Türkiye sınırına 30 kamp! ABD'nin yeni oyunu
ABD'li yetkililer, Türkiye'nin terör örgütü olarak nitelendirdiği PYD militanlarını "terörist" tanımlamasından çıkarmak için "SDG" ismini kullanıyor. AA'ya bilgi veren Türk güvenlik kaynaklarına göre, son dönemde PKK, Suriye'nin kuzeyinde SDG adı altında 30'dan fazla kamp kurdu. Kırmızı liste ile aranan PKK'lı terörist ABD'li komutanın yanında görüntülenmiş, ABD'den konuyla ilgili açıklama gelmişti.
27 Nisan 2017 16:35
PaylaşTweetlePaylaşPaylaş Gönder
ABD yönetimi ve PKK, Suriye'de işbirliğini derinleştirmek ve Türkiye'nin tepkisini engellemek için, terör örgütü kadrolarını "SDG" adı altında kullanıyor. PKK, Suriye'deki yapılanmasını ilk olarak PYD ve onun silahlı uzantısı YPG adı altında kurdu.
Kırmızı liste ile aranan PKK'lı terörist ABD'li komutanın yanında.
Suriye'de 2011 sonunda iç savaşın başlamasından sonra, terör örgütü ile ABD arasında işbirliği giderek güçlendi. PYD/PKK, Suriye'de silah ve lojistik desteğiyle kendisine yakın tuttuğu bazı küçük grupları 12 Ekim 2015'te, SDG adı altında bir araya getirdi. Toplam sayıları birkaç yüz kişiden ibaret olan grupların katılımı dikkatleri dahi çekmedi. Kuruluşundan itibaren SDG'nin ezici çoğunluğu PYD/PKK'lı militanlardan meydana geldi. Yeni bir yapı olduğu iddia edilen oluşumun yönetimine de PYD/PKK hakim oldu.
SDG AMBLEMLİ ÜNİFORMALAR
PYD/PKK teröristlerine ve elebaşlarına, SDG amblemi olan üniformalar dağıtıldı. Ancak, örgüt yandaşlarının sosyal medya hesaplarında yayınlanan görüntülerde, yer yer eski ve yeni amblemleri bir arada kullandıkları da görüldü. ABD, SDG'nin kurulmasından itibaren PYD/PKK'ya yardımlarını hızla artırdı. Amerika yönetimi, askeri yardımlarını PYD/PKK'ya değil SDG'ye yaptığını, hatta silahların yalnızca bu yapı içinde sayıları birkaç yüzü geçmeyen "Suriye Arap Koalisyonu"na yönlendirdiklerini idida ederek, Türkiye'nin tepkilerini önlemeye çalıştı. SDG'deki birçok Arap yönetici, SDG'nin karar alma mekanizmasında yer bulamadıkları için örgütten ayrıldı. Eski üst düzey yöneticilerden Abdülkerim Ubeyd, 26 Eylül 2016'da AA'ya, "PKK, SDG üzerinde hakim durumda. Kararları örgüt alıyor. SDG içindeki grupların çoğu sadece görüntüde var. SDG, PKK'nın ayrılıkçı hedeflerini gizlemek için kullandığı bir kılıftan ibaret" açıklamasında bulundu.
ABD'den o fotoğrafa açıklama geldi
AMERİKALI KOMUTANIN REFAKATÇİLERİ
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Suriye'nun kuzeydoğusunda hava harekatı düzenlediği PKK'yya ait Karaçok üssüne, saldırının ardından gelen Amerikalı bir komutanın Reuters haber ajansı tarafından servis edilen görüntülerinde, dikkat çekici ayrıntılar yer aldı.
Enkazı gezdiren elebaşlarından, komutanın solunda yer alan Şahin Cilo, Türk güvenlik kaynaklarının elindeki bilgiye göre, 1990'dan bu yana PKK içerisinde.
Cilo, terör örgütünün ülke yapılanmalarının çatısı durumundaki KCK'nın "Suriye Üst Yönetimi Daimi Karar Organı" üyesi. 1996'da Şemdinli kırsalında faaliyet yürüten Cilo, 1997-2003 arasında Avrupa'da, 2003-2004 döneminde Irak'ın Mahmur bölgesinde bulundu. Cilo, 2005'te PKK üst yönetiminde yürütme kurulu üyesiyken, 2009-2012'de örgütün özel timlerinin başına geçti. 2012'den itibaren de PKK'nın Suriye'deki tepe yönetiminde yer alan Cilo, terör örgütünün Suriye'deki askeri ve istihbarat faaliyetlerinin sorumlusu olarak biliniyor.
Arap aşiretlerinden PKK'ya acil çağrı
Türk yetkililer, AA'ya yaptıkları açıklamada, söz konusu şahıs ve diğer PKK elebaşlarıyla ilgili bilgilerin Batı ülkeleriyle birçok kez paylaşıldığını ancak bilhassa ABD'li yetkililerin teröristlerle temasa son vermediğini vurguladı. Diğer taraftan, Amerikalı komutana sağında eşlik eden silahlı teröristin, yakasında ve kolunda "YPG" amblemi bulunması dikkatleri çekti.
http://www.mynet.com/tv/kirmizi-liste-ile-aranan-pkkli-terorist-abdli-komutanin-yaninda-vid-4272493/
Kırmızı liste ile aranan PKK'lı terörist ABD'li komutanın yanında böyle görüntülenmişti.
AMERİKAN GAZETESİNİN TESPİTİ
Washington Post gazetesi, 7 Ocak'ta, PYD/PKK'nın SDG adıyla işgal ettiği Tel Abyad bölgesinde yaptığı bir haber çalışmasını yayınlayarak SDG'nin gerçek yüzünü ifşa etmişti. Haberde, SDG'nin üçte ikisinin PYD/PKK militanlarından oluştuğu ve PKK elebaşı Abdullah Öcalan'ın ideolojisinin dikte edildiğinin altını çizmişti. PKK'nın ABD'nin terör listesinde olduğunu hatırlatan haberde, "SDG'yi eğiten kişiler, Abdullah Öcalan'ın ideolojisini öğrenme ve kabullenmeleri gerektiğini söylüyor" ifadesine yer verilmişti.
ABD'den Türkiye açıklaması: İnceliyoruz
ABD SAVUNMA BAKANI'NIN İTİRAFI
ABD Senatosu'nun Silahlı Hizmetler Komitesi'nde geçen nisan ayında Senatör Lindsey Graham'in sorularını yanıtlayan dönemin savunma bakanı Ashton Carter, PKK'nın paravan uzantılarını itiraf etmek zorunda kalmıştı. Graham'in "PYD'yi ve YPG'yi hiç duydunuz mu?" şeklindeki sorusuna "Evet" karşılığını veren Carter, Senatörün, "Bunlar kimdir?" sorusunu ise "Kürt gruplar" şeklinde cevaplamıştı. Sorularına "YPG, PYD'nin silahlı kanadı mı?" diye devam eden Graham'a yanıt veren Savunma Bakanı ise "Evet, doğru" demişti.
30'DAN FAZLA PKK KAMPI
AA'ya bilgi veren Türk güvenlik kaynaklarına göre, son dönemde PKK, Suriye'nin kuzeyinde SDG kisvesi altında 30'dan fazla kamp kurdu.
HDP'li Altan Tan: Kimse yüksek sesle 'PKK yanlış yaptı' diyemiyor
Türk güvenlik güçlerinin 25 Şubat'ta Suriye sınırında yakaladığı keskin nişancı "Diren" kod adlı Mesut C'nin ifadesinde, PYD yönetiminin Karaçoğ kampında aldığı kararla PKK'ya destek için Diyarbakır'ın Sur ilçesine keskin nişancı olarak gönderildiğini söylemesi kayıtlara geçmişti. Fırat'ın doğusunda güneyden kuzeye doğru 20 kilometre arayla kurulan "Tişrin, Şeyhler, Beyadiye ve Çarıklı" kamplarında saldırı ve savunma eğitimi veriliyor. PYD'nin sıcak çatışmalara girdiği Afrin'in batısına kurulan bu kamplarda yaklaşık 40 gün eğitim veriliyor. Bu kamplar, PKK'nın bölgedeki en etkin kampları arasında gösteriliyor. Mardin'in Nusaybin ilçesinin karşısındaki "Rimelan" kampında ise suikast ve keskin nişancı eğitimi veriliyor. Örgütte özel seçilen teröristler burada yaklaşık 3 ay eğitim alıyor. Örgüt, özellikle Türkiye'de yapacağı eylemlere burada eğitilen mensuplarını gönderiyor.
PKK, SDG adı altında halihazırda Suriye'nin kuzeyinde Türkiye sınırı boyunca Haseke, Kobani ve Fırat Nehri'nin batısındaki Afrin ilçelerini işgalinde tutuyor. Terör örgütü, Münbiç'e komşu Bab'ı da alarak, Fırat Nehri'nin doğusu ve batısında ele geçirdiği bölgeleri birleştirmeyi hedefliyordu. Ancak, Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve Özgür Suriye Ordusu'nun yürüttüğü Fırat Kalkanı Harekatı, ara bölgeyi DEAŞ'tan temizleyerek bu plana engel olmuştu.
AA
http://www.mynet.com/haber/guncel/turkiye-sinirina-30-kamp-abdnin-yeni-oyunu-3011264-1
a45UyF587661-170427165603 Oraj Poyraz oraj_poyraz@alpinaasia.com
2017/04/27 16:33 2 65 alelma@yahoogroups.com
Hicbir zafer amac degildir.
Zafer, ancak kendisinden daha buyuk bir amaci elde etmek icin belli basli bir vasitadir.
1921.
K.Ataturk
Cinlerden, insanlardan ve kuslardan ordulari, Suleyman in huzurunda bir araya getirildi. Onlar, duzenli bir bicimde sevk ediliyorlardi.
Nihayet karinca vadisine geldikleri vakit bir karinca, Ey karincalar! Yuvalariniza girin, Suleyman ve ordusu farkina varmadan sizi ezmesinler dedi.
Suleyman, onun bu sozune tebessum ile gulerek dedi ki:
Ey Rabbim!
Beni; bana ve ana babama verdigin nimetlere sukretmeye ve razi olacagin salih ameller islemeye sevk et ve beni rahmetinle salih kullarinin arasina kat!
NEML /17-19)
DOGA YASALARI UZERINE DUSUNCELER -6-
Hepimizin icinde yasadigi dunyada, bir yonu ile gerceklik gozlerimizin onundedir. Onu goruruz, hissederiz, dokunuruz, tadariz ve cesitli algi organlarimizla bazen keyfini cikarir, bazen verdigi acilara katlanmak zorunda kaliriz. Peki, organlarimizla hissettigimiz dunya gercek midir? Neden sadece kendimizi one cikarir ve gercekligi kendi algimiza gore tarif etmeye calisiriz? Bir yarasa, bir balina veya bir bakterinin gerceklik algisi bizimkinden daha dogru olamaz mi? Duyu organlarimizin otesine gecerek, gerceklik hakkinda farkli yontemlerle yorumlar getiremez miyiz?
Yuvarlak bir fanus icinde yasayan bir japon baliginin gerceklik goruntusu bizimkinden farklidir. Peki, biz gercekligin dogru ve bozulmamis resmine bakip bakmadigimiz nasil bilecegiz? Biz de gorusumuzu bozan dev bir akvaryumun icinde olabilir miyiz? Japon baliginin gerceklik algisi bizimkinden farklidir ama bizimkinin daha gercek oldugundan emin miyiz?
Japon baligi kendince gozlemlere yaparak akvaryumun disindaki nesnelerin devinimlerini yoneten bilimsel yasalari formule edebilir. Ornegin, bizim duz bir cizgide ozgurce devindigini gordugumuz nesne, bozunum nedeniyle balik tarafindan egik bir cizgide hareket ediyormus gibi gozlemlenebilir. Buna ragmen Japon baliginin bozulmus referans cercevesinde formule ettigi yasalar dogru olacaktir ve akvaryumun disindaki nesnelerin gelecekteki hareketlerini ongormesini olanakli kilacaktir. Onun yasalari, bizim cercevemiz icindeki yasalardan daha karma$ik olabilir, ama basitlik bir tercih meselesidir. Eger Japon baligi boyle bir kuram formule ederse, onun bakis acisini gercekligin resmi olarak kabul etmemiz gerekir.
Algilarimizin bize cok guvenilir gibi gorunmesine ragmen onlarin yetersizligi ve goreceligi acikca meydanda. Bu durum felsefede Platon un meshur magara benzetmesi ile ifade edilmistir:
Bazi insanlar karanlik bir magarada, dogduklari gunden beri magaranin kapisina arkalari donuk olarak oturmaya mahkumdurlar. Baslarini da arkaya ceviremeyen bu insanlar, magaranin kapisindan iceri giren isigin aydinlattigi karsi duvarda, kapinin onunden gecen baska insanlarin ve tasidiklari seylerin golgelerini izlemektedirler. Iclerinden biri kurtulur ve disari cikip golgelerin asil kaynagini gorur ve tekrar iceri girip gorduklerini anlatmaya baslar ama icerdekileri, duvarda gorduklerinin zahiri olduguna ve gercegin magaranin disinda cereyan etmekte olduguna inandirmasi imkansizdir.
Hadi magaradan cikalim ... ama nasil? Bir magaradan kurtulmak nisbeten kolay olabilir, ama surekli devinen, degisen bir evrendeki gerceklik maceramiz icin neye guvenebiliriz? Insanlar cesitli yontemlerle evrensel gercekligin resimlerini cekmeye calistilar. Batlamyus a gore evren kocaman bir kure gibiydi ve Dunya onu merkezinde duruyordu. Gerci, merkeze Gunes i koyan modeller de vardi ama Avrupa dusuncesinde, dinsel inanclarin da etkisiyle yuzyillarca Batlamyus ve Aristotales in gorusleri hakim oldu. Kopernik merkeze yeniden Gunes i getirdi ve onun fikirlerini Galileo gelistirdi. Dunya mi Gunes mi derken, ikisinin de merkezde olmadiginin anlasildigi gunumuze kadar geldik.
Bilimkurgu filmi Matrix de farkli bir gerceklik secenegi sunulur. Insan irki akilli bilgisayarlar tarafindan yaratilmis sanal bir gercekligin icinde oldugunu bilmeden yasarken, bilgisayarlar onlarin biyoelektrik enerjilerini (bu her ne demek ise?) emerler. Belki de bu cok zorlama bir senaryo degildir. Bir tur bilgisayar tarafindan yaratilmis bir pembe dizinin karakterlerinden biri olmadigimizi nasil bilecegiz? Eger bazi uzaylilar bizi bu tur bir sanal gerceklik icinde yasatsalar ve kendi icinde tutarli yasalar uygulasalardi, bizim sanal olanin otesinde bir baska gerceklik oldugunu anlamamizin hicbir yolu olamazdi. Uzaylilar distan bakarak neyin gercek, neyin sanal oldugunu bilebilirdi. Ancak sanal dunyanin icinde yasayan varliklar, tipki bizler gibi, kendi dunyalarini disardan goremiyorlarsa, gerceklik resimlerinden kuskulanmalari icin bir sebep yoktur. Bu, her birimizin bir baskasinin ruyasina ait birer hayal oldugunu soyleyen dusuncenin cagdas uyarlamasidir.
Belki de bu yuzden Buddha, her insanin gercekligi kendisinin deneyimlemesi gerektigini tavsiye etmistir. Toltek yerlileri gibi kulturlerde dunyasal varolusun bir ruya oldugu savunulur. Hatta bazilari bilgiye karsi cikar ve bilgi nin her tur supheden arinmis hakikat algilamasini bozdugunu iddia ederler. Bu durum sanki Matrix filminde, arkadaslarina ihanet eden adamin durumu gibidir. Adam, kendisinin bir sanal dunyada yasatildigini anlamistir. Ama sanal dunya gercek dunyadan daha guzel oldugundan, orda yasamayi tercih eder ve konusur: Bunca yildan sonra sunu anlamis bulunuyorum: cehalet mutluluktur!
Gercek ve sanal dunya tartismalari beni farkli bir sonuca goturuyor: Gorunenden veya kuramdan bagimsiz bir gerceklik kavrami yoktur.
Cok iddiali bir cumle gibi gorunmekte ama sanirim Dr Hawking sunu anlatmak istiyor. Ister gercek diyelim, ister sanal olarak kabul edelim; gordugumuz, algiladigimiz ve kuramlarini gelistirdigimiz seyler kendi gercekligimizin bir parcasidir. Devam edelim.
realizm
Gercek bir resim gibi gorunuyor, degil mi? Oysa bu hiper gerceklik denen sanat akimina uygun olarak, kursun kalem ile cizilen bir resim.
Biz, modele dayali gerceklik dedigimiz bir gorusu kabul edecegiz. Buna gore, bir fizik kurami -genellikle matematiksel dogasi olan- bir modeldir ve ayni zamanda modelin unsurlarini gozlemle bagdastiran bir kurallar dizisidir. Bu gorus bize cagdas bilimi yorumlayabilecegimiz bir cerceve saglar. Felsefeciler, Platon dan bu yana yillar boyunca gercekligin dogasi uzerine tartistilar. Kla$ik bilim, ozellikleri belirli gercek bir dis dunyanin varoldugu ve bu ozelliklerin gozlemleyenin algisindan bagimsiz oldugu inancina dayanir. Kla$ik bilime gore, belirli nesneler vardir; bunlar hiz ve kutle gibi, degerleri iyi tanimlanmis fiziksel ozelliklere sahiptir. Bu bakis acisina gore, kuramlarimiz bu nesneleri ve ozelliklerini aciklama girisimidir; olcumlerimiz ve algilarimiz da onlara karsilik gelir. Hem gozlemci hem de gozlenen, nesnel bir varligi olan bir dunyanin parcasidir ve onlarin arasindaki ayrim ozel bir onem tasimaz. Bir baska deyisle, park alanindaki bir yer icin kavga eden insanlar gordugunuzde, orda gercekten park yeri icin kavga eden insanlar var demektir. Bunu izleyen butun gozlemciler ayni niteliklerin olcumlerini yapacaktir ve kendilerini gozlemleyen olsun ya da olmasin, kavga eden insanlar bu niteliklere sahip olacaktir. Felsefede bu inanca gercekcilik denir.
Basit fakat onemli dusunceler bunlar. Oncelikle, dis dunyanin yorumlanmasina gorelilik kuramlarini ve kuantum fizigini katmadan, kla$ik fizigin olculeri icinde baktigimda, dis dunya nesnel bir gercekliktir. Birileri sinemanin onunde kavga ediyorsa, kavga ediyorlardir ve ben o anda olay gozlem ufkundayimdir. Uzerime dogru gelen bir kamyon goruyorsam kacmam gerekir. Bu kadar basit.
Daha genele uyarladigimda, insanlar Pluton cuce gezegeninin varligini kesfetmeden once de Pluton ordaydi ve en buyuk uydusu Charon ve digerleri ile birlikte devinimini surduruyordu. Insan turu ortaya cikmadan on milyonlarca yil once dinozorlar dunyamizda yasadilar ve izlerini biraktilar. Varolmak, av pesinde kosmak icin bizim onlari gozlemlememize muhtac degillerdi. Sanirim buraya kadar bir sorun yok. Fakat kuantum fizigine girince her sey degismeye basliyor.
Gercekcilik cekici bir bakis acisi olarak gorunse de, cagdas fizik hakkinda bildiklerimiz bu gorusu savunmamizi oldukca guclestiriyor.
Ornegin, doganin farkli bir tanimlamasini veren kuantum fiziginin ilkelerine gore, bir parcacigin nicelikleri bir gozlemci tarafindan olculunceye kadar ne belirli bir konumu vardir ne de belirli bir hizi. Bu nedenle yapilan olcumlerin kesin bir sonuc verecegini soylemek dogru degildir, cunku olculmus olan nicelik, sadece olcum anindaki degeri gosterir. Aslinda bazi durumlarda nesnelerin kendi baslarina bir varliklari dahi yoktur, yalnizca bir toplulugun parcasi olarak vardirlar. Ve eger holografik ilke dedigimiz kuram dogruysa, biz ve bizim dort boyutlu dunyamiz cok daha buyuk, bes boyutlu uzay-zamanin sinirinda bir golge olabilir. Bu durumda bizim evrendeki konumumuz fanus icindeki Japon baliginin konumu ile benzerdir.
Kati gercekcilere gore, gercekligi temsil eden bilimsel kuramlarin kaniti onlarin basarilarinda gizlidir.
Evet, bu saptamayi fizikci Richard Feynman da yapmistir. Bilimin en buyuk kaniti onun basarisidir. Gerceklik uzerine binlerce tartismaya girisebiliriz ama bilimsel kuramlarin dogru oldugu sirasinda atom bombasi ile, sirasinda rontgen cihazi ile ve sirasinda Mars yuzeyine gozlem araci indirilerek reel bir sekilde kanitlanmistir. Su an, miniklerin dunyasi ile, bizim uzay-zamanimizin ve makro kozmosun kuramlari kuramlari arasinda ciddi yorum farkliliklari olsa da, bu durum zamanla asilabilir ve gercekligin daha farkli bir tanimi yapilabilir.
Ancak farkli kuramlar ayni fenomeni bambaska kavramsal cerceveler kullanarak basariyla tanimlayabilir. Aslinda, basarili oldugu kanitlanmis pek cok kuram, yerlerini gercekligin tumuyle yeni kavramlarini temel alan ayni olcude basarili baska kuramlara birakmistir.
Yaygin olarak, gercekciligi kabul etmeyenlere gercekcilik karsiti denilmistir. Gercekcilik karsitlari deneysel bilgi ile kuramsal bilgi arasinda ayrim oldugunu varsayarlar. Tipik olarak gozlem ve deneyim anlamli oldugunu, ancak kuramlarin yararli araclardan baska bir sey olmadigini ve gozlemlenen fenomene dair derin bir hakikati temsil etmedigini savunurlar. Hatta gercekcilik karsitlari bilimin gozlemlenebilir seylerle sinirlanmasini istemislerdir.
Bunun bir adim otesi ise, tum seylerin aslinda sadece zihnimizde varoldugunu one surmekle sonuclanir ki, dogrusu, kendi adima ben asla boyle bir seyi kabul etmem. Yorumlari her ne kadar farkli olsa dahi dis dunyanin nesnel gercekligine inanirim ve onu kismen benimle iliskili, ama buyuk oranda bana hic muhtac olmayan bir iliskiler butunu olarak kabul ederim. Herhangi bir kaya parcasi benim zihnimin eseri olamaz. Ben onu bilsem de bilmesem de toplam gercekligin bir parcasidir ve benden bagimsiz olarak vardir. Kendimi bu ekole daha yakin buldugumu soyleyebilirim. Peki, bu gercek tartismalarinda farkli bir yaklasim sergilenemez mi? Seyler var midir yok mudur diye tartismak yerine, daha elastik bir goruse ulasamaz miyiz? Dr Hawking bir cozum yolu oneriyor.
Modele dayali gercekcilik dusuncenin gercekci ve gerceklik karsiti ekolleri arasindaki butun bu tartismalari devre disi birakabilir. Modele dayali gercekcilige gore, modelin gercek olup olmadigini sorgulamak anlamsizdir. Sadece gozlemle uyusup uyusmadigi onem tasir. Gozlemle uyusan iki modelimiz varsa; Japon baliginin gordugu goruntu ve bizim gordugumuz goruntu gibi, birinin digerinden daha gercek oldugu soylenemez. Incelenmekte olan duruma daha uygun olan hangisi ise o kullanilir. Ornegin, akvaryumun icindeki biri icin Japon baliginin gordugu resim kullanisli olabilir. Ama akvaryumun disindakiler icin yeryuzundeki bir akvaryumun cercevesi ile uzaktaki bir galakside olanlari tanimlamak cok $ikintili olurdu; ozellikle de Dunya Gunes in ve kendi ekseninin etrafinda donerken akvaryum da onunla devinecegi icin.
Bilim icin modeller yaptigimiz gibi, gundelik hayatlarimizda da modeller yapariz. Modele dayali gercekcilik sadece bilimsel modellere degil, hepimizin gundelik hayati anlayabilmek ve yorumlayabilmek icin yarattigi zihinsel bilinc ve bilincalti modellere de uygulanir. Gozlemciyi -bizi- duyusal sureclerimiz ile dusunme ve idrak bicimlerimiz tarafindan yaratilan dunya algimizdan ayri tutmanin hicbir yolu yoktur. Algimiz -ve dolayisiyla kuramlarimizin dayanagi olan gozlemlerimiz- dogrudan degildir. Daha ziyade, bir tur mercek tarafindan, insan beyninin yorumlayici yapisi tarafindan sekillendirilir.
Iste bunlar, kesinlikle katildigim dusunceler. Herhangi bir seye baktigimizda asla onun gercekligini goremeyiz, sadece duyu organlarimiz araciligi ile beynimizde olusan bir modeli goruruz. Hatta daha ileri giderek sunu savunacagim; belki -bizler de dahil olmak uzere- hicbir seyin algidan bagimsiz saf bir gercekligi yoktur. (Platon bunu duysa beni dovebilirdi.) Bu anlamda, dogada tum algilardan bagimsiz bir gerceklik aramak bosuna olabilir. Sadece algi organlarimiz ile olusturdugumuz model gercektir, demiyorum. Gercekligin tek ve degismez bir dogasi olmadigini, farkli yasam formlarinin algi seviyelerine gore algilanan goruntuleri oldugunu savunuyorum. Dr Hawkin, gorme uzerine sunlari yazmis:
Modele dayali gerceklik, bizim nesneleri algilayis bicimimizle uyumludur. Gorme surecinde beynimiz optik sinirlerden bir dizi sinyal alir. Bu sinyaller televizyonda gorduklerimize benzer goruntulerden olusmazlar. Optik sinirin retinaya baglandigi yerde kor bir nokta vardir ve gormenin gerceklestigi yer, retinanin merkezinde 1 derecelik bir gorus acisina ve kolunuzu uzatip baktiginizda basparmaginizin eni kadar bir genislige sahip, daracik bir alandir. Yani beyne gonderilen ham veriler , ortasinda bir delik bulunan bulanik bir resme benzer. Neyse ki beynimiz her iki gozden gelen girdileri birlestirir, cevrenin gorsel ozelliklerini ekleyerek olusturdugu varsayimla bosluklari doldurur. Dahasi, retinadan gelen iki boyutlu veriler dizisini okur ve bundan uc boyutlu bir uzay izlenimi yaratir. Bir baska deyisle beyin zihinsel bir resim veya model yaratir. Birisi bir sandalye goruyorum dediginde bu sadece, o kisinin sandalyenin yaydigi isigi zihinsel bir goruntu veya model olusturmak icin kullandigi anlamina gelir.
Yeterince acik. Asla gercek bir sandalye goruntusune sahip olamayiz ama bu bizim bir sandalye uretmemize engel olmaz. Cunku, sandalye yapimi icin kullanacagimiz civi, tahta, keser, cekic vs nesneler de ayni modelleme yolu ile olusturulduklarindan birbirlerine uyum saglarlar ve boylece yuzlerce sandalye uretebiliriz. Onlari uretebilmek icin dogalarinin tam olarak ne oldugunu bilmemize gerek yok. Eger buna gereksinimimiz olsaydi ne bir TV ne de bir araba uretebilirdik. Bir anlamda, bizler de baska seylerin modelleriyiz. Biz nasil bir leoparin zihnimizde modelini olustuyorsak, o da ayni sekilde kendi zihninde bizim bir modelimizi olusturur. Sansimiz varsa bize dokunmaz ve yoluna devam eder. Peki, seyler var olmak icin bizim algilamamiza muhtac midirlar? (Soruyu Newton fizigi baglaminda soruyorum.)
Modele dayali gercekciligin cozdugu veya en azindan savusturdugu bir baska sorun, varolusun anlamidir. Odadaki masanin ben disari ciktigimda ve onu goremedigimde hala orada olup olmadigini nasil bilebilirim? Odayi terk ettigimizde masanin kayboldugu ve geri dondugumuzde ayni konumda yeniden belirdigi bir model olusturulabilir. Ancak bu tuhaf bir model olacaktir. Biz odada yokken bir sey olsa, ornegin tavan cokse ne olur? Odadan ciktigimda masanin kayboldugunu soyleyen modeli temel alirsam, odaya geri dondugumde tavanin yikintisi altinda tekrar beliren masayi nasil aciklayabilirim? Masanin biz odadan ciktigimizda da yerinde kaldigi model daha yalindir ve gozlemlerimizle uyusur. Istenilebilecek olan da budur.
Soyle bir sorgulama yapmak da mumkun. Eger masa benim gozlemime gore varlik bulan bir seyse ve ben odadan ciktigimda, odaya bir baskasi girerse, masa bana gore yok olmak, ama giren kisiye gore var olmak zorundadir. Boylesine zorlamali yorumlara sapmaktansa, masanin ben orda yokken de sessizce bekledigine inanmak sanirim dogaya daha uygundur.
-devam edecek-
Levent ERTURK
LEVENTERTURK1961
https://leventerturk1961.wordpress.com/
Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur_gundem@yahoogroups.com |
Gruba uye olmak icin | : | ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com |
Gruptan ayrilmak icin | : | ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com |
Grup kurucusuna yazmak icin | : | ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com |
Grup Sayfamiz | : | http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ |
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder