17 Mayıs 2016 Salı

Belediye başkanı Sarıkeçili göç şenliğini basıp çadırları yıktı

Aklıma hemen Sultan Selim, Kuyucu Murat Paşa mezalimi geldi. Anadolu Türkmenleri işte bu yüzden dağların başlarına, olmadık , sarp, sapa yerlere göçtü, mesken tuttu. Sünni devletin hoyratlığı, hunharlığı, hodbinliği yüzünden dağların, bayırların ötelerine sığındı.

Laiklik işte bu yüzden lazım. Devletin mezhebi olmaz, olmamalı. Şimdi var. Recep Tayyip ERDOĞAN(RTE) ve onu arkalayan cemaatler koalisyonu sayesinde artık devletin bir dini ve de bir mezhebi var. Bu ülkede artık başka dinden olanlar, sünni olmayanlar emin olamazlar. Netekim olamıyorlar da.

Ülkede insanlar göç edip etmemeyi tartışmaya başladı. Entellektüel, sanatçı, zengin insanlar başka ülkelerden vatandaşlık elde etmenin yollarını aramaya başladı. Hatta bazıları şimdiden yurt dışına yerleşti bile. Iş için günü birlik ülkeye geliyor, yaşamak için geri dönüyor.

Giden ittirolsun gitsin diyorlar. Sel gider kum kalır, el elde baş başta kalırsınız, birbirinizin kız çocuklarını eder, günlerinizi salavatmatikler, zikirmatiklerle harcarsınız, elin kafiri gelir tıpkı Afganistan, Somali, Irak, Suriye'de olduğu gibi ülkenizin yüz yıllık birikimini altı ayda yerle bir eder, taş devrine döner, birbirinizi ensenizden kesersiniz, yarınız mülteci, kalan yarınız mücahit olur. Bizler ittirolup gidersek size kalan gelecek budur.

Sarıkeçeliler vatandaştır, halktır. Belediye başkanı ise halkın hademesidir. Halk eleştirir, konuşur, şöyle der, böyle der. Halkın hademesi hizmetini her hal ve şartta yapar. Mezhebine, aşiretine, partisine bakarak şart koşmaz.

Şimdi karşımızda olan şey seçilmiş diktatoryadır. Hitler, Musollini rejimlerinin aynısıdır. Faşizmdir, kitaptaki tarife tam olarak uyar. Bu gidişin sonu illa ki kanlı olur. Bu işlerin peşine takılan partililerin de, halkın da çekeği çileler elbette olur. Alman, İtalyan, İspanyol halkı nasıl ve ne bedel ödediyse Türk halkı da tercihlerinin bedelini öder. İlla ki öder.


Saygılar.
Oraj POYRAZ  L2fSIJNoA0xfSNxA

Belediye başkanı Sarıkeçili göç şenliğini basıp çadırları yıktı

'ÇADIRLARIMIZ YIKILDI'
SORUN SU
'YOLDA DAYAK YEDİK'
'PROVOKÖTÖRLÜK İÇİN GELMİŞLER'
GÖZÜMÜZ ARKADA KALDI

Karaman'a bağlı AKP'li Kazım Karabekir Belediyesi Sarıkeçili yörüklerinin geleneksel göç kervanı şenliğini basarak, çadırlarını yıktı ve gelen misafirleri darp etti. Baskını bizzat belediye başkanının yürüttüğü belirtildi.


 16.05.2016 12:28

 

Karaman'ın Kazımkarabekir İlçesi sınırlarında gerçekleştirilen Yörük Şöleni'nde yapılan konuşmalarda hükümet eleştirilince, Belediye Başkanı AKP'li Ali İhsan Alanlı, şenliğe verdikleri desteği çektiklerini açıkladı. Başkan Alanlı'nın talimatı üzerine belediye tarafından bölgeye getirilen su tankeri, çöp konteynerleri, jeneratör ve kurulan çadırlar, görevlilerce götürülmek istendi. Bölgede bulunan Sarıkeçililer ise olaya tepki gösterdi. Çıkan tartışmalar arasında işçiler malzemeleri götürdü.

Mersin'in ilçelerinden yola çıkan Sarıkeçili Yörükleri, Karaman'a geldi. Develeri ve keçileriyle Kazımkarabekir İlçesi sınırlarında bulunan Hacıbaba Dağı'nın eteklerine konuşlanan Yörük aileleri, 11. Sarıkeçililer Geleneksel Göç Kervanı Şenliği için Çoka Çeşmesi'nin başında toplandı. 14 Mayıs Cumartesi yapılan şenlik günü, bazı konuşmalarda, hükümet aleyhine konuşulurken, göçebe kültürünün yok edilmek istendiği, obaların konakladığı yerlerdeki suların kullanıma izin verilmediği ve göçebelerin her gittiği yerde bu tür sorunlarla karşılaştığı yönünde sözler söylendi.

Bunun üzerine şenliğe katılan Kazımkarabekir Belediye Başkanı Ali İhsan Alanlı, tepki gösterdi. Başkan'ın talimatı üzerine belediye tarafından bölgeye getirilen su tankeri, çöp konteynerleri, jeneratör ve kurulan bazı çadırlar, görevlilerce götürülmek istendi. Bunun üzerine bölgede bulunan Sarıkeçililer olaya tepki gösterdi. Çıkan tartışmalar arasında Belediye Başkanı Alanlı şenlik alanından ayrılırken belediye işçileri de malzemeleri götürdü.

Ertesi gün de Yörüklerin içerisinde bulunan Oğuzhan Çoban, şenliğe gelen misafirlerini otobüse binmeleri için Kazımkarabekir'e götürürken, belediye çalışanları tarafından yolu kesildi. Çıkan tartışmada belediye çalışanları Çoban'ı tartakladı. Yaşanan bu olaya jandarma el koyarken, soruşturma başlatıldı.

'ÇADIRLARIMIZ YIKILDI'

Sarıkeçililer Yaşatma Derneği Başkanı Pervin Savran, yaşanan olaya tepki gösterdi. Çoka Çeşmesi mevkiinde şenlik yapma kararı aldıklarını anlatan Savran, "Su ve mevsim değişikliği ile ilgili burada bir panelimiz vardı. Bu suyun başında susuzluktan çıkan büyük bir kavga var. Çadırlarımız yıkıldı. İnsanlarımız engellendi. Bu alanda bulunan belediyenin getirmiş olduğu tankeri götürüp misafirlerimize saldırı oldu. Çadırlarımız yıkıldı. Toplanıp bir kısmı götürüldü. Hala sergi ve kilimlerimiz yok. Belediye personeli tarafından götürülen su tankerin arkasından misafirimizin bir tanesi 'Su gibi aksın gitsin' deyince saldırı oldu" dedi.

SORUN SU

Sorunun yüzyıllardır bölgede akan suyun kullanılmasına izin verilmemesi ve suyun maden ocağına aktarılmasından kaynaklandığını dile getiren Savran, şunları söyledi:

"Keçilerimiz susuz kalıyor. Buradan geçen sayısız obamız, bütün ailemiz imkanı varsa belediyeden traktörle su satın alıyor. İmkanı olmayan da susuzluktan nereye gideceğini bilmiyor. O yüzden bu suyun maden şirketine değil de doğaya ait olduğunu söylüyoruz. Bu yüzden burada yaptığımız etkinliğe belediye başkanı ve personeli karşı çıkıp kavga çıkartarak tahribat yaptılar. Bundan şikayetçiyiz."

'YOLDA DAYAK YEDİK'

Misafirlerini ilçeye bırakırken belediye işçilerinin saldırısına uğradığını belirten Oğuzhan Çoban da Belediye işçilerinin kendisini ve yanındaki misafirlerini darp ettiğini söyledi. Olaya jandarmanın el koyduğunu belirten Çoban, işçiler hakkında da şikayetçi olduklarını söyledi.

'PROVOKÖTÖRLÜK İÇİN GELMİŞLER'

Kazımkarabekir Belediye Başkanı AKP'li Ali İhsan Alanlı ise Sarıkeçililer'e ilçe sınırları içinde oldukları için her türlü desteği verdiklerini anlattı. Alanlı, "Ancak biz şenlik alanına vardığımızda olay farklı yerlere çekildi. Biz de geri çekilmek zorunda kaldık. İçerisinde yörük olmayan bir sürü insan vardı. Oraya sadece provokatörlük yapmaya gelmişler. Biz de bu olayın farkına vardıktan sonra geri çekildik. Biz çekilirken de bize çeşitli sıkıntılar yaşattılar. Alkış tutmaya başladılar. Küfürlerle benim üzerime yürüdüler. İşçiler ve jandarma müsaade etmedi. Biz de çekildik. Şenlik alanına provokatörlüğe ve hükümeti eleştirmeye gelmişler. Biz oraya vardıktan sonra olayın farkına vardık. Çekilirken de birçok sıkıntılar yaşatmaya çalıştılar" dedi.

Sarıkeçili yörüklerinden Pervin Savran ise, belediye ekiplerinin dağıttığı festival alanında yaptığı konuşmada, kendilerine destek olanlara teşekkür etti.

"Destek için burdasınız" diyen Pervin Savran şunları söyledi: Birlikte bir araya gelme kaygısıyla engellemeye çalışılıyorlar. Levhalarımız yok ediliyor, gelen konuklarımız yoldan çevriliyor, 'etkinlik iptal oldu' deniliyor. Yetmiyor... ifadeler alınıyor, tutanaklar hazırlanıyor hakkımızda. Mücadelemizi vereceğiz."

GÖZÜMÜZ ARKADA KALDI

Şenliğe il dışından Sarıkeçililer'e destek için katılan bir yurttaş yaşananları BirGün'e değerlendirerek "Orada kardeşlik ve barış sözde değil özdeydi. Konumuz su sorunlarıydı. Yüzyıllardır bu dağlarda göçer olan insanlarımız göç sahası yakınlarında kurulan maden ocağı nedeniyle susuz kalmışlardı. Dertleri bunu anlatmak bizi yalnız bırakmayın demekti. Siz şenliğinize bakın madene karışmayın dediler. Aşağılamalar, sözlü tacizler, tehditler.. İlerleyen saatlerde Kazımkarabekir belediye başkanı başta olmak üzere belediye çalışanları üzerimize yürüdü, çadırları dağıtmaya çalıştı, su tankerini, kendilerine ait olmayan jenaratörü hatta çöp kovalarını bile götürüp bizi cezalandırmaya kalktılar. Direndik.. Jenaratörü kurtardık. Pervin Anamızı şikayet ettiler ve ifadesini aldırdılar. Ertesi gün şenlik alanından ayrılan bir grup arkadaşımızın araçlarla yolları kesildi, eşyaları gasp edilmeye çalışıldı. Sarıkeçililer tükenmemek için, kültürleri yokolmasın diye destek için yaptığı göç hayırlama etkinliği düzenlemişlerdi. Biz onlara yapılan baskıların sadece iki gününe ortak olduk. Gözümüz arkada kaldı.." şeklinde olayı anlattı.

Pervin Sarvan iki gün önce şenliğin açılışında yaptığı konuşmada ise şöyle demişti; "Yolumuz yok. Bir damla suyumuz yok. Bakmayın tebessüm ediyoruz. İnsanlar eğleniyor fakat içimiz öyle değil. Memleketimin öbür tarafında kanlar dökülüyor. Analar yanıyor, ağlıyor. Bizler de üzülüyoruz. Biz de bize düşeni her Türk evladı gibi yaparız. Bana bu gücü veren Atam, cumhuriyetim ve dalgalanan bayrağımdır. Bu dumanı tüten çadırlar var ya tekrar bir daha tarih yazdırtmayacak. Tekrar İstiklal Marşı yazdırtmayacak. Biz bu gücü doğadan alıyoruz. Bu desteği ormanlardan, dağlardan alıyoruz. Allah ömrümüzü ve sayımızı arttırsın. Göçümüz hayırlı olsun. 'Sonsuza kadar göçmeye varız' diyoruz."

http://www.birgun.net/haber-detay/belediye-baskani-sarikecili-goc-senligini-basip-cadirlari-yikti-112516.html


a45UyF587661-160517102911 Oraj Poyraz cimcime@neomailbox.net
2016/05/17  12:00 1  39  1923atamizindeyiz@googlegroups.com


 



--

BEN BIR YILDIZIM
. . . . . .
Ben bir yildizim yildizlar ortasinda,
Saga bakarim, sola bakarim, eyvah,
Yapayalnizim yildizlar ortasinda.
Bir bitmez duzelikte aksamla sabah.
. . . . . .
Alabildigine bana vermisler, ?al! ?
Dayanilmaz bosluguyla bu evreni
?Bu gercek, bunu al! Bu dus, bunu da al! ?
Ne ki varsa, bana yazilmis nedeni.
. . . . . .
Mutluyum, bu guzel, bu tek yildizlikta;
Milyonlarca sunu, adak sana, tanrim!
Ama kalbim catlayacak yalnizlikta,
Hic olmazsa bir ayna ver bana, tanrim!

Ahmet Muhip DRANAS

Bir baska rivayette soyle denmistir:
Erkek, kadinini yatagina cagirir, kadinda gelmeye yanasmaz, erkek ofkelenmis olarak sabahlarsa, melekler sabaha kadar -bir rivayette yataga gelinceye kadar- kadina lanet okurlar.


Buhari, Nikah 86, Bed u l-Halk 6; Muslim, Nikah 120-122 1436, Ebu Davud, Nikah 41, 2141

Bozcaada Yolunda Volvo V40 Testi

24 Temmuz 2013

Gectigimiz hafta Volvo nun yeni uretimi V40 serisi icin #osensin kampanyasi dahilinde arabayi test etmek icin Bozcaada ya gidecektik. Arabayi henuz gormeden begenmistim. Sonucta bu bir arabaydi ve her halukarda belediye otobuslerinden iyiydi.

Yola cikis Hollywood filmlerini aratmayacak bir tempodaydi. Alti ustu Bozcaada ya gidecektik ama hazirliklar bir rehine kurtarma operasyonunu aratmiyordu. Yol haritalari, kameralarin kurulmasi, takip araci, kahve termosu, yol gozlugu, arac kiti... Kampanyayi yuruten Havas Engage Istanbul hicbir ayrintiyi atlamamisti. Takip araciyla her daim irtibat halinde olmamizi saglayan bir telsiz bile verdiler. Iste o an kuskulanip Yasa disi bir seyin icinde degiliz, oyle degil mi? diye sordum gozlerimi kisarak.

V40 i ilk gordugumde tepkim Belediye otobusune gore oldukca kucuk oldu. Yillardir belediye otobusunde seyahat edince insan butun kiyaslamalari ona gore yapiyor. Sofor mahalline oturdugumda aliskanliktan olsa gerek yasli bir teyzenin gelip yer isteyecegi tedirginligini yasadigimi itiraf etmeliyim. Cok sukur boyle bir sey yasanmadi.

Dolmabahce den Bozcaada ya dogru hareket ettik. Ilk olarak hiz kadranini fotografladim. Bunu 127 km hizla giderken yapmak cok kolay degil. Kimseye tavsiye etmiyorum. Yanimdan belediye otobusleri geciyordu. Orada tikis tikis seyahat edenleri gorunce agladim. Ama onlar guluyordu. Iki gun sonra tekrardan aramiza doneceksin bakislariyla beni suzduler. Yaptiklari hos degildi.

Yolda V40 in Adaptive Cruise Control sistemini test ettim. Ondeki araca gore hizi ayarlayan bir sistem bu. Yokus yukari ya da asagi fark etmiyor, ondeki aracla aranizda sizin belirlediginiz mesafeyi koruyacak sekilde ilerliyor araba. Gaza ya da frene kendi basiyor. Buyuk kolaylik seklinde degerlendirilebilir ama sofor karizmasi dedigimiz olgu yara aliyor. Yaa cruise control olduktan sonra ben de surerim seklinde insani yaralayan ifadelere maruz kaliyorsunuz.

Bir de dalginlikla seridinizi asarsaniz direksiyon titriyor ve sizi gerisin geri seridinize donduruyor. Bunu da 2013 yilina geldigimiz bugunlerde bir insan haklari ihlali ve kisi iradesine saygisizlik olarak degerlendirdim. Trafigin emniyeti acisindan dogru olabilir fakat ozgur irade yerlerde. 1789 Fransiz Ihtilalinin kazanimlarini birer birer kaybettigimiz hissine kapildigimi soylemeliyim. Elbette bu ozelligi kapatabildiginizi veya sinyal verdiginiz zaman devre disi kaldigini belirtmek lazim.

Sorunsuz bir sekilde yola devam ediyorduk. Canakkele ye dogru cesitli ilcelerin ve kasabalarin icinden gectik. Burada etraftaki tabelalara bakinca bir gercegi fark ettim. Istanbul dan uzaklastikca dukkan isimlerinde bir ozensizlik, bir vurdumduymazlik goze carpiyor. Mistik Bufe, Ejder Pansiyon, Cogumlu Solaryum bunlardan sadece birkaci. Ozellikle Ejder Pansiyon da durup hangi kafayla boyle bir ismi sectiklerini ve neden hala batmadiklarini sorasim geldi. Fakat yolumuz uzundu.

Gelibolu da arabali vapura binip karsiya gectik. Oradan Bozcaada ya bizi goturecek vapura binmek uzere Geyikli ye dogru yola ciktik. Yol uzerinde mola yerimiz Manzara Restaurant ti. Adindan da anlasilacagi gibi muhtesem bir manzarasi vardi. Ama inanir misiniz bir kere bile donup bakmadim, cunku yemek daha onemliydi. Manzara her yerde vardi.

Yolda, kirmizi i$iklarda, benzincilerde, vapurda hep ilgi odagiydik. Unlu biri oldugum icin ilgiden $ikilmamayi ogrenmeliydim. Fakat sorular genelde kac beygir, fiyati ne kadar minvalinde olunca hayal kirikligina ugradim. Daha yeni piyasaya cikmis bir arabanin benden cok ilgi gormesi uzucuydu. Arabayi suren ben oldugum icin bana da hayranlikla bakiyorlardi. Ayagimizi yerden kesiyo iste turunde cevaplarla tevazumu ve efendiligimi gosterince bana bir kez daha hayran kaldilar.

BOZCAADA

Bozcaada ya vardigimizda aksam olmustu. Hemen otele yerlesip bizi bekleyen yemek masasina kavusmak icin Cabali Balikcisina gittik. Harika bir ortamda, adaya ozgu yemeklerle birlikte leziz bir balik ziyafeti cektik. Yemek yerken baliklarin nasil olup da bin yillardir ayni ucuz numarayi yiyip oltaya geldiklerini sorguladim. Bu konuda kendilerini birazcik olsun gelistirseler su an masada kizarmis halde olmazlardi.

Ertesi gun guzel bir kahvaltinin ardindan kisa bir Bozcaada turuyla adadaki uzum baglarini, plajlari ve yel degirmenlerini gorme sansimiz oldu. Uzum baglari neyse de o yel degirmenleri bana cok ise yariyormus gibi gelmedi. Sanki Biz de ulke ekonomisine katkida bulunuyoruz, bos durmuyoruz dercesine yapilmislardi. Cok uzerlerine gitmedim.

Sonunda kisa sure kaldigimiz ve bir daha gelme istegi uyandiran bu adadan gitme vaktimiz geldi. Esyalarimi toplarken otelin duvarlarina son kez baktim. Zorla duygusallasmaya calistim ama beceremedim.

Donus yolu gidise nazaran biraz daha agir tempoda gecti. Saatlerce araba kullanmis olmaktan mutevellit kendimi tir soforlerinde gorulen birtakim tuhaf hareketleri yaparken buldum. Arabadan inip bacaklari ayirarak hafif kambur yurumek, ileride cevirme var selektorleri yapmak, arabesk dinlemek bunlardan birkaciydi.

Takip aracinda bize eslik eden Volvo yetkilisi Serdar dan telsiz vasitasiyla V40 in bir ozelligini daha ogrendim. Dunyada ilk defa kaputta hava yastigi teknolojisi de V40 ta kullanilmis. Allah gostermesin bir yayaya carpma durumunda kaputtaki hava yastigi devreye girip yayanin kazayi en az zararla atlatmasini sagliyormus. Serdar a Iste simdi gonul rahatligiyla birkac yayaya carpabilirim, tamam dedim. Bunu yapmamak daha uygun olur, tamam dedi. Bu bir test surusu ve bunu denemek icin can atiyorum, tamam diye usteledim. Ic cekti ve Lutfen saga ceker misin, tamam dedi. Saga cektim, bana kendince hakli sebeplerle bunu test etmememizin herkesin hayrina olacagi konusunda kafa sisiren bir nutuk atti. Gonulsuzce kabul ettim.

Gerek kaputta hava yastigi teknolojisi gerekse aractaki sensorlerin iki kollu ve iki bacakli bir siluet algiladiginda devreye giren alarm ve otomatik fren sistemi yillar boyu severek yaptigimiz bir gelenegin tarihe karismasi anlamina geliyordu: Arkadasin uzerine araba surmek. Bir gelenegin daha yok olusunu gozyaslari icinde fark ettim.

Sonuc olarak:

Rampayi 6. Viteste 165 km hizla cikma keyfini yasadim.

Havas Engage Istanbul en ufak ayrintiya kadar bizimle ilgilendi. Son baktigimda takip aracinda Yusuf bana corap oruyordu.

Belediye otobuslerine bir daha binmek istemiyorum.

V40 in iki gunde test edilemeyegini ogrendim. En az 5 yil kullanmak gerekiyor.

Istanbul a yaklastigimizda arabayi biraz daha kullanmak icin Nisantasi ndaki partiye Kars uzerinden gitmeyi teklif ettim. Bunun biraz zaman alacagi ve daha kestirmeden gidersek vaktinde yetisecegimiz soylendi.

V40 tan ayrilirken son kez donup baktim. Bir daha benim gibi sofor bulamayacaksin, biliyorsun degil mi? dedim. Sarildik.

http://beyinsizadam.net/turkiyede-bilim-neden-ilerlemiyor/
lukasaluka@gmail.com


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder