17 Nisan 2021 Cumartesi

YILMAZ ÖZDİL : 128 MİLYAR DOLAR NEREDE?


YILMAZ ÖZDİL : 128 MİLYAR DOLAR NEREDE?

17 Nisan 2021

1973 yılıydı.

İsveç'te her zamanki gibi yine sakin bir gündü.

Jan Erik Olsson adındaki soyguncu Stockholm'ün en kalabalık muhitinde yeralan banka şubesine girdi 32 yaşındaydı 16 yaşından beri sabıkalıydı deri ceketinin içine sakladığı hafif makineli tüfeği ve dinamit lokumlarını çıkardı "hepiniz yere yatın parti başlıyor" diye bağırarak tavana ateş etti.

Üçü kadın dört banka çalışanını rehin aldı müşterilerin kaçmasına izin verdi rehineleri kiralık kasaların olduğu bölüme götürdü.

Çalışanlardan biri o kaos anında sessiz alarm düğmesine basmayı başarmıştı üç dakika sonra polis ekipleri geldi silahlarını çekerek ana kapıdan girmeye çalıştılar soyguncu ateş açtı polislerden biri elinden yaralandı geri çekildiler.

Polisle soyguncu arasında kasa bölümündeki telefon üzerinden irtibat kuruldu "üç milyon İsveç Kronu kapının önüne süratli bir otomobil iki çelik yelek iki çelik kask istiyorum bir şartım daha var şu an hapiste bulunan Clark Olofsonn'un da serbest bırakılarak buraya yanıma getirilmesini istiyorum" dedi.

Jan'la Clark ıslahevinden arkadaştılar.

Clark bir başka banka soygunundan yakalanmış mahkum olmuştu.

Mesele başbakana iletildi.

Başbakan Olof Palme'ydi.

Kurtarma operasyonu için zaman kazanmak üzere soyguncunun şartlarını kısmen kabul etmeye karar verdiler.

Clark'ı hapishaneden çıkarıp bankaya getirdiler içeri girdi.

Kapının önüne Ford Mustang spor otomobil getirdiler.

Yine kapının önüne içinde 1.5 milyon İsveç Kronu bulunan çanta bıraktılar.

Jan'la yine telefon irtibatı kurdular.

Soyguncu yine şart koştu "polis kuşatmasını kaldırın iki rehineyi serbest bırakacağım iki rehineyi yanımıza alıp gideceğiz izimizi kaybettirdiğimize inandığım zaman rehineleri bırakacağım yoksa rehinelerle birlikte bankayı havaya uçuracağım" dedi.

Polis düşünelim filan dedi kuşatmayı kaldırmadı.

Gece öyle geçti.

Ertesi sabah soyguncu başbakanla görüşmek istedi.

Başbakanı telefona bağladılar.

"Polise emir ver kuşatmayı kaldırsınlar" dedi.

Ve sürpriz şekilde telefonu rehine kadınlardan birine verdi.

Başbakan duyduklarına çok şaşırdı.

Çünkü rehine kadının ses tonunda korkudan eser yoktu aksine başbakana yönelik öfke vardı.

"Jan'a karşı davranışınızdan hayal kırıklığına uğradık niye polisleri geri çekmiyorsunuz Jan kimseye zarar vermedi onu tamamen serbest bırakmanız gerekmiyor mu?" diye hesap soruyordu!

Basın olay yerine yığılmıştı.

İsveç'te herkes bu meseleyi konuşuyordu.

Soyguncu Dagens Nyheter gazetesine telefon etti.

Polisin tutumunu şikayet etti!

Telefonu bir başka kadın rehineye verdi.

Kadın rehine gazeteye dert yandı "kurtulma şansımız var ama başbakanın ve polisin katı tutumu Jan'ı çaresiz bırakıyor" dedi!

Gazete bu görüşmeyi manşet yaptı.

Tartışma başladı.

Birçok kişi soyguncuyu savunuyor polisi suçluyordu!

İki gün geçti.

Üç gün geçti.

Altı gün geçti durum kilitlenmişti.

Polis operasyon başlattı özel harekat içeri girdi soyguncular ve rehineler kasa bölümünde sıkıştırıldı kasa bölümünün tavanına delik açıldı "yemeklerinizi artık kapıya bırakmayacağız buradan vereceğiz" denildi.

Soyguncular planı anlamıştı.

Tavandaki delikten bayıltıcı gaz sıkacaklardı.

Kadın rehinelerden birinin boynuna ip bağladılar ayakları yere değecek şekilde tavana astılar "kadının ayakları yere değdiği için ölüm tehlikesi yok ama içeriye gaz sıkarsanız bayılır yere yığılacağı için boğularak ölür rehinenin katili siz olursunuz" diye bağırdılar.

Havanın kararması beklendi.

Polis gazı bastı.

Gaz maskeli özel harekatçılar tavandan daldı.

Soyguncular teslim oldu rehineler sağ salim kurtarıldı.

Gel gör ki… Polisler gaz bulutuyla içeri dalarken rehineler soyguncuların önüne siper oldu "ateş etmeyin" diye bağırıyorlar soyguncular vurulmasın diye kendi vücutlarını kalkan yapıyorlardı.

Jan Erik Olsson'a on yıl hapis cezası verildi.

Clark Olofsonn ise mevcut mahkumiyetine bir yıl hapis ilave edilerek yeniden cezaevine gönderildi.

Tuhaflıklar devam etti…

Rehineler kendi aralarında para topladılar soyguncuların mahkeme masraflarını karşılamaya destek oldular.

Soyguncular lehine ifade vererek daha az ceza almalarını sağladılar.

Gazetelere röportajlar verdiler aslında pek çok defa kaçma fırsatları olduğu halde kaçmadıklarını çünkü kendilerini tehlikede hissetmediklerini soyguncuların kötü niyetli olmadığını anlattılar.

"Bizi öldürmeyeceğini gerekirse bacağımızdan vuracağı söyledi sadece bacağımızdan vuracağını söylediğinde ne kadar nazik ve düşünceli bir insan olduğunu görmüştük" dediler.

"Polisin aniden operasyon yapacağını soyguncuları vuracağını tahmin ediyorduk polise engel olmak için soyguncuları yalnız bırakmamak için tuvalete bile gitmiyorduk" dediler.

Erkek rehine "onu kahraman olarak görüyorduk" bile dedi!

Sık sık hapishaneye giderek soyguncuları ziyaret ettiler.

Hatta içlerinden biri soyguncuya aşık olmuştu nişanlısından ayrıldı soyguncunun hapis cezasını doldurmasını bekledi!

Soyguncu Jan Erik Olsson sekiz yıl sonra bırakıldı.

Tayland'a gitti.

Market açtı.

Bir daha suça bulaşmadı.

Tayland'ta evlendi çocuğu oldu.

30 yıl sonra İsveç'e geri döndü.

Otomobil tamirhanesi açtı.

Şu anda 80 yaşında hâlâ İsveç'te yaşıyor.

Bu psikolojik tuhaflık milat oldu.

Kavramlaştırıldı.

"Stockholm Sendromu" adını aldı.

Baskı ve şiddet yaşayan insan eğer yaşadığı sıkıntının sebeplerini doğru tahlil edemiyorsa ezilmesine rağmen ezenin yanında yeralıyor ezeni savunuyor hatta ezene minnet duyuyor.

Kesintisiz baskı baskıya uğrayan kurbanı travmatik bağlanma sürecine itiyor kurban itiraz edeceğine despota bağlanıyor.

Kurban gönüllü kurbana dönüşüyor.

İçinde bulunduğu tehlikeyi reddediyor.

Baskı ortamında ne kadar uzun süre kalırsa baskı yapana o kadar çok bağlanıyor.

Hayatta kalma içgüdüsü ve dış dünyadan soyutlanma bu sendromun ortaya çıkmasına sebep oluyor.

Kurban ihtiyaçlarını karşılayabilmek için baskı yapana muhtaç olduğunu düşünürse kendisini yalnız ve çaresiz hissederse baskı yapanın küçücük jestleri kurbanın gözünde büyüdükçe büyüyor minnete dönüşüyor.

Stockholm sendromu rehineler ve aile içi şiddete maruz kalanların yanısıra… Özellikle toplumdan izole halde yaşayan tarikat-cemaat benzeri yoğun dini baskı ortamlarında görülüyor.

Bana sorarsanız…

Merkez Bankası tartışmalarına bu çerçevede bakmakta fayda var.

Teşbihte hata olmaz elbette İsveç'teki gibi silahlı bir banka soygunu filan değildir haşa.

Ama dört dörtlük Stockholm sendromu'dur.

Çünkü…

Nerde bu para diye soruluyor.

Soranlara kızıyorlar iyi mi!

Hakikaten nerede bu para diye merak edeceklerine paranın akıbetini merak edenlere saldırıyorlar.

Paramızın hesabını vermesi gerekenleri savunup paramızın hesabını soranlara küfür ediyorlar.

Rehineleri tarafından kahraman ilan edilen Jan Erik Olsson'un bankadan kapıp izini kaybettirmek istediği para hepi topu 375 bin dolara tekabül ediyordu.

Bizde izi aranan para 128 milyar dolar…

Bizdeki sendromun ebatlarını düşünün gari!

https://www.sozcu.com.tr/2021/yazarlar/yilmaz-ozdil/128-milyar-dolar-nerede-6378295/

- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -
Yorulmadan beni takip edeceginizi soyluyorsunuz.
Fakat arkadaslar yorulmadan ne demek?
Yorulmamak olur mu?
Elbette yorulacaksiniz.
Benim sizden istedigim sey yorulmamak degil yoruldugunuz zaman dahi durmadan yurumek yoruldugunuz dakikada da dinlenmeden beni takip etmektir.
Yorgunluk her insan her mahlk icin tabii bir halettir fakat insanda yorgunlugu yenebilecek mnevi bir kuvvet vardir ki iste bu kuvvet yorulanlari dinlendirmeden yurutur.

Gazi Mustafa Kemal ATATURK

- - - - - - - - - - - - -
JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI

144. BUTUN DINLER HOSGORUSUZDUR, VICDAN OZGURLUGUNU KABUL ETMEZ VE DOLAYISIYLA IYILIGIN VE GUZELLIGIN YIKICISIDIR

Hicbir sofu yoktur ki, kendisinin bagli bulundugu mezhepten baska mezhebe girenleri, yaratilisina gore, ya dusmanlik, nefret ve tiksintiyle, ya asagilayici gozle gormesin, ya da durumuna acimasin. Ustun din, hep hukumdarin ve ordunun bagli oldugu dindir, Zayif mezheplere ustunlugunu, acimasizca ve cok asagilayici bicimde hissettirir.

Yeryuzunde henuz gercek hosgoru, gercek vicdan ozgurlugu yoktur. Her yerde, her milletin oteki butun milletlerden ayri ve ayricalikli bir sekilde sevgilisi oldugu sanilan bir Allah'a tapilir.

Her kavim yalniz kendisinin gercek Allah'a, dunya capinda Allah'a, doganin hukumdari olan Allah'a ibadet etmesiyle ovunur. Ancak, bu hukumdar, dunya arastirilir ve incelenirse gorulur ki, her toplumun, her mezhebin, her firkanin ya da her dinin mensuplari, her seye gucu yeten Allah'tan; ozenle ve calisarak ancak teveccuhune hak kazanma ayricaligina eristiklerini one suren az sayida uyruklarini kapsayan ve otekilere hic de kulak asmayan, aciz bir hukumdar yaparlar.

Din koyuculari ve bu dinleri tutan ruhaniler, dini asiladiklari milletleri otekilerden ayirmayi acik bir sekilde istemislerdir. Bunlar, kendi surulerini farkli damgalariyla oteki surulerden ayirmak istediler. Bunlar kendilerini izleyenlere, baska ilahlara dusman ilahlar, ozel ayinler, cemaatler, ibadet yerleri, dini torenler verdiler ve ozellikle kendilerine bagli guruhu, oteki dinlerin asagilayici, kufur ve igrenc olduguna inandirdilar. Bu hile ve oyunla, bu acgozlu aldaticilar, mezheplerine girenlerin ruhlarini kimseye danismadan istila edip buyulediler. Bunlari, uysal olmayan, toplum disi yaptilar, insan topluluguna baglilik ve ilgilerini yok ettiler. Fikirlerine ve kendi ayinlerine uygun fikir ve ayinlere sahip olmayanlarin tumune mahkum, lanetlenmis gozuyle baktirdilar. Iste bu sekilde, din, insanlarin yureklerini kapatmaya ve insanin hemcinslerine karsi beslemesi gereken sevgiyi yureklerden uzaklastirmaya erismistir. Uysallik, iyilikseverlik, merhametli olmak gibi ahlakin bu ilk erdemleri, dini hurafelerle kesinlikle uyum kabul etmez.
- - - - - - - - - - - - -
Ve isin korkunc yani, farkli dusundugunuz icin sizi oldurecek olmalari degil, hakli olabilecekleriydi.
Iki kere ikinin dort ettigini nereden biliyorduk ki?
Yercekimi diye bir sey oldugunu nereden biliyorduk ki?
Gecmisin degistirilemez oldugunu nereden biliyorduk ki?
Madem gecmis de denetlenebiliyordu soylenecek ne kaliyordu ki geriye?

George Orwell1984
%
Ama sizin dunya dediginiz yer bu evrende kucucuk bir nokta.
Insanoglu da minicik, umarsiz!
Ne kadar zamandir var ki?
Milyonlarca yil kimse yasamadi dunyada.

George Orwell1984

- - - - - - - - - - - - -
Huzur icinde olecekler ve mezarlarinin otesinde olumden baska bir sey bulamayacaklar.

Ama sirlarini saklayacagiz ve onlarin mutlulugu icin cennet ve sonsuzluk oduluyle onlari ayartacagiz.
DOSTOYEVSKI,FYODOR (1821-1881) Rus yazar.
Ateistin Kutsal Kitabi - Aforizmalar - Derleyen Joan Konner

- - - - - - - - - - - - -
TCK Madde 26 Hakkin kullanilmasi ve ilgilinin rizasi

1) Hakkini kullanan kimseye ceza verilmez.
2) Kisinin uzerinde mutlak surette tasarruf edebilecegi bir hakkina iliskin olmak uzere acikladigi rizasi cercevesinde islenen fiilden dolayi kimseye ceza verilmez.


- - - - - - - - - - - - -



Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur-gundem@googlegroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur-gundem+subscribe@googlegroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : 0raj.p0yraz@neomailbox.net  /  oraj.poyraz@openmail.cc
Grup Sayfamiz : https://groups.google.com/g/ozgur-gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/
Özgürlük adam, henüz yeni kurdum.

Siyasi iktidarın sürekli yasakladığı, polisiye önlemler ile gizlemeye çalıştığı şeyleri burada biriktireceğim.

Videolar, resimler, makaleler falan.
:
http://insulaelibertatis.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder