1 Ağustos 2021 Pazar

ÖZDİL: KAĞNIYLA ALAY EDEN ŞATAFAT ZİHNİYETİ...

ÖZDİL: KAĞNIYLA ALAY EDEN ŞATAFAT ZİHNİYETİ...

Yılmaz Özdil bugünkü köşesinde orman yangınları hakkında süren tartışmaları yazdı.

Sözcü gazetesi yazarı Yılmaz Özdil bugünkü köşesinde orman yangınları hakkında süren tartışmaları köşesine taşıdı.

Yılmaz Özdil "İşte bu kağnıyla alay eden şatafat zihniyeti hem dünyaya rol model olan Türk tarımını saman bile bulamaz hale getirdi hem uçak fabrikası bile kuran Türk Hava Kurumu'nun pilotlarını bile işten attı. İşte bu yüzden her şerde hayır var misali yüreğimizi dağlayan orman yangınlarına eyyamcılıkla değil dirayetle bakmalıyız. " ifadelerini kullandı.

Yılmaz Özdil'in "Saman bulamayan uçak bulabilir mi?" başlıklı yazısı şöyle oldu:

Cumhuriyetimiz henüz bir yaşındaydı.

Türk aydınlanma devrimi akılcı vizyonuyla daha bir yaşındayken demokratik ve bilimsel çekim alanı haline gelmişti.

Dünya çapında saygın profesörler ordinaryüsler ABD'ye Kanada'ya İngiltere'ye gitmek yerine Türkiye'ye gelmeyi tercih ediyorlardı.

O günlerde gelecek vaadeden 150'si kız 750 pırıltılı gencimiz seçildi.

Mustafa Kemal "sizleri birer kıvılcım olarak gönderiyorum volkan olup dönünüz" dedi Cumhuriyet'in beyin takımını oluşturacak memleketin sıfırdan inşasına temel atacak olan umudumuz gençlerimiz yurtdışına eğitime uğurlandı.

Fransa ABD Japonya Çin Almanya Belçika İsviçre İngiltere Avusturya İtalya Çekoslovakya Macaristan İsveç'e gittiler.

Cenevre Lozan Sorbonne Lyon Freiburg Heidelberg Berlin Charleroi Harvard Chicago Cornell Missouri Iowa Wisconsin üniversitelerinde eğitim aldılar.

Kimisi çok sesli müziğimizin omurgasını oluşturdu kimisi arkeolojinin babası oldu kimisi elektrik mühendisi kimisi tekstil mühendisi kimisi maden mühendisi kimisi jeolog kimisi memleketin ilk beden eğitimi öğretmeni oldu.

Selahattin Reşit Alan o gençlerimizden biriydi.

Henüz 22 yaşındaydı Fransa'ya gönderildi tayyare mühendisi oldu.

Mühendis diplomasının yanısıra pilot brövesi de aldı yurda döndü.

Eskişehir Tayyare Fabrikası'nda işbaşı yaptı.

Gecesini gündüzüne kattı.

İlk milli uçağımız MMV-1'i üretmeyi başardı.

MMV milli müdafaa vekaleti yani milli savunma bakanlığı anlamına geliyordu tek motorlu iki kişilikti saatte 200 kilometre hız yapıyordu havada 2.5 saat kalabiliyordu test uçuşunu bizzat yaptı.

Fotoğraflara iyi bakın lütfen…

Gencecik uçak mühendisimiz Selahattin Reşit Alan gencecik Türkiye Cumhuriyeti'nin gururu olan milli uçağımıza "kağnı" figürü işlemişti!

(Çünkü…

Mustafa Kemal Cumhuriyet'in ilanından hemen sonra ilk işlerinden biri olarak Türk Tayyare Cemiyeti'ni yani Türk Hava Kurumu'nu kurdu Türk Hava Kurumu'ndan altı ay sonra da Tomtaş'ı kurdu.

Tayyare ve Motor Türk Anonim Şirketi'ydi.

Milli savunma bakanlığı Türk Hava Kurumu ve Alman Junkers şirketi ortaktı yüzde 51'i milli savunma bakanlığımıza aitti.

Selahattin Reşit Alan işte tam olarak o dönemde Tomtaş kurulur kurulmaz Fransa'ya gönderilmişti.

Bir yıl sonra Kayseri Uçak Fabrikası'nın açılışı yapıldı.

İki yıl içinde yeterli sayıda Türk personel yetişti.

Almanların bilgisine desteğine gerek kalmadı Junkers'e teşekkür edildi devre dışı bırakıldı Junkers'in ortaklık payı Türk Hava Kurumu tarafından satın alındı uçak fabrikasının tamamı bizim oldu.

Hemen arkasından Eskişehir Tayyare Fabrikası kuruldu.

Selahattin Reşit Alan işte o Eskişehir'deki fabrikada işbaşı yaptı kendi tasarımıyla fotoğraflarını gördüğünüz "kağnı"lı uçağı üretti. )

(Atatürk kağnıyı Kurtuluş Savaşı'nın simgesi olarak görürdü.

O tekerlekleri gıcırdayan kağnılar aslında Türk milletinin çektiği acıların milli mücadele döneminde sıktığı dişin gıcırdısıydı.

Dünya askeri tarihinde sadece bizde varolan yokluğun çaresizliğin icadı olan "kağnı komutanlığı"na vefa borcu hissediyordu.

Kadınlarımız tarafından yönetilen öküzler tarafından çekilen o iki tekerlekli ilkel kağnılar emperyalizmin çelik gücüne karşı demiryoluna karşı motorlu araçlara karşı kazanılan destansı zaferin sembolüydü.

Kağnı gibi karasaban'a da büyük saygı duyardı.

"Kılıçla fetih yapanlar sabanla fetih yapanlara yenilmeye mahkumdur" diyordu.

Bu düşüncelerle kağnı ve sabanı "ulusal amblem" yapmıştı.

1927 yılında tedavüle sürülen bir liralık banknotlara Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk kağıt parasının üzerine "karasaban" koydurdu.

Çalışma odasının duvarına çalışma masasının tam karşısına ressam Namık İsmail bey'in "Harman Dövme Sahnesi" isimli tablosunu astı.

Kütüphanesinde fildişinden kağnı biblosu vardı.

1933'te Cumhuriyet'in Onuncu Yıl resmi geçit töreni yapıldı askeri birliklerin öğrencilerin memurların yanında kağnılarıyla köylüler vardı tarihi korteje özellikle "kağnı" dahil edilmişti. )

Selahattin Reşit Alan işte bu milli şuurla Türk Hava Kurumu'na ait milli uçağımıza "kağnı" figürü çizmişti.

O kağnı sayesinde eğitim alabildiğini o kağnı sayesinde teknoloji üretebildiğini o kağnı sayesinde gelişmiş ülkeler seviyesine çıkabileceğimizi biliyordu.

Hangi zaferi kazanırsan kazan "kılıçla fetih yapanların sabanla fetih yapanlara yenilmeye mahkum" olduğunu biliyordu.

Kağnıyı uçağa toprağı gökyüzüne yükseltirken ithalat'ın değil ancak ve ancak üretim'in kazanabileceğini sembolize ediyordu.

Toprağı gökyüzüyle birleştiren o kağnı… "İstikbal göklerdedir" diyen çok çok kısa sürede tarımsal patlama yapan dünyada kendi kendine yetebilen ender ülkelerden biri haline gelen yurtsever vizyoner liyakat sahibi nesillerin tertemiz duygularıydı.

E şimdi bakıyoruz…

Saman ithal ederken habire makam uçağı alan bir saray zihniyeti var.

Türk Hava Kurumu'nu imha ederken elalemden söndürme uçağı kiralayan tarım bakanı var.

Ekstra hazin tarafı… 10 yıl önceydi asrın liderimiz habire yeni makam uçağı almaya başlamıştı kendisini eleştirenlere şu cevabı veriyordu: Bana uçak alıyor diyorlar bunlara iki koyun versen güdemezler uçakla gitmeyeceğiz de neyle gideceğiz kağnıyla mı?

İşte bu kağnıyla alay eden şatafat zihniyeti hem dünyaya rol model olan Türk tarımını saman bile bulamaz hale getirdi hem uçak fabrikası bile kuran Türk Hava Kurumu'nun pilotlarını bile işten attı.

İşte bu yüzden her şerde hayır var misali yüreğimizi dağlayan orman yangınlarına eyyamcılıkla değil dirayetle bakmalıyız.

Orman yangınları dahil yaşadığımız her sorunun önlenebilir her facianın vasatlıktan liyakatsizlikten tarikat-cemaat-zırcahil atmosferinden kaynaklandığını artık idrak etmeliyiz.

Orman yangınlarını ibret vesilesi olarak görüp akla bilime milli şuura yönelmek için Cumhuriyet'in kuruluş ayarlarına kuruluş vizyonuna dönmek için artık mutlaka kafa yormalıyız.

https://www.ngazete.com/ozdil-kagniyla-alay-eden-satafat-zihniyeti-86275h.htm

--

- - - - - - - - - - - - - - - -

Aciyan cok ama ekmek veren az.

Anonim

- - - - - - - - - - - - - - - -

Biliyor musunuz, mutfak masasının etrafında 30 sene önce batan bir sistemin onları nasıl becerdiğini.

George Carlin

- - - - - - - - - - - - - - - -

Ömer Hayyam Bütün Dörtlükler [ 173. - 389 ]

Tepemizde dönüp duran gökler
Büyücünün fanusu gibidirler:
Güneş bu fanus içinde lamba,
Biz de gelip geçen görüntüler.

ŞARAB: Arapça, içecek şey, anlamında bir kelime. Aşk ve mahabbet anlamına kullanılır. Coşkun aşk halleri ki, bu durumdaki kişi aşkta sadakat imtihanından geçer. Kemale erenlerin hali budur. Bu kelimeyle ilgili bazı deyimler şunlardır:
Şaraphane : Melekût âlemi, kâmil arifin iç dünyası.
Şarab-ı Puhte: Yıllanmış, kıvamını bulmuş şarap. Her türlü kayıttan, sınırlamadan kurtulmuş saf ve mücerred zevk.
Şarab-ı ham : Çiğ şarap. Dünyevî zevk ile karışık hayat.
Şarap-ı Tevhîd : Allahın zâtında mahvolup, her türlü maddî bağdan kurtulma.
İki türlü şarap vardır: Biri maddî, dünyevi, alkol ihtiva eden içilmesi haram olan içki, ki bu insanı içince sarhoş eder. Diğer şarap ise, aşk şarabıdır. Allahı sevmekten kaynaklanan zevkin sonucu olarak ortaya çıkan bir tür mestlik, melankoli hâli. Sûfîler bu bakımdan, içmeden sarhoş olanlardır, diye tanımlanır. Marifet, içmeden, manâ sarhoşu olmaktadır. Her iki sarhoşta ortak bazı özellikler vardır. Bunlardan biri, her ikisi için dış âlemin bir anlamı yoktur; sarhoşluk, her iki grubu dış dünya ile alakalı bir takım ilgilerden kesmiştir, ikisi arasındaki pek çok farktan bir diğeri de, şudur: : Mânâ sarhoşunda, karaciğerden kaynaklandığı söylenen bir tür iç hararet, maddî şarab içende bulunmaz.

- - - - - - - - - - - - - - - -

Dostlarinin hem cok, hem de vefali olmasini arzu eden kimse onlarla gereksiz munakasalardan katiyen kacinmalidir.

Anonim Nasihat

- - - - - - - - - - - - - - - -

Herkez iki yuzludur.

Iv.frederick

- - - - - - - - - - - - - - - -

Ilim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir, sen kendini bilmez isen bu nice okumaktir.

YUNUS EMRE

- - - - - - - - - - - - - - - -

ANLATAMIYORUM
. . . . . .
Aglasam sesimi duyar misiniz,
Misralarimda;
Dokunabilir misiniz,
Goz yaslarima, ellerinizle?Bilmezdim sarkilarin bu kadar guzel,
Kelimelerinse kifayetsiz oldugunu
Bu derde dusmeden once.Bir yer var, biliyorum;
Her seyi soylemek mumkun;
Epeyce yaklasmisim, duyuyorum;
Anlatamiyorum

Orhan Veli KANIK

- - - - - - - - - - - - - - - -

Yokluk büyük varlıktır azizim, yeter ki fark edebilesin.

Nietzsche

- - - - - - - - - - - - - - - -

Fussilet-34 'İyilik ve fenalık bir olamaz. Sen fenalığı en güzel şekilde karşıla. O zaman aranızda düşmanlık bulunan kimse ile bile yakın dost olduğunu görürsün.' Bu ayet'e karşılık ise;
Sura-40 'Bir kötülüğün karşılığı ona denk bir kötülüktür. Fakat kim affeder ve barışırsa onun mükafati Allah'a aittir. Şüphe yok ki o zalimleri sevmez.'
Bakara-179 'Ey aklı erenler kısasta sizin için hayat vardır…' veya
Maide-45 'O kitapta cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralara karşı yaraları ödeşme yazdık. Fakat kim sadaka olarak bağışlarsa, bu ona kefaret olur…' yazılmaktadır.
OrajKalip


- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -



Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur-gundem@googlegroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur-gundem+subscribe@googlegroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : 0raj.p0yraz@neomailbox.net  /  oraj.poyraz@openmail.cc
Grup Sayfamiz : https://groups.google.com/g/ozgur-gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/
Özgürlük adam, henüz yeni kurdum.

Siyasi iktidarın sürekli yasakladığı, polisiye önlemler ile gizlemeye çalıştığı şeyleri burada biriktireceğim.

Videolar, resimler, makaleler falan.
:
http://insulaelibertatis.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder