4 Ekim 2021 Pazartesi

CEM GÜRDENİZ : MAVİ VATAN'A SALDIRMANIN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ ve II

CEM GÜRDENİZ : MAVİ VATAN'A SALDIRMANIN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ

  1. CEM GÜRDENİZ : MAVİ VATAN'A SALDIRMANIN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ
    1. MAVİ VATAN NEDİR?
    2. OKUMADAN MAVİ VATAN ANLAŞILMAZ
    3. MAVİ VATAN HAK ETTİĞİMİZİ İSTEMEKTEDİR
    4. SAYIN FATİH CEYLAN'IN MAKALESİ
    5. MAVİ VATAN MÜCADELESİ 1 EYLÜL 1922'DE BAŞLADI
    6. KUMPAS DAVALAR VE HARİCİYE
    7. AKDENİZ'İN DIŞINA ÇIKMAK
    8. DENİZCİ BAKIŞ
    9. DONANMA DİPLOMASİYE HİZMET EDER
  2. CEM GÜRDENİZ : MAVİ VATAN'A SALDIRMANIN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ-II
27 Haziran 2021 09:06

Yazının başlığında fikir ve eserlerine çok değer verdiğim merhum Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı'nın kitabından esinlendim: "Atatürk'e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği. " Işıklar içinde uyusun. Onu çok özlüyoruz.

MAVİ VATAN NEDİR?

Yazılarımı konferanslarımı takip edenler kitaplarımı okuyanlar Mavi Vatan'ın bir sembol bir kavram ve bir doktrin olarak Türk kamuoyunda ve devlet teorisiyle pratiğinde yer edinmesine gayret sarf ettiğimi bilirler. Mavi Vatan sembol olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin denizcileşmesini; kavram olarak ilan edilmiş ve edilmemiş tüm deniz yetki alanlarımızı; doktrin olarak deniz ve denizcilik gücümüzü geliştirmenin nasılını tarif eder. Bu tanımı yaptığım 2006 Haziranından bu yana geçen 15 yılda Mavi Vatan her üç eksende büyüdü. Mavi Vatan tek kelime ile 21. Yüzyılda denizcileşmemizi hedefler. Sürekliliği olan bir süreçtir. Sona ermez. Jeopolitik jeoekonomik ve jeokültürel sonuçları vardır. Ne salt deniz hukuku alanına ne de kuvvet yapısı veya muharebe doktrini gibi alt seviyelere indirgenemez.

OKUMADAN MAVİ VATAN ANLAŞILMAZ

Mavi Vatan'ı anlayabilmek için 2013 yılında yazdığım Hedefteki Donanma ve 2015 yılında yazdığım "Mavi Uygarlık: Türkiye Denizcileşmelidir" kitaplarının okunması gerekir. Mavi Vatan'ı anlamak için Ergenekon Balyoz gibi sahte darbe davaları üzerinden Deniz Kuvvetlerinin FETÖ ve işbirlikçileri tarafından nasıl tasfiye edildiğini bilmek; sebep-sonuç ilişkisini kurabilmek gerekir. Gerekir diyorum zira bu alanda eleştiri yapanların çoğunun bilgisi olmadan karşı tez ileri sürdükleri görülüyor. Karşı argümanları üretenlerin pek çoğunun Türkiye'nin Osmanlıdan bu yana karaya yani kıtaya itilmesi ve denizlerden uzak tutulmasına odaklanan emperyalizmin ve içerdeki iş birliği çevrelerin sözcülüğünü yapmalarına şaşırmıyorum. Yaşanan bir tekrardır aslında. Örnek verelim. Türkleri Anadolu'da bir küçük cebe sıkıştıran ve Karadeniz'de 600 km kıyı veren Sevr Anlaşmasının Osmanlı Hükümeti tarafından imzalanmasından birkaç ay önce İngiliz Başbakanı Lloyd George anlaşma maddelerinin Parlamento'daki tartışması sırasında Osmanlı Deniz Kuvvetleri için şu konuşmayı yapar: (Gaston Gaillard Turks and Europe) "Türkiye'nin bir donanmaya sahip olmasına izin verilmeyecektir. Türkler bir donanmadan ne bekleyebilirler ki? Bugüne kadar sahip olduklarında bile en küçük bir kullanma becerisi göstermediler. Hiçbir zaman yönetemediler. "

MAVİ VATAN HAK ETTİĞİMİZİ İSTEMEKTEDİR

Bizde de hegemonya ve emperyalizm sözcüleri Mavi Vatan'ı eleştirirken Anadolu yarımadasının hakkı olan deniz alanlarının sınırlandırılmasını maksimalist olarak nitelendiriyor ve Türkiye'yi karaya sıkıştıran Seville haritasına onay verebiliyor. Mavi Vatan'ı Deniz Kuvvetlerinin öne çıkarılması için bir araç olduğunu savunabiliyor. Hatta kuvvet milliyetçiliği ile suçlayabiliyor. Ya da iktidar partisinin siyasi bir kaldıracı olduğunu özünde yeni Osmanlıcılık ve Genişleme siyaseti olduğunu iddia edebiliyor.

Ben bu yazıda bugüne kadar Mavi Vatana çeşitli nedenlerle saldıran çoğunluğu FETÖ mensubu veya iltisaklı olanlarla kerameti kendinden menkul Tolstoy'un horozu statüsünde egoya sahip şahsiyetler için karşı argüman üretmeyeceğim. Sayın E. Büyükelçi Selim Kuneralp'in 17 Mayıs 2021 de Finans ve Ticaret sitesinde ve daha sonra ODATV'de yayınlanan "Mavi Vatan gerçek mi Masal mı?" makalesine de cevap vermeyeceğim. Zira başta da belirttiğim gibi bütüncüllükten olgulara dayanan fikirlerden çok uzak teorisi yanlış çatılmış pek çok maddi hata ile dolu bir yazıyı muhatap almak zaman kaybıdır.

SAYIN FATİH CEYLAN'IN MAKALESİ

Ancak geçmişte yollarımızın kesiştiği ve az da olsa müşterek mesaimizin bulunduğu Büyükelçi Sayın Fatih Ceylan'ın 20 Haziran 2021'de Ankara Politikalar Merkezi isimli sitede yayınladığı "Yeşil Gök ve Gri Vatanlar Nerede?" başlıklı yazısına kısa bir cevap yazacağım. Diğer cevapları benim kitap ve makalelerimi okuyan ve bu konuda son derece kapsamlı ve dengeli fikirsel senteze erişen iki genç doktora öğrencisi verecek. Deniz Güler ve Ersin Elikoğlu bana e- posta kanalı ile eriştiler. İki Y kuşağı gencin denizcileşmemiz ve jeopolitik farkındalık üzerine kaleme aldıkları yazılar gelecek açısından bana güven verdi. Gönderdikleri yazıları okuyuculara bir yazı dizisi olarak aktaracağım.

MAVİ VATAN MÜCADELESİ 1 EYLÜL 1922'DE BAŞLADI

Mavi Vatan bir tanım olarak tarafımdan Haziran 2006'da tarif edildi. Ancak Mavi Vatan mücadelesi 1 Eylül 1922 sabahı Atatürk'ün Ordularına verdiği lk hedef Akdeniz'dir'' emiri ile başlamıştır. Bu emir jeopolitik perspektifte İnebahtı sonrası 350 yıl denizlerden uzak kalmış Türk milletini yeniden denizle buluşturma emridir. Devletin sürekliliği içinde halen devam etmektedir. 1936 Montreux Sözleşmesi ile Boğazların tam egemenliğinin geri alınması; 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı; 1975 sonrası Ege'de ve 2002 sonrası Akdeniz'de uygulanan ganbot diplomasi uygulamaları bu sürecin parçalarıdır. 2004 -2006 arasında eski NATO Daimî Temsilcimiz Fatih Ceylan'ın kendi bürokrasi erki içinde yaşadıkları da bu sürecin parçasıdır. Bahsettiği başarılı uygulamaların hepsinde ben de gerek Deniz Kuvvetleri Strateji Daire Başkanı gerek Plan Prensipler Başkanı olarak kendisinin de içinde bulunduğu hariciye mensupları ile çalıştım. Bu dönem hegemonyanın Kıbrıs'ta Annan Planını devreye soktuğu; Güney Kıbrıs'ın Seville Haritası üzerinden MEB ilan ettiği; NATO'nun Akdeniz'deki Etkin Çaba Harekâtını Karadeniz'e genişletme kararını verdiği zor bir dönemdi. Mavi Vatan'ın terim olarak ilk kullanımı işte bu kuşatmaya karşı bir manifestoydu. Bu dönemde merhum Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden Örnek ve merhum Büyükelçi Nabi Şensoy'un büyük katkıları ile 2004 yılında Karadeniz Uyumu Harekâtı üzerinden Etkin Çaba'nın Karadeniz'e genişlemesi durduruldu. Daha sonra 2006 yılında Akdeniz Kalkanı Harekâtı ile Güney Kıbrıs ve Yunanistan'a ciddi mesaj verildi. Ancak Kardak benzeri ada adacık ve kayalıklar için (EGAYDAAK) herhangi bir kazanım bu konuda hariciyede bir irade olmadığı için söz konusu olamadı.

KUMPAS DAVALAR VE HARİCİYE

Burada ilginç bir durum ortaya çıktı. Yukarıda saydığım Deniz Kuvvetleri öncülüğünde geliştirilmiş deniz jeopolitiğimize milli katkı sağlayan her girişimde yer alan amiral ve subaylar bila istisna kumpas davalar üzerinden Hasdal ve Silivri'de 2011-2014 arasında 3 5 yıl hapis yattı. Hariciyeden FETÖ kumpas süreçlerine dahil edilen bir kişi bile olmadı. Dahası 2010 yılından itibaren açıklanan Wikileaks yayınlarında maalesef bazı büyükelçilerin Amerikalı diplomatlara milli çıkarlarımıza yönelik uygulamaları eleştirdikleri belgeler ortaya çıktı. (Terkoğlu Barış Pehlivan Barış Sızıntı Wikileaks'te Ünlü Türkler Kırmızı Kedi Yayınevi İstanbul 2012 Sayfa 221-222) Bu süreçte milli çıkarlarımızı NATO ve hegemonya çıkarları üzerinde tutan değerli diplomatlarımızı ayrı tuttuğumu belirtmek isterim. Ancak Annan Planını Yes Be Annem sloganıyla savunan Karen Fogg tipi Atatürk ve Milli değerlerimize ve çıkarlarımıza düşman şahsiyetlere her alanda destek çıkan diplomatlarımızı da -Sayın Ceylan izin verirse- eleştirme hakkımızı saklı tutalım. Bu eleştiriler asla toptancı değildir. Maalesef zaman zaman deniz konularında diplomatlarımızın hataları sağladıkları katma değerlerin önüne geçmiştir. Ceylan da yazdığı makalede pek çok hata yapmıştır. Hele makalesinde geçen "benimsedikleri belli bir siyasi akımın etkisiyle kendi hafızalarının arkasına itmekte beis görmemektedirler" ifadesi son derece talihsiz olmuştur. Ben kendi adıma benimsediğim siyasi akımın 14 yaşından bu yana Kemalizm olduğunu göğsümü gere gere söyleyebilirim. Bu akım uğruna 3 5 yıl hapis yattığımı bedel ödediğimi ve hala bedel ödemeye devam ettiğimi söyleyebilirim. Eğer Ceylan için NATO ve Atlantik sistemi eleştirmek bir siyasi akım ise istiklal Marşımızı ve Cumhuriyetin kurucu değerlerini hatırlatmak isterim. Eğer bu görüşlerimi siyasi bir akım gibi görüyorsa hatırlatayım Atatürk ve cumhuriyeti savunmaya devam edeceğim.

AKDENİZ'İN DIŞINA ÇIKMAK

Diğer yandan Sayın Ceylan jeopolitik spektrumdaki Mavi Vatan'ı müşterek/birleşik harekât doktrinine indirgemiş ve bir nevi operasyonel ve taktik kuvvet planlama sürecinin aracına dönüştürmüş. Mavi Vatan'ın denizcileşme deniz jeopolitik hedeflerine odaklanma denizcilik gücümüzü geliştirmeye yönelik siyaset üstü bir kavram olduğunu göz ardı etmiş. Hava ve kara kuvvetlerimizin ve hatta gelecekte uzay yeteneklerimizin artması Türkiye'nin jeopolitik hedeflerine büyük katkı sağlayacaktır. Şüphe yok ki denizcileşmemiz ve deniz gücümüzün milli gücümüz ile orantılı şekilde büyüyerek etkinleşmesi deniz yetki alanlarımızın emniyete alınması ve refahımız kadar ilerden savunma ve güvenliğimize katkı sağlayacaktır. Ancak hepsinden önemlisi Türkiye'nin denizler ve okyanuslar üzerinden ilgi ve etki alanlarına erişimini sağlayacaktır. Unutulmamalıdır ki gelecekte emperyalizm ve hegemonyanın tekelinde olan Küresel Müştereklerde (Global Commons) Türk dünyasını temsilen çıkabilecek tek deniz gücü Türkiye Cumhuriyeti'ne ait olacaktır. Mavi Vatan bu hedefe erişimin aracıdır. Deniz gücümüzün hava ve kara gücümüz ile siber ve uzay yeteneklerimizle beraber gelişmesi elzemdir. Hedef Okyanuslara çıkmaktır. Tüm dünya okyanuslarının % 1 'i kadar olan Akdeniz'in dışına çıkabilmektir. 21. Yüzyılda Türkiye ancak denizcileşerek bu hedefi yakalayabilir.

DENİZCİ BAKIŞ

Anadolu 1000 yıldır maalesef denizcileşememiştir. Atatürk dönemi hariç devlet hiçbir zaman denizci olamamıştır. Bu nedenle devlet aygıtımız hariciye dahil denizci düşünememektedir. Burada iç ve dış dinamikler rol oynamaktadır. Dış dinamikler içinde NATO baş rolü oynamaktadır. Mavi Vatan kavramı her yönü ile NATO'nun Türkiye'ye biçtiği rolün çok önündedir. Zira tamamen ulusal çıkarlara odaklıdır. O nedenle 21. yüzyılda denizlere dönmüş deniz yetki alanlarındaki hak ve çıkarlarını garantilemiş ve Akdeniz dışına çıkmaya odaklanmış 100 milyon nüfuslu ilk on ekonomi içinde yerini alan savunma sanayinde kendine tamamen yeterli Türkiye vizyonuna hizmet eder. Bu vizyona erişim müşterek ve gerekirse birleşik harekatın kuvvet ve komuta yapısının gerekli kıldığı harekât ihtiyaçlarını tabi ki karşılamalıdır. Bunun gereği de yapılmaktadır. 1974 yılında 20 Temmuz'da icra edilen Kıbrıs Barış Harekatının müşterek bir harekât olduğunu ve o günden bu yana çok önemli yeteneklerin geliştirildiğini Sayın Ceylan'a hatırlatmak isterim. Ancak bu denli grand stratejik seviyede duran bir kavrama taktik seviyede yorum getirmek ve kuvvet milliyetçiliği gibi dar bir görüşle eleştirmek son derece yanlış olmuştur. Mavi Vatan Türkiye'yi kıtaya yani karaya itmek isteyen hegemon iradeye karşı duruştur. Jeopolitik seviyededir. Ceylan'ın ileri sürdüğü Donanmanın hava gücü ile desteklenmesi gibi operatif ve taktik seviyede yapılması gerekenlerle karıştırılmamalıdır. Jeopolitik stratejik operatif taktik ve teknik hiyerarşi spektrumunda tartışılacak konular farklıdır.

Diğer taraftan Mavi Vatan Ceylan'ın ifadesi ile Yeşil Vatan (Kara Kuvvetlerine yönelik) Gök Vatan (Hava Kuvvetlerine Yönelik) ve Gri Vatan (Uzaya Yönelik) kavramlar ile karıştırılmamalıdır. Zaten karıştırıldığı için Anadolu gerek Osmanlı gerekse Cumhuriyet döneminde denizcileşememiştir. Diğer alanlar denizlere ve okyanuslara ulusal gücünü yansıtan devletin jeopolitik yaklaşımının asli unsuru olması gereken Mavi Vatan'ı destekleyen unsurlardır. Bugün güneyimizde denize çıkışı olan kukla Kürt devletçiğinin önlenmesinden; KKTC'de güney jeopolitik eksenimizin güvence altında tutulmasına; Seville Haritası ile Anadolu'ya sıkıştırılmaya itirazımızdan Montreux Sözleşmesi ve Karadeniz'deki deniz gücü dengesinin korunmasına kadar pek çok alan Mavi Vatan'ın jeopolitik ilgi ve çekim alanlarıdır. Saydığım bu alanlar 21. Yüzyıl Türkiye jeopolitiğinin asli ağırlık merkezleridir.

DONANMA DİPLOMASİYE HİZMET EDER

Diğer taraftan Mavi Vatan doktrin bacağında deniz ve denizcilik gücünün gelişmesini hedefler. Barış zamanı ganbot diplomasisi ve donanma diplomasisini hariciyenin emrine sunar. Ancak hariciye bu gücü siyasi hedefleri elde edecek şekilde kullanmalıdır. Mavi Vatan diplomasi ve diplomatları Ceylan'ın iddia ettiği gibi dar bir prizmadan gören doktrin değildir. Aksine diplomasinin emrine deniz gücünü sunan bir doktrindir. Diplomasi bu gücün ve Türkiye'nin bu en önemli markasının elde ettiği askeri caydırma ve başarıyı nasıl kullanmıştır? Asıl sorun burada yatmaktadır. 1975'ten bu yana devam eden Ege ve 2002'den bu yana devam eden Doğu Akdeniz sorunlarının hangisinde donanmanın başarı ve caydırıcılığına rağmen kesin diplomatik sonuç alınmıştır? KKTC'nin tanınma ve egemen sürekliliği konusunda hangi diplomatik başarılar elde edilmiştir? Karadeniz'de soğuk savaş sonrası Deniz Kuvvetleri tarafından BLACSKEAFOR ve OBSH girişimleri geliştirilmese hariciye tek başına bu girişimleri başlatabilir miydi? Sorulması gereken sorular kanaatimce bunlardır.

Son tahlilde içinde bulunduğumuz konjonktürde özellikle 29. NATO Zirvesi ve Biden- Putin görüşmesi sonuçları paralelinde Doğu Akdeniz'de baskıların artması beklenmelidir. Zaten 2020 yılında sergilenen aktif Doğu Akdeniz Politikamızın ciddi bir duraksamaya girmesi ile bu sürecin işareti verilmiştir. Ege ve Doğu Akdeniz'de gelecek kuşakların çıkarlarının korunması için BM'ye 2020 sonunda deklare edilen Doğu Akdeniz Kıta Sahanlığı koordinatlarımızın şartlar ne olursa olsun geri adım atılmayacak tarzda korunması en önemli beklentimiz olmalıdır. Türkiye'nin gerek bürokratik ve siyasi gerek akademik entelektüel birikimi denizcileşme hamlemiz ve deniz jeopolitik çıkarlarımızı korumaya odaklanmalıdır. Hatırlatalım Balkan Harbi devam ederken Osmanlı 3. Meclis-i Mebusan'ı ''Donanma mı? Şimendifer mi?'' Tartışması yapıyordu. 4 yıl sonra Yarbay Mustafa Kemal Gelibolu'da 57. Alaya ölmeyi emrediyordu. Donanmasızlık ve deniz körlüğümüzün bedelini ağır ödemiş bir milletiz.

NATO eski Daimi Temsilcimiz Sayın Ceylan'ın makalesine iki genç doktora öğrencisinin yazdığı karşı argümanları iki gün boyunca köşeme taşıyacağım.

https://www.veryansintv.com/mavi-vatana-saldirmanin-dayanilmaz-hafifligi

================================

CEM GÜRDENİZ : MAVİ VATAN'A SALDIRMANIN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ-II

Güncellendi: 28 Haziran 2021 09:00

27 Haziran 2021 tarihli Mavi Vatan köşesindeki yazımda E. Büyükelçi Sayın Fatih Ceylan'ın 21 Haziran 2021 tarihinde Ankara Politikalar Merkezi'nde yayınladığı "Sadece mavi vatan üzerinden mi seyrüsefere çıkacağız? Yeşil gök ve gri vatanlar nerede?" başlıklı yazıya kısa bir karşı değerlendirme yapmıştım. Bu yazı ile ilgili olarak bana e-posta ile erişen ve Sayın Ceylan'ın makalesine görüş üreten Y kuşağı iki genç doktora öğrencisi Deniz Güler ve Ersin Elikoğlu'nun makalelerinden Deniz Güler'in yazısını aşağıda sunuyorum.

Saygıdeğer Ekselansları Ceylan

Lütfen aşağıda getireceğim eleştirileri genç bir akademisyen kardeşinizin hatırlatmaları ve tavsiyeleri olarak değerlendiriniz. Kaleme aldığınız metinde defaatle arasam da "Mavi Vatan" doktrinine yönelttiğiniz herhangi bir eleştiri bulamadım. Esasen ziyadesiyle eleştiri vardı fakat tamamına yakını "Mavi Vatan" doktrinini ortaya atan savunan düşünürler ve destekleyen kuvvet üzerineydi. Buna bilimin etiğinde Latince Ad Hominem (Circumstantial Ad Hominem) denmektedir; yani fikre dair eleştiriler getirmek yerine fikri gölgeleyerek yazarın ve destekleyenlerin üzerine eleştiri getirerek karşı argüman geliştirmektir. Fikri ortaya atanları "kuvvet milliyetçiliği yapmak" gibi oksimoron bir ifadeyle etiketlemiş ve toptancı olmakla itham etmişsiniz hatta kurmaylık yeteneklerini dahi eleştirmişsiniz. Oysaki ne Mavi Vatan doktrinini ortaya atan Amiral Cem Gürdeniz ne de sizin tabirinizle "Mavi Vatan Savunucuları" diplomatlarımızın siyasi duruşlarına veya şahıslarına yönelik bir eleştiri getirmişti. Genellikle Hariciyenin 2000 sonrası performansına eleştiri getirilmekteydi. Sanıyorum ki Ekselansları Mavi Vatan doktrinini ortaya atan Amiral Cem Gürdeniz'in fikri teorize ettiği "Hedefteki Donanma (2013)" ve "Mavi Uygarlık Türkiye Denizcileşmelidir (2015)" kitaplarının kapaklarını dahi açmamışsınız ya da toplumsal karşı eleştiriden kaçınmak için Mavi Vatan doktrinini donanma yapılanması kuvvet yönetişimi ve planlamasına indirgeyerek eleştiri getirmeye çabalamışsınız.

Uzun seneler Hariciye kurumumuzda şerefli hizmetler verdiniz genç bir kardeşiniz olarak kıvanç duyuyorum. Dışişleri kurumumuza gösterdiğiniz vefa ve aidiyet sanıyorum ki getirilen eleştirilere hassasiyet göstermenize neden olmuş. Yüreğinizi ferah tutunuz zira Hariciyenin de Türk Gençlerinin methiyelerle ve gururla anacağı diplomatik başarıları ve vatanperverlikleri vardır. Ancak bu başka bahsin konusudur. Mavi Vatan doktriniyle ilgili olarak metninizin bazı kritik ve yapısal düzeltmelere ihtiyaç duyduğunu görüyorum.

Öncelikle Mavi Vatan doktrini; Türkiye'nin denizci devletler tarafından karaya hapsedilmesine yani akademik ifadeyle deniz jeopolitiğinden koparılmasına yönelik uygulanan jeopolitik baskıya verilen teorik ve pratik bir cevaptır. 2006 yılında Amiral Cem Gürdeniz "Mavi Vatan" kavramını ifade ettiğinde buradaki gaye; ulusal kamuoyundaki deniz farkındalığını arttırmak Türk Gençlerinin odağını denizlere çekebilmek ve toplumun (Anglosakson akademisyenlerin deyişiyle) "deniz körlüğüne (sea blindness)" dikkat çekmekti. Mavi Vatan'ın doktrine edilmesi ise Amiral Cem Gürdeniz'in "Mavi Uygarlık Türkiye Denizcileşmelidir" kitabında gerçekleşmiştir. Cem Amiral Mavi Vatan fikrini "denizcileşmek" kavramında temellendirmektedir. Denizcileşme kavramından anlamamız gereken kıtasal jeopolitik algılamanın hegemonyasından kurtulup denizci bir ulus meydana getirmektir.

Denizcileşme kavramı Türkiye'yi deniz gücü haline getirmeyi amaçlamaktadır; ülkenin denizcilik gücüne katkı sunacak bileşenlerin geliştirilmesini vizyon edinmektedir; ülkenin refahını ve güvenliğini arttırmak amacıyla denizin ve suyun öncelikli ve yoğunluklu olarak kullanılması gerektiğini vurgulamaktadır. Metotlar ve örnek modeller ile ilgili detayları kitabından edinebilirsiniz. Mavi Vatan'ı askeri bir doktrin olarak görüyorsanız haylice hatalı bir okuma yaptığınız anlaşılır. Mavi Vatan üç sacayağı üzerinde duran bir deniz doktrinidir; bunlar jeopolitik jeoekonomi ve jeokültür'dür.

Jeopolitik açıdan Türkiye denizci devletler ve kıtasal devletler arasındaki jeopolitik mücadelede tampon bölgede kıtasal (yani karasal) vizyonunu terk etmelidir. Çevresel determinist bir yaklaşımla coğrafyasının gereği olan denizlere yönelişi başlatmalıdır. Klasik jeopolitik teorilerin tamamı aynı temel üzerinde durmaktadır farklı kavramlar ve yaklaşımlarla inşa edilseler de aynı sorunu tanımlamaktadırlar. Denizci devletler denizin ulaştırma yetenekleri erişim imkanları ve zenginliği üzerinden üstünlük geliştirirler ve bu jeopolitik avantajlarını kaybetmek istemezler. Dolayısıyla denizci devletler kıtasal devletlerin denizlere erişimini engelleme refleksi göstermektedirler. Tarih bu fikri iki büyük dünya savaşında birçok farklı cephede örneklendirmektedir ve keza farklı araçlar ve yöntemlerle Soğuk Savaş yılları da böyle süregelmiştir.

Türkiye İkinci Dünya Savaşı'ndan beri kıtaya doğru itilmektedir; bu durum Soğuk Savaş yıllarında Türk Boğazlarına kurulan siyasi baskılarda Kıbrıs ve Ege krizlerinde görülmektedir. Hatırlayınız Türkiye Soğuk Savaş yıllarında kendi müttefikleri tarafından ambargoya tabi kılınmıştır bugün de keza F-35 krizinde olduğu gibi stratejik müttefiklerinin yaptırımlarına maruz kalmaktadır. 2000 sonrasında ise Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin kıyıdaşlarla akdettiği tek taraflı deniz yetki alanları anlaşmalarında Seville Haritasında Kumpas Davalarıyla Cumhuriyet Donanması'nın emir-komuta yapısının paralize edilmesinde GKRY'nin 2007 2012 2017 yıllarında başına buyruk şekilde ve Bona Fide ilkeleriyle bağdaşmayacak oldubittilerle ihaleye çıkardığı petrol ve gaz arama ruhsat sahalarında Doğu Akdeniz'de Türkiye'ye "karşı koalisyon oluşturmak" amacıyla desteklenen EastMed Projesi'nde ve Doğu Akdeniz Gaz Forumu'nda defalarca deneyimlenmiştir.

Türkiye ne vakit denizlere yönelmeye gayret etse stratejik müttefiklerinden ne siyasi ne de askeri destek alamamıştır. Dolayısıyla Mavi Vatan doktrini özünde Türkiye'nin deniz hak ve çıkarlarının korunması "Kenar Kuşak" jeopolitik davranış kodlarının güvenlik algılamalarının değiştirilmesi ve denizlere yönelimin gerektiğini salık vermektedir. Jeopolitik olarak üç çıkar alanını tarif etmektedir; 1936 Montrö Boğazlar Konvansiyonu ve Karadeniz güvenlik dengesinin (deniz gücü dengesi de buna dâhildir) muhafaza edilmesi; Mavi Vatan'ın deniz yetki alanlarının ilan edilmesi ve savunulması ve son olarak Ada'da iki devletli çözümü baz alarak Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin bağımsız ve egemen statüsünün desteklenmesi ve de korunmasıdır. Bunların yanında güneyde 36. kuzey enleminin güneyindeki "başarısız devletler (failedstates)" kuşağında terör öbeklerinin birleştirilerek ve ABD'nin klasik ulus inşası (nation-building) yaklaşımıyla denize erişim sağlayan bir devletin oluşumunun engellenmesi gerektiğini ileri sürmektedir. 2003 Seville Haritasının Türkiye'yi Antalya Körfezi'ne hapsettiğini ve tabiatıyla reddedilmesi gerektiğini savunmaktadır. Mavi Vatan doktrini yukarıda ifade edilen jeopolitik çıkar alanlarının hiçbirinde askeri çözümleri önceliklendirmemekte ve dayatmamaktadır bilakis yıllardır çevre coğrafyalarda yaratıcı ve özgün çözüm metotlarının bulunamamasını eleştirmektedir.

Jeoekonomik açıdan Mavi Vatan doktrini Türkiye'nin küresel denizcilik ekonomisinin dört payandası olan "deniz ve okyanus politikaları" "deniz ticaret politikaları" "denizden enerji elde etme politikaları" ve "deniz ulaştırma politikaları" geliştirmenin ekonomik kalkınma hedefleri arasında yer alması gerektiğini iddia etmektedir. Zira modern denizcilik politikalarının çekirdeğinde üret-dağıt sistemi kurmak vardır. Mavi Vatan doktrini Mavi Ekonominin deniz ticaret filoları gemi işletmeciliği liman inşası ve işletmeciliği tersaneler (gemi inşa sanayi ve gemilerde kullanılan mühendislik dallarının tamamını içerecek şekilde) offshore hizmetler deniz yolcu taşımacılığı (Mavi Turlar) denizaltı enformatik sistemleri (okyanus tabanı fiber kablolar vb…) su kültürü deniz tarımı/deniz çiftliği su ürünleri yetiştiriciliği ve balıkçılık faaliyetleri deniz dibi madenciliği (metalürji jeoloji oşinografi hidrografi ve sismoloji de dâhil olmak üzere) deniz turizmi marinacılık ve yatçılık deniz arkeolojisi deniz ticaret hukuku şirketleri gemi brokerliği Forwarder işletmeciliği deniz eğitim ve öğretim faaliyetleri ve dahi kurumları deniz çevreciliği destek sektörleri (arama-kurtarma acentecilik kılavuzluk hizmetleri seyir-iletişim kolaylığı gemi trafik hizmetleri deniz meteorolojisi vb…) kültürel ve sportif faaliyetleri (su sporları müzecilik vb…) gibi alanların tümünü kapsayacak şekilde bütünleştirici ve çağdaş bir yaklaşımla Anadolu'nun yarımada morfolojisinden faydalanarak jeoekonomik politikaların inşa edilmesini savunur.

Jeokültürel olarak Mavi Vatan doktrinine göre tüm bu denizel politikaların oluşturulabilmesi muasır seviyeye erişmesi ve eşgüdümle uygulanabilmesi için denizel bir kurumsallaşmanın ortaya çıkarılmasının gerekliliği vurgulamaktadır. Denizel kurumsallaşma devletin ve halkın denizcileşmesi olarak ikiye ayrılmaktadır. Modern Ulus-Devlet teorilerinde olduğu gibi uluslaşma hareketi ancak devletlerin inisiyatifinden doğmaktadır. Ulusun denizcileşmesi devletin denizcileşmesine bağlıdır. Mavi Vatan doktrini devletin denizcileştirilmesi için Denizcilik Bakanlığı'nın teşkil edilmesini savunur. Böylelikle Türkiye'de denizciliğe yönelik konular onlarca farklı kurumun sorumluluğundan kurtarıp tek bir kurumsal hiyerarşiye devredilecektir. Devlet Şirket ve Sivil Toplum Örgütleri üçgeni halkı denizcileştirecek; deniz körlüğüyle baş edilmesini kolaylaştıracak denizel farkındalığı yükseltecek ve akademinin dikkatini denizlere çekebilecek en sağlam yöntemi sunacaktadır.

Metninizin bir kısmını Soğuk Savaş dönemi ve sonrasındaki askeri planlamalara uygulamalara ve düzenlemelere ayırmışsınız. Haklı olarak üyesi olduğumuz NATO'nun doktrinlerinden dem vurmuşsunuz lakin hatırlatmak isterim; NATO da Siyasi Coğrafyacı Mackinder'ın "Midland Ocean" kavramsallaştırmasından doğan bir ittifaktır ve güvenlik algılamaları "Midland Ocean" bölgesini (yani Kuzey Atlantik) önceliklendirmek ve dünyanın en büyük adasından herhangi bir gücün denizlere inmesine mani olmak zorundadır. Kuzey Atlantik ülkelerinin tehdit algılamalarıyla kıtalar arasında bir intermarium(denizlerin arasında) olan Anadolu'nun tehdit algılamalarının aynı olmasını beklemek takdir edersiniz ki afakidir ve tutarsızdır. Sorunun biraz da bu noktada aranması gerekmektedir.

Saygılarımla. Deniz GÜLER

https://www.veryansintv.com/mavi-vatana-saldirmanin-dayanilmaz-hafifligi-ii

--

- - - - - - - - - - - - - - - -

SINCAP
. . . . . .
Su agacin tepesinde
Var bir sincap
Ceviz kirar, yemek arar.
Her gun goremem ki
Saklar onu
Anne yapraklar.

Fazil Husnu DAGLARCA

- - - - - - - - - - - - - - - -

"Siyasetin ıslah edilmesi için güç ve yetkilerini "kamu çıkarı" doğrultusunda kullanacak iyi ahlak sahibi kimselerin seçilmesi ve bunların yönetime getirilmesi şeklinde bir öneri söz konusu değildir.
Bir oyun, kuralları ile belirlenir ve daha iyi bir oyuna ancak oyunun kurallarını değiştirmek suretiyle ulaşılabilir."

James M.
Buchanan

- - - - - - - - - - - - - - - -

Yagmurlardir zambaklari buyuten, gok gurultuleri degil.

- - - - - - - - - - - - - - - -

KULAK VER KI..
. . . . . .
Kulak ver ki havasinda bahcemizin,
Gok maviliginden, dal yesilliginden
Bir turku soylenmede kendiliginden;
Nasil dinlersen oyle, sen veya hazin.
Kulak ver, dolasan ruhumuzu tel tel;
Dallardaki tomurcuklari urperten
Bir turku soylenmede kendiliginden;
Dinlenmedikce omrun artar, oyle guzel

Cahit Sitki TARANCI

- - - - - - - - - - - - - - - -

Asksiz evlilik, evliliksiz ask dogurur.

Benjamin Franklin

- - - - - - - - - - - - - - - -

NE COK HAIN
. . . . . .
Sizinle galiba arkadas filandik
IsIkli gunlerinde gencligimizin.
Hayalleriyle kanatlanirdik
Gelecek, guzel Turkiye'nin.
Fakat nasil da degistiniz birden
Arinip butun o duslerden
Buzlu sularinda bencilligin.
Ne cok hain.
. . . . . .
Hayir, belki de degismediniz,
Asliniz belki de buydu sizin.
Sadece zamana ayak uydurdunuz
Ortak atesinde isinip gencligin.
Sonra neyseniz o oldunuz
Asil kimliginizi buldunuz
Usagi oldunuz zalimin.
Ne cok hain.
. . . . . .
Simdi giydiginiz her sey markali
Tadini aldiniz zenginligin.
O fotograflar parkali markali
Uzak bir anisi oldu gecmisin.
Fakat yine de yeri geldikce
El atip eski albume
Kullaniyorsunuz reklam icin.
Ne cok hain.
. . . . . .
Ayni arsiz kibir suratlarinizda
Erkeginizin disinizin.
Icim bulaniyor karsima ciktikca
Ekranlarinda TV'lerin.
Kiminiz yeni yetme fasist cigirtkan
Kiminiz kasarlanmis sirtlan,
Sanirsin kardesi vampirin.
Ne cok hain.
. . . . . .
Yoksul aile cocuklariydiniz
Orta halli, belki zengin.
Soyluydu sizden anneniz babaniz,
Sade yurttaslari Cumhuriyet'in.
Siz hangi pic koklerden turediniz,
Kimsiniz, neden boylesiniz
Nasil boguldunuz icinde ihanetin.
Ne cok hain.
. . . . . .
Zaman gecer, devran doner
Yikilir sarayi, zindani zalimin
Efendi usagini terk eder
Geregi kalmayinca hizmetin
Hele azicik da diklendiniz mi
Yersiniz kacinilmaz tekmeyi
Hadi, sIkiysa diklenin
Ne cok hain.
. . . . . .
Kimliksizler, omurgasizlar
Hedefisiniz simdi lanetin.
Ne hizmetinde oldugunuz iktidar
Ne sahte pariltisi sohretin
Kurtaramayacak sizi bu lanetten,
Halkin icinde yukselen nefretten,
Artik hic degilse susmayi deneyin.
Ne cok hain.

Ataol Behramoglu

- - - - - - - - - - - - - - - -

Kucuk olani hor gorme, daglar, cakillardan yapilmistir.

Fethi Yeken

- - - - - - - - - - - - - - - -

Kucuk seylerle ugrasanlar, buyuk isleri goremeyecek duruma gelirler.

LA ROCHEFOUCAULD

- - - - - - - - - - - - - - - -

Butun kotuluklerin basi kotu arkadastir.

Ehl-i hikmet
OrajKalip


- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -



Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur-gundem@googlegroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur-gundem+subscribe@googlegroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : 0raj.p0yraz@neomailbox.net  /  oraj.poyraz@openmail.cc
Grup Sayfamiz : https://groups.google.com/g/ozgur-gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/
Özgürlük adam, henüz yeni kurdum.

Siyasi iktidarın sürekli yasakladığı, polisiye önlemler ile gizlemeye çalıştığı şeyleri burada biriktireceğim.

Videolar, resimler, makaleler falan.
:
http://insulaelibertatis.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder