Adı üstünde ilahlar üzerine bilimdir.
İlahlar ise birilerinin korkuları, hayalleri, halüsinasyonları, delüsyonlarından ibarettir.
- İlahların varlığına ilişkin hiçbir deneyim, gözlem yoktur.
- Neyin bilmini yapacaksınız?
- Ölçülebilir bir şey değildir.
- İnsan diliyle anlatılabilir bir şey değildir.
- Mekansal ve zamansal olarak evrensel bir bilgi ifade etmez.
- Kişiseldir, keyfidir.
Rüyalarımız ne kadar bilimse, ne kadar evrenselse o kadar bilimsel ve evrenseldir.
Overlok, son ütücülük, makrame, resim, kanun, ut, saz, gitar kursları çok daha verimli, faydalıdır.
Evet, Bonsai Sanatı bir sanattır, bilimdir.
Ama ilahlar üzerine bilim olmaz.
İlahlar üzerine bil- kökünden türetilmiş kelimeler kullandığınız cümleler kuramazsın.
Ama ilahiyat bir işe çok yarar.
Çok akıllıların az akıllıları keklemesine yarar.
Daha çok para, daha çok kadın, daha çok politik güç sağlar.
İmparatorlar halkın dini neyse onun da lideri olduklarını ilan ederler.
Çok güçlü bir dayanak noktasıdır.
Böylesi bir dayanak noktasını kullanarak dünyayı bile oynatabilecek kaldıraç sistemleri kurmak mümkündür.
Geniş kitleleri hareketlendirmekte, sürüler halinde yedmekte çok işe yarar.
Haaa bu anlamda çok sayıda insanı birbirini boğazlamaya ikna etmekte de çok işe yarar.
Oraj POYRAZ(cimcime@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc / mehmet_yazici@runbox.com / oraj_poyraz@alpinaasia.com )
L2fSIJNoA0xfSNxA
Nuriye Akman : İlahiyat neye yarar?
Şehit yakınlarını acısını ifadede aşırı gitti diye cezalandıranlar, şehit evine asılan bayrağı geri isteyenler, muhalif medyaya baskın düzenleyip mensuplarına kan kusturan Müslüman Türkler… Suriye savaşını fetvalarıyla kışkırtan Arap müftüler, mültecileri kaderlerine terk eden Müslüman şeyhler, emirler, sultanlar…
Dağlıca'yla dağlandığımız gece Erdoğan'ın Türkiye için birinci derecede tehdidin PKK olduğunu belirterek DAEŞ'i "yurtdışı bir tehdit" olarak nitelendirmesi… "En ziyade müslüman biziz" diyen bu grup yurt içinde de konuşlanmamış ve hiç kan dökmemiş gibi…
Böyle bir atmosferde YÖK, Türk gençlerini Cumhurbaşkanı'nın tehdit sıralamasında ikinciliğe layık gördüğü IŞİD'gillerden korumayı hedefleyen bir karar aldı. İlahiyat fakültelerinde okutulan Kur'an-ı Kerim, Arapça, hadis, fıkıh ve tefsir derslerini bir yıllık hazırlık dönemi yerine dört yıla yayarlarsa bunu başarabileceklerini umuyorlar.
İlahiyat fakülteleri "Eğitim programlarını YÖK değil üniversite senatoları hazırlar" diye buna karşı çıkıyor. Taraflar bildiri üstüne bildiri yayınlayıp yetki tartışması yapıyor. Atı alan çoktan Üsküdar'a geçmiş, YÖK teröre meyyal İslamî yorumların ders programlarındaki boşluklardan yararlanıp öğrencileri etkilemesinden korkuyor. İşin ilginç yanı yeni düzenlemeye karşı çıkanlardan bir kısmı da tersinden bu endişeyi paylaşıyor.
"Son kararı sen değil biz veririz" tartışması, "Bu dersleri az mı okutursak tuzağa düşmekten koruruz çocuklarımızı, yoksa çok okutursak mı? Zamana mı yayalım, bir çırpıda verelim bitsin mi?" gibi soruları gündeme taşıyor.
"Türkiye'deki çocuklar ilahiyat fakültesi perspektifiyle eğitim alsınlar ki DAEŞ, Selefilik ve Vehhabilik gibi akımların önüne geçelim. Kur'an-ı Kerim'i, hadisi, tefsiri okumayı bilmeyen kişi, onlardan etkilenebilir diye endişeye düştüğümüz için bu adımı attık" diyen YÖK temsilcisi ile "Vesayete ihtiyacımız yok, gölge etmeyin başka ihsan istemeyiz" mealinde konuşan hocalar herhalde bataklıkta gül yetiştirilemeyeceğini gayet iyi bilirler.
Onlara deriz ki; ülkemiz gülizara dönsün mü istiyorsunuz, gençlere teorik bilgi vermekle yetinemezsiniz. Dinin siyasete alet edilmesinin güncel örneklerine karşı çıkacaksınız. İslami referanslarla memleketi yönetenlerin suret-i haktan görünen uygulamalarını sineye çekmeyeceksiniz. Siyasi mülahazalarla adaletin beli kırıldığı, zulmün dine dayanak yapıldığı, Resulullah'ın adı saray entrikalarına kurban edildiği, çocukların aklı kayar diye korktuğunuz o şiddetperest akımlar doğrudan ya da dolaylı desteklendiğinde, taammüden veya cehaleten büyük hamilerinin sırtları sıvazlanıp paracık ve mevkicik bölüşümü yapıldığında öğrencilerinizin gözlerini açacak ve diyeceksiniz ki:
Arkadaşlar, bu tarih boyunca hep böyle olmuştur. Din, devletler için her zaman ve her coğrafyada korku, sindirme, işgal, talan aygıtı olarak kullanılmıştır. En takva sahibi insanlar bile güç ile sınanınca inançlarından taviz vermiş, devlet korumak bahanesiyle Rahman'a değil şeytana hizmet etmiştir. Teorik İslamî bilgileriyle bu duruma gelmişlerdir. Vakit namazlarını ihmal etmemelerine rağmen tebayı fütursuzca ölüme gönderebilmişler, sonra "ne mutlu şehit olana" demişler, liyakat yerine koşulsuz biat esasına göre kifayetsiz ve kirli insanları yüceltmişlerdir.
Nefslerini Mefisto'ya satan din alimleri de olmuştur, "ölürüm de karayı ak görmem" diyenler de. Bunun için taht ya da koltuk sahibi olmak gerekmemiştir. Herkesin kendi çapında bir iktidarı vardır. Kimi bilgisinin saltanatını sürer, kimi parasının, kimi konumunun, kimi de saf vicdanının. Okuduklarınızı değerlendirirken ve hayata geçirirken bunu dikkate alın, kendinize arif olun.
Tarihi ezilenlerden çok ezenler yazar. Okulda size verdiğimiz derslerin içerikleri yüzlerce yıldır bu sistemden nasibini almış, dinin muktedirin resmi ve gönül erlerinin gayri resmi yorumları ayırt edilemeyecek kadar iç içe girmiştir. Tablonun aslını görebilmek zordur çocuklar. Çünkü siyasi zaferlerden beslenen hamasi nutukların altın yaldızlı çerçevesi onu gölgeler.
Dolayısıyla arkadaşlar, bizim size öğrettiklerimizi de, siyasilerin telkinlerini de, medyanın sunduğu manzaraları da ihtiyatla karşılayın. Ateşe atmayın kendinizi ve ateşe odun taşımayın. Aman etiketlere ziyade dikkat. Ne Peygamber Efendimiz Sünni'ydi, ne Hz. Ali Alevi. Onlar sadece savunma savaşı yaptılar. Şanları yürüsün diye başkalarının topraklarına hiç saldırmadılar..
a45UyF587661-150909230414 Oraj Poyraz cimcime@neomailbox.net
2015/09/10 01:00 1 39 undefined undefined add_anadoluhareketi@googlegroups.com
Serefle bitirilmesi gereken en agir gorev, HAYAT tir!
Nusret DEMIRAL
Harice karsi hukukumuzu mudafaa ve varligimizi muhafaza icin en birinci vazifemiz, ne emel beslediklerini hepimizin bildigi bu muzir nesriyattan, bu haserattan, Kuvayi Milliye den Anadolu yu temizlemektir
(ALi KEMAL, Peyami Sabah, 6.5.1920)
DOGA YASALARI UZERINE DUSUNCELER -7-
Hepimiz kendimize ozgu bir simdi algisi icinde yasariz ve etrafimizdaki seylerin de bizimle ayni simdi icinde yasadigini zannedebiliriz. Newton fizigi de asagi yukari evrenin bu sekilde kabul edilmesiydi. Evrendeki butun olaylarin, surekli olarak gecmisten gelecege akan ve her sey tarafindan ortaklasa algilanan bir mutlak zaman icinde gerceklestigi dusunulmekteydi. Ozel ve genel gorelilik kuramlarinin gelistirilmesi ile bu yanilgimizdan vazgecmek zorunda kaldik.
Hicbir sekilde, cevremizdeki diger seylerle birlikte ayni simdi icinde yasamayiz. Gunes isiginda baktigimizda dahi, onun simdiki halini degil, yakla$ik olarak 8 dakika onceki halini seyrederiz. Yildizlara baktigimizda ise, aslinda gecmise bakmaktayiz demektir. Bazi yildizlarin ve galaksilerin isigi bize milyonlarca i$ik yili oteden ulasirlar ve biz onlari kendi simdimiz icinde algilariz.
Dr Hawking in, ozel ve genel gorelilik kuramini anlattigi bolum cok uzun. O yuzden kisa alintilarla devam edecegim. I$ik hakkinda yapilan calismalar fizik kuramlarinda devrimci degi$iklikler yapilmasini gerektirecek kadar onemli. Ta Aristotales zamanindan beri isigin eter adi verilen bir madde icinde hareket ettigine inaniliyordu.
1887 yilinda Michelson-Morley deneyi olarak bilinen bir deney yapildi. Gayet hassas cihazlarla isigin iki farkli acidaki hizi olculdu.Iki hiz da birbirinin ayniydi ve bu yuzden artik eter dusuncesinden vazgecilmesi gerekiyordu. Fakat bunu yapmak yerine bilimciler duruma farkli aciklamalar getirdiler.
Albert Einstein
1905 yilinda, henuz 26 yasinda olan Albert Einstein (1879-1955) Hareketli Cisimlerin Elektrodinamigi Uzerine isimli bir makale yayinladi. Varsayimina gore, i$ik hizi farkli konumlarda hareket eden tum gozlemciler icin ayni olmaliydi. Dahasi, zamanin da ayri bir boyut olarak kabul edilmesi gerektigi ortaya cikmaktaydi. Ayni olayi gozlemleyen iki gozlemci icin ortak bir simdi olamazdi. Bulunduklari yere gore, isigin kendilerine ulasma suresine bagli olarak zaman konusunda anlasamiyacaklardi. Bu durumun gundelik hayatimizda pek farkina varilmaz; zira mesafele ve hizlar cok dusuktur. Rahatlikla, cevremizdeki diger seyler ile ortak bir simdi algisi icinde yasayabiliriz. Fakat, mesafeler buyudugunde ve hizimiz arttiginda zamanin bizim icin akisinda da degi$iklikler yasanmaya baslanir. Kitaptan alintilara devam ediyorum.
I$ik hizi evrenin farkli yerlerindeki olaylari anlamamizda referans olarak kullanilir.
Bu durumu tuhaf kilan iki gozlemcinin farkli zaman olcumleri yapmalarina karsin ayni fiziksel sureci izliyor olmalaridir. Einstein bu zaman kaymasi icin yapay bir aciklama olusturma cabasina gitmedi. Urkutucu olsa bile mantikli bir sonuca vardi: Gecen zamanin olcumu, tipki alinan mesafenin olcumu gibi, olcum yapan gozlemciye baglidir. Bu etki, Einstein in 1905 teki makalesinde acikladigi kuramin temel taslarindan biriydi ve sonra ozel gorelilik kurami adini aldi. (...) Einstein in calismasi zamanin Newton un dusundugu gibi mutlak olamiyacagini gosterdi. Diger bir deyisle, her bir olaya butun gozlemcilerin kabul ettigi bir zaman atfetmek olanaksizdir. Tersine, her gozlemcinin kendi zaman olcumu vardir ve birbirine goreli olarak hareket eden iki gozlemcinin zaman olcumleri farkli olacaktir.
Bu calismalar sayesinde fizikciler anladilar ki, i$ik hizi her referans cercevesinde aynidir ve Maxwell in elektrik ve manyetizma kuramina gore zaman uc boyutlu uzaydan ayri olarak ele alinamaz. Zaman ve uzay birbirine gecmistir. Fizikciler uzay ve zamanin bu evliligine uzay-zaman adini verdi ve buna dorduncu boyut dediler.
Zamani da icine alan 4 boyutlu evren modelinde, bir cismin kutlesine bagli olarak uzay-zamanda bukulme meydana gelir ve i$ik da bundan etkilenir.
Einstein cok gecmeden, gorelilik ile cekimi uyumlu hale getirmek icin baska bir degi$ikligin daha gerekli oldugunu farketti. Newton un kutle cekim kuramina gore nesneler herhangi bir zamanda, aralarindaki uzakliga bagli olarak degisen kuvvetlerle birbirlerini cekerler. Ancak gorelilik kurami mutlak zaman kavramini ortadan kaldirdigi icin, kutleler arasi uzakligin ne zaman olculmesi gerektigini tanimlamanin hicbir yolu yoktu. Yani Newton un kutle cekim kurami ozel gorelilik kurami ile uyumlu degildi ve degistirilmesi gerekiyordu. Sonraki 11 yil boyunca Einstein yeni bir kutle cekim kurami gelistirdi ve buna da genel gorelilik adini verdi. Genel gorelilik kuramindaki kutle cekim kavrami Newton unkine hic benzemez. Tersine, uzay zamanin daha once dusunuldugu gibi duz olmadigini, kutle ve enerjisi tarafindan bukulup bozuldugunu one suren devrimci bir taslagi temel alir.
Ozel ve genel gorelilik kuramlarinin cikarimlari, kuresel konumlamalar ait hesaplamalarin hassaslikla yapilmasini gerektiren konularda onem tasir. Ornegin GPS (Global Positioning System) kuresel yer belirleme sistemi teknolojisinde genel gorelilik kurami hesaba katilmasaydi, konumlara ait hesaplamalarda kilometrelerce sapmalar olabilirdi !
Boylece hesaplamalara zaman faktoru de katilmis oluyor. Gercekligin simdi uzerinden algilanmasi bile yeterince zorken, bir de zamanin ayri bir boyut olarak algilanmasi ve bildigimiz uc boyutlu dunyanin uzerine dorduncu boyutun eklenmesi soz konusuydu. Kisa maddeler halinde, neler anlatiyordu ozel ve genel gorelilik kuramlari?
I$ik hizi, tum evrende sabit bir referans hizdir.
Mesafe ve hizdan bagimsiz mutlak bir zaman yoktur.
Cisimler hizlandikca ve i$ik hizina yaklastikca zaman onlar icin daha yavas akmaya baslar. (Kardesler paradoksu. Hayali bir kisi, i$ik hizina yakin bir hizda uzayda seyahat ederse, geri dondugunde ikiz kardesinin cok yaslandigi, belki de oldugu bir durumu bulacaktir.)
Duragan kutleye sahip cisimler asla i$ik hizina erisemezler. Cisim hizlandikca kutlesi artacagi icin daha fazla ivme kazanamaz. (CERN deki parcacik hizlandirma denemelerinde bu duruma rastlanmistir.)
Cisimler hizlandikca, hareket dogrultusunda boylari kisalmaya baslar.
Uzay-zaman mekani kutle cekim etkisi ile bukulebilir. Tipki bir carsafin uzerine birakilan bir cismin carsaf yuzeyini bukmesi gibi.
FOCS 1 isimli, Isvicre de bulunan atom saati. 2004 yilinda calismaya baslayan saat, 30 milyon yilda 1 saniyelik sapma gosterebilir.
Eistein in cikarimlari farkli zamanlarda defalarca test edildi. Cok hassas atom saatleri tasiyan ucaklar farkli yonlere dogru ucurulmus ve saatlerde akan zamanin yavasladigi tesbit edilmistir. I$ik hizina cok yaklasan notrino ve muon isimli parcaciklarin omurlerinin, Dunya da uretilen duragan parcaciklardan daha uzun oldugu gozlemlenmistir. (Kazandiklari hiz sebebi ile...)
Ozel ve genel gorelilik kuraminin cikarimlarinin gundelik hayatimizda pek yeri yoktur. I$ik hizi ile karsilastirildiginda, hareketlerimiz o kadar agirdir ki pratikte bir zaman farkliligi algilayamayiz. Her ne kadar yeni ve carpici fikirler getirmis olsa da Einstein in cikarimlari yine de kla$ik bir kuramdi. Neden ? Dr Hawking den alintiliyorum.
Maxwell in elektro-manyetizma kurami, Einstein in genel gorelilik kurami fizikte devrim yapmis olsalar da, Newton fizigi gibi kla$ik kuramlardir. Yani bu modellerde evrenin bir tek gecmisi vardir. Fakat, kla$ik evren modelleri atom ve atom alti duzeyinde karsilasilan gozlemlerle bagdasmaz. Atom ve atom alti parcaciklarin dunyasini anlayabilmek icin, bu kuramlarin yerine, her biri kendi yogunluguna veya kendi olasilik genligine sahip, olasi her gecmisi iceren bir evren modeli sunan kuantum kuramini kullanmaliyiz. Gunluk hayatla ilgili pratik hesaplamalar icin kla$ik kuramlari kullanmaya devam edebiliriz. Ancak atomlarin veya molekullerin davranislarini anlamak istiyorsak Maxwell in elektro-manyetizma kuraminin kuantum uyarlamasina ihtiyacimiz var. Eger evrenin ilk zamanlarini, yani butun madde ve enerjinin kucucuk bir hacme $ikismis oldugu zamanlari anlamak istiyorsak kuantum kuramlarina basvurmaliyiz. Bazi yasalar kla$ik olarak kalirken, digerleri kuantum yorumu ile ele alinirsa tutarli bir doga anlayisina sahip olamayiz. Bu nedenle, butun doga yasalarinin kuantum uyarlamalarini bulmaliyiz. Bu turden kuramlara kuantum alan kuramlari denir.
Fizikte kuvvet alanlari onemli bir konudur. Cesitli kuvvetler kendilerini kuvvet alani denilen ortam icinde aciga cikarirlar. Bilinen en iyi kuvvet alani manyetik kuvvettir. Bir miknatisin cekim alanindaki camin ustune demir tozu dokersek, kuvvet alanlarini rahatlikla gorebiliriz.
Newton ve Einstein fiziginin bazi cikarimlari makro kozmosa yoneliktir. Yani, Dunya miz veya Gunes imiz gibi gezegen ve yildizlarla, galaksilerle dolu bir evrene yonelik yorumlardir ve sagduyumuza uygundur. Evrenin sadece bir tane tarihi vardir. Hizin ve mesafenin etkisi ile, olaylari farkli zamanlarda algilayabiliriz ama yine de evrenin sadece bir tane gecmisi ve gelecegi olacaktir. Fizikciler buna zamanin oku derler ve bizim gundelik hayatlarimizda da son derece onemli bir kavramdir.
gecmis ------> simdi ------> gelecek
Zamanin oku ile temsil edilen bu akis diyagraminda, hepimiz bir simdi algisi icinde yasariz. Olaylarin akisi tek yonludur ve asla geriye cevrilemezler; yani tersinemezler . Vazoyu dusurup kirarsak, zamanin geriye akmasini ve kirik vazo parcalarinin birlesmesini bekleyemeyiz. Devinim icinde hepimizin biyolojik saati ilerler ve yaslaniriz. Kendimize ne kadar bakarsak bakalim, asla gencligimizdeki sagliga, dinclige geri donemeyiz; sonunda bir gun biyolojik yapimiz tamamen coker ve olum denilen duruma geceriz. Bundan sonra ise bedenimizin curume ve dagilma sureci baslar. Otesinde bir hayat olup olmadigi bilimsel olarak gozlenip olculemedigi icin, bu konu, bilimden cok dinin veya mistik felsefelerin ilgi alanina girer. Simdilik, bilindigi kadari ile olum, herhangi bir canli organizmanin hayati faaliyetlerinin, bir daha geri donmemek uzere kesin olarak sona ermesidir. Elbette, yuzlerce dini, felsefi veya mistik yorum yapilabilir.
Kla$ik fizik yorumlarina dayanarak tabloya biraz daha uzaktan bakarsak gorunen sudur, icinde bizlerin de oldugu sayisiz canli veya cansiz parcacik, surekli bir akis icindedirler ve bu akis tek yonludur .
Daha dogrusu, oyle zannediliyordu.
Artik kuantum kuramina sozu vermenin zamani geldi.
-devam edecek-
Levent ERTURK
LEVENTERTURK1961
https://leventerturk1961.wordpress.com/
| Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
| Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur_gundem@yahoogroups.com |
| Gruba uye olmak icin | : | ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com |
| Gruptan ayrilmak icin | : | ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com |
| Grup kurucusuna yazmak icin | : | ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com |
| Grup Sayfamiz | : | http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ |
| Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder