Evet, insanda her şeyden önce utanma hissi olmalı.
Bu furya nereden bakarsanız bakın 6-7 yıl sürdü. İnternette gruplarda atıştık, tartıştık. Biz Balyoz, Ergenekon ve diğerleri safsatadır, sahtekarlıktır, entrikadır dedikçe ne faşistliğimiz kaldı, ne darbeciliğimiz, ne de postal yalayıcılığımız.
Ve çok tuhaf, aynı utanmazlık fırtınası hala daha sürüyor.
Çok zaman geçmedi, belki bir hafta kadar önce MHP sözcüleri Balyoz ve benzeri komplo mağdurları için DARBE HEVESLİLERİ lafını kullanmıştı. Devlet BAHÇELİ ve Oktay VURAL bu laflara sahip çıkmıştı. Engin ALAN generalimizin partiden kopmasına sebep olmuşlardı.
Yine CHP milletvekili adayları için yapılan ön seçimlerde Balyoz ve benzeri komploların mağdurlarını sistematik olarak ekarte etmişti. Daha elim ve vahim olmak üzere, bu insanları hedef olan komploda tetikçilik yapan Fitnebaz Cemaat(The Sinister Fraternity) 'le görüşmeler yürüttükleri ortaya çıkmıştı. Aynı zamanta The Cemaat bağlantılı milletvekili aday adaylarına yol vermişti.
Her iki büyük ana muhalefet partisi de komploculara sahip çıkmış, komploya maruz kalan uluslacıları ötekileştirmiş, hatta sistematik olarak parti saflarından ayıklamıştı.
Şimdi elimizde ne var bir bakalım.
Amerikan komplolarına gönüllü tetikçilik yapmış bir işbirlikçi cemaat. Bu cemaatle beraber suç ortaklığı yapmış bir iktidar partisi. İktidar partisinin doğal kurucusuyla yoları ayrıldıktan sonra ortada kalmış cemaatle görüşen, işbirliği yapan iki ana muhalefet partisi. Ve bir de halkın hala daha marjinal saymakta inat ve israr ettiği birkaç ulusalcı parti.
Önümüzdeki genel seçimlerde ne yapmak lazım?
Seçenek yok, çaresiz durumdayız dedikten sonra, elimizde olan tek muhalefettir deyip CHP'nin mi ardında duralım. Ki CHP'nin solcu, milliyetçi, halkçı, laik, devrimci, cumhuriyetçi olmadığını anlatmak için kitaplarca laf yazabilirim. Yine CHP'nin Amerikan işbirlikçiliği, The Cemaat bağlantısı üzerine de çok uzun yazmak mümkün. Üstelik sol adına solu başarısız gösterip halkı soldan hepten soğutması ciddi bir tehlikedir.
MHP'nin de hem kontrgerilla geçmişi, hem de Balyoz ve benzeri entrikalarda mağdur olan ulusalcılara karşı The Cemaat yanında saf tutması, Amerikan planları karşısındaki politik duruşu için menkıbeler yazmak mümkün.
Bölücülerin ardında mı duralım? İrticaya mı teslim olalım? Seçilmiş bir diktatörlük rejimini mi kabul edelim?
Tam bir kırk katır mı, kırk satır mı hali.
Siz söyleyin ne yapalım?
Ülke gerçekten de seçeneksiz mi?
Selcan Taşçı: Mezartaşlarına mı asacaklar "beraat"larını?
Kalem yutkunur mu hiç;
Boğazdan geçemeyen lokma gibi, takılır mı -hem de hanidir coşkuyla, tadını çıkara çıkara yazılmayı bekleyen- sözcükler insanın parmaklarına.
Oluyor işte;
İmkân olsa, tarihe yaldızlı mürekkepler, altın harflerle not düşmek istediğim "Balyoz Davası'nda savcı bütün sanıkların beraatini istedi" cümlesi Yarbay Ali Tatar'a takılıyor, "Bulmacanın parçaları beni gösteriyor ama ben değilim" notuyla intihar eden Yüzbaşı Olgun Ural'a, eşinin yasa dışı yollarla elde edilen görüntüleri, yasa dışı yollarla internet üzerinden servis edildikten sonra tam kalbinden aldığı yaranın acısına dayanamayıp canına kıyan Kurmay Albay Berk Erden'e, Albay Halil Yıldız'a, Albay Birol Atakan'a, küçücük evladının gözleri önünde yere yığılan dağ gibi adam Kurmay Albay Murat Özenalp'e, kendisi davanın sanığı olmamasına rağmen, tahliye olan silah arkadaşı emekli Tuğgeneral Ali Aydın'ı ziyareti sırasında "73 yaşındayım, eşime de söyledim, her an valizimi alıp arkadaşlarımın yanına gitmeye hazırım… Biz Türk milletinin ordusu Gazi Mustafa Kemal'in askerleriyiz" derken kalp krizi geçiren Emekli Korgeneral Çetin Haspişiren'e takılıyor…
***
"Mahalle" de, Silivri'ye istibdatta "iktidar muhalifleri" nin, mütarekede de "işgal karşıtı, bağımsızlık yanlısı, ağırlığı Türk Milliyetçisi aydın, bürokrat ve askerlerin" atılarak, işkenceye uğradığı "Bekirağa Bölüğü" , yargısız infazcı heyete de iftira ve hakaretlere dayanarak Mustafa Kemal dâhil sayısız kahraman hakkında "idam" hükmü veren "Nemrut Mustafa Divanı" benzetmesini ilk biz yapmıştık;
Bugün "kandırıldım" diyen "savcı"ydı o günlerde, "kumpas" diyenler "haysiyet celladı", rüzgârın yön değiştirdiğini görünce birden "hukuk" u keşfeden pabucumun liberal demokratları "usul hatası olabilir siz esasa bakın, darbe mi yapsalardı yani" diye tepiniyorlardı köşelerinde… Bugün muhtemelen "tarihi" manşetlerle çıkacak gazetelerin çoğunu aklamaya yetmeyecek bu saatten sonra yazdıkları, kendi meslektaşlarına, kendi gazetelerinin yazarlarına dahi sahip çıkmaya cesaret edemiyorlardı, keza TSK'nın silah arkadaşlığı müessesesini rafa kaldıran komutanları; ödleri kopuyordu "iş birlikçi" ithamı onlara da bulaşır diye!
İddialıydık; hemen her yazının altına düştük bu notu:
Zalimlerin metodu gibi mazlumların akıbeti de yararlanacaktı "tarihin tekerrür alışkanlığı" ndan illaki!
***
Nasıl ki, işler sarpa sarınca "müttefiklerinin dahi maskaralık" olarak nitelendirip, kendilerini sıyırmak uğruna itibardan vazgeçtiği özel yetkili Nemrut Mustafa Başkanlığındaki Divan-ı Harbi yargılamaları, teslimiyetçi Damat Ferit'in istifa mecburiyetinde kalmasına "paralel" sonlandırıldıysa;
Tarihin fıtratında var, bugünün özel yetkili mahkemelerinin kaderi de aynı şekilde "ittifak bozulunca iplerinin çekilmesi" oldu!
Nasıl özel yetkili Nemrut Mustafa Divanı'nın hemen bütün yargısız infaz hükümleri, Divan-ı Temyiz-i Askeri Mahkemesi tarafından bozulduysa; Tarihin fıtratında var, bugün de "konjonktürel" nedenlerle de olsa hesap önce Anayasa Mahkemesi'nden döndü, şimdi yerel mahkeme tamamlıyor hakkın sahibine teslimini.
***
İki dönem arasında tek fark var;
Bekirağa Bölüğü'nden Malta yargılamasına uzanan zulüm yolculuğunun mağdurları, haklarındaki mahkûmiyetler bozulmuş olmasına rağmen "Osmanlı'nın ömrü vefa etmediğinden" yeniden yargılanma ve tarihin verdiği "beraat" kararını, çağlarında işitme imkanı bulamamışlardı…
Harcı "milli direnç" olan Türkiye Cumhuriyeti, her şeye bütün ayak oyunlarına rağmen -varlığını emanet edebileceği- sadık evlatlarının itibarlarını iade edene kadar direneceğini gösterdi!
Balyoz Davası'nın yeniden yargılamasını yapan İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki dünkü duruşmada, Savcı Ramazan Öksüz'ün, Anayasa Mahkemesi'nin "hak ihlali" kararına gerekçe oluşturan bütün haksız-hukuksuz-sahtelikleri doğrulayarak 236 sanığın tamamına beraat istediği mütalaası işte bu "akıbet"in en somut işaret fişeğiydi;
Savcı Öksüz, dijital verilerin "hazırlandığını" yani "üretildiğini" , "sahteliğinin anlaşıldığını" ve "delil niteliği taşımadığını" çocukların dahi anlayabileceği netlikte belirtti.
Yani…
Yıllardır çevirip çevirip "darbe planı" diye önünüze konan o meşhur seminer dahil, kes-kopyala-yapıştır tekniğiyle servis edilen o konuşma kayıtları, o "cami bombalayacaklardı" başlıkları; tamamı, hukuken "yok hükmünde" şimdi!
***
Kritik saatlerde yazmanın cilvesi; hukuk zemini kararın öngörülmesini sağlıyor olsa da, ilanının yetişip yetişmeyeceği henüz belli değildi…
Siz bu satırları okurken ilan edilmemiş olursa hâlâ, bu sürecin hiçbir şey değilse her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve "kim var" diye sağına soluna bakmadan doğruluğuna inandığını yazan her gazetecisi kadar mağduru olmuş biri olarak talebimdir;
Hani bağımsız Türk mahkemelerinin, "Yüce Türk Milleti" adına verdiği kararın "sanıkların yüzüne" okunması gerekiyor ya, bunca acının vebalini taşıyanlar da çağırılsa diyorum bu sefer heyetin huzuruna…
Hakime hanım Mehmet Baransu'nun, Nazlı Ilıcak'ın, Yasemin Çongar'ın, Ahmet Altan'ın, Mustafa Karaalioğlu'nun, Fehmi Koru'nun, Elif Çakır'ın, Rasim Ozan'ın, Nagehan Alçı'nın, Melih Altıok'un, Yıldıray Oğur'un, Ekrem Dumanlı'nın, Mümtaz'er Türköne'nin, Bülent Korucu'nun, Şamil Tayyar'ın, Büşra Erdal'ın… Ve daha kim varsa, Silivri'de Türk Ordusunun -bir sanığın karar günü kullandığı ifadesiyle- "şehit edildiği" günü alkışlayan onların yüzüne okusa keşke müebbet istedikleri onurlu Türk subaylarının beraatını!
Tıpkı haksızca idam edilen milli şehidimiz Kaymakam Kemal Bey gibi, tıpkı zalimlerin oyuncağı olmaktansa intiharı seçen Reşit Bey gibi, onları öldüren iftiraların çürütüldüğünü ve vicdanlarımızda zaten çoktan eriştikleri mertebeye "resmen" de taşındıklarını göremeyen Ali Tatar'ın, Murat Özenalp'in bir nebze de olsa huzur bulurdu belki ruhları!
Yaşayanlar hadi bu kararı dökülen rütbelerinin yerine takacaklar, şerefle taşıyacaklar…
Ya diğerleri; o eksik bırakılan analar, evlatlar, eşler;
Mezar taşlarına mı asacaklar canlarının beraatını!
a45UyF587661-150402134958 Oraj Poyraz cimcime@neomailbox.net
2015/04/02 15:34 6 64 1 undefined kemalistiz@googlegroups.com
Taciturnitas stulto homini pro sapientia est.
* * *
Aptalin suskunlugu bilgelik sanilir.
Lokman suresinin 22.ayeti de Risale-i Nur a isaret ediyormus.
Ayetin Turkce anlami:
Iyilik yaparak kendini Allah a veren kimse, suphesiz en saglam kulpa sarilmis olur...
Said-i Nursi ye gore; bu ayette sozu edilen en saglam kulp , Risale-i Nur dur
O zaman ayetin anlami su oluyor: Kim iyilik yaparak Risale-i Nur okursa o, en saglam kulpa sarilmis olur.
Kime hikmet verildiyse, ona hayirdan cok sey verildi demektir
Allah onlara kitabi ve hikmeti ogretir.
Ve onlari arttirir
Sizi artirir ve size kitabi ve hikmeti ogretir anlamindaki ayetler de Risale-i Nur a isaret ediyorlarmis.
Said-i Nursi ye gore: Ayetlerde belirtilen Hikmet sozuyle anlatilmak istenen, Risale-i Nur dur
Buna gore ayetlerin anlami su oluyor:
Kime Risale-i Nur verildiyse, ona hayirdan cok sey verdi demektir
Allah onlara kitabi ve Risale-i Nur u ogretir.
Ve onlari arttirir
Allah sizi artirir ve size kitabi ve Risale-i Nur u ogretir
Derleyen: Osman Turkoguz
INANCLARA VE AKLA AYKIRI BIR YAKLASIM, NURCULUK.
Din halkin afyonudur
Din-disi elestirinin temelini su olusturuyor: insani insan yapan din degil, dini yapan insandir.
Yani din, henuz kendine erismemis ya da coktan yitirmis bulunulan insanin sahip oldugu kendinin bilinci ve kendinin duygusunu olusturuyor.
Ama insan, dunyanin disinda herhangi bir yere cekilmis soyut bir oz degil.
Insan, insanin dunyasi, devlet, toplum anlamina geliyor.
Bu devlet, bu toplum, dunyanin tersine cevrilmis bilinci olan dini uretiyor, cunku kendileri alt-ust olmus bir dunya olusturuyor.
Din bu dunyanin genel teorisini, onun an$iklopedik ozetleme kitabini, onun halksal bicimdeki mantigini, onun tinselci point d honneur unu (onur sorununu), kendinden gecmesini, ahlaksal onaylanmasini, gorkemli tamamlayicisini, teselli ve aklanmasinin evrensel temelini olusturuyor.
Din insanal ozun dogaustu gerceklesmesini olusturuyor, cunku insanal oz gercek gerceklige sahip bulunmuyor.
Oyleyse dine karsi savasim vermek, dolayli olarak dinin tinsel aromasini olusturdugu dunyaya karsi savasim vermek anlamina geliyor.
Dinsel uzuntu, bir olcude gercek uzuntunun disavurumu ve bir baska olcude de gercek uzuntuye karsi protesto oluyor.
Din ezilen insanin icli ezgisini, kalpsiz bir dunyanin sicakligini, tinin distalandigi toplumsal kosullarin tinini olusturuyor.
Din, halkin afyonunu olusturuyor.
Halkin aldatici mutlulugunu olarak dini ortadan kaldirmak, halkin gercek mutlulugunu istemek anlamina geliyor.
Halkin kendi durumu uzerindeki yanilsamalardan vazgecmesini isteme, halkin yanilsamalara gereksinim duyan bir durumdan vazgecmesini istemek anlamina geliyor.
Oyleyse dinin elestirisi, dinin aylasini olusturdugu bu gozyaslari vadisinin tohum halindeki elestirisi anlamina geliyor .
((http://tr.wikipedia.org/wiki/Din_halk%C4%B1n_afyonudur#cite_note-1)
Din halkin afyonudur (Almanca asli Die Religion ...
ist das Opium des Volkes) Karl Marx in cok alintilanan bir sozudur.
Marx in 1843 yilinda kaleme aldigi Hegel in Hukuk Felsefesinin Elestirisine Katki Giris adli yazida yer almis, bu yazi bir yil sonra Marx in Arnold Ruge ile birlikte yayinladigi Deutsch-Franzosischen Jahrbucher (Alman-Fransiz Yilliklari) adli dergide yayinlanmistir.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Din_halk%C4%B1n_afyonudur
Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur_gundem@yahoogroups.com |
Gruba uye olmak icin | : | ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com |
Gruptan ayrilmak icin | : | ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com |
Grup kurucusuna yazmak icin | : | ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com |
Grup Sayfamiz | : | http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ |
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder