- İlhan Tanır - Erdoğan'ın Washington Ziyareti Bilançosu
- Hasan DEMİR - Erdoğan'a jübile!
- Ahmet Kılıçaslan AYTAR - PAYLAŞIMIN DENGELENMESİ DÖNEMİNDE ESAD VE ERDOĞAN
- Esad'ın Erdoğan'dan 10 farkı
- Süha Umar - Kardeşim Davutoğlu...
- Ali SİRMEN - 'Easy Boy...Easy...'
İlhan Tanır - Erdoğan'ın Washington Ziyareti Bilançosu İlk kez 2012'nin Kasım ayında, Obama'nın ikinci kez başkanlığa seçilmesinden hemen sonra Erdoğan kameralar önünde Obama'yı ziyaret etmek istediğini açıklamasıyla gündeme giren Washington yolculuğu geçen hafta tamamlandı. Suriye: Gezinin bir numaralı dosyası Suriye konusunda uluslararası arenadaki en önemli sonraki adım 'Cenevre 2' konferansı. Washington'a gelmeden önce Erdoğan ayrıca Amerikan NBC televizyonuna özel bir mülakat vererek, Amerika'nın öncülüğünde bir uçuşa yasak bölge kuruluşuna destek vereceğini açıklamıştı. Bu iki farklı Suriye çıkışının iki nedeni olabilir. Nedeni ne olursa olsun, Başbakan Erdoğan uçuşa yasak bölge ile ilgili sorulan soruya yine Brookings'de cevap verirken, bu kez BM Güvenlik Konseyi kararını tek adres olarak gösterdi. Başbakan Erdoğan, yine gezinin son günü AK Partiye yakınlığıyla bilinen Seta Vakfının Washington temsilciliğinin organizesi ile bir konuşma daha yaptı. Cenevre Bildirgesi, yapılışından on ayı aşkın bir süre sonra ABD Dışişleri Bakanı Kerry tarafından geçtiğimiz haftalarda hatırlanıldı ve Kerry Rus muhatabı Sergei Lavrov'u ziyaret ederek, önceki süreci Cenevre 2 şeklinde yeniden hayata döndürülmesine imkan tanındı. Bazı Türk diplomatik kaynaklar ise, Türk delegasyonun sadece diplomasi ve Dışişleri Bakanlığında zamanlarını geçirmediklerini söylediler. Sonuçta Türkiye, Suriye konusunda duymak istediklerini Amerikalı muhatabından işitemedi. İsrail-Gazze Beyaz Saray'da Perşembe sabahı heyetler arası yapılan görüşmeden sonra iki lider Gül Bahçesine çıkarak basının sorularını cevaplandırdı. Gazze konusunda Amerikan ve İsrail pozisyonuna yaklaşan Erdoğan, bu basın toplantısından bir gün sonra yapılan Seta Vakfının toplantısında ise İsrail'e karşı şahin görüntüsünü koruduğunu gösterdi. Kısacası Erdoğan, Suriye konularında istediği ve beklediği sözleri Obama'dan duyamadı. İlhan Tanır, ORSAM Danışma Kurulu Üyesi, Vatan Gazetesi Washington Temsil http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=4494 http://www.yenidenergenekon.com/347-erdogan-obama-gorusmelerinde-dis-politika/ Hasan DEMİR - Erdoğan'a jübile! hasandemir54@hotmail.com. Erdoğan'a ABD ziyareti sırasında Obama tarafından, Libya lideri Kaddafi'ye İtalya ziyaretinde Berlusconi'nin ağırlaması gibi, "Kıskananlar çatlasın" türünden bir ağırlama yapıldı. Bu muhteşem karşılama ve ağırlama, programda olduğu gibi Erdoğan bir "alt protokolden" olan "öğle yemeği" ile geçiştirilseydi, biz bu yazıyı yazmayacaktık. Bir ülke başbakanının jübilesini ancak o ülke halkı yapar, ABD değil diyenleriniz olabilir. Sonra, ABD'ye bu değeri atfeden biz değiliz, bizzat Erdoğan ve çevresi. Çünkü bu "Türkiye'yi kullanın" demektir. Evet, ABD'ye atfedilen değerin anlaşılması için TBMM Dışişleri Komisyonu Üyesi Prof.Dr.İdris Bal'ın bir canlı yayında yaptığı şu değerlendirme de epey ipuçları ile dolu. "-Cumhurbaşkanı iken ölmesine rağmen Özal'ın cenazesine Başkan ve Başbakanlar düzeyinde, yahut Dışişleri Bakanı düzeyinde bir katılım olmadı. Ziyareti ziyaretle değil, ziyareti cenaze törenine katılım ile tartıp, "ABD, Erdoğan'ı Özal'dan daha fazla seviyor" demenin izahını artık sizlerin izan ve vicdanınıza bırakıyoruz. Biz bu ziyaret öncesi, "Obama, Erdoğan'ı çok üzecek. Erdoğan Türkiye'ye döndüğünde çok sinirli olacak" demiştik. Dediğimiz gibi oldu. Erdoğan "Bugüne kadar mülteciler için 1,5 milyar dolar harcadık" diyerek âdeta, "Sen de elini taşın altına koy" diyerek Obama'nın merhametine sağındı, Obama ise, "Benim Suriyeliler için harcanacak param yok" dedi. Velhasıl yiyip içirerek nefsini ve gururunu okşayarak Erdoğan'a bir güzel "güle güle" çektiler. Gezinin Türkiye için değil Erdoğan için fiyasko olmasını yandaşları bile gizleyemediler ve elle tutulur bir şeymiş gibi görünen ABD ile "Serbest Ticaret Anlaşması" için görüşmelere başlanmasını, "Türkiye istediğini aldı" diye pazarlayarak bu fiyaskoyu örtmeye çalıştılar. Oysa ortada alınan bir şey yok. Niçin "inşallah" niçin "bu sefer" diyoruz? Evet, ABD, Erdoğan'ın jübilesini yapmıştır. Yenişafak'taki bir köşe yazısından öğrendiğimize göre bunun adını, "üretken ortaklık" koymuşlar.
Ahmet Kılıçaslan AYTAR - PAYLAŞIMIN DENGELENMESİ DÖNEMİNDE ESAD VE ERDOĞAN Samsun'da 19 Mayıs büyük coşku ile kutlandı. Türkiye'nin her yerinden gelen binlerce insan Atatürk'ün Samsun'a gelişini sembolize eden bayrağın,Kurtuluş Yolu'daki Bandırma Vapuru'nun simgesi iskeleden karaya çıkarılmasını izledi. Anıt Park'ta Atatürk Anıtı'nda düzenlenen törenden ve -mesela,Samsun Sanat Tiyatrosu oyuncularının,Atatürk ile 18 silah arkadaşının heykellerinin bulunduğu alanda 19 Mayıs 1919 'daki karaya çıkışı canlandırmalarının ardından, Türk Bayrağı altında yol boyunca Cumhuriyetin temel ilkelerine bağlılık ve Recep Tayyip Erdoğan'a hiddet ifade eden sloganlar eşliğinde yüründü. Recep Tayyip'in akıbeti en çok konuşulan,tartışılan ve merak edilen konuydu -ki doğrusu,halkın Başbakan ile ilgili duyguları,düşünceleri ve dilekleri pek fenaydı... * ABD'nin hem egemen olduğu uluslararası hukuk düzenini sürdürmek ve küresel tek pazarını oluşturmak,hem de İsrail'in güvenliğini İslamcı tehditlere karşı sağlamak ve itikadi hedefleri önündeki engelleri kaldırmak üzere sürdürdüğü her günü sayısız insanlık dramı ile süren,Büyük Orta Doğu projesi kapsamındaki savaşımı yeni bir sürece evrilmiştir. ABD, Rusya ile Orta Doğu'da kesişen çıkarlarında ayrışmanın bölgeye barış getirmeyeceğini görmüş -bilhassa,Suriye'nin dağılması halinde radikal örgütlerin ne denli tehdit oluşturacağını anlamış ve ülkenin dağılmaması için tarafların BM arabuluculuğunda müzakere masasına oturmasına destek vermiştir. * Teminen ABD krizin çözümü önüne koyduğu "Esad'sız çözüm" rezervini kaldırmıştır. Esad'sız çözüm tek kutupluluk, Esad'lı çözüm ise müzakere temelli çok kutupluluğu temsil ediyordu. Rezervin kaldırılmasıyla ABD ve Rusya'nın liderliğinde Suriye İç Savaşında Cumhurbaşkanı Esad'ın Uluslararası Ceza Mahkemesine sevkedilmesine karşılık muhalif unsurların ve destekçileri Başbakan Erdoğan ile Türkiye'nin de bu suça iştirakte olduğu iddiasının taraflarca kabul edildiği, Bu suretle, müzakerelerde hükme bağlanan çoğulcu parametrelerin uluslararası sistem ağlarına yansıtılacağı anlaşılıyor. * ABD Dışişleri Bakanı John Kerry'nin görevine başladığındaki konuşmasında "Başkan Esad'ın hesaplamasını değiştirmek zorundayız. ABD 'nin krizin çözümünde ilk seçeneğin siyasi yol olduğu, üzerinde anlaşmaya varılmış bir geçiş hükümeti ve sonrasında yeni liderliği belirleyecek seçimleri öngördükleri, bunun gerçekleşmesi için muhalefete destek verileceğinden bahsetmesi üzerinden çok zaman geçmemiştir. * Bu sırada,ABD dünyaya düşünce ve inanç özgürlüğü vaadinin hilafına Türkiye ve İslam ülkelerinde Eşbaşkan Erdoğan vasıtasıyla dehşet bir samimiyetsizliği sürdürmekte, Din akla- bilime ve vicdan- düşünce özgürlüğü esasına dayanmasına rağmen İslam dininin demokrasiye aykırı olmadığı savından geliştirilen -o yüzden,yalnızca yıkım,kan ve gözyaşının amili olan "Ilımlı İslam" konsepti işletilmekte - sonuçta, onca yıl sonra İslam ülkelerinde her yerde,her koşulda birer pıtrak gibi oluşan radikal kişiler ya örgütler dünyayı tehdit etmektedir... * Şimdi coğrafyasında İsrail'e sağlam bir güvenlik ve istikrar oluşturmak için tarafların Suriye'yi iç savaşa götüren unsurlar ve amilleri konusunda sonuç çıkarmaları, sonuçların BM'de temsil edilen uluslarararası hukuka ve uluslararası sistem ağlarına yansıtılmaları gerekiyor. Taraflar Suriye İç Savaşının amili olarak Cumhurbaşkanı Beşir Esad ile muhalif güçlerin destekçisi Başbakan Tayyip Erdoğan'ı taraf olarak algılıyor. Yeni Suriye oluşturulmasını teminen bu ikisinin şahsında BM'nin temsil ettiği hukukun nasıl ihlal edildiği, müeyyideleri ve bir kez daha bunlara meydan vermemek üzere içtihadlarının uluslararası sistem ağlarına yansıtılacağı müzakereler süreci başlıyor. * Bu sırada İsrail'in güvenliği ve istikrarını temin etmek için müzaker sürecine paralel olarak, Erdoğan'ın -bilhassa, radikal örgütlerin beslenmesine,eğitilmesine ve tüm silahların depolanmasına izin vererek terörist yuvası haline getirdiği sınır bölgelerinde; Nasıl kontrol edileceği,nasıl tasfiye edileceklerine dair de bir plan bulunmuyor. * ABD ve Rusya gerek ekonomik gerekse siyasi alanda hem bölgelerinde hem de küresel bazda artan güçleri beraberinde yeni askeri ve ekonomik birliktelikleri ortaya çıkarmaya,tek kutuplu siyasi sistemin çok kutupluluğa dönüşmeye-yazmasıyla yeni bir küresel dengenin oluşmasına yol açmıştır. * Türkiye radikal terör örgütlerinin kuşatmasındadır ama Suriye Cumhurbaşkanı Beşir Esad kadar Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yeni süreçte işgal edecekleri bir statü bulunmuyor, misyonlarının bittiğine karar verilmiştir -ki,bu İsrail'in bölgedeki güvenliğini belirleyen unsurlardan biri olan Kürd ve Kürdistan sorunları ötesinde "Barış"anlamına geliyor... 21.5.2013 Ahmet Kılıçaslan AYTAR ahmetkilicaslanaytar@gmail.com Esad'ın Erdoğan'dan 10 farkı CHP Genel Baskani Kemal Kilicdaroglu'nun Basbakan Erdogan'i Suriye Cumhurbaskani Besar Esad'a benzetmesi, Avrupa Parlamentosu (AP) Sosyalist Grubu'nda kriz cikardi. Bu kabul edilemez" mesaji yayimladi.(Hurriyet, 16 Mayis 2013). Esad ABD'nin hedefi, Erdogan ise askeri Iki gundur herkes Kemal Kilidaroglu'na yukleniyor. Agzina mikrofon uzatilan, "Kilicdaroglu nasil olur da Basbakanimizi bir diktatorle ayni kefeye koyar" diye kopuruyor. Biz de Kilicdaroglu'nun benzetmesini yanlis buluyor ve Erdogan ile Esad'in ayni kefeye konulamayacagini dusunuyoruz. Iste nedenlerimizde bazilari: 1.Esad vatanini savunuyor. Erdogan ise baskasinin vataninin (ABD) cikari icin komsusunun vatanina goz dikiyor! 2.Esad halkini terorden ve emperyalist baskilardan koruyor. Erdogan ise Suriye'de teror estiren gruplara acik destek veriyor. 3.Esad ABD'nin hedefi, Erdogan ise ABD'nin askeri. 4.Esad, ulkesini NATO saldirisindan korumaya cabaliyor. Erdogan ise NATO'yu Suriye'ye mudahaleye cagiriyor. 5.Esad bolgenin cikarlarini, Erdogan ise ABD'nin bolge cikarlarini savunuyor. 6.Esad bolgede baris istiyor, Erdogan ise savas. 7.Esad bolge ulkeleriyle ayni cephede, Erdogan ise Atlantik cephesinde ve bolge ulkelerine karsi siperde. 8.Esad mazlumlar dunyasinda, Erdogan ise zalimler dunyasinda konumlaniyor. 9.Esad Israil'e karsi, Erdogan ise dost. Esad, Israil'e karsi topraklarini savunuyor, Erdogan ise Kurecik Radari ile Israil'e kalkan oluyor. Israil Esad'a bomba atiyor, Erdogan'a "cesaret madalyasi" takiyor. 10.Esad, ABD'nin komsusu Irak'a saldirmasina karsi cikti, Erdogan destekledi. Esad Bati'nin Iran'i hedef almasina karsi duruyor, Erdogan Bati'nin Iran dusmanligina ortak oluyor. Ulkesini sIkayette, lider Erdogan'dir! Ulkesinin basbakanini yabancilara sIkayet ettigi icin Kilicdaroglu'na kizan Sabah'in basyazari Mehmet Barlas dun kosesinden soyle sesleniyor: "Yine de sukredelim. Ya dun Beyaz Saray'da Obama ile Basbakan Erdogan yerine ana muhalefet lideri olarak Kilicdaroglu gorusseydi. Mesela Turkiye'deki rejimin Suriye'deki Esad rejiminden daha baskici oldugunu soyleyip, Obama'ya 'Artik bir seyler yapmalisiniz' deseydi." Erdogan'in iktidar oldugu 10 yil boyunca ulkesinin yetkililerini, ozellikle Turk subaylarini ABD'ye kac kez sIkayet ettigini anlatmaya, kuskusuz bu kose yetmez. Ama ozellikle birini vurgulayalim: Ergenekon Operasyonu'nun dalga dalga buyutulmesi ve Turk subaylarinin esir edilmesi karari, Erdogan'in 5 Kasim 2007 tarihinde Bush'u ziyaretinde alindi. Bunu Erdogan ve Gul'un kader arkadasi Fehmi Koru'dan ogreniyoruz.(Kanal 7, 28 Ocak 2008 ve Yeni Safak, 1 Subat 2008). Emperyal sol: Sosyal demokrasi Bu meselenin umariz bir yarari olur ve CHP, Bati Sol'unun yani sosyal demokrasinin ne oldugunu gormus olur. Ataturk'un 6 Ok'u yerine Bati'nin sosyal demokrasisine sarilan CHP, umariz o tur bir Sol'un ezen-ezilen celismesinde nerede yer aldigini bu olaydan hareketle kavramis olur. Yuz yil once buyuk paylasim savasina (1.Dunya Savasi) imza atan sosyal demokrat hukumetlerin yonettigi Avrupa ulkeleri, gelenegini surduruyor. Yugoslavya'nin parcalanmasinda, Irak'in isgalinde sosyal demokrasinin emperyalizme acik destegi vardi. Bugun de Avrupa sosyal demokratlari, Libya'yi, Suriye'yi ve Iran'i hedef almayi surduruyor! Mehmet Ali Güller Aydınlık Süha Umar - Kardeşim Davutoğlu... Yaşça da meslekte de ağabeyiniz sayılırım. Hemen kızmayın! Bosna Hersek için oy istediğiniz NATO ülkelerinin bakanlarını "katliam" ve "soykırım"la suçlamak olmaz! AB, Türkiye'nin Suriye konusundaki tutumunu "anlayışla karşıladığını" söylerken, "Susun, Türkiye başını derde soksun" diyor! Hepimiz dine saygılıyız. Batılı meslektaşlarınız adam kullanmak konusunda çok beceriklidirler. Korkarım siz Ortadoğu'yu da bilmiyorsunuz. Ortadoğu'ya asker göndermeye kalkışıyorsunuz! Türkiye'nin yaşamsal çıkarına aykırı olduğunu çocukların bile bildiği, İran'ın nükleer programına zaman kazandırıyorsunuz. Balkanlar'ı dağ-bayır bildiğinizi söylüyorsunuz! Balkanlar'ı bilseydiniz, bizim Diyanet İşleri Başkanı dururken, Batı tarafından "Avrupa Müslümanlarının lideri" olarak sunulan, El Ezher çıkışlı, ABD-AB destekli Bosna Müftüsü Mustafa Ceriç'i desteklemezdiniz. Balkanlar'ı bilseydiniz, her türlü tehdide en açık, Batı'nın ilk fırsatta eritilmesinden yana tavır koyacağı Boşnakları kendi elleri ile yok olmaya götürecek olan "Bosna Hersek, Karadağ ve Sırbistan Boşnaklarının tek bir devlet kurmaları" söyleminin takipçisi, her yönden kuşkulu bir Sancak Müftüsü üzerine politika kurmazdınız. Kitap yazarken masa başında ahkâm kesmişsiniz! 2008'e kadar sırt çevirdiğiniz Sırbistan'ın, Türkiye'nin "doğal müttefiki", Boşnakları korumanın koşulunun bu ülke ile iyi ilişkiler kurmak olduğunu hiç düşünmediniz mi? Yunanistan ile "egemenlik" sorunlarının, "sıfır sorun" politikası ile çözülebileceğine gerçekten inandınız mı? Ermenistan ile protokol yapmaya bu kadar hevesli olmanın gerekçesi neydi? "Pro-aktif dış politika", "Siz istemeseniz de ben vereceğim!" demenin Arapçası mı? Düşündükçe aklıma neler geliyor. Gelin siz diplomasi, dünyaya yön vermek, bölgelere düzen getirmekten vazgeçin! 31 Ekim 2012 Ali SİRMEN - 'Easy Boy...Easy...' Malum medyaya bakarsanız Başbakan'ın son Amerika seferi büyük bir başarıdır. Görüşme sürelerinin uzunluğu, Tayyip Bey ile eşinin Blair House'ta konuk edilmesi (Kimileri bunun ilk kez olduğunu söylüyor, ama Başkanlık konukevi konumunda olan Blair House'ta hemen hemen ABD'ye giden tüm hükümet ve devlet başkanlarımız ağırlandı), ilk görüşmeyi izleyen basın toplantısının Rose Garden'da yapılması, Obama'nın gösterdiği yakınlık hep büyük başarı kanıtı olarak gösterildi. ABD Başkanı'nın gösterdiği yakın ilgi "ölçütünün", yalnızca Türkiye için değil, tüm azgelişmişlerin yönetimleri açısından ne denli önemli olduğunu Amerikalılar da çok iyi bildiklerinden bu konuda çok dikkatli davranırlar. Biz bütün bunları bir yana bırakıp, olaya soğukkanlı bakalım. *** Bu deyiş, özgün sloganlar bulmaya meraklı Turgut Özal tarafından, serbest ticaret isteğini dile getirirken geliştirilmişti. Dünyanın en büyük pazarından daha büyük bir pay isteyen bu sözlerin ilk telaffuzundan bu yana geçen 25 yıl içinde de herhangi bir somut sonuç elde edilmiş değil. AB ile ABD arasında bir serbest ticaret anlaşmasının öncesine rastlayanErdoğan'ın ziyareti sırasında, Washington ile Türkiye arasında son çeyrek yüzyılın önemli konusu haline gelen bu sorun daha da önem kazanıyordu. Dünyanın birinci pazarı olan ABD ile ticarette Türkiye'nin payı komik kalıyordu ve bu ülkenin AB ile imzalayacağı serbest ticaret anlaşması Türkiye'yi daha da güç duruma düşürecekti. Son 25 yıldır her ziyarette gündeme gelen bu konu bu kez de ele alınmış, ne var ki serbest ticaret anlaşması G.Uras'ın deyimiyle "Komisyona havale edilmiştir." Konunun bugünden yarına çözüleceğini kimse beklemiyordu, ama daha önce yaşananlar göz önünde bulundurulduğunda, elle tutulur bir sonuç alınmadığını söylemek de abartı olmasa gerek. *** Olaya bu açıdan bakılınca, sonuç Erdoğan açısından tam anlamıyla fiyaskodur. Bu yargıya varmamıza yol açan nedenlere bakalım: Obama yalnızca doğrudan müdahaleye kapı kapatmamış, aynı zamanda görünür bir gelecekte uçuşa yasak bölge gibi önlemlere de iltifat etmediğini göstermiştir. Erdoğan'ın kimyasal silahlar konusundaki "kanıtları(!)" da ikna edici olmamıştır. Ayrıca Cenevre'de ikinci bir konferansa karşı olduğunu söyleyen Erdoğan, görüşmeden sonra, "fikir değiştirmek" zorunda kalmıştır. Her ne kadar medyamız, "Esad'sız Suriye konusunda anlaştılar" diyorsa da, Rusya'nın ağırlığının sürdüğü Cenevre müzakerelerini içeren bir çözüm sürecinde Esad'ın nasıl gideceği konusunda bir ipucu yok. Kısacası, ABD'nin elini daha çok taşın altına sokması, Esad'ın gitmesi konusunda girişimlerde bulunulması için ısrar eden Tayyip Bey'e Obama sükûnet öneriyor. Ne hazin değil mi? - Easy boy...Easy...(Sakin ol oğlum!Sakin ol!) Washington ertesinde, Suriye konusunda Tayyip Bey, Esad'a oranla çok daha fazla "yalnız adam"dır. Bunu başarı olarak sunma hüneri ise yalnızca bizim medyada bulunabilir. 21 Mayıs 2013 - Cumhuriyet |
^^^^^ - vvvvv
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Condemnant quod non intellegunt
Anlamadiklarini mahkum ederler.
Latince Atasozleri
Kurmus oldugum gruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur: Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com | Ayrilmak isterseniz de : Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com | Grup Sayfamız : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ | Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz. http://orajpoyraz.blogspot. |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder