Tamam Ukrayna'nın, Türkiye'nin, Turuncu devrimlerin, Arap baharı yaşanan ülkelerin tek dertleri Amerika, batılı oligarklar değil.
Tamam Ukrayna'da Rus düşmanlığı, Amerikan düşmanlığından daha ağır.
Bunları anlarım.
Bazılarında diktatöre duyulan nefret de var.
Bizde mürteciler, bölücüler var.
Elbette tek derdimiz Amerika değil.
Ama bilmek gerek bütün bu ülkelerde ve bizde yaşanan sorunların neredeyse büyük bölümü Amerikayla alakalı.
Diktatörü ayağa diken, yaşatan var eden de Amerika ve batı.
Mürteciyi besleyen, büyüten, yardım ve yataklık eden de Amerika ve batı.
Bölücü için de böyle.
Evet kabul etmek lazım en büyük şeytan Amerika'dır.
Benim itirazım düşmanları bir öncelik sırasına göre dizmek çok mu zordur?
Bir düşmanını alt etmek için başka bir düşmanın kucağına oturmak şart mıdır?
Ülkende Rus varlığını azaltmak istiyorsun, iyi o zaman Amerika'nın kucağına otur.
Ülkendeki diktatörü defetmek istiyorsun, o zaman git Amerika'nın kapısını çal.
Bölücüyle mücadele etmek için, Amerikaya danış.
Bu mudur, böyle mi olmalı?
Artık ayyuka çıkmıştır.
Bant kayıtları yayınlanmıştır.
Amerika doğrudan Ukraynayı tanzim için çalışıyor.
Ve bizim Erovizyon birincisi Ruslan dahil olmak üzere bir sürü insan Amerikan Barışı için kan dökmekte kararlı.
Bu insanlar açığa düşmüş bu durumu içlerine nasıl sindirebilir?
Bizde de durum aynı.
Önceliklerimiz olmalı.
İlk öncelik Amerika olmalı.
Ardından işbirlikçileri olmalı.
Mürteciler ve ardından bölücülere yönelmek şart.
Adım adım birlik sağlanmalı, saflar ayıklanmalı, saflaştırılmalı, sıkılaştırılmalı.
Safların ayıklandığı ve saflaştığı her aşamadan sonra bir sonraki hedefe yönelmeli.
Herşeyi aynı anda yapmak mümkün değildir.
Geçici ittifaklar yapılabilir.
Hasımların birbirine düşmesi sağlanabilir.
Ne tekim mürteciler birbirine düşmüştür.
Bırakın birbirlerini yesinler.
Araya girmeyin.
Mola vermeyin.
Gaz kesmeyin.
Bırakın Amerika ve işbirlikçileri iyice deşifre olsun.
Erken depara kalkmamak gerekir.
Zamanlama önemlidir.
Önümüzdeki yerel seçimler cumhuriyetin tarihinde bir ayrıntıdır.
Büyük resmi görmek lazım.
Sol diye işbirlikçilerin ardında durmamak gerekir.
Halen solun ortada görülen temsilcilerinin yasal olmasının tek sebebi, onların onaylanmış, icazet almış olmalarından kaynaklanmaktadır.
New York ve Pensilvanya onaylı adaylar, liderler ve kadrolar asla solu temsil edemez.
Bunlarla Sol adına yaşanacak başarısızlıklar, hezimetler sola duyulan umutları kıracaktır.
Halen ülkemizde sol denilenler sol değildir, yoğun şekilde işbirlikçiler, paraya tamah etmiş ilkesiz insanların öbeklendiği oluşumlardır.
Solcuları parti lokallerinde bezik, okey, briç masalarının etrafında, kermes standlarının etrafında, eşraftan oluşunu, kariyerini, seçkinliğini öne süren adaylar arasında aramayın.
Orda olanlar tatlı su solcularıdır.
Onlar bilerek ya da bilmeyerek Amerikan barışına biat etmiş kişilerdir.
Gerçek solcuların aranacağı yer cezaevleridir.
Onlar elini taşın altına koymuş insanlardır.
Onlar zaten New York ya da Pensilvanya onaylı olmadıkları için cezaevindedir.
Tatlısu solcularıyla yaşanacak maceralar sol adına yaşanmış hezimetlere yarayacaktır.
Oraj POYRAZ
Ban AVAR : Durum Ve Azim!
Amerika’nın ünlü istihbarat memurları bağıra bağıra durumu açıklıyor:CIA Türkiye ‘uzmanı’ Henri Barkey, Amerika’nın Sesi’ne verdiği röportajda, Türkiye’deki seçim sonuçlarını ilan etti bile: "30 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde AKP’nin oylarının yüzde 42 civarına düşmesinin, Türkiye’de daha aktif bir muhalefet oluşmasına neden olabileceğini" söyledi.
Ayrıca böyle bir sonucun "CHP ve MHP’yi cesaretlendireceğini ve muhalefetin güçleneceğini" de ekledi.
CFR’nin Türkiye ‘masasında’ görevli bir başka ‘uzman’, Steven Cook da 29 Ocak’ta yaptığı değerlendirmede şunları söyledi: "Erdoğan son 10 yıl için iyiydi ama acaba artık vakti geçti mi?
Çünkü artık aşırı güçlenmesi, kibri, endişeleri nedeniyle kendi yanlışlarını yaratıyor"
11 yıldır sıcak parayla beslenen iktidar ve ‘şımaran atanmışlar’ bir ay önce duvara tosladılar ve muktedirler arası kavga yüzeye çıktı ve son günlerde CIA’nin Gülen’inin ‘muhalif’ partilere desteği de belirginleşmeye başladı.
Maceranın başından beri AKP’ye yol haritaları çizen, Erdoğan’ı ‘Kemalizmi çökerten adam’ olarak alkışlayan, ‘orduyu hizaya getiren adam’ olarak göklere çıkaran Amerikalı uzmanlar çoktan makas değiştirdi.
Türk milletinin ‘raydan çıkabileceği, sistemi reddebileceği’ korkusu duyduklarını sık dile getiriyorlar.
Sıkı sıkı denetledikleri, ‘çok partili demokrasi’ martavalının cilasının dökülmesi en büyük korkuları.
Onlara göre "SİSTEM" tehlikeye girmesin diye ‘Muhalefet’ partilerinin AKP karşısında ÇIKIŞ yapmasına ihtiyaç var.
Barkey ve içerdeki farklı guruplara bağlı anket şirketleri bu durumu rakamlara yansıtmaya başladı bile.
CHP ve MHP’nin yüzde 30’lar ve 20’lere dayanması gibi tahminleri telaffuz etmekle kalmıyorlar, bazı küçük partilerin de ‘denge sağlayıcı’ olarak ortalığa çıkmalarının ‘faydası’ndan da sözediyorlar.
Medya ‘Amerika’nın sesi’ olarak elinden geleni yapıyor.
Piyasa’nın çalıştırdığı ‘Demokrasi’ adlı sokak kadınları yeniden makyaj odasına alındı, kimisine ‘sol’ kimisine ‘sağ’ makyaj yapıldı.
Kimisi ‘müslüman isyankar’ makyajlı kimisi ‘Atatürk’e sığındı.
Hedef belli.
Millet kendi yolunu bulamamalı!
Ne olursa olsun BATININ ÇİZDİĞİ SİSTEMİN İÇİNDE kalmalı.
Henri Barkey Türkiye’nin ‘sandık imtihanı’ sürecinde ‘Yeni anayasa’ ve dondurulmuş gibi görünen ‘Kürdistan’ eyaleti meselesinin ön alması için elden gelenin yapılması gereği üzerinde duruyor.
Gülen Cemaati "Hükümetin bir sonraki adımı, uluslararası darbe planlarının parçası olarak gördüğü muhalefeti suç kapsamına sokmak olabilir!" Bundan kaçınmak için tahterevallide ‘muhalefet’in yukarı, Erdoğan’ın aşağı inmesi’ zorunluluğu var!" diyor.
Washington Institute’un ünlü ismi Alan Makovsky, "Başkanlık sistemi ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin çok önemli olduğunu ve ‘Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı seçiminde öne çıkması gereğini’ yazıyor.
Küresel çetenin önemli uzmanları Türkiye’nin ‘artık istikrarlı müttefik’ olarak nitelenemeyeceğini, ‘laik-İslamcı’ çelişkisinin de artık temel çelişki olmadığını yazıp çiziyorlar"Türkiye’nin kendisi sorun oldu" başlığı ile özetlenebilecek bu yorumlar, Türkiye’nin büyük bir ekonomik krizin eşiğinde durduğu ve bundan nasıl ‘faydalanılabileceği’ (!) konusunda tartışmalarla sürmekte.
Tüm bu iç kargaşa sürerken, küresel sırtlanlar Cenevre 2 Konferansı’ndan elleri boş döndü, Amerika, Rusya’nın bir yıl önceki önerisini kabul etti, ‘beşli çözüm masası’ kuruldu ki içinde Türkiye İran ve Suudiler Rusya ve ABD var.
Türkiye’nin kuzeyinde Ukrayna’da Batı ile Doğu arasındaki savaş Soros şeması çerçevesinde sürerken, Türkiye’nin güneyinde kana boğulan Suriye var.
Esad’a yenik düşen batı 2011’de öne sürdüğü ‘tampon bölge’ projesine geri dönüş yapıyor.
Denetiminden kaçan terör örgütlerinin dizginlenmesi için yol arıyor.
Erdoğan ve Davutoğlu tamamen ‘out’ oluyor.
Türkiye’nin doğusunda İran ile ABD ilişkileri yumuşarken, Irak’da Maliki dizginleri ele alıyor ve bu Erdoğan’ı zora sokuyor..
‘Uluslararası camia’ denen küresel şirket temsilcileri, dört bir yandan kuşatılmış Türkiye’de ve hesapların dikiş tutmadığı bu bölgede, yeni derin stratejiler oluşturma peşinde.
Bu derin stratejiler de derin çukurlarda boğulacak gibi.
Çünkü Türkiye ve bölge şartları ve TARİHİN EMRİ artık bir sıçramayı kaçınılmaz hale getirdi.
Bu balon patlayacak.
Kim denetimi elde tutar soru bu.
Bu coğrafyanın insanları mı, küresel çete robotları mı?
Buna karar verecek olan milletin azmi ve kararlılığı!
Banu AVAR
6 Şubat 2014
a45UyF587661-201307301451-{{SN}}
Ben Turk gencliginin spor yaparak guclu olmasini isterim.
K.Ataturk
Kurmus oldugum gruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur: Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com | Ayrilmak isterseniz de : Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com | Grup Sayfamız : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ | Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz. http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder