TABİİ MUMYALAR
Doğru yerde ölürseniz, tabiat cesedinizi bir mumya olarak saklıyor... Kalıntıları görmek pek hoş bir şey olmasa da, tabiatın müthiş bir biyolojik zaman kapsülü vazifesi görmesi herkesi şaşırtıyor...
Ölüm geldiğinde, bırakın îtibarı, bakışları bile korumak mümkün değil. Beden birkaç saat içinde katılaşmaya başlıyor, yüz hatları bozuluyor, uzuvlar sertleşiyor. Birkaç gün sonra da bağırsaklardaki bakteriler hızla çoğalıp bağırsak çeperinden başlayarak vücudu yemeye başlıyor; zararlı gazlar çıkıyor, vücut şişiyor ve çürüme başlıyor. Sıra böceklere gelince, sıra onlara geldiğinde ceset hemen dağılmaya başlıyor. Bu yüzden ölen birinin cesedini canlıyken göründüğü gibi tutmak için özel gayret sarfetmek icabediyor.
Firavun mumyaları pahalıya mal oluyordu, ama çöl bu işi fakirler için yapıyordu
Antik kültürlerin çoğunda, cansız bedenlere, bu ve öteki dünya arasında bulunan mukaddes bir köprü olarak bakılıyordu. Antik Mısır'ın geleneksel, karmaşık ve son derece pahalı olan mumyalama işleminde, iç organların dikkatle dışarı alınıp tuzla kurutulması 70 gün kadar sürüyordu. İşin tuhafı, çöl kumuna gömülen Mısırlı yoksulların cesetleri tabiat tarafından en zengin firavunlardan daha iyi korunuyordu...
Kurumanın çürümeden önce başladığı durumlarda meydana gelen doğal mumyalama, ilk suni mumyalamadan daha eskilerde de biliniyor ve sırf insanlarda değil, diğer canlılarda da görülüyordu. 1992 yılında Antarktika'nın kuru kutup çöllerinde 100 bin yıllık ayı balığı mumyaları bulunmuştu.
Güney Amerika mumyalamaya 7,000 yıl önce başlamıştı
Kalıntıları Güney Amerika'da Peru-Şili sınırı çevresinde bulunmuş olan Chinchorro antik kültürü, ölülerini mumyalamaya 7,000 yıl önce başlamıştı. Biri öldüğünde bu kişinin hükümdar ya da din adamı olması gerekmiyordu cesedi sıkıştırılmış kül çamuru ya da toprak ile doldurulurdu. Daha sonraki yıllarda ise, cesetlerin üzeri yapışkan bir çamurla sıvanarak mumyalandı. Bu çamur sertleştiğinde, cesedin çevresinde koruyucu bir kabuk oluşuyordu. Sonuçta, X ışınları altında incelenen bu sert mumyaların bugün bile sağlamlığını koruduğu anlaşılıyor.
Chinchorrolular'ın, M.Ö. 1500 dolaylarında mumya yapmayı bıraktıkları görülüyor...
Çünkü, dünyanın en kuru bölgelerinden biri olan bu yörede cesetler kendi kendilerine korunuyorlardı. Günümüze kadar bulunmuş olan 282 Chinchorro mumyasından 133'ü tabiatın eseriydi. Bu tabii mumyalar da, çamurla kaplanmış olan diğerleri gibi, sağlam kalmış uzuvlara, kemiklere ve dokulara sahiplerdi... Bu durum, arkeologların, eski insanların sağlıkları, alışkanlıkları, hayat beklentileri ve yeme alışkanlıkları hakkında pek çok bilgi toplamalarını sağladı. Dehşet verici bir diğer buluş da bunların % 40'ında, kemiklerin zarar görmesine sebep olacak kadar mikroplu yaralar görülmüş olmasıydı...
Araştırmacılar mumyaları hastalıklar açısından da incelemeye alıyorlar
Hatta, mumyalarda HIV bile aranıyor.
Güney Peru'nun eski insanları olan Chiribayalılar'ın korunmuş kalıntıları, Güney Amerika'ya kızamık ve çiçek gibi salgın hastalıkları getiren Avrupalı akınından önce, onların hangi hastalıkları geçirip hangilerini geçirmedikleri hakkında bilgi edinmemizi sağlıyor. 1,000 yaşındaki mumyalardan birinin eski sahibi yaşarken tüberküloza yakalanmıştı. Bu da gösteriyor ki, hiç olmazsa bu hastalık için eski dünyayı suçlamamak gerekiyor. Araştırmacılar, bu mumyaları başka hastalıklar açısından da incelemeye alıyorlar. Hatta, mumyalarda HIV bile aranıyor... Böylece, AiDS'in gerçekten modern çağın bir hastalığı olup olmadığı gün ışığına çıkarılacak...
Çin’deki mumyalar tip ve giysileri ile Avrupa’dan gelmiş gibi
Orta Asya'da, Tiyenşan Dağları'nın eteklerinde bulunmuş olan şaşırtıcı derecede iyi korunmuş mumyalar, erken tarihimizin kabul edilen versiyonuna gölge düşürüyor. Çin'in Xinjiang bölgesinde bulunan 4,000 yıllık 100'den fazla mumyanın hepsi Avrupa'dan gelmiş gibi görünüyor. Çöl sıcağı; uzun burun, çukur gözler ve sarı saç gibi belirgin beyaz ırk özelliklerinin korunmasını sağlamış. Üstelik, bu mumyaların üzerindeki giysiler de Almanya, Avusturya ve İskandinavya'da bulunan dokuma parçalarına çok benzeyen bir şekilde işlenmiş. Bu da demek oluyor ki, ya Avrupalıların ataları buradan göç etmişlerdi, veya eski Çin, düşünüldüğünün aksine dış dünya ile çok daha yoğun bir ilişki içindeydi.
En ünlü doğal mumya "Buzadam Ötzi"
Bütün zamanların en meşhur tabii mumyası, hiç şüphesiz, 1991 yılında Avusturya'nın Otztaler Alpleri'nde bulunan "Buzadam Ötzi" ninki... 5,000 yıl öncesine ait olan Ötzi'nin cesedinin iyi korunmasındaki en mühim müessir rüzgâr. Ölümünden sonra, ılık sonbahar rüzgarları cesedin kurumasına neden olmuş, daha sonra ceset bir buzla kaplanmış. Ardından gelen müthiş bir fırtına, sahra kumunu buzun üzerine yapıştırmış, daha sonra güneşle birlikte buzlar çözülmüş.
Bu anlatımla ilgili bazı polemikler de yok değil. En mühimi, cesedin kendisiyle ilgili... En yavaş buzullar bile 500-600 senede bir yenileniyorlar ve içlerindeki her şeyi boşaltıyorlar. Bu safhada, buzulların arasında kalmış cesetlerin paramparça olacakları ileri sürülüyor. Çünkü, bu safhada bir buzulun ortalama statik basıncı metrekare başına 14-20 ton. Bu basınç altındaki cesedin tahribata uğramadan kalabilmesi hemen hemen imkansız. Oysa "Buzadam"ın dudak ve burun dışında fazla zarara uğramadığı görülüyor. Tabiatın başardığı en eski mumya Ötzi'ninki, lakin her an her yerde bir tabii mumyayla karşılaşmanız mümkün... Orta Meksika'da, Guanajauto'daki "Mumyalar Müzesi"nde yüzlerce mumya sergileniyor. 150 Pesoya (1.50 TL) binlerce kişi bu müzeyi ziyaret ediyor. Onlara karşı ilgimiz sadece bilimsel olamaz... Herhalde günün birinde hepimizi bekleyen ölümü merak ediyoruz. Cevap her neyse, açık olan tek şey, onların da bir hikâyelerinin olduğu.
İyi bir mumya nasıl olur?
İnsan çürümeden önce toprakta ne kadar yatabilir? Bunun cevabı, cesedin ne kadar derine gömüldüğüne bağlı... Ceset, satıh ile 1 metre derinlik arasına gömülürse kurtlara ve solucanlara yem olur. Bu yaratıklar, cesedi bir yıldan daha az bir sürede iskelete dönüştürürler. Ceset 2 metre derine gömülürse, 10 sene sonra bile hâlâ üzerinde et olduğu görülür.
Cesedin ilk günkü halini koruması için yapılması gereken, onu dondurmak ya da mumyalamaktır. Ukok Platosu'ndaki mezarlarda bulunan Rus atlıları, korunmalarını, içlerine kadar sızan suyun toprak altındaki ısı nedeniyle donmasına borçlular. Mumyaların çoğu, ılık ya da soğuk kuru havanın ölümden hemen sonra cesedi kurutmasıyla meydana gelmiş.
Her ne şekilde meydana gelmiş olursa olsun, tabii bir mumya ortaya çıkarılır çıkarılmaz çabuk davranmak gerekiyor. Onların korunmasını sağlayan kurutma işlemi, ortamdaki en ufacık değişikliğe karşı çok hassas olmalarına yol açıyor.
En iyisi, onların ısısı, ışığı ve nemliliği ayarlanmış ve mühürlenmiş sandıklara konulması... Alpler'de bulunan "Buzadam" saklandığı yerden iki haftada bir sadece 20 dakika çıkarılabiliyor. Herhangi bir şekilde sergilenmesi ise şimdilik mümkün değil... Öte yandan Rus atlıları, tabii olarak mumyalanan "Buzadam"ın aksine donmuşlar. Bu sebeple, onların çözülmesi çürüme riskini arttırıyor.
Mumyaların en eskisi: Ötzi
Tatilde bir cesetle karşılaşmak her insana nasip olmaz... Helmut Simon ve karısı Erika 1991'in 19 Eylülünde Ötzi'yi bulduklarında tatildeydiler. Otztaler Alpleri'nde, 3,200 metre yükseklikte buldukları şeyi önce bir oyuncak bebek başı sanmışlardı. Ancak, bunun bir insan kafası ve vücudu olduğunu anlamakta gecikmediler. Ceset, İtalya ve Avusturya sınırında yatıyordu, İtalyan polisi ilgilenmezken, Avusturya makamları onu bir plastiğe sararak Innsbruck'a götürdüler. Ceset değeri anlaşıldıktan sonra eksi 6 derece ve nemlilik oranı yüzde 98 olan bir odaya alındı. Ötzi'nin buradaki aylık masrafı 10,000 dolar.
Yapılan incelemelere göre Ötzi,
—Esmer tenli, 25 ile 40 yaş arasında, 1.60 m. boyunda bir erkekti. Cesedinin ağırlığı 48 kilogramdı.
—Cesedin özellikle ön dişlerinin yıpranmış olması, sert yer tohumu yediğini ya da dişlerini alet olarak kullandığını gösteriyordu.
—Ağızda yirmi yaş dişlerinin olmaması yaşadığı zamana göre normaldi.
—Gözleri mavi,
—Yüzünün traşlı ve tırnaklarının kesilmiş olduğu,
—Birkaç kemiğinin kırılmış, ciğerlerin de duman bulunduğu gözleniyordu.
—Üstelik, hayattayken artrit ve damar sertliği problemleri de çekmişti...
—Kulağına süs için bir taş takmış ve vücudunun çeşitli yerlerine de dövmeler yaptırmıştı.
Kurban edilen genç kız
Tabiat şartlarının mumyalaştırıp muhafaza ettiği cesetlere en son misal ise, geçen yıl Peru'nun Ampato Dağı'nda bulunan genç İnka kadınının cesedi... 6,300 metre yükseklikteki soğuk ve kuru havanın koruduğu sanılan ceset, geçen yıl yine bu dağdaki bir volkanın patlamasıyla ortaya çıktı. Kurban edilen genç bir kıza ait olduğu tahmin edilen bu ceset üzerinde, Ötzi'yi inceleyen Profesör Konrad Spindler ve ekibi çalışıyor. Otopsi sonucu ortaya çıkarılacak bulgularla, İnka kurban törenlerinin aydınlatılacağı belirtiliyor.
-- . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Cervantes artik ihtiyarlamisti. Bir gun bir koy meyhanesinin onunde durup genc ve guzel meyhaneci kiza askini ilan etmeye basladi. Kiz pek yuz vermedi tabii: - Otuz yil once buradan gecmis olsaydiniz belki askiniza karsilik verebilirdim, dedi. Cervantes gulumsedi once: - Otuz yil once de gectim buradan. Ama o zaman annenize rastlamistim ve tipki sizin sozlerinizi soylemistim ben de ona... Unlulerden Anekdotlar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Kurmus oldugum guruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir guruptur. Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz. http://orajpoyraz.blogspot.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder