4 Ağustos 2020 Salı

MERKEL ANKARA'YI BİR KEZ DAHA MI KANDIRDI... ORUÇ REİS OPERASYONU NEDEN ERTELENDİ




MERKEL ANKARA'YI BİR KEZ DAHA MI KANDIRDI... ORUÇ REİS OPERASYONU NEDEN ERTELENDİ

MÜYESSER YILDIZ SİNCAN CEZAEVİ'NDEN YAZDI...

04.08.2020 15:06

Geçen haftayı da Yunanistan krizi ile geçirdik. Türkiye Oruç Reis gemisinin Meis Adası civarında arama tarama yapması için NAVTEX yayınlayınca iktidar medyası "Yunanistan'a diz çöktürüyoruz!" diye coştu. Almanya Başbakanı Merkel'in araya girmesi sonucu gemimizin faaliyetlerinin bir ay ertelenmesine karar verilince de aynı medya "Atina ile tansiyon düşüyor!" diye sevindi.

Medyanın bu hali bir yana hakikaten çok garip şeyler oldu daha da olacak gibi. Madde madde tabloyu özetlemeye çalışayım.

Yunanistan arkasına ABD ve AB'yi de alarak Türkiye'ye epey saydırdıktan sonra Başbakan Miçotakis 26 Haziran'da Erdoğan'ı aradı. İki taraf da "iletişim kanallarının açık tutulmasında mutabık kalındığını" duyurdu.

Üç ay sonra Yunanistan Cumhurbaşkanı Katerina Sakelaropulu Aydın ilimize bağlı Eşek Adası'na kelimenin tam anlamıyla çıkarma yaptı.

Ankara'nın sesi soluğu çıkmadı. Ta ki Yunan Cumhurbaşkanı Ayasofya'nın camiye çevrilmesine tepki gösterene kadar! İşte o zaman AKP Sözcüsü Ömer Çelik "Cumhurbaşkanı olduktan kısa süre sonra Eşek Adası provokasyonuna imza atarak barış yanlısı olmadığını dünyaya gösteren siyasetçinin kimseye vereceği ders yoktur" dedi.

Dedi de birkaç gün sonra Cumhuriyet'in başarılı muhabiri Alican Uludağ Ankara'nın Eşek Adası'na bakışını tespit etti. Uludağ CİMER kanalı ile yönelttiği "Aydın'ın Didim ilçesinin karşında bulunan Eşek Adası Türkiye Cumhuriyeti toprağı mıdır?" sorusuna "Evet burası Türkiye'ye aittir" cevabı verilemeyerek "aidiyeti belirsiz adalardan" söz edildiğini bildirdi. Böylece Ankara'nın Yunan Cumhurbaşkanı'nın o çıkarmasına sessiz kalmasının sebebi de anlaşılmış oldu.

GİZLİ GÖRÜŞMEYİ KİM DEŞİFRE ETTİ

Erdoğan – Miçotakis görüşmesine dönersek; o günlerde Miçotakis'in Merkel ve Macron'un isteği üzerine aradığı öne sürüldü. Ancak Miçotakis Temmuz'un ilk haftasında yaptığı açıklamada görüşmenin kendi insiyatifi ile gerçekleştiğini Merkel'in bu konuda hiçbir müdahalesi bulunmadığını vurgulayarak ansölye'yi bilgilendirmiştim. Aracılara ve hakemlere ihtiyacımız yok. Resmi kurumsal iletişim kanallarımız yeniden çalışıyor ve danışmanlarımız konuşabiliyor" dedi.

Yaklaşık iki hafta sonra ortaya çıktı ki Merkel'in Dış Politika Danışmanı Jan Hecker Miçotakis'in Diplomasi Başdanışmanı Eleni Surani ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın Berlin'de bir araya gelmiş.

Peki bu gizli görüşmeyi kim duyurdu? Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu. Mazallah bizden bir gazeteci bu buluşmayı tespit edip yazsa "Devletin güvenliğini tehdit" ve "İbrahim Kalın'ı hedef göstermek"ten kendini içeride bulurdu!

Bu arada neler oldu? Örneğin Yunan Cumhurbaşkanı'ndan sonra Yunanistan Kara Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Haralambos Lalousis ve Adalar Komutanı Korgeneral Petros Demestiha'nın da Eşek Adası'na gidip "Harekata Hazırlık Denetlemesi" yaptığı ortaya çıktı.

Öte yanda Merkel Macron ve İtalya Başbakanı Conti Libya'daki savaşa müdahale eden ve silah sevkiyatı yapan ülkelere karşı yaptırım kararı alınması için harekete geçti. İşaret ettikleri ülkeler arasında Türkiye de vardı.

Sonra gelsin Ayasofya sebebiyle Yunanistan'ın Cumhurbaşkanı'ndan papazına Türkiye'ye ettikleri hakaretler ve yaptıkları suçlamalar! Demediklerini bırakmadılar… Bayrağımızı yaktılar… Neyse ki MSB bu rezaleti şiddetle kınadı ve lanetledi.

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy da "Yunanistan 567 yıldır uyanamadığı Bizans rüyasından artık uyanmalı" dedi.

Demek ki Yunanistan'ın 567 yıllık Bizans rüyası varmış!

MERKEL YİNE KANDIRDI

Onları bir tarafa bırakıp Almanya'nın "icraatlarına" bakalım.

21 Temmuz'da Yunanistan'a giden Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki sondaj faaliyetlerini "provokasyon" olarak nitelendirdi. Yunanistan'ın Alman hükümeti ve AB'nin tam desteğine sahip olduğunu vurgulayıp "Türkiye AB ile ilişkilerde gelişme istiyorsa sondaj faaliyetlerini durdurmalı" uyarısında bulundu.

Yine Heiko Maas Oruç Reis krizinin yoğunlaştığı günlerde Türkiye'ye Deniz Kuvvetleri'nde kullanılanlar hariç silah vermediklerini açıklayıp şunları söyledi:

"Türkiye'nin Suriye'de yaptığı bizim için kabul edilmezdir. Dolayısıyla Almanya'nın silah ihraç etmesi için Türkiye'nin yaptığı çok sayıda başvuruyu artık kabul etmemekteyiz… Yabancı güçlerin Libya'ya silah göndermesine de göz yummayacağız. "

Bunları niye mi hatırlattım? şte Yunanistan'la aramızı bulması için arabuluculuğunu kabul ettiğimiz ülkenin pozisyonu bu!" demek için.

"Aramızı buldu" da! Merkel Erdoğan ve Miçotakis'i telefonla aradı… Alman Savunma Bakanı ülkesinin Ankara ve Atina arasında arabuluculuk yapıp "kapalı kapılar ardındaki görüşmelerde Türkiye ile Yunanistan arasındaki farklılıkları gidermek için çalıştığını" söyledi… İktidar yazarları da Merkel'in bu adımını "çok önemli girişim" olarak nitelendirdi.

Ardından İspanya Dışişleri Bakanı Laya Ankara'ya geldi ve Türkiye'nin Oruç Reis'in faaliyetlerini bir ay ertelediğini ondan öğrendik. Ortak basın toplantısında Bakan Mevlüt Çavuşoğlu bu konuya hiç değinmezken Erdoğan da İspanyol Bakan ile basına kapalı bir görüşme yaptı.

Laya Ankara'dan doğruca Atina'ya gitti. Yunan mevkidaşı Dendias'la görüşüp "Edindiğim izlenime göre Türkiye Atina ile diyalog arzu ediyor" dedi. Dendias da "Baskı veya tehdit olmadan Türkiye ile diyaloğa hazırız" karşılığını verdi.

Mesele şu; neden tarafı en baştan belli olan Berlin'in kapısı çalındı ve Yunan tarafında nasıl bir gelişme oldu ki Oruç Reis operasyonu ertelendi?

Acaba Merkel "salgın nedeniyle gidilmemesi gereken ülkeler" listesinden Türkiye'yi çıkarma gibi bir söz mü verdi? Libya yaptırımları ile mi tehdit etti? Mesele listeyse Oruç Reis kararının açıklanmasından hemen sonra Almanya Dışişleri Bakanlığı aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 130 ülkeye seyahat yasağını 31 Ağustos'a kadar uzattı. Yani sebep bu idiyse Merkel Ankara'yı bir kez daha kandırmış oldu.

KIRMIZI ÇİZGİLER

Oruç Reis kararının resmileşmesinden bir gün önce Milliyet'te Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın geniş bir röportajı yayınlandı. Sadece konumuzla ilgili bölümleri aktarayım.

Bilindiği gibi Yunanistan Lozan'a aykırı olarak adaları silahlandırdı 16 adamızı işgal etti. En sıcak örnek Eşek Adası… Durum bu iken Oktay Ege Adaları'nın silahsız olmasının Türkiye'nin "kırmızı çizgisi" olacağını belirtip şunları anlattı:

"Ege adalarının silahlandırılması Türkiye açısından asla kabul edilemez. Bunun için ne gerekiyorsa yapılacaktır. Hukuki girişim için yasal anlamda çalışmalar fiilen başladı… Diğer tarafa [Yunanistan] baktığınız zaman da zaten 100 yıldır oynanan başka bir oyun var. Şöyle Ege adalarına baktığınız zaman neler yaptıklarını çok net görüyorsunuz… Kuşatma harekâtı olarak görüyorsunuz… Türkiye bu oyunu gördü bugünlerde Türkiye'nin yaptığı Cumhurbaşkanımızın liderliğinde zaten olmayan bu haritanın yırtılıp atılmasıdır. "

Oktay Doğu Akdeniz ile ilgili olarak da şöyle konuştu:

"Akdeniz bizim mavi vatanımızdır mavi vatanımızda bizim kırmızı çizgimizdir. Kırmızı çizgilere baktığımızda Kıbrıs vardır… Türkiye KKTC üzerinden orayla yapmış olduğu anlaşmalar çerçevesinden elde ettiği hakları sonuna kadar kullanması kırmızı çizgimizdir. "

Ve Oktay Yunanistan'a şu çağrıyı yaptı:

"Bırakın ayak oyunlarını buyurun Türkiye'nin masaya oturmayacağı hiçbir ülke olamaz. Otururuz konuşuruz. Kazan-kazan ilişkisi. Türkiye bu duruşunu bütün dünyaya ilan ediyor. "

ÖNKOŞULSUZ GÖRÜŞME NE DEMEK

Oruç Reis ile ilgili kararı İspanya Dışişleri Bakanı'ndan sonra resmen açıklayan Almanya'nın arabuluculuğunda Yunanistan ile görüşen Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın oldu. Almanya'nın Doğu Akdeniz'de gerilimin azaltılması için diyalog sürecinin işletilmesini teşvik ettiğini bildiren Kalın şunları söyledi:

"Bizim buna yaklaşımımız olumlu oldu. Yunanistan bizim önemli bir komşumuz uzun tarihi kültürel bağlarımız var. Bu coğrafyadayız. Ne biz ne Yunanistan buradan gideceğiz. Birlikte bu coğrafyayı kavga etmeden nasıl paylaşabiliriz... Biz önkoşulsuz bir şekilde Yunanistan'la Ege kıta sahanlığı adalar hava sahası Doğu Akdeniz ve diğer tüm konuları konuşmaya hazırız. "

Adamlar "Kıbrıs Ege Adalar bizim" iddiasındayken Ermeni soykırım iftirasını kabul etmişken 19 Mayıs'ı "Pontus Soykırımı" saymışken "Önkoşulsuz konuşmaya hazırız" ne demek? Aksine Kıbrıs'ı gasp rüyasını unutması işgal ettiği adaları boşaltması soykırım hezeyanlarından vazgeçmesi şartlarını koşmamız gerekmez mi? Kaldı ki Kalın'ın bu sözleri bizatihi Fuat Oktay'ın açıkladığı "kırmızı çizgilerin" baştan silinmesi değil midir?

Kalın Oruç Reis'in faaliyetlerinin ertelenmesi kararının nasıl ve neden alındığına ilişkin de "Cumhurbaşkanımız 'Madem bu müzakereler devam edecek biz yapıcı olalım bir müddet bekleyelim. ' dedi. Buradaki temel ilke biz müzakerelerde hep bir adım önde olalım" açıklamasını yaptı.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın "kazan-kazan"; Kalın'ın "hep bir adım önde olmak" ifadelerini nereden hatırlıyoruz? Kıbrıs'ta meşhur Annan Planı müzakerelerinden… Sonuç? Aldatıldık!

15 TEMMUZ'DAN ÖNCE NE OLMUŞTU

Yunan tarafına dönelim. İbrahim Kalın "Tüm konuları önkoşulsuz konuşmaya hazırız" derken Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias hem İspanya Dışişleri Bakanı Laya ile görüşmesinde hem de birkaç gün önce ne söyledi? Şunu:

"Türkiye ile tek sorunumuz kıta sahanlığı ve deniz yetki alanlarının belirlenmesidir. "

Bu sözler Yunanistan'ın diğer tüm konuları "oldubitti" saydığının ispatı değil mi?

Dikkat çekmek istediğim önemli bir diğer ayrıntı ise şu:

Önce Miçotakis'in Milli Güvenlik Başdanışmanı Aleksandros Diakopulos istikşafi görüşmelere 2016'da kaldıkları yerden devam edeceklerini açıkladı.

Ardından Dışişleri Bakanı Dendias Türkiye ile "temas" halinde olduklarını belirtip "Bu temaslar olumlu sonuçlanırsa iki ülke dışişleri heyetleri arasında 2016'da kesilen istikşafi görüşmeler yeniden başlayabilir" dedi.

2016 vurgusuna dikkat! 2016'da ne oldu? İstikşafi görüşmelerde hangi noktaya gelinmişti?

15 Temmuz'dan 10 gün kadar önceydi. Şu anda tüm detaylarını hatırlayamıyorum; ama Yunan medyası dönemin Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı bugün de Türkiye'nin Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi olan Feridun Sinirlioğlu başkanlığındaki Türk heyeti tarafından yapılan istikşafi görüşmelerde Yunanistan'ın 12 mil tezinin kabul edildiğini öne sürmüştü. Hakkında TBMM'nin "savaş sebebi – casus belli" sayma kararı aldığı 12 mil!

Araya maalesef 15 Temmuz girince bu vahim iddiayı konuşamadık. Ancak adamlar şimdi ısrarla 2016'ya işaret ettiğine göre demek ki bir şeyler olmuş.

Özetle durum bu. Ama medyada "Doğu Akdeniz ve Ege'deki haklarımızı koruduğumuz zaferler kazandığımız" anlatılıyor.

Hani karmaşık resimli bulmacalarda "Buradaki kediyi bulun" denir ya ben de bu tablo içinde zaferi aradım ama bulamadım.

Siz bulabildiniz mi?

Sincan'dan Silivri'deki Barış Pehlivan'a Hülya Kılınç'a Murat Ağırel'e ve açık cezaevindeki tüm dostlara kucak dolusu sevgiler…

Müyesser Yıldız

Sincan Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu

G4 Blok

Odatv.com



https://odatv4.com/oruc-reis-operasyonu-neden-ertelendi-04082006.html

- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -
Bombasirti olayi 14 Mayis 1915 cok onemli ve Dunya savas tarihinde esine rastlanmasi mumkun olmayan bir olaydir.
Karsilikli siperler arasi 8 metre yani olum kesin.
Birinci siperdekilerin hepsi kurtulmamacasina dusuyor.
Ikinci siperdekiler yildirim gibi onlarin yerlerine gidiyor.
Fakat ne kadar imrenilecek bir soguk kanlilikla biliyor musunuz?
Bomba sarapnel kursun yagmuru altinda oleni goruyor uc dakikaya kadar olecegini biliyor ve en ufak bir cekinme bile gostermiyor.
Sarsilma yok.
Okuma bilenler Kur an-i Kerim okuyor ve cennete gitmeye hazirlaniyor.
Bilmeyenlerse Kelime-i sahadet getiriyor ve ezan okuyarak yuruyorlar.
Sicak cehennem gibi kayniyor.
Iste bu Turk askerindeki ruh kuvvetini gosteren dunyanin hicbir askerinde bulunmayan tebrike deger bir ornektir.
Emin olmalisiniz ki Canakkale savaslarini kazandiran bu yuksek ruhtur.

Gazi Mustafa Kemal ATATURK

- - - - - - - - - - - - -
JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI

53. BIR TANRISAL LUTUF A, SONSUZ IYI VE KUDRETLI BIR ALLAH'A INANILMAZ

"Allah nimet ve ihsanlarinin mutasarrifi degil midir? Kendi malini istedigi gibi kullanmakta ve tasarrufta ozgur degil midir? Malini geri isteyemez mi? Hareket ve durusunun hesabini sormaya yaratiklarinin hicbir hakki yoktur. Kudretindeki eserleri istedigi gibi kullanabilir. Olumlulerin mutlak hukumdari oldugu icin keyfinin istedigi gibi mutluluk ya da felaket dagitir. "

Yaptigi kotulukler nedeniyle bizi avutmak ve gonul almak icin ilahiyatcilarin bize yaptigi aciklama budur. Onlara sunu soylerim: iyilik ve nimetleriyle sonsuz olan bir Allah'in tasarrufu olmaz, belki aklin geregi olarak, iyilik ve nimetlerini yaratiklarinin uzerine sacmaya zorunlu olur. Onlara derim ki, gercekten iyiliksever bir varlik, iyilik yapmaktan, hayir yapmaktan cekinmede kendisinde hak bulmaz. Gercekten comert olan bir kimse, verdigini geri almaz, bunu yapan herkesin tesekkur beklememesi gerekir; ve nankorler vucuda getirdiginden dolayi sizlanmaya, yakinmaya hakki yoktur.

Bu Allah'la insanlar arasinda karsilikli bir anlasma ve yukumlulukler varsayan din ile, ilahiyatcilarin Allah'a atfettikleri zorba ve garip yaratilis nasil birlestirilebilir? Eger Allah'in, yarattiklarina karsi hicbir borcu, hicbir gorevi yoksa, yaratiklarin da Allah'a karsi hicbir borcu, hicbir gorevi olmayabilir. Her din, "bana uyunuz, beni seviniz, bana ibadet ediniz, ben de sizi mutlu edecegim" dedigi varsayilan tanrisalliktan insanlarin beklemekte kendilerini hakli zannettikleri mutluluk uzerine kuruludur. Insanlar da "Bizi mutlu ediniz, sozlerinize sadik kaliniz, biz de sizi sevecegiz, yasalariniza uyacagiz" diyor. Yarattiklarinin mutlulugunu ihmal etmekle, teveccuh ve iltifatlarini keyfi olarak dagitmak ve armaganlarini geri almakla, Allah, her dine "temel" hizmetini goren anlasmayi bozmuyor mu, yirtmiyor mu? Ciceron hakli olarak, "Allah insana kendisini sevdirmezse onun Allah'i olamaz" demisti. Tanrisalligi iyilik olusturur; bu iyilik ancak insanin hissettigi mutluluklarla ortaya cikar, insan mutsuz olur olmaz bu iyilik ve onunla birlikte tanrisallik da yok olur; sonsuz bir iyilik ne taraf tutucu, ne de ayricalikci olabilir. Eger Allah sonsuz iyiyse butun yarattiklarini mutlu etmelidir.

Sinirsiz ve sonsuz bir iyilik fikrini yok etmek icin tek bir mutsuz yeterlidir.

Sonsuz iyi ve guclu olan bir Allah'in ulkesinde tek bir insanin sikinti icinde olmasini havsala alir mi? Sikintili olan bir hayvan, bir peynir kurdu dahi, tanrisal lutfa, Allah'in sonsuz iyiliklerine karsi, yenilmeyen, itiraz kabul etmez kanitlar olurlar.

Ilahiyatcilara gore, bu dunyanin keder ve acilari, suc isleyen insanlarin ilahiyat katindan uzerlerine cektikleri ve hak ettikleri cezalardir. Ancak insanlar nicin sucludur? Eger Allah her seye kadir ise, "Bu dunyada her sey duzen ve intizam uzerine bulunsun, butun uyrugum, iyi, masum, her kusurdan ve gunahtan arinmis olsun, mutlu olsun!" demek, onun icin "Her sey olsun!" demekten daha mi masraflidir? Daha mi cok zahmetlidir? Bu kadar mutlak guclu olan Allah'in, eserini noksan ve kusurdan arinmis olarak vucuda getirmesi, bu kadar kusurlu, bu kadar kotu yapmasindan daha mi zordu? Insanlarin yoklugu ile mutlu ve bilgili olarak var olmalari arasindaki boyut, insanlarin yokluguyla budala ve sefil olarak var olmalari arasindaki boyuttan daha mi fazlaydi?

Din bize bir cehennemden, yani Allah'in sonsuz kerem, lutuf ve iyiligine ragmen, insanlarin pek cogu icin sonsuz izdiraplar sakladigi mahpesten, sonsuz acilar veren yerden soz ediyor. Dolayisiyla, insanlari bu dunyada pek mutsuz kildiktan sonra, Allah'in onlari ahirette daha cok mutsuz kilabilecegini dolayli olarak anlatiyor. Bu duruma karsi, "O zamanda, Allah'in iyiligi yerine adaleti gecer" diyerek isin icinden cikiyorlar. Ancak bir buyuk ki, en korkunc eziyete yer verir; o sonsuz degildir, sonsuz bir iyilik degildir. Ote yandan sonsuz kotu olan bir Allah'a, degismez bir varlik gozuyle bakilabilir mi? Merhametsiz bir kahirla, gazapla dolu olan ve bir adi da kahhar (batinci yok edici) olan bir Allah, kendisinde, merhametin, ayirt etmeksizin herkesi korumanin (rahmanulrahimligin) ve iyiligin, "golgesi" olsun bulunabilen bir Allah midir?

- - - - - - - - - - - - -
Baglilik, dusunmemek demektir, dusunmeye gerek duymamak demektir.
Baglilik, bilincsizliktir.

George Orwell1984

- - - - - - - - - - - - -
Cocuklara, suphe etmemeleri gerektigini ogretmenin yaratacagi trajediyi bir dusunun.

DARROW,CLARENCE (1857-1938) ABD'li hukukcu.
Ateistin Kutsal Kitabi - Aforizmalar - Derleyen Joan Konner

- - - - - - - - - - - - -
TCK Madde 180 Trafik guvenligini taksirle tehlikeye sokma

1) Deniz hava veya demiryolu ulasiminda kisilerin hayati sagligi veya malvarligi bakimindan bir tehlikeye taksirle neden olan kimseye uc aydan uc yila kadar hapis cezasi verilir.
IKINCI BOLUM
Cevreye Karsi Suclar



- - - - - - - - - - - - -
Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder