28 Kasım 2016 Pazartesi

TURAN ESER : Sağlıkta dinselleşme nasıl başladı ?

 


TURAN ESER : Sağlıkta dinselleşme nasıl başladı ?

29.11.2016 08:30


Kamu sağlık hizmetlerindeki gericilik örgütlenmesi ve hizmetlerin dinselleştirilmesi güncelliğini koruyor. Bir önceki yazımda bu konuyu dile getirmiş ve devam edeceğimi belirtmiştim.

Sağlığın Dinselleştirilmesi-I Sağlığın Dinselleştirilmesi-I

Son iki haftada iki önemli gelişme daha yaşandı. Fakat Türkiye'deki OHAL sürecinden dolayı, kamu sağlık hizmetlerindeki olağanüstü gericilik çalışmaları gözden kaşıyor.

Birincisi, AKP'li eski bir vekil olan Hüseyin Besli, bir köşe yazısında Menzil Tarikatı'nın Sağlık Bakanlığı'nda kadrolaştığını, "eğer, FETÖ'nün bugünkü güce erişmesinde ticaretle hemhal oluşunu, kontrolsüz para kazanmasını önemsiyorsak… Bugün aynı yöntemleri kullanan yapıların gelecekte aynı sonuca varmalarının kaçınılmaz. Adıyaman/Menzil'den alan bir yapının özellikle bir bakanlığımızda neredeyse bütün pozisyonları kendi mensuplarıyla doldurmasına dikkat çekmek istedim" diyerek itiraf etti.

İkinci önemli gelişme ise, Sağlık Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı arasındaki protokol gereği hastanelerdeki "manevi bakım" hizmetleri 6 ilden, 14 çıkarılacak. 3 yıl içerisinde ise tüm ülkede yaygınlaşacak ve kamusal sağlık hizmetlerinde dinselleşme ve gericilik her hastanede kurumsallaşacak.

Gericilik, sağlık hizmetlerinde nasıl kurumsallaştı?

14 yıllık AKP klasiği ile talep önce İslamcı sivil toplum ve cemaatler üzerinden kamuoyu gündemine taşındı. Bu talep hükümetin dinselleştirme stratejisiyle buluşup, kamusal sağlı alanı kuşatmaya başladı.

Refah Partisi Ve Sağlık

Sağlık hizmetlerinin dinselleştirilmesi stratejisi ilk olarak, 1995 yılında DYP ve Refah Partisi koalisyonu döneminde başladı.

1995 - 1998 yılları arasında hastanelerde imamlar, manevi bakım adı altında istihdam edildi. Ankara Tabipler Odası bu uygulamaya "laikliğe aykırı" olduğu için itiraz etti. Danıştay ise o dönem başvuruyu haklı bularak yürütmeyi durdurmuştu.

İmam Hatipler ve Sağlık

2007 yılında, İHL Mezunları Derneği (ÖNDER) "Dünya Hastanelerinde Din Hizmetleri" isimli bir rapor yayınlayarak, hastanelerde uzman din görevlisi bulundurulması talep etti. Bu talep AKP nezdinde karşılık buldu ve Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, isteyen hastalara ve yakınlarına uzmanlarca manevi destek verileceğini açıkladı.

Cumhurbaşkanlığı ve Sağlık

27 Ağustos 2009 tarihinde ise Abdullah Gül dönemi Cumhurbaşkanlığı DDK "Özürlüler Raporu" ile tartışmaya dahil olup, "Manevi ihtiyaçların karşılanması için en fazla başvurulan araçlardan biri tarih boyunca din olmuştur" diyerek, sağlıkta gericiliğin yolunun açılmasına en üst düzeyde yol açtı! Ortam hazırlanınca, Diyanet İşleri Başkanlığı devreye girdi.

Diyanet ve Sağlık

16 Ekim 2009 tarihinde Diyanet İşleri Başkanlığı'nın, gerçekleştirdiği 4. Din Şurası'nda aldığı kararla; "sosyal açılımlı din hizmetleri stratejisi" adı altında, Diyanet faaliyetlerini cami içinden cami dışına taşıma kararı aldı! Buna göre başta aile olmak üzere, sosyal hizmet üniteleri, hastaneler, sağlık ocakları, ceza ve tutukevleri gibi değişik hizmet alanlarında yeni dini yapılanma ve düzenlemelere ihtiyaç olduğunu belirtti.

Sağlıkta dinselleştirmenin yol haritası istenilen şekilde yürüyordu. Artık top Sağlık Bakanlığı'ndaydı.

Sağlık Bakanlığı ve Dinselleştirme

2010-2011 Sağlıkta Dönüşüm Programı: Din ile sağlık hizmetlerinin bütünleştirilmesi "Uluslararası Evde Sağlık Hizmetleri Kongresi" spiritüel boyutunu öne çıkardı.

Mayıs 2012: DİB, SB ve ASPB ile ortak imzalanan bir protokol ile resmî olarak sisteme dahil oldu.

24 Mayıs 2012: SB Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu tarafından Ankara'da (ilk kez) düzenlenen "Din Psikolojisi ve Manevî Bakım Çalıştayı" gerçekleştirdi.

2013 yılında ise din görevlilerinin evde bakım çalışmaları, hastanelere taşındı.

Aynı yıl içerisinde İlahiyat Fakültelerinin "Din Psikolojisi" bölümlerine, "Manevî Bakım Uzmanı" yetiştirme görevi verildi. Gerekçe ise "Seküler sosyal politikalar, zenginliği adeta tapınılacak kutsal bir varlık olarak gördüğü için, insanları manevi sapkınlıklara sürükler" denildi. Ve laiklik sapıklığın gerekçesi sayıldı!

Böylece sağlık hizmetlerinin dinselleştirilmesinin "manevî destek" ayağının örgütlenmesi için Diyanet, memur imamlarını evlere göndermeye başladı. Memur imamlara ve İlahiyatçı din psikologlarına yeni bir istihdam alanı yaratılmış oldu.

5 Haftada "Din Psikoloğu" Uzmanı Oluyor!

Hastanelerde "manevi destek hizmeti" verecek imamlar Diyanet İşleri Başkanlığı Eğitim Merkezinde 5 haftalık eğitim alıyor

Bu 5 haftalık eğitim sürecinde, ilahi bir güçle hem din psikolojisi, hem dini ve manevi bakım, hem hasta ve hasta yakınlarıyla iletişim hem de pastoral psikoloji ve dua vaizliği gibi konularda uzman olacak eğitiliyorlarmış! 5 Haftada böyle bir mucizeyi başarıyorlarmış!

Yani Psikiyatrların ve psikologların 5 ile yıl süren bilimsel eğitimlerinin yerine imamların 5 haftalık dinsel eğitimleri ile ruhumuza ve psikolojimize teolojik müdahalede bulunacaklar.

Aklımızın ve ruhumuzun devlet eliyle gericileştirilmesi için bir de vergi ve "manevi bakım" ücreti ödeyeceğiz.

Bu teolojik ve gerici müdahale karşı bilimsellik ve laiklik tek sağlıklı çaredir. Gericiliğe karşı tedavinin adıdır! Zira laiklik ve bilimsellik sağlık hakkının vazgeçilmez ilkesidir.

http://www.birgun.net/haber-detay/saglikta-dinsellesme-nasil-basladi-137425.html

 
a45UyF587661-161129090808 Oraj Poyraz At Openmail oraj.poyraz@openmail.cc
2016/11/29  10:36 6  64  uyarlama@googlegroups.com


 


Onder once kendini egitmeli, sonra digerlerini.

Hz.Ali

Resulullah sav buyurdular ki:
Kim resim yaparsa, Allah onu Kiyamet gunu, yaptigi resim sebebiyle, onlara ruh ufleyinceye kadar azab eder.
Hicbir zaman da ruh ufleyici degildir.

Kutubu Sitte 2168

DOGA YASALARI UZERINE DUSUNCELER -3-

Boylece geldik felsefenin en buyuk ustalarindan birine: Rene Descartes. (1596-1650) Yontem uzerine konusmalar felsefeyi seven herkesin kitapliginda olmasi gereken bir eserdir. Bu calismada Descartes, once hinzirca bir bicimde insanlari igneleyerek ise baslar: Sagduyu bu dunyada en adil sekilde dagitilmis seydir; cunku herkes kendi aklinin ve sagduyusunun dogrulugundan emindir! Insanlarin kendi varliklarindan (ve icinde bulunduklari varolussal konumdan) cok emin olmalarina karsilik Descartes alabildigine supheci bir insandir. Oyle ki bir sobanin karsisinda oturup dinlendiginden bile emin degildir. Ruya veya hayal goruyor da olabilir. Icinde bulundugu varolus durumu aslinda gelip gecici bir yanilsama da olabilir. Ama emin oldugu tek sey, kendi varligi uzerinde dusunuyor oldugudur. Boylece meshur sozunu soyler: Dusunuyorum; o halde varim. Descartes in bu dusunce tarzi yuzyillar sonra varolusculuk (egzistansiyalizm) felsefesinde baska bir sekilde dile getirilecektir: Varolus ozden once gelir. Bu dusuncede oz olarak kabul ettigimiz varligimiz bile aslinda secimlerimiz ile olusturdugumuz bir formdur. Aslolan ise varolusumuzun farkina varmamizdir ve bu anlamda insan ile bir agac kurdunun arasinda fark yoktur. Fakat, ilerleyen yillarda buna da karsi cikilacak ve bilinc problemi anlasilmasi en zor sorunlardan biri olarak fenomenal bilimlerin karsisina dikilecektir. Descartes ile devam edelim. Daha once, dogadaki seylerin sanki bir tur zihinleri oldugu gibi algilanmasina Descartes karsi cikti. Alintiliyorum:

Descartes, butun fiziksel fenomenlerin -Newton un unlu hareket yasalarinin onculeri olan- uc yasanin yonettigi devinen kutlelerin carpismalarina dayanarak aciklanmasi gerektigine inaniyordu. Bu doga yasalarinin her yerde ve her zaman gecerli olduklarini one surdu ve bu yasalara uyulmasinin devinen kutlelerin zihinleri oldugu anlamina gelmedigini acikca belirtti. Ayrica Descartes gunumuzde baslangic kosullari dedigimiz konunun onemini de anlamisti. Baslangic kosullari; bir sistemin, hakkinda ongorude bulunulan herhangi bir zaman araliginin baslangicindaki durumunu tanimlar. Doga yasalari, verili bir dizi baslangic kosuluyla bir sistemin zaman icerisinde nasil gelisecegini tayin eder, ancak belirli bir baslangic kosullari dizisi olmaksizin gelisim tamamlanamaz. Ornegin sifir zamanda tam ustumuzdeki bir guvercin pislemis olsun, o dusen nesnenin yolu Newton yasalarinca belirlenir. Ancak guvercinin sifir zamanda bir telefon teli uzerinde kimildamadan duruyor ya da saatte yirmi mil hizla ucuyor olusuna bagli olarak, ortaya cikan sonuclar cok farkli olacaktir. Fizik yasalarini uygulayabilmek icin, bir sistemin nasil basladigi veya en azindan belirli durumu bilinmelidir. (Bu yasalar bir sistemi zaman icinde geriye dogru izlemek icin de kullanilabilir.)

Hawking in degindigi bu konu bazilarinca baslangic durumuna bagli hassasiyet olarak ifade edilmistir. Bir sistemin baslangicindaki durumlarda en ufak bir sapma oldugunda, uzun bir N zaman icinde sistemin ilerleyisinde cok buyuk sapmalar gerceklesecektir. Bunu orneklemek icin bir bilardo masasi gosterilir. Diyelim ki 10 top bulunan bir masada beyaz topa hep ayni sekilde, ayni hizla, ayni kuvvetle vursak dahi asla ayni hareket kombinasyonunu elde edemeyiz. Topa vurus esnasindaki en ufak bir degi$iklik, diger toplara carpildiginda zincirleme olarak ufak sapmalar doguracak bu da rotayi degistirecektir. Bilardo topunun sifir surtunme katsayisina sahip oldugunu ve sonsuza kadar hareket edecegini varsayarsak, zaman ilerledikce sapmanin ne kadar cok artacagini tahmin edebiliriz. Bu fenomen ayni zamanda evrenimizdeki minik seytandir ve duzenli sistemleri beklenmedik sapmalara surukleyen turbulans etkisi olarak bilinir. Musluktan akan suyun aniden yalpalamaya baslamasi, bir ucagin hava bosluguna girmesi ve benzer fenomenlere dogada $iklikla rastlanabilir ve bunlarin onceden ongorulmesi nerdeyse imkansizdir.

Doga yasalarinin varligina duyulan inancin tazelenmesiyle, bu yasalari Tanri kavramiyla uzlastirmaya yonelik yeni girisimler de basgosterdi. Descartes e gore Tanri isterse etik onermelerin veya matematiksel kuramlarin dogrulugunu veya yanlisligini degistirebilir ama dogayi degistiremezdi. Doga yasalarini Tanri in emrettigine inaniyordu, ancak Tanri nin bu yasalardan baska secenegi yoktu; onlari secmisti, cunku sadece bu yasalar mumkundu. Bu anlayis Tanri nin otoritesini cignemek olarak gorulebilirdi ancak Descartes bu yasalarin Tanri nin kendi oz dogasinin yansimalari oldugunu, bu yuzden degistirilemez oldugunu soyleyerek bundan kurtulmanin yolunu bulmustu. Bu dogruysa, Tanri nin her biri farkli baslangic kosullarina karsilik gelen birbirinden cok farkli dunyalar yaratma sansina sahip oldugu dusunulebilir. Ancak Descartes bunu da yadsir. Ona gore, evrenin baslangicinda nasil bir duzenleme olursa olsun, zaman icerisinde tipki bizimkine benzeyen bir dunya (alem) ortaya cikacaktir. Dahasi, Descartes e gore Tanri dunyayi bir kez yaratip duzene soktuktan sonra tamamen kendi basina birakmistir.

Descartes in bu dusunceleri ile, aslinda ateizme genis bir yol acilmisti. Madem ki doga yasalari Tanri nin ozunun yansimalari olarak goruluyordu, o zaman bir Tanri dan bahsetmenin anlami neydi? Tipki fizikte bir donem yer alan esir fikri gibi, bu dusunce de tamamen devre disi birakilip geriye sadece doga yasalari kalamaz miydi? Acikcasi, bu, dinsizce bir fikirdi ve fikrin olgunlasmasi icin sanayi devriminin ardindan gelen modernizm donemine kadar beklemek gerekecekti. Ortacag ve yeni cagdan gunumuze kadar uzanan felsefe sureci icinde, doga yasalari ile Tanri inancini uzlastirma cabalari yogun olarak gozlemlenmektedir. Benzer $ikintilar Islam dusuncesi icinde de yasanmis ve geleneksel kanadin askin ve mutlak hakim Allah fikrine karsilik, Allah in neyi secerse onun dogru oldugu veya Allah in dogru ve iyi olan seyleri sectigi gibi dusunceler birbiri ile carpismistir. Bunlarin bir kismina kisaca deginirsem. Allah cuziyati bilir mi? sorusu, acikca tum partikullerin olasi tum hareketlerinin Allah tarafindan bilinip bilinemiyecegine dair bir tartismaydi. Gelenekciler, Allah in ilmini inkar gibi gorunen bu fikre karsi ciktilar. Buna karsilik, Antik Yunan filozoflarindan etkilenen Musluman dusunurler, Allah i her an her seye mudahale eden bir ilah gibi dusunmek yerine, onun temel yasalari koydugunu ve ilminin alemlerde yansidigini iddia ediyorlardi. Bir baska mesele ise alemin ezeli ve ebedi olup olmadigina dair tartismalarda ortaya cikmaktaydi. Alem eger ezeli ve ebedi ise o zaman kendisi de ezeli ve ebedi olan Allah ile doga arasinda ne fark vardi?

Farabi, Ibn-i Sina, Ibn-i Rusd gibi filozoflar akilla vahyi uzlastirma cabalari sarfederken, gelenekci kanadin buyuk temsilcisi Imam Gazzali (1058-1111) Makasid el-Felasife (Filozoflarin maksatlari) ve Tehafut el-Felasife (Filozoflarin tutarsizliklari) isimli eserlerinde filozoflari kufre dusmekle veya bidat (dine sonradan eklenen yenilikler) icat etmekle suclamistir. Islam alemi genelde bu ekol uzerinde yurumus ve zaman icinde dogal bilimlerden ciddi sekilde kopmustur. Ne yazik ki elestirel ve arastirmaya dayali dusuncenin yerini, kopyaci ve taklitci gelenek almistir. Buna karsilik doga bilimleri ise, salt zihinsel tartismalar yerine gozleme, deneye, modellemeye, yanlislamaya dayali metodlari benimsemistir. Alintilamaya devam ediyorum.

Doga yasasi kavramina iliskin cagdas anlayisimiz filozoflarin uzun uzadiya tartistigi bir konudur ve ilk bakista zannedildiginden daha incelikli bir meseledir. Ornegin, filozof John W. Carroll tum altin kurelerin capi bir milden daha azdir ifadesiyle tum uranyum-235 kurelerinin capi bir milden azdir ifadelerini karsilastirir. Gozlemlerimiz Dunya da capi bir milden daha buyuk bir altin kure bulunmadigini soyler ve gayet guven icinde hicbir zaman olmayacagini savunabiliriz. Yine de olmayacagina inanmamiz icin herhangi bir neden yoktur ve bu nedenle bu ifade bir doga yasasi olarak kabul edilemez. Ote yandan, tum uranyum-235 kurelerinin capi bir milden daha azdir ifadesini bir doga yasasi olarak dusunebiliriz. Cunku nukleer fizik hakkinda bildiklerimize gore, bir uranyum-235 kuresinin capi yakla$ik 16 santimetreden daha fazla buyurse bir nukleer patlamayla kendi kendini yok eder. Dolayisiyla boyle bir kurenin olmayacagini biliriz. Bu onemli bir ayrimdir, cunku gozlemledigimiz her genellemenin doga yasasi olarak dusunulemiyecegini ve cogu doga yasasinin cok daha buyuk, birbirine bagli yasa sistemlerinin bir parcasi oldugunu gosterir. Cagdas bilimde doga yasalari genellikle matematiksel olarak ifade edilir. Kesin ya da yakla$ik olabilirler; ama istisnasiz hepsinin -evrensel olarak degilse de en azindan tam olarak belirlenmis kosullar altinda- gozlemlenmis olmasi gereklidir. Ornegin, devinen nesnelerin hizi i$ik hizina yakinsa Newton yasalarinin degistirilmesi gerektigini artik biliyoruz. Yine de, karsilastigimiz hizlarin i$ik hizinin cok altinda oldugu gunluk yasam kosullarinda, en azindan cok iyi tahminlerde bulunmamizi sagladiklari icin Newton yasalarini yasa olarak kabul ediyoruz.

Yukardaki ifadeler cok onemlidir. Bu ifadelerle artik gorelilik kuramlarina gecis yapilmakta. Bir doga yasasi, belli ve dar bir alan icinde, kendi uzay-zaman gercekligi icinde dogru ve gecerli olabilir. Tipki kutle cekim kanunlarini izah eden Newton cekim yasalari gibi. Hicbirimiz bu yasalarin gecersiz oldugunu one suremeyiz. Iki-uc metre yuksekten, bir balkondan asagi duserseniz veya arabanizla saatte 120 km hizla giderken bir agaca toslarsaniz; cekim, kuvvet, ivme, momentum gibi kavramlari iceren bu yasalarin dogru oldugunu cok aci verici bir bicimde anlayabilirsiniz. Diger yandan, inanilmaz derecede buyuk mesafeleri iceren galaktik olculerde ve isin icine saniyede yakla$ik 299 bin kilometrelik i$ik hizi girdiginde Newton fizigi dogru sonuclar vermeyecektir. Bu durumda genel ve ozel gorelilik kuramlarinin matematigi devreye girer. I$ik hizi C sembolu ile ifade edilir ve genelde bir vakum (bosluk) ortaminda iken hizi tam olarak 299,792,458 m/saniyedir. Ama vakum disindaki bir ortamda, ornegin suyun veya camin icinden gecerken hizi C degerinden dusuk olacaktir.

Yukarda ele alinan bir baska konu ise, gozlemin onemli olmasina karsilik, bir seyin davranis bicimini matematiksel olarak ifade ettigimizde artik tek tek gozlem yapmaya ihtiyacimiz olmadigi gercegidir. Eger bir uranyum-235 izotopu 16 santimetreden daha fazla buyudugunde nukleer bir patlama ile kendini yok ediyorsa, o zaman dogayi gozlemleyip capi 16 santimden buyuk uranyum-235 izotopu aramamizin bir anlami yoktur, cunku dogasi geregi boyle bir sey varolmayacaktir. Uranyum-235 zincirleme bir nukleer fisyon olusturacak kadar guclu bir izotoptur ve nukleer silah yapiminda kullanilmistir.

-devam edecek-

Levent ERTURK
LEVENTERTURK1961
https://leventerturk1961.wordpress.com/


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/










BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo LiteCoin URL:   LTtsCJ2mLUXLLs8v5US8w5zQeq66eakPtU

NameCoin URL       :  N7wbJyxqoueznDHu9tnu56y1V7B9P1Phs4
FeatherCoin URL     :  6rHGzeMefFvzqmBM5VNqmUziCxtga4wpDs
TerraCoin URL        :  1GQFs8GpaTXxoeTAsGmo56WNfYSZRy2mBD

PeerCoin URL         :  PMeBpz6X9RRLQxdFs5Jws5JwFec3Mzen8q6Twg






-------------------------------------------------
ONLY AT VFEmail! - Use our Metadata Mitigator™ to keep your email out of the NSA's hands!
$24.95 ONETIME Lifetime accounts with Privacy Features!
No Bandwidth Quotas!   15GB disk space!
Commercial and Bulk Mail Options!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder