(18 EYLÜL PAZAR Günü saat 14:00'de KADIKÖY İskele Meydanı'nda Buluşalım! ŞEHİTLERİMİZE SAYGI ve SURİYE ile SAVAŞA HAYIR! MİTİNGİ.) |
AKP siyaseti ve hukuku korku salıyor artık halkımıza… Konuşursan eğer… Yazarsan eğer… Meydanlara çıkarsan eğer… "Biz yapacağımızı biliriz" gibisinden korku salmak istiyor…
Gölgesinden korkan insanlarımız, kurum ve kuruluşlarımız içerisinde kısmen de olsa başarılı oldular… Baksanıza etrafınıza, gerçeği anlatan, söyleyen, konuşan, yazan kaç kişi var…
Bireysel olarak olaya baktığınızda, bu korkuyu anlamak mümkün… Olur ya, çalmıştır, çırpmıştır, AKP siyaseti ve hukuku da bunu öğrenmiştir, tehdit ediyordur, o da korkuyor ve ses çıkarmıyor olabilir… Korku bedenini sarmışsa eğer, ondan zaten hayır gelmez, bırakın korkuları içinde yaşayıp yok olsunlar…
Ama ya örgütlü kurumlar, kuruluşlar, dernekler, ocaklar? Korku onların neresinde… Biz düşüncelerimizi anlatalım…
Silivri'de "hukuksuzluğun daniskası var", üstelik bunu "Barolar Birliği" söylüyor ama eyleme geçmiyor? Neden?
Ankara ve İstanbul Baroları bu konuda en çok ses getirmeye çalışan iki kuruluş, ama yetmiyor ve yetmedi… Yetmiş olsaydı bu Silivri hukuku ülkede korku salabilir miydi hiç!
Peki, ötekiler nerede, İzmir, Adana, Bursa, Gaziantep, Kahraman Maraş, Şanlıurfa? Yok…
Halkımızı kim aydınlatacak ve gerçeğin ışığı ile halkımızı kim harekete geçirecek? Yine bu kuruluşlar, başta Barolar… Bakın etrafınıza, var mı bir hareket? Yok…
Bir Baro'nun yaptığı bir "BASIN AÇIKLAMASI" ile bu konular geçiştirilemez, halkımıza mal edilmesi gerekir… Halkımıza bu meseleleri mal edebilmek için de, halkımızın uyarılması ve tepkisini ortaya koyması için uygun ortamı hazırlamak Baroların görevidir. Barolar bu amaçla, ellerindeki imkânları seferber eder, zaten vazifesidir bu… Bu bir sosyal ve toplumsal vazifedir…
Yapmıyorlar…
Peki, neden korkuyorlar? Hani bir açıkları var, diyelim… "İSTİFA ETSİNLER" o zaman, nasıl olsa bu görevi hakkıyla yapacak bir vatan evladı ortaya çıkacaktır!
Peki ya sendikalar?
Tekel işçilerini bile yalnız bıraktılar, yazık… Ülkemiz özelleşiyor, özelleştiriliyor, toprak, şirket, banka, ne varsa satılıyor… İnsanlarımızın işini kaybediyor, kaynaklarını kaybediyor, iş umudunu kaybediyor… Nerede sendikalar? Yok… Peki, ama neden, neden korkuyorlar? Diyelim koltuk sevdası… Alsınlar büyük bir koltuk, koysunlar evlerine, her gün aynaya bakıp o koltuğu seyretsinler… Bıraksınlar o makamı, içinde güç olan ve halkımız için kullanılması gereken bu gücü bıraksınlar… Nasıl olsa bir vatan evladı gelir ve o gücü yurdumuz, milletimiz ve çocuklarımızın iyiliği için kullanır…
Peki ya üniversiteler?
Öğrencilerimizi, çocuklarımızı resmen çalıyorlar çalıyor… Yurt yok, insanımız fakir, öğrencisini okutamıyor… Bu üniversite denilen bilim yuvalarını, bu yuvaları yönetenler nerede? Yok… Neden öğrencilerimize sahip çıkmıyorlar? Neden Başbakan'a, çıkıp da, "Ey Başbakan, TOKİ, TOKİ, deyip duruyorsun, neden çocuklarımız için yurt yapmıyorsun" demiyor, bağırmıyor, öğrencileri harekete geçirmiyor? Makam, para, güç… Millet yararına kullanılmayan bir makam, makam olur mu hiç! Güç, güç olur mu hiç!
Korku salmış etrafı, korku…
Odalardan ses yok, borsalardan ses yok, bunların başındakilerden de ses yok…
Diyelim ki bunların hepsi hırsız, çaldıkları paralar ortaya çıkar diye korkuyorlar…
Diyelim ki bunların hepsi üç kuruşluk, koltuk dertleri var, makam dertleri, araba dertleri, elden gitmesin için korkuyorlar…
Söz bu ya, diyelim ki bunlar vatanımızı ve milletimizi üç kuruşluk çıkarları için satıyorlar… Ve bu yüzden de ses çıkartmıyorlar, ya ihanetin bir parçası oldular, üzerlerine verilmiş vazifelerini yapıyorlar ya da satıldılar üç kuruşa…
Peki ya amacı "Türk Milleti'ni yüceltmek ve yükseltmek" olan ocaklar ve dernekler, onlara ne demeli?
Vatanımızın bölünmez bütünlüğü tehlikede mi, değil mi? Bakın şu PKK'ya…
PKK Doğu'da kol geziyor… Vatandaşlarımızın mal ve can güvenliği yok, daha bugün dört işçimizi daha kaçırdı PKK, iş makinelerini yaktı, yıktı… PKK, sözüm ona, siyasetçileri TBMM'nden ayrı bir Meclis kurdu Diyarbakır'da, şimdi de özel mahkemeler kurmuşlar… Derdi olan Cumhuriyet Savcısı'na, Hâkimi'ne gitmiyor, bu özel sözde yerlere gidiyor artık…
Irak'ta Barzani Kürt devleti kurmuş, Doğu'da yaşayan kardeşlerimize kimlik dağıtıyor kimlik, Kürdistan kimliği… Her halde Doğu'da herkeste iki kimlik var; biri Cumhuriyetimizin, diğeri Barzani'nin…
Peki şu " Türk Milleti'ni yani bizleri yüceltmek ve yükseltmek" amacı olan ocak ve dernekler nerede?
Vatan ve milletimizin birliği ve bütünlüğü tehlikeye düşmedi mi?
Bizi kim koruyacak? Türk Ordusu… Saldırı altında, görmüyor musunuz, her gün bir asker tutuklanıyor…
Türk Ordusu'na kim sahip çıkacak? Türk milleti, milletin ordusu değil mi Türk Ordusu, elbet biz sahip çıkacağız…
Peki, nasıl sahip çıkacağız? Ocak ve derneklerden önce "Muhalefetteki siyasi partiler" halkımıza gidecek, tehlikeleri anlatacak, halkımızı uyaracak, siyasi iradenin haksız ve hukuksuz uygumla ve kararlarına karşı milletimizin refleksini harekete geçirecek…
Hadi diğer sivil toplum kuruluşlarını geçtim, Atatürkçü Düşünce Dernekleri hariç, Ülkü Ocakları hariç… Muhalefetteki siyasi partiler yani, MHP ile CHP, en büyük örgütlü bu iki sivil toplumu örgütünü de yanına alarak halkımızı harekete geçirecek onlar…
Anlamıyoruz ki, bizim ülkemizde mitingler sadece seçimden seçime mi yapılır…
Anlamakta zorluk çekiyoruz, bizim ülkemizde meydanlara sadece referandum propagandası için mi çıkılır…
Eğer ki hükümetimiz yanlış bir siyaset izliyorsa ve izlediği bu siyaset yüzünden hem vatanımızın birlik ve bütünlüğü hem de çocuklarımızın geleceği tehlikeye düşüyorsa… Bunu protesto etmek için, bu siyaseti durdurmak için, halkımızın toplumsal refleksini ortaya çıkarmasını sağlamak için hiç miting yapılmaz mı, meydanlara çıkılmaz mı?
Kim yapacak? Muhalefetteki siyaseti partilerimiz, yani MHP ile CHP…
Nasıl yapacak? Önce iki büyük sivil toplum gücü olan Ülkü Ocakları ve Atatürkçü Düşünce Dernekleri genel başkanlıklarıyla toplantı yaparak, onlara bilgi vererek ve ülkemizin içinde bulunduğu olumsuz koşulları ve siyaseti anlatarak… Onların örgütlü güçlerinin harekete geçirilmesini sağlayacak… Bunu sağlayacak ki, mesele siyasi parti meselesinden çıksın, bir vatan meselesi olsun ve bu durum halkımıza tarafsızca anlatılsın için…
Yapmıyor… Yapmıyorlar… Yapmadılar…
Hiç, Kıbrıs politikasını protesto etmek için MHP ve CHP il ve ilçe teşkilatlarının meydanlara çıktığını gördünüz mü, duydunuz mu hiç? Ben görmedim…
Hiç, her gün artan şehit haberlerini kınamak ve lanetlenmek için, hükümetin yapmakta olduğu "terörle pazarlık ve müzakere siyasetini" kınamak için MHP ile CHP'nin ortaya çıktığını, meydanlara indiğini gördünüz mü hiç? Ben duymadım…
Geçtim muhalefeti…
Ülkemizde işler iyi değil, görüyoruz, izliyoruz, biliyoruz ve anlatıyoruz…
Ülkü Ocakları, Anadolu ve Trakya'da büyük örgütlü güce sahip Ülkü Ocakları'nın kendi başına "şehitlerimizin hesabını bu siyasete sormak için" meydanlara çıktığını duydunuz mu hiç? Münferit gösteriler hariç, ben duymadım ve görmedim…
Peki, Ülkü Ocaklarının Ankara'da bir toplantı yapıp, tüm yurttaki Ülkü Ocak Başkanları'nın muhteşem bir toplantı ile topladığını… Bu toplantıda ülke meselelerini masaya yatırdığını ve buna göre bir yol haritası çizdiğini ve halkımıza açıkladığını duydunuz mu hiç? Son üç aydır çağrı yapıyoruz bu konuda, tek bir ses bile alamadık, yurdumuzun bağrındaki bazı Ülkü Ocak Başkanları hariç… Onlar da tek başına bir şey yapamıyor, genel bir hareket gerek… Yani sonuçsuz…
Ama Ülkücülerimiz, bizim milli gücümüzdür ve bu güç harekete geçmelidir!
Peki ya Atatürkçü Düşünce Dernekleri… Onlar böylesi bir toplantı yapıp yol haritası çıkardı mı? Belki kendileri yapmıştır, belki kendi aralarında yapıyorlardır ama bizim haberimiz olmadı hiç, halkımız duymadı hiç…
Her gün şehit haberleri var ülkede, kim çıktı meydanlara? Yurdumuzun bağrı yanan anneleri, gençleri, dernekler, ocaklar ama hepsi münferit, koordineli değil, bir merkezden yürütülmüş hareketler değil… Yüz elli bin kilometre yol yapıp Anadolu'nun üçte ikisini dolaştık biz… Ülkü ocaklarının yüreği sağlam üyelerini gördük biz, yüreklerindeki ateşi de gördük biz… Atatürkçü Düşünce Dernekleri'nin Anadolu ve Trakya'daki fedakâr, cefakâr, yüreği vatan aşkıyla ve Atatürk sevgisiyle dolu insanlarını gördük biz…
Atatürkçü Düşünce Dernekleri sahip olduğumuz en büyük ulusalcı örgütlü gücümüzdür bizim ve bu güç harekete geçmelidir!
İnanın gücümüz var bizim ama bu güç, bir türlü, örgütlü olarak bir türlü ortaya çıkmıyor, çıkmadı, çıkamadı, belki de çıkarılmadı…
Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının yaptığı gibi Anadolu ve Rumeli Müdafaayı Hukuk Cemiyetleri'ni birleştiremedik biz, başaramadık biz, gücümüzü birlikte ortaya koyamadık biz…
Tersini düşünün, eğer ki bu terörü lanetleme mitinglerini bizler örgütlü olarak yapmış olsaydık… Türkiye'de yer gök inler, ülkemizi yöneten siyaset de bazı zorunlu adımları atmaya mecbur kalırdı ama olmadı… Zaten bütün çabamız da bu, birleşmek ve birleşip güç olmak!
Söz konusu vatan olduğu zaman halkımız kimseyi tanımaz, çünkü vatan namustur bizim için…
Biz kimsenin de malı değiliz, mal olmadık, olmayız biz!
Vatan bizim, bayrak bizim, millet bizim, bu kutsal topraklarda yaşayan ya da yaşamayan her şey bizimdir!
Bizim olan değerlere, bizim olan toprağa, bizim olan güçlere bir saldırı varsa eğer, isteyen görevini yapsın isteyen yapmasın, fark etmez, biz varız, Türk milleti olarak biz varız, harekete geçmek için de kimseden icazet beklemeyiz!
Görmüyor musunuz, Şehitlerimiz var şehitlerimiz, yüreğimiz dayanmıyor artık bu terör denilen ihanete ve ihanetin ardındaki siyasete!
Ne olacak yani, şehitlerimizi yok mu sayacağız, asla!
AKP siyasetinin şehitlerimizi yok saymasına izin mi vereceğiz, asla!
Ne oldu şehitlerimiz, bir hesap yok mu artık!
Şemdinli'de verdiğimiz şehitler? Yüksekova'dakiler… Silvan'dakiler… Çukurca'dakiler…
Peki ne oldu, hani hükümet terörü bitiriyor ve şehitlerimizin hesabını soruyordu?
Unutuldu… Unutturuldu… Yok sayıldı şehitlerimiz yok, ama biz buna izin vermeyeceğiz!
Ama biz, şehitlerimizin yok sayılmasına asla izin vermeyeceğiz… Çıkacağız meydanlara, bizim gibi düşünen, ülkemizi, insanlarımızı, bayrağımızı seven ve sahip çıkan insanlarla düşeceğiz yollara, korkumuz yok…
Çağrımız şudur:
Ey MHP ve CHP!
Ey Ülkü Ocakları ve Atatürkçü Düşünce Dernekleri!
Gün bugündür, çıkın meydanlara!
Ülkü Ocaklarını Ülkü Ocağı yapan biziz, Türk Milleti!
Atatürkçü Düşünce Derneklerini dernek yapan biziz, Türk Milleti!
Bugün söz konusu vatandır, bizim olaya bakışımız budur!
Biz karşılıksız sevdik vatanımızı, kimseden korkumuz yok Allah'tan başka…
Kimseden de bir beklentimiz yoktur, halkımızın güveninden başka, desteğinden başka…
Her şey Türk Vatanı ve Bayrağı içindir…
Her şey çocuklarımıza huzurlu, güvenli, umutlu bir vatan bırakabilmek içindir…
Bizim hesabımız budur, başka bir hesabımız da olmaz bizim!
2 kişiden biri değilsek…
http://www.ilk-kursun.com/haber/81054
-- -~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~ Hareketler, kelimelerden daha fazla konuşur, daha çok şey ifade eder. OSCAR WİLDE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder