2 Ağustos 2025 Cumartesi

Başkan Trump, Sapık Milyarder Epstein ve Çalışma Bakanı Acosta Bağlantısı

Başkan Trump, Sapık Milyarder Epstein ve Çalışma Bakanı Acosta Bağlantısı

11.08.2019

Başkan Donald Trump'ın bir zamanlar çok yakın arkadaşı olan sapık milyarder hücresinde ölü bulundu. Cinsel taciz suçundan tutuklanan Epstein'in kendisini asarak intihar ettiği açıklandı.

Çeviren: Ercan Caner, Sun Savunma Net, 11 Ağustos 2019

Donald Trump, Melania Trump, Epstein ve Ghislaine Maxwell Palm Beach

Mar-a-Lago'da objektiflere poz verirken. Şubat 2000. Foto: DAVIDOFF STUDIOS PHOTOGRAPHY GETTY IMAGES

Cezaevinde intihar ettiği açıklanan sapık milyarder Jeffrey Epstein hakkında, Florida savcısı tarafından 2000'li yılların başlarında cinsel istismar suçlaması ile 53 sayfalık bir iddianame hazırlanır.

Epstein, sadece fuhuşa teşvik suçundan 13 ay hapis cezasına çarptırılır. Cezasını çekerken haftada altı gün çalışma izni dahi alır. Bu olaydan ucuz kurtulmasını sağlayan isim; avukat Alexander Acosta'dır. Başkan Trump yıllar sonra 2017 yılında Acosta'yı Birleşik Devletler Çalışma Bakanlığına aday gösterir. 2017 yılından 2019 yılına kadar çalışma bakanı olarak görev yapan Acosta, 12 Temmuz 2019 tarihinde Beyaz Saray'da Trump ile görüştükten sonra görevinden istifa eder.

Acosta bağlantısının yanı sıra intihar ettiği iddia edilen çocuk istismarcısı sapık milyarder Epstein ile Başkan Trump arasında başka bağlantılar da bulunmaktadır. 2002 yılında New York Magazine dergisinde Trump'ın Epstein hakkında söylediği "Jeff'i 15 yıldır tanırım. Müthiş bir adamdır. Çok eğlenceli biridir. Hatta güzel kadınlardan, çoğunluğu genç olmak üzere, benim kadar hoşlandığı dahi söylenebilir. Hiç şüphe yok ki Jeffrey sosyal hayatın tadını çıkarmaktadır" ifadeleri yer alır.

Soldan sağa: istifa eden ABD Çalışma Bakanı Alexander Acosta, cezaevinde intihar ettiği iddia edilen çocuk istismarcısı sapık milyarder Jeffrey Epstein ve ABD Başkanı Donald Trump

Miami Herald gazetesine göre 2016 yılının Haziran ayında bir kadın Manhattan'da bir dava dilekçesi verir. Kadın dava dilekçesinde; 1994 yılında henüz 13 yaşındayken Epstein'in Manhattan'da bulunan evinde düzenlenen bir partide kendisine Trump'ın tecavüz ettiğini iddia etmektedir. Trump ve Epstein iddiayı ret ederler ve kadının davası düşer.

Kendisini asarak intihar ettiği iddia edilen 66 yaşındaki sapık milyarder, cezaevinden kurtulmak için 559 milyon dolar tutarındaki servetini teminat göstererek, elektronik kelepçeyle ev hapsinde tutulmayı talep etmiş, fakat bu isteği, diğer insanlar ve toplum için tehlike oluşturduğu gerekçesiyle mahkeme tarafından kabul edilmemiştir.

New York Times gazetesi de Trump-Epstein arasındaki ilişkiyi uzun yıllara dayanan bir arkadaşlık ve dostluk olarak nitelendirmektedir.

Sapık milyarder Epstein'in yakın dostları arasında Bill Clinton, Prens Andrew, Alan Dershowitz, Ghislaine Maxwell ve Leslie Wexner gibi isimler de bulunmaktadır. Sapık milyarderin özel uçağının kayıtlarına göre Bill Clinton, 2001-2002 yılları arasında en az 26 uçuş yapmıştır. Mahkeme belgelerine göre Prens Andrew, sapık milyarderin evinde genç bir kızın göğüslerine dokunmakla suçlanmaktadır.

www.sunsavunma.net/baskan-trump-sapik-milyarder-epstein-ve-calisma-bakani-acosta-baglantisi/


--

- - - - - - - - - - - - - - - -

BEN DE POZİTİF ÇIKTIM (BU BİR SKEÇ DEĞİLDİR)

https://www.youtube.com/watch?v=RoNPe5OkBtM

- - - - - - - - - - - - - - - -

Mutluluk hedef değildir.
Tersine kudret duygusu hedeftir.
İnsanın ve insanlığın içinde müthiş bir güç kendini deşarj etmek , yaratmak istemektedir.
O, hiçbir zaman mutluluk hedefi olmayan patlamaların kesintisiz zinciridir.

~Friedrich Wilhelm Nietzsche
(d. 15 Ekim 1844 - ö. 25 Ağustos 1900)
Ahlâk ve değerler sisteminin kuruluşuna yönelik bir temel çerçevesinde
çağının kültür, din ve felsefe görüşlerini eleştiren nihilist Alman düşünür, filolog.~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Oculos habent et non videbunt
Gozleri var ama goremiyorlar.

~Latin Atasozu~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Değişim

~Zeus güya, rüzgâr
Koşuyor karşıki ağacın ardından
Yakalayamıyor ki ama
Daphne değil çünki o yeşil kızın adı

Can Yücel~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Insanlari nicin olduruyorsunuz, biraz bekleyin zaten olecekler.

~Konfucyus~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Mutlu olan kişi, mutlu olmak için en az şeye ihtiyaç duyan kişidir.


Platon'dan Eflatun özlü sözler
Bin peygambere bedel…

- - - - - - - - - - - - - - - -

SİNAN MEYDAN: SÖZDE ERMENİ KIRIMINI TANIYAN PADİŞAH
"Sizlere yemin ederim ki ben masumum Son sözüm bugün de budur yarın da budur. Ecnebi devletlere yaranmak için beni asıyorlar. Eğer adalet buna diyorlarsa kahrolsun böyle adalet" (Kaymakam Kemal Bey 10 Nisan 1919)
Barış Pınarı Harekâtı sırasında iyice gerilen Türk-Amerikan ilişkileri sonrasında geçtiğimiz hafta ABD Temsilciler Meclisi sözde Ermeni soykırımı tasarısını kabul etti.
Emperyalizm "1915 Ermeni tehcirini" 1919'dan beri Türkiye'ye karşı bir silah olarak kullanıyor. Şöyle ki ilk olarak bundan tam 100 yıl önce 1919'da o zamanın emperyalist gücü İngiltere İstanbul'u işgal eder etmez işbirlikçi saray hükümetine "tehciri" "kırım" tehcire karışanları da "kırım suçlusu" olarak kabul ettirmişti. İngilizlere yaranmak isteyen Padişah Vahdettin ise Ermeni tehcirine karışanları "kırım suçlusu" olarak kabul etmiş ve saray hükümetleri eliyle İngilizlere teslim etmişti.
İNGİLİZLERE YARANMAK İÇİN
30 Ekim 1918 tarihli Mondros Ateşkes Antlaşması'ndan hemen sonra 13 Kasım 1918'de İtilaf devletleri İstanbul'u fiilen işgal ettiler.
Padişah Vahdettin İngilizlere yaranma dürtüsüyle hemen harekete geçti. Öncelikle siyaseten düşman olduğu İttihatçılara adeta savaş açtı. Böylece İngilizlerin güvenini kazanmaya çalıştı.
Padişah Vahdettin İstanbul'un işgalinden sadece 10 gün sonra 24 Kasım 1918'de The Daily Mail muhabiri G. Ward Price ile bir mülakat yaptı. Vahdettin o mülakatında Ermeni tehcirinden şöyle söz etti:
"Eğer tahtta olsaydım bu esef verici olay yaşanmazdı. İngiltere'de öteden beri Türklere karşı mevcut dostluk duyguları savaş başladığı zaman hemen yok olmuş değildi. Fakat Ermenilerin öldürülmeleri İngilizlerin Türkiye'ye karşı duygularında derin bir değişiklik yaratmıştır. Bu kötülükler kalbimi yaralamıştır… Adalet çok geçmeden yerini bulacaktır. İngiliz milletine kuvvetli sevgi ve hayranlık duygularımı Kırım Savaşı'nda İngilizlerin müttefiki olan babam Sultan Abdülmecit'ten miras aldım. Şimdi bu sebepten memleketim ile Büyük Britanya arasında öteden beri mevcut dostane ilişkileri yenileyip kuvvetlendirmek için elimden geleni yapacağım. " (Gotthard Jaeschke Kurtuluş Savaşı İle İlgili İngiliz Belgeleri s. 3 4)
Belli ki Padişah Vahdettin kendi ifadesiyle "İngiltere ile dostane ilişikler geliştirmek için" İngilizlerin ortaya attıkları "Ermeni kırımı" tezini kabul etmekte hiç tereddüt etmeyecekti.
Padişah Vahdettin aynı mülakatta Gazeteci Ward Price'e Osmanlı'yı savaşa sürükleyen ve Ermeni tehcirine karışan İttihatçıların mutlaka cezalandırılacaklarını söyledi. (Lütfi Simavi Osmanlı Sarayının Son Günleri s. 448-449)
Vahdettin 7 Aralık 1918'de Ayan Meclisi üyesi Azaryan Efendi'yi kabulünde de "Ermenilere karşı gerçekleştirilen mezalimden dolayı" üzüntülerini bildirdi. (Tayyip Gökbilgin Milli Mücadele Başlarken 1 s. 15)
İstanbul'daki İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Arthur Calthorpe 10 Ocak 1919'da İngiltere Dışişleri Bakanlığı'na gönderdiği gizli bir telgrafta Padişah Vahdettin'in Sadrazam Damat Ferit'i Tom Hohler'e göndererek "Ermenilere kötü davranan savaş esirlerini cezalandırmak arzusunda olduğunu" ve yeterince enerjik davranmayan kabine üyelerinin yerine daha aktif üyelerden oluşan bir kabine kurmayı düşündüğünü yazdı. (Jaeschke s. 4) Calthorpe telgrafında ayrıca şöyle dedi: "Padişah İngiltere hükümetinin İngiliz savaş tutsaklarına barbarca davrananlar ile kırımdan sorumlu olanların cezalandırılmasını istediğini biliyor ve İngiltere'nin arzulayacağı her kişiyi yine İngiltere'nin arzusuna göre yakalatıp cezalandırmaya hazırdır. Ancak geniş ölçüde bir eyleme geçince ihtilal olacağından kendisinin belki de devrilip öldürüleceğinden korkmaktadır. " (Bilal Şimşir Malta Sürgünleri s. 53)
İnsan avı: Sözde kırım suçlularının tutuklanması
İşgalci İngilizler saray hükümetinden iki şey bekliyordu: 1. İngiliz savaş esirlerine kötü davrananların cezalandırılması 2. Sözde Ermeni kırımına karışanların cezalandırılması.
24 Kasım 1918'de Tevfik Paşa hükümeti tehcir suçlarını araştırmak için "Tahkikat-ı Fecayii Komisyonu" kurdu. Anadolu 7 bölgeye ayrılıp bu bölgelere tehcir soruşturma heyetleri gönderilmesine karar verildi. 16 Aralık 1918'de tehcir suçlularını yargılamak için bir Harp Divanı kuruldu.
7 Ocak 1919'da İngiliz Yüksek Komiseri Calthorpe Tevfik Paşa hükümetinin Dışişleri Bakanı Mustafa Reşit Paşa ile görüştü. İngiliz Komiseri görüşmede "sürgün" yerine "kırım" sözcüğünü kullandı. Mustafa Reşit Paşa Calthorpe'a "Ermeni kırımı konusunda bir sıkıyönetim mahkemesi kurulduğunu suçluları yargılamaya başladığını biraz zaman bahşedilirse adaletin yerini bulacağını" söyledi. (Şimşir s. 52) Aynı gün Boğazlıyan Kaymakamı Mehmet Kemal Bey Ermeni kırımı suçlamasıyla İstanbul'da tutuklanıp Bekirağa Bölüğü'ne hapsedildi.
Padişah Vahdettin daha fazla zaman kaybetmeden İngilizlerin istediği şekilde tehcir suçuna karışanların tutuklanmasını istedi. Bunun üzerine saray hükümeti İngilizlerin "black list" dedikleri "kara listeler"e göre tutuklamalara başladı. Ocak 1919'da İstanbul'da çok sayıda yurtsever "İngiliz esirlere kötü davranmak" ve "tehcir suçlusu" olarak tutuklanıp Bekirağa Bölüğü'ne hapsedildi.
13 Şubat 1919'de Tevfik Paşa hükümeti Danimarka Hollanda İsveç İspanya hükümetlerine müracaat ederek tehcir komisyonuna üye göndermelerini istedi. Ancak bu isteği İngiltere reddetti. Çünkü İngiltere tehcirin "kırım olmadığının" anlaşılmasını istemiyordu. Bu nedenle konunun tarafsız yargıçlarca incelenmesini göze alamadı.
Padişah Vahdettin Tevfik Paşa hükümetinin İngilizleri memnun etmekte yetersiz kaldığını düşünerek daha koyu İngilizci Damat Ferit hükümetini kurdu. 4 Mart 1919'da kurulan Damat Ferit hükümeti 10 Mart 1919'da adeta bir insan avı başlattı. Hükümet İngilizlerin hazırladığı kara listedeki isimleri tutukladı. İngilizler 15 Mart- 7 Nisan 1919 arasında Damat Ferit hükümetine 61 kişilik bir "kara liste" verdi. Bu listedeki isimler "Ermeni kırımından" sanıktı. Tutuklananların sayısı her geçen gün daha da arttı. (Şimşir s. 94-100).
Milli Şehit: Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey
Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey tehcir sırasında Yozgat'ta Ermeni kırımından sorumlu tutularak 7 Ocak 1919'da tutuklandı. 5 Şubat 1919'da Harp Divanı'nda yargılanmaya başlandı. İki ay süren dava 18 duruşmada tamamlandı. Kemal Bey daha önce yargılanıp beraat ettiği bir suçtan yetersiz delillerle hukuksuz biçimde yargılandı. Üyeleri arasında Ermenilerin de bulunduğu mahkemedeki şahitlerin çoğu Ermeni'ydi. Mahkeme Kemal Bey'i yalancı şahitlikler çelişkili ifadeler bazı dedikodulara dayanarak 8 Nisan 1919'da idama mahkum etti.
Padişah Vahdettin Kemal Bey'in idam kararını onaylamak için bir şeyhülislam fetvası istedi. Belli ki Vahdettin verilen idam kararının hukuki değil siyasi bir karar olduğunu biliyor bu kararı onaylarken vicdani bir rahatsızlık hissediyor bu rahatsızlığı hafifletmek için şeyhülislamı da günahına ortak etmeye çalışıyordu. Şeyhülislam Mustafa Sabri Kemal Bey'in idam fetvasını hazırlayıp padişaha gönderdi ancak padişah fetvayı beğenmeyip düzeltilmesini istedi. Bu sırada fetvanın gelmesini beklemeden 9 Nisan 1919'da idam kararnamesini imzaladı. Kemal Bey 10 Nisan 1919 Perşembe günü Bayezid Meydanı'nda idam edildi. Cenaze töreni milli bir isyana dönüşen Kemal Bey Kadıköy Kuşdili'nde defnedildi. Şeyhülislam fetvası ise idamdan bir gün sonra 11 Nisan 1919'da verildi. (Taha Niyazi Karaca Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey Olayı s. 243-283)
Kemal Bey'in idam edilmeden önceki son sözleri her şeyi özetler nitelikteydi: "Sizlere yemin ederim ki ben masumum Son sözüm bugün de budur yarın da budur. Ecnebi devletlere yaranmak için beni asıyorlar. Eğer adalet buna diyorlarsa kahrolsun böyle adalet"
Evet Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey çok haklıydı. Padişah Vahdettin İngilizlere yaranmak için Ermeni kırımıyla suçlanan Kaymakam Kemal Bey'in idam kararını onaylamıştı.
TBMM 14 Ekim 1922'de Boğazlayan Kaymakamı Kemal Bey'i "mili şehit" ilan etti. Ailesine maaş bağladı.
Katliam yalanı 1921'de çöktü
16 Aralık 1918'de kurulan Harp Divanı'nın başına 19 Mart 1919'da "Nemrut Mustafa Paşa" ve "Kürt Mustafa Paşa" lakaplarıyla tanınan Mustafa Nazım Paşa tayin edildi. Harp Divanı 24 Mart 1919'da yargılamalara başladı. 8 Nisan 1919'da Boğazlıyan Kaymakamını Kemal Bey'i idama mahkum eden Harp Divanı 11 Mayıs 1920'de Atatürk ve silah arkadaşlarının gıyaben idamlarına karar verdi. Yine Ermeni tehciri suçundan yargıladığı Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey'i de idama mahkum etti. Nusret Bey 5 Ağustos 1920'de idam edildi.
Sait Halim Paşa'dan Ziya Gökalp'e kadar eski İttihatçıların tamamı sözde Ermeni kırımı suçuyla yargılanıp mahkum edilmek istendi. Ancak tüm sanıklar Ermeni kırımı suçlamasını reddettiler. Ortada sanıkları suçlayacak somut bir delil de yoktu.
17 Mayıs 1919'da mahkemeye çıkarılan Ziya Gökalp şöyle dedi: "Milletimize iftira etmeyiniz. Türkiye'de bir Ermeni kırımı değil bir Türk-Ermeni vuruşması vardır. Bize arkadan vurdular biz de vurduk" (Şimşir s. 109)
Bu sırada İngiliz politikasını ters yüz etmek isteyen Atatürk Türklere zulüm yapmış Ermenilerin de yargılanmasını istedi.
Yargılamalardan bir sonuç alamayan İngilizler Bekirağa Bölüğü'ndeki tutukluları Malta'ya sürgün ettiler.
İngilizler Malta sürgünlerini sözde Ermeni kırımı suçuyla yargılamak istediler. Ancak İngiliz Başsavcılığı İstanbul'daki İngiliz Yüksek Komiserliği'nin hazırladığı suç dosyalarını dikkate almadı. Çünkü o dosyaların içi boştu. İngiliz Başsavcılığı 8 Şubat 1921'de İngiltere Dışişleri Bakanlığı'na bir yazı gönderdi. Malta'da bulunan 140 Türk sürgünden sadece 8'i hakkında iddianame hazırlanabileceğini söyledi. Onlar da I. Dünya Savaşı'nda İngiliz esirlere kötü davranmaktan yargılanabilirdi. İngilizler İstanbul'daki tüm arşivler ve tüm belgeler ellerinin altında olmasına karşın Malta sürgünlerini Ermeni kırımı suçuyla yargılamak için hiçbir delil bulamamışlardı. Bunun üzerine Amerika'ya başvurdular. Amerikan arşivlerinde belge bulmaya çalıştılar. Washington'daki İngiliz Büyükelçiliği Londra'ya çektiği telgrafta şöyle diyordu: "Üzülerek arz edeyim ki Amerikan belgeleri içinde Malta'da bulunan Türkler aleyhinde delil olarak kullanılabilecek hiçbir şey yoktur. "
Lord Curzon 10 Ağustos 1920'de İstanbul Yüksek Komiserliği'ne gönderdiği bir yazıda Malta sürgünlerinin yargılanamayacağını duyurdu. İngilizler ortada hiçbir delil olmadığı için sürgünleri yargılayamadan serbest bırakmak zorunda kaldılar. (Şimşir 17-21)
Bilal Şimşir'in "Malta Sürgünleri" adlı kitabında dediği gibi "Ermeni katliamı" iddiası hukuki açıdan Ağustos 1921'de çöktü. (Şimşir s. 21)
Demem o ki tam yüz yıl önce İngiliz emperyalizminin ortaya attığı sözde "Ermeni kırımı" iddiası -İngiliz işbirlikçisi Padişah Vahdettin bu iddiaları kabul etmesine rağmen- 1921'de çöktü. Türk milleti daha o zaman aklandı.
https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/sinan-meydan/sozde-ermeni-kirimini-taniyan-padisah-5428293/


- - - - - - - - - - - - - - - -

Kadinlarimizin genel gorev ve calismalarda paylarina dusen islerden baska, en onemli, en hayirli, en faziletli bir odevleri de iyi anne olmalaridir.

~K.Ataturk~

- - - - - - - - - - - - - - - -

ŞEVKET SÜREYYA AYDEMİR. : SUYU ARAYAN ADAM

Daha ilk derste belli oldu ki bölükte, hangi dinden olduğumuzu bile doğru dürüst bilen bir kişi yok.
Bir gün askerlere sordum:
\-Bizim dinimiz nedir?
Hepsinin bir ağızdan, Elhamdü\-l\-illâh Müslümanız diye cevap vereceklerini sanıyordum. Fakat öyle olmadı, cevaplar karıştı. Kimisi İmamı âzam dinindeniz, kimisi Hazreti Ali dinindeniz dedi. Kimisi de hiçbir din tayin edemedi. Arada, İslâmız diyenler de çıktı ama Peygamberimiz kimdir? deyince, onlar da pusulayı şaşırdı. Akla gelmez peygamber isimleri ortaya atıldı. Hatta birisi, Peygamberimiz Enver Paşa'dır bile dedi.
İçlerinden peygamberin adını duymuş olan birkaçına da, Peygamberimiz sağ mıdır, ölü mü? deyince, iş gene çatallaştı. Herkes aklına gelen cevabı veriyordu. Bir kısmı sağ, bir kısmı ölüdür tarafını tuttu. Fakat birisinin kuvvetle konuştuğunu yahut bir tarafın daha ağır bastığını görünce, diğer tarafın da kolayca o tarafa kaydığı görülüyordu.
Peygamberimiz sağdır diyenlere, O halde hangi şehirde oturur? diye sordum. Cevaplar tekrar karıştı. Onu İstanbul'da, Şam'da yahut Mekke'de yaşatanlar oldu. Hiçbir yer tayin edemeyenler daha çoktu.
Peygamberimiz ölmüştür diyenlere de Ne zaman ölmüştür? denildiği zaman bu sefer onlar şaşırdılar. Yüz sene önce, beş yüz sene önce, bin sene önce diye gelişigüzel cevaplar verenler oluyordu. Fakat çoğu vakit tayin edemiyordu.
Dinimizin adı ve peygamberimiz bilinmediği gibi, din ilkelerini ve ibadetleri doğru dürüst bilen kimse de çıkmadı. Ezan dinlemişlerdi. Fakat ezan okumayı bilen yoktu. Namaz kılan bir iki kişi çıktı. Onlar da namaz surelerini yanlışsız okuyamadı. Daha garibi, niçin namaz kıldıklarını bir türlü anlatamadılar.
Bu bölük, o zamanki milletin bir parçasıydı. Hepsi Anadolu köylüleriydi. Biz Anadolu köylüsünü dindar, mutaassıp bilirdik. Halbuki bu gördüklerim sadece cahildiler.
Fakat asıl şaşkınlığım ikinci derste oldu. Bu askerler yalnız hangi dinden olduklarını değil, hangi milletten olduklarını da bilmiyorlardı:
Biz hangi milletteniz? deyince her kafadan bir ses çıktı:
Biz Türk değil miyiz? deyince de hemen, Estağfurullah diye karşılık verdiler.
Türklüğü kabul etmiyorlardı. Halbuki biz Türktük. Bu ordu Türk ordusu idi. Ama onlara göre Türk demek, Kızılbaş demekti. Kızılbaşlığın ise ne olduğu bilinmiyordu. Ama onu herhalde kötü bir şey sayıyorlardı.
Dininde, milliyetinde birleşmiş olmayan bu bölük, dersler ilerledikçe görüldü ki, devletin şeklini, adını, padişahın adını, devletin merkezini, başkumandanı ve onun vekilini de bilmemektedir.
Hele iş vatan bahsine dönünce, büsbütün karıştı. Kısacası, vatanımızın neresi olduğunu bilen yoktu. Yahut da bütün bilgiler; belirsiz, köksüz, şekilsiz ve yanlıştı.
***
Yukarıdaki satırlar Şevket Süreyya Aydemir'in Suyu Arayan Adam isimli kitabından. Yazarının ölümünün üzerinden sadece 44 yıl geçmiş. Anlattığı olaylar da günümüzden 100 yıl evveline ait…
Topraksız bir çiftçi ailesinin oğlu olan Şevket Süreyya, 1897 yılında Edirne'de doğmuş ve ailesinin çabasıyla iyi bir eğitim alıp öğretmen olmuş. Yedek subaylığını daha 18 yaşında ünlü Sarıkamış faciasında yer alan 28'inci Tabur'da yapmış. Bir yandan bitmek bilmeyen Rus baskınlarına direnirken, diğer yandan da öğretmenliğin verdiği sorumlulukla emrindeki askerleri eğitmeye soyunmuş.
Hani birileri her fırsatta, üstat ilan ettikleri bohem Necip Fazıl'dan alıntılar yaparak tarihi anlatıyorlar ya…
Acaba tarihi, gençliğinin tamamı cephelerde geçmiş bu gerçek yurtseverin kaleminden hiç okudular mı?…
Doğrusu buna çok ihtimal vermiyorum.***
Bugünkü yanlışlara direnip, yarınki felaketlere engel olabilmenin en önemli şartlarından biri, geçmişi doğru ve iyi öğrenmektir.
Cumhuriyet döneminde İslam yasaklandı diyen din tüccarlarına karşı doğru ve etkili tepki verebilmenin yolu, geçmişte ne olduğunu iyi öğrenmekten geçer…
Görüldüğü gibi; Cumhuriyet, bu topraklarda yaşayan insanları dinsizleştirmediği gibi, din eğitimini yaygınlaştırarak ve dine duyulan saygıyı artırarak, gerçek dindarların artmasını sağladı.
Şevket Süreyya'nın kendi hayatını anlattığı bu kitabı okumuş olanlara bir daha…
Okumamış olanlara da hemen okumalarını şiddetle öneririm…

~ŞEVKET SÜREYYA AYDEMİR. : SUYU ARAYAN ADAM~

- - - - - - - - - - - - - - - -

-Cocuklar kiyamet cuma gunu safak vaktinde olucaktir.
-Ama hocam nereye gore safak vakti?
Bizde safak vaktiyken diger tarafda gece oluyor…
-Numaran kacti senin?
-Ne olduki hocam?
-Cok guzel soru sordun 5 verecem…
Cevabini bilmiyorum cunku…

~Yasanmis Din Dersi Diyaloglari~

- - - - - - -







- - - - - - -

Christopher_Marlow-Doktor_Faustus.doc
MARIA_MANOLESCU-SADO_MAZO_BLUES_BAR.doc
Ney_Metod.doc
Ulku_AYVAZ-TENEKE_SOVALYELER_cocuk_oyunu_.pdf
Nebahat_H.Uybadin-OYUN_EVLILIK_SURUBU.pdf
Pierre_Boulle-Maymunlar_Gezegeni.epub
Atilla_Ilhan-Ben_Sana_Mecburum.pdf
CINSEL_KROMATININ-Dr_TEZI_Ebu_Abdulmumin_Tekin_Mihci.pdf
Francis_WEBER-Salaklar_Sofrasi.docx
Turk_Egitim_Sistemi_ve_Okul_Yonetimi.pdf
Murat_Uyurkulak-Tol.epub
F._M._Dostoyevski-Tatsiz_Bir_Olay.pdf
Gorki-Ayak_Takimi_Arasinda.doc
Anna_Karenina_2-Lev_Tolstoy.epub
Yeraltindan_Notlar-Dostoyevski.epub
Philip_K._Dick-Albemuth_Ozgur_Radyosu.epub
Butun_Kaleler_Zaptedilmedi-Atilla_Ilhan-Hulki_Cevizoglu.epub
William_Shakespeare-Bir_Yaz_Gecesi_Ruyasi.doc
Ayse_Arman-Kimse_Sormazsa_Ben_Sorarim.pdf
Alev_Alatli-Batiya_Yon_Veren_Metinler_cilt_4.epub
Anton_Cehov-VANYA_DAYI.pdf
Yeniden_Insan_Insana-Dogan_Cuceloglu.epub
ELS_22.pdf
Sam_Shepard-Vahsi_Bati.pdf
Pucca-Gunluk_1-Kucuk_Aptalin_Buyuk_Dunyasi.epub
Richard_Dawkins-Gen_Bencildir-www.epub
Oya_Boyla-Mobilya_Tarihi.epub
Jean-Paul_Sartre-Duvar.epub
Philip_Gowins-SUFiZM.pdf
Eugene_O_Neill-HayallerDuragi-DorukmanSenbay.pdf

- - - - - - -

"> "> "> "> "> "> "> ">
- - - - - - -

OrajKalip

- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -

Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur-gundem@googlegroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur-gundem+subscribe@googlegroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : 0raj.p0yraz@neomailbox.net  /  oraj.poyraz@openmail.cc
Grup Sayfamiz : https://groups.google.com/g/ozgur-gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/
Özgürlük adam, henüz yeni kurdum.

Siyasi iktidarın sürekli yasakladığı, polisiye önlemler ile gizlemeye çalıştığı şeyleri burada biriktireceğim.

Videolar, resimler, makaleler falan.
:
http://insulaelibertatis.com/
Eposta adresleri
(Derdiniz varsa buradan ulaşın.)
:
0raj.p0yraz@neomailbox.net
oraj.poyraz@openmail.cc
HvLWPtIjJR8X@protonmail.com
0PjukdvspdUh@mail2tor.com
Tor ağı üzerindeki web siteleri
Darkweb diye bilinir, TorBrowser kullancaksınız.
:
http://45m2jpfwn6ydfrqyhw5jbqszyip45pvi6m2cyo3722wyhur6yuitgbyd.onion/
http://kbq4ghhydumvhgvwkccbad5g7ae2yho6a4llxuy2z4oa6dox6gjtngad.onion/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder