13 Nisan 2015 Pazartesi

Televizyonlara Karatay kriterleri getiriliyor

Bilimsel tartışmaların RTÜK benzeri bir merkezi kurum tarafından denetlenmesi sıkıntılı bir konu. Ancak, ülkemizin şarlatan bilim adamları bu işin bokunu o derece çıkardı, halkın kafası o derece karıştı ki, bir tür sıkı yönetim şart oldu diye düşünüyorum.

Bilim, bilgi, bilimsellik çok iyi bilinen kavramlar değil. Halk bilim kültürü almış değil. Demek ki, milli(!) eğitim sistemimiz başarılı olmamış.

  • Bir profesörün sözleri bir doçentin ya da doktora öğrencisinin sözlerinden daha bilimsel değildir:
  • On profesörün söyledikleri beş profesörün sözlerinden daha değerli değildir.

Bilim her şeyden önce deney ve gözlem demektir. İnsanların çeşit çeşit sözü, tezi olabilir. Hayalleri, sanrıları, illüzyonları, halusinasyonları olabilir. Deney ve gözlem her türden sözün gerçekle bağını sağlamanın tek yoludur.  Deney ve gözlem aynı olgunun her yerde, herkes tarafından, her zaman sınanabilmesini gerektirir.

Deney ya da gözlemi yapacak kişinin kimliği önemli değil, kaç kişi oldukları da önemli değil. Önemli olan yeteri kadar kaliteli ve çoklukta gözlem yapılmasından ibaret.

Bu bağlamda profesörler Rugby oyuncuları gibi karşı karşıya kalabalık oluşturup kendi önermelerini karşı tarafa bağırmalarını bilim zannetmek doğru değildir.

Ya da olabildiğince çok sayıda üstün akademik ünvanlı kişiyi bir gurup olarak toplamak ve karşı tarafı akademik ünvanlarla dövmek de mümkün değildir.

Yapılacak şey çok basit. Sorulacak sorular belli, kaç vakıanız var, örnekleminiz ana gurubu yeteri kadar sağlıklı temsil ediyor mu, kontrol grubunu var mı, gözlemcilerin taraf tutmasını önlemiş misiniz?

Evet çok açıktır ki, bilimsel yöntemin asgari kalite ve kantite şartlarını sağladıktan sonra çok vakıası olan az vakıası olanı döver. Evet, argo ifade edersek bilim camiasında vakıan kadar konuş derler adama.

Bu anlamda birilerin sürekli olarak kişisel tecrübelerinden bahsetmesi anlamlı değildi. Sizin kullandığınız ot sizin falanca rahatsızlığınıza iyi gelmiştir. Bu ot Nerium Oleander yani Zakkumun kökü olabilir. Siz konusu hastalık da belirli bir tür kanser olabilir. Sizin ise bu kişisel tecrübenizi ticari bir ürüne dönüştürme umudunuz olabilir.

Yöntem şudur. Öncelikle gizli çalışma olmaz. Merdiven altı araştırma olmaz. Çalışmanızı belgeleyeceksiniz. Patent için müracaat edeceksiniz. Çalışmanızı hakemli dergilerde yayınlayacaksınız. Niteliği belirsiz bir maddeyi kişisel tecrübelerinize dayanarak doğrudan insan üzerinde kullanamazsınız. Bu konuda yapılacak hayvan deneylerinde bile keyfi olamazsınız. Etik kurullardan izin almanız gerekir. Aynı şekilde insan deneylerine sıra geldiğinde keyfi olamazsınız. Etik kurullardan izin alacaksınız. Bunu bilimse yayınlarınızı, referanslarınızı kullanarak yapacaksınız. İnsan deneklerinizin aydınlatılmış onamlarını alacaksınız.

Bütün bu aşamaları tek başına yapabilirseniz, yapın. Ama yapamayacaksanız, aciliyeti, çaresizliği bahane edip etik kuralları, kanunları, temel insan haklarını ihlal edemezsiniz. Dr. Ziya Özel örneğinde en önemli aksaklık buydu. Bırakın yeteri kalite ve kantitede insan üzerinde çalışma yapmayı, hayvan çalışması dahi yoktu. Dahası ekstresinin elde edilme yöntemi, tedavi yönteminin ayrıntıları, hangi kanserlerde ne şekilde uygulanacağı hep gizliydi. Bilimsel olmadığı, yasa dışı olduğu çok açıktır. Aslında kanser hastalarının çaresizliğini sömürmesi yönüyle tam bir insanlık faciasıdır.

Haberde sayılan isimler çeşit çeşit. Evet, en başta bilimsellik kriterleri içinde akademik kariye başat değil demiştik. Ancak, kabul etmek gerekir ki akademik kariyer aynı zamanda bilen insanla bilmeyen insanları birbirinden ayırmak için icat edilmiştir.

Mesela: "Türkiye'nin Lokman Hekimi" ya da "Bitkilerin Efendisi" olarak tanındığı belirtilen "kozmik bilimci" Ahmet Maranki;

İlk ve en önemlisi temel bilimselik kriterlerinden hiçbir ölçüye uymamasıdır. Önerdiği tedavilerden hiçbirisi için yeteri kalite ve kantitede araştırması yoktur.

Bir büyük yanılgı otların aslında ilaç sayılmadıkları düşüncesidir. Hayır efendim, otlar ilaçtır. Bitkisel tedavi diye ayrı bir dal yoktur. Bitkisel tedavi denilen şey bilimsel olmayan eczacılık uygulamasından ibaretir. Esasen tarihsel sürece bakarsanız, eczacılık biliminin otların, köklerin, çiçeklerin içinde bulunan etken maddelerin elde edilmesi, saflaştırılması, yoğunlaştırılması, insanda kullanılabilecek hale sokulmasıyla işe başladığının görürsünüz. Hala daha majistiral reçete yazan hekimler vardır. Hala daha majistiral reçete hazırlayan eczaneler vardır. Bu şarlatanların önerdikleri bitkisel tedavilerin bazıları etkin değildir, bazıları beklenmedik etkilere sahiptir. En önemlisi ve kesin olan tek şey önerdiklerinin hiçbirisi yeterli bilimsel veriyle desteklenmemiştir.

Dahası, adamımızın kariyerine baktığımızda Biyolojik bilimlerin her hangi bir dalında dahi eğitim görmediği çok açıktır. Bir tütün eksperinin insan biyolojisi hakkındaki bilgisi iyi bir manavdan daha fazla olamaz. Doğrusu bir insanın asla bilmediği ve yabancı olduğu bir alanda bu kadar fütursuz, cüretkar sözler söylemesi rezalettir, buna kulak veren bu kadar çok sayıda insan olması da ayrıca utanç vericidir.

  1. Tütün Eksperleri Yüksek Okulu'nu bitirip 1976 yılında stajını tamamlayarak devlet görevine başladı.
  2. Sırasıyla 1981 yılında İstanbul Üniversitesi T. Endüstri Mühendisliği'ni,
  3. 1986 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Siyaset Bölümünde 'master'ını,
  4. 1990 yılında aynı bölümün Sosyal Siyaset Çalışma Ekonomisi Endüstri İlişkileri alanında doktorasını tamamladı.
  5. 1991 yılında ABD'de mesleki alanda mahalli idareler, sosyal güvenlik sistemleri ve tarım alanında doktora üstü bilimsel çalışma ve araştırmalarda bulundu.

http://www.kimkimdir.gen.tr/kimkimdir.php?id=6223.

Profesör Dr. Canan Karatay ve Profesör Dr. Ahmet Rasim Küçük ustanın yeteri derecede uzmanlığı olduğu açıktır. Ancak, başta da belirttiğim gibi iş akademik kariyer meselesi olmaktan çok daha değişiktir. Profesörler de zırvalayabilir, ya da para için meslek namuslarını satabilirler. Bazen de tıpkı diğer insanlarda olduğu gibi, Alzhaimer, bunama gibi hastalıklardan rahatsız olabilir.  Bu durumu anlamak için bu hocaların konuştukları konulardaki çalışmalarına bakmak gerekir. Bu her iki hocanın da TV'larda söylediklerini destekleyecek özellikte yeterli kalite ve kantitede çalışması yoktur.

Özellikle Kollesterol'ün zararı hakkında en az kırk yıldır devam eden, her birisi on binlerin katlarıyla çoklukta denek grupları oluşturulmuş ve çalışmalar yapılmıştır. Ve kolesterolün zararlı hakkında söylenen geleneksel bilgi bu yolla elde edilmiştir. Üstelik bu çalışmalar çok ülkeli, çok gruplu, çok daha ayrıntılı şekilde alt gruplara ayrılmış olarak bir çok kez yinelenmiştir.

Kolesterolün zararları, mücadele için kullanılan ilaçların faydaları, birbirlerine karşı üstünlükleri hakkında sayısız yayın ve çalışma vardır. Bütün bunlar ortada dururken, üç, beş, on profesörün ortaya yeni hiçbir veri koymadan yeni ve farklı bir söz söylemesi mümkün değildir. Dilediğiniz kadar bağırın, basın toplantılarına dilediğiniz kadar kalabalık gelin, ne kadar tumturaklı laflar ederseniz edin faydasız. Kolesterolün yararlı olduğunu, kolesterol düşürmenin zararlı olduğunu, ilaçların faydasız olduğunu söyleyebilmeniz için sizin de on binlerin katlarıyla ve benzeri kalitede denek içeren araştırmalar yapmanız gerekir.

Ayrıca gebelerde şeker yükleme testi kesinlikle geçerli bir analiz yöntemidir. Her hastada değil ama, şüphe olduğunda rahatça kullanılabilir. Hastaya suya karıştırılarak verilen şeker 75 ila 100gr dır. 1 yemek kaşığı bal (veya pekmez) = 20 gram kadardır. Kabaca dört ya da beş çorba kaşığı bal yemekten farkı yoktur. Miktar az değildir, ancak tahammül edilmez, zararlı sayılabilecek kadar da değildir. Kişi aşikar şeker hastası bile olsa aşırı derecede yükselen kan şeker düzeyinin ani bir yaşamsal risk yaratması beklenmez. Bilinen hiçbir yan etkisi, ters etkisi de yoktur.

Elimizde bulunan bilimsel literatür bize böyle söylemektedir. İtirazı olan benzeri nitelikte ve nicelikte çalışma yapmadan ağzını açamaz. Açarsa da onu utandırmak bütün bilim camiasının görevidir.

Tek bir bilimsellik ölçütü vardır, yeteri kalitede ve yeteri kantidede deney ve gözlem. Bu kadar basit.


Oraj POYRAZ(cimcime@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc)            L2fSIJNoA0xfSNxA    


Televizyonlara Karatay kriterleri getiriliyor

Nisan 13, 2015 |

Medyatik uzmanların tartışmalı sağlık öğütlerine bakanlıktan önlem: 'Ekran sertifikası ve akreditasyon' şartı getiriliyor.

Sağlık Bakanlığı, televizyon programlarının müdavimi olan ve söyledikleri büyük ilgi gören ünlü isimlerin "sıra dışı" sağlık ve beslenme önerileri üzerine harekete geçti. Bakanlık, sağlık ve beslenme konusunda yorum yapanlar için "ekran sertifikası ve akreditasyon" zorunluluğu getirmeye hazırlanıyor.

"Kolesterol kalp hastası yapmaz, aksine kolesterolü yüksek olan çok yaşıyor" diyen Prof. Dr. Canan Karatay, tıp endüstrisinin ilaç satmak için hastalık icat ettiğini savunan Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta, kendi web sitesindeki özgeçmişinde halk arasında "Türkiye'nin Lokman Hekimi" ya da "Bitkilerin Efendisi" olarak tanındığı belirtilen "kozmik bilimci" Ahmet Maranki ve diğerleri…

Uzmanlıklarının yanında, gördükleri rağbetle artık birer 'televizyon yıldızı', sıra dışı önerileriyle de birer 'tartışma öznesi' haline geldikleri söylenebilir. Ancak 'modern tıpçılar'la 'gelenekselciler' arasındaki tartışmaların büyümesi ve ekranlarda dile getirilen sıra dışı sağlık-beslenme önerileri üzerine halkın kafasının karıştığını düşünen Sağlık Bakanlığı, çok tartışılacak bir uygulamayı hayata geçirmeye hazırlanıyor. Habertürk gazetesinden Lütfi Erdoğan'ın haberine göre, sağlığın medyada tartışılmasını 'bilimsel temel'e oturtmak isteyen bakanlık, özellikle 'geleneksel ve tamamlayıcı tıp' konularında televizyonların müdavimi olan ünlü uzmanlara 'ekran sertifikası ve akreditasyon' zorunluluğu getirecek.

'KALBİ DURDURAN BİTKİLER VAR'

Uygulanacak sistemin ayrıntılarını anlatan Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Eyüp Gümüş, sağlıkta bilimsel temele dayanmayan söylemlerden kaçınılması gerektiğini belirterek şunları söyledi: "Ekranlarda birçok isim beslenme konusunda açıklamalar yapıyor. Bunların arasında hiçbir bilimsel kanıta dayanmayanlar var. Deniyor ki, 'Kiraz yerseniz prostat kanseri geçer.' Tamam da, öyle demekle kanser geçmiyor. Önerdikleri bazı bitkilerin fazla alınması sonrasında ölümler bile yaşanabilir. Ya da 'Çay yap iç' diyor. İyi de, çok içildiğinde kalbi durduran bitkiler var."

Türkiye Halk Sağlığı Kurum Başkanlığı'nın ekranlara çıkan isimlerle ilgili çalışma yapacağını ifade eden Gümüş şöyle devam etti: "Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB) bünyesinde, Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Enstitüsü ile Kronik Hastalıklar ve Halk Sağlığı Enstitüsü açılacak. Ayrıca bir Kalite ve Akreditasyon Enstitüsü kuruyoruz. Özellikle televizyon programlarına çıkan isimlere bakılacak. O isimler geleneksel ve tamamlayıcı tıp alanında tavsiyelerde bulunuyorlarsa, önce çalışmalarını Kalite ve Akreditasyon Enstitüsü'ne göstererek onay alacaklar. Her önüne gelen kalkıp topluma bir şeyler öneremeyecek."

Kim olursa olsun, bilimselliği kanıtlanmamış, sağlıkla ilgili hiçbir bilginin televizyonlarda açıklanmasına izin vermeyeceklerini söyleyen Prof. Dr. Gümüş, "Öneride bulunacak uzmanlar, kendi alanlarıyla ilgili bile olsa, önce bize gelip anlatacaklar. Bilimsel verilerini ve kanıtlarını önümüze koyacaklar" dedi.

Kalite ve Akreditasyon Enstitüsü'nün bu ay sonu açılacağını ve başkanının atanacağını dile getiren Gümüş, sistemin nasıl işleyeceğini ise şu şekilde anlattı: "Oluşturulacak 20 kişilik bilim kurulu, ekrana çıkacak isimler için standartları belirleyecek. Geleneksel ve tamamlayıcı tıpla ilgili topluma önerilerde bulunacak isimler, varsa bilimsel çalışmasını önce o bilim kuruluna anlatacak. Bilim kurulu çalışmaları inceleyecek, uygun bulursa bu kişilere sertifika verecek. RTÜK ve medya kuruluşlarıyla da protokol imzalanacak, ekranlara çıkması uygun görülen isimlerin listesi sunulacak. Sertifikası olmayan isimler TV'lerde açıklama yapamayacak. Böylece bilimsel temeli olmayan konularda kamuoyu önünde bilgi vermelerini önleyeceğiz."

 


a45UyF587661-150413142258 Oraj Poyraz oraj.poyraz@openmail.cc
2015/04/13  16:34 6  64  1 undefined kemalistiz@googlegroups.com

 

Cozumler Ugramaz
. . . . . .
Cozumler ugramaz benim yanima
Katreler tetikte dokulmek ister
Careye dokunsam batar canima
Boynum yarisindan bukulmek ister
. . . . . .
Insanlik firarda coktandir kayip
Kimseler de gelmez hatrimi sayip
Elini uzatan sonradan cayip
Verdigi sozlerden cekilmek ister
. . . . . .
Sanki havam duman,zehir saciyor
Herkes kosa kosa benden kaciyor
Merhemler inatla yara aciyor
Gonlum himmetlere takilmak ister
. . . . . .
Bir salas kosede elimde tesbih
Kendimden dinlerim bir suru tenbih
Ne iyi ne kotu yapamam tercih
Kari$ik havsalam bakilmak ister

ENGIN NAMLI 22:50 21.11.2011

Resulullah devamla dedi ki :
Bu cevap uzerine , Cehennem ehli her cesit hayirdan umidlerini keserler ; hickirmaya , nedamet etmeye , dovunup yirtinmaya baslarlar

( Tirmizi )
Cehennemle ilgili hadis. Sahihmis bilenler denetlesin.

Asiriliga kacan seyleri seviyorum.
Olcusuz davranislari seviyorum.
Olcusuz dili.
Olcusuz siddeti.
Bu eglenceli.
Ilginic.
Heyecan verici.
Tabiat azgin oldugunda bu hosuma gidiyor.
Bu yuzden dogal afetleri de seviyorum.
Meydana gelen dogal afetler.
Lanet olsun, cok seviyorum.
Gercekten kendimi alamiyorum.
Doga cildirdigi zaman, etraf dagildiginda, insanlar korkup, mulke zarar geldiginde inanilmaz derecede mutlu oluyorum.
Olaya soyle bakiyorum.
Yuzyillardir insanoglu elinden geleni yapti.
Yikmak kirletlmek ve doga nin duzenini bozmak.
Agac kesme, maden ocaklari, atmosferi zehirleme, okyanus balikciligi, nehirleri ve golleri kirletme.
Bataklik ve akiferleri kurutma.
Simdi de doga da karsiligini aliyor.
Insanoglu afetlerle kafasina darbe yiyor, hayalari tekmeleniyor.
Bu hosuma gidiyor.
Ne olursa olsun insanoglu na karsi gram acima duymam ben.(2007 Yili nda yaptigi bir gosteri den)

George Carlin


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder