlamak.

★★★

Birkaç gün önceye dönelim. Hazine borçlanma ihalesi ilan ediyor. Bir süre sonra ihalelerin önemli bir bölümünü iptal ediyor. Niye? Paraya mı ihtiyacı yok? Hazine yurtdışından tefeci faiziyle 4 milyar dolara yakın borçlandı ya ona güveniyor. Kendi basamadığı para birimini bozdurup kullanıyor. Büyük hata! Kalan ihalelerde her nasıl olmuşsa piyasa oranlarına göre çok düşük faiz isteyen az bir meblağ karşılanıyor. Hazine borçlanmasında faizler çok ciddi anlamda düşüyor!Danışıklı dövüş tabii… Baskılıyorlar.

★★★

Dövize gelelim. Düşüşün en önemli sebebi faizlerin artırılmasıydı. Türk Lirası'nın getirisi çok arttı. Aynı şekilde Türk Lirası aleyhinde pozisyon almak ateş pahası… Serbest piyasaya kısıtlamalar getirildi. Tamam gerekliydi. Bunu uzun süre sürdürmek önce yararını azaltır. Sonra hasarı artırır.

Merkez Bankası TL'yi iyice sıkıştırdı. Piyasada oyuncu oldu. Serbest piyasaya müdahalede bulundu. TL'ye değer kazandırdı. Kamu bankalarını arkasına taktı.

★★★

Ekonomi yönetiminin elinde iki koz var. Biri cari fazla vermemiz. İkincisi enflasyonun düşecek olması… Zabıta tedbirleri şu bu… Sonuçta düşecek mi? Düşecek. Petrol fiyatlarının düşmesi hem cari açığa yarıyor hem enflasyona…

Peki niye işler kötüye sarıyor diyorum? İyileşme geçici… Ağrı kesici almak gibi… Bizim en büyük derdimiz neydi? İthalatın tadını kaçırıp birikmiş paramızın hepsini yemesiydi. Şimdi ithalat yine ucuzladı. Tekrar cari açık vermeye az kaldı.

★★★

Eğer yalan söylemeyi bilmiyorsanız size yalan söylendiğini bilemezsiniz. Hastalığı yanlış teşhis ederseniz hastayı gömersiniz.

Halen geçmiş yıllardaki gibi para akacağına inanıyorlar. Geçti o günler; bunu nasıl göremiyorlar? Bakalım bu sefer hangi bahaneyi bulacaklar?

DOYMADILAR !!!

TOKMAK: YAZIKLAR OLSUN!

TOKMAK: Yazıklar olsun!

SÖZCÜ'nün dünkü manşetini gördüğünüz vakit ne düşündünüz?

Elinizi vicdanınıza koyup lütfen doğru cevap verin:

"Bu sonuçtan memnun musunuz?"

Önce şunu soralım: Biz hangi ülkede yaşıyoruz?

Bu ülkenin adı Türkiye Cumhuriyeti değil mi?

Haberi hatırlayınız:

"T. C. için saflar belli oldu"

İYİ Parti "T. C. " ibaresinin yeniden getirilmesi için önerge verdi.

Meclis'teki oylamanın sonucu tam bir yüzkarası!

AKP: Ret CHP: Evet HDP: Çekimser MHP: Çekimser İYİ Parti: Evet.

Ret ve çekimser oylarla öneri reddedildi!

CHP ve İYİ Parti dışında Türkiye Cumhuriyeti'ni temsil eden T. C. 'ye oy veren yok!

Bir vatandaş olarak utandım!

Yahu siz hangi ülkede yaşıyorsunuz? Ekmeğini yediğiniz ülkenin adı Türkiye Cumhuriyeti değil mi?

Varlığınızı bu Cumhuriyete borçlu değil misiniz?

Aksini düşünüyorsanız o halde bu devletin adı ne onu söyleyin!

İsimsiz adı sanı belli olamayan bir ülkede miyiz?

Utanıyorum ama "Utanmak" kelimesi bile bu hazin sonucu ifade etmeye yetmiyor. T. C. 'yi reddedenlerin tümüne yazıklar olsun!

--   a45UyF587661


-------------------------------------------------
ONLY AT VFEmail! - Use our Metadata Mitigator™ to keep your email out of the NSA's hands!
$24.95 ONETIME Lifetime accounts with Privacy Features!
No Bandwidth Quotas!   15GB disk space!
Commercial and Bulk Mail Options!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder