Dinlenme saatlerinde güncel konulardan konuşuyoruz.
Bu aralar paralel abide o eski özüven kayboldu, bir mağduriyet tablosu, bir şikayetlenme, bir dert anlatma halleri.
Somali'den bahsediyor, Hindistan'dan, Filipinler Tsunami felaketindeki faaliyetlerden bahsediyor.
160 ülkede örgütlü bir sosyal, dini hareketin şerefli, şanlı işlerinden bahsediyor.
The Cemaatin yurtdışı faaliyetlerinde de sıkıntı var, ancak oradaki sıkıntı daha çok o ülkeyle ilgili.
Sonuçta, The Cemaatin eğitim faaliyetleri sonucunda, küresel oligarklarla mükemmel işbirlikçiler olmak üzere yetiştirilenler onların kendi çocukları.
Devletin zaten uluslararası yardım faaliyetleriyle görevli kurumları vardır.
Bunlar 3. Sektör Kurumları olarak zaten devlet tarafından tanımlanmış ve kayırılmıştır.
Bunlar BM ve benzeri uluslarası kurumlar tarafından da tanımlanmış ve kayırılan kuruluşlardır.
Mesela Kızılay sadece Türkiye'de değil, neredeyse bütün İslam ülkelerinde örgütlü özel statülü bir kurumdur.
Yurt dışında faaliyet gösteren ve ticari, sanayii faaliyetlerinde Türk iş adamlarına altyapı sağlamakla görevli kurumlar da zaten vardır.
Bütün bunlara paralel ve rol çalmaktan başka bir işe yaramayan, olanları da dışlayan bir yurtdışı kurumlaşma neye hizmet etmektedir?
Türk devletinin resmi sosyal yardım kurumları akması istenen ve beklenen kaynakları devletin kontrolü ve dışında elde ederek yurt dışında kullanarak bundan şeref ve pay çıkarmak haksız bir durumdur.
Yurt dışında ya da içinde neden devletin aynı amaçlara yönelik, resmi kurumları dışlanmakta ve onun yerine bu işler kontrolsüz şekilde kişiler üzerinden yürütülmeye çalışılmaktadır?
Türkiye Cumhuriyeti Devletinden ayırı durmanın, ayrı bir yapılanma içine girmenin amacı nedir?
Doğrusu işin bu yönü de ayrıca uzun uzun konuşulaması gereken yönüdür.
Bizim sıkıntımız ise daha çok yurtiçi faaliyetlerle ilgili.
TÜRKİYE'NİN YURTİÇİ konu olanca yurtdışı için geçerli olan görev tanımına ek olarak, bizi doğrudan etkileyen başka başka fesatlıklar, şeytanlıklar vardır burada.
Sen kalkacaksın;
Türkiye'deki bütün ekonomik aktörlerden farklı olarak bir araya getirdiğin kaynakları,
eş güdüm içinde, düşman bir ülkeyi işgal eder gibi, savaşçı bir ticaret anlayışı içinde kullanacaksın.
Türkiye'de bütün ekonomik sektörlerde rakipleri boğacak, DİĞERLERİNİ haksız ve savaşçı rekabet anlayışıyla yaşayamaz hale sokacaksın,
Ve bu şekilde girdiğin bütün sektörler ve pazarda haksız şekilde hakim paya sahip olacaksın.
Elde ettiğin gücü eş güdümlü şekilde adeta düşman ülkesini ele geçirir gibi kullanacaksın.
Diğerleri dediğin insanları, toplumun önemli bir kesimini ikinci sınıf vatandaş durumuna sokacaksın.
Bütün müretlerini kendi alanlarında hak etmedikleri yerlere taşıyacak, hak edilmemiş zenginlikler tevdi edeceksin.
Ve bütün bunları masum bir sivil toplum hareketi olarak hak ve mübah sayacak ve saydıracaksın.
Pışşııık derler adama.
Toplumun yüzde üçünü beşini oluşturduğun halde elde ettiğin orantısız ticari ve kadrolaşma gücü kullanarak,
türlü türlü entrikayla devletin bütün alanlarında haksız şekilde kadrolaşacak, adeta devletin içinde ikinci bir devlet haline geleceksin.
Açıkça ülkeyi dar-ül harp ülkesi, devleti savaşılması gereken bir oluşum oluşum olarak göstereceksin,
Ve her türlü ahlak dışı yöntemi kullanarak kendinden olmayan yüksek memurları yok etme yoluna gireceksin,
Mecliste olmayan, gizli bir parti gibi iktidarın, hatta muhalefetin koalisyon ortağı olacaksın.
Ülke siyasetinde sınırsız sorumsuz ve sınırsız yetkili olma yolunda önüne çıkanları ezip geçeceksin.
Kendi orduna karşı entrika yapacaksın.
Şakası yok, gerçek bu.
Bunun için düşman devletle işbirliği yapacaksın.
Bu kirli işler sırasında binlerce vatansever subayı ve ülkenin en iyi yetişmiş insanlarını gadre uğratacaksın.
Genç kızların namuslarını kirleteceksin, kahraman insanların şerefini, onurunu ayaklar altına alacaksın.
Ve bana dünyanın falan ülkesindeki iyiliklerden bahsedeceksin.
Olmaz, dinlemeyiz, bu ihanette suçunu tesbit ettikten sonra dünyanın neresinde ne yaparsanız yapın makbul insanlar değilsiniz ve biz sizleri asla kabul etmeyiz.
Aslında bana kalsa, tıpkı diğer işbirlikçiler, casuslar, hainler gibi Fitnebaz Cemaat(The Sinister Fraternity) üst yönetimine dünyayı dar etmek, ağır şekilde cezalandırmak gerekir.
Umarım bir gün buna da sıra gelecektir.
Oraj POYRAZ
Süleyman ÖZIŞIK : İşte cemaatin yakında yayınlayacağı kasetler!
27 Şubat 2014 Perşembe
Bir önceki yazımda, cemaatin elindeki kasetlerin sayısını, içeriğini ve ne zaman yayına verileceğini tek tek yazacağımı söylemiştim.
Başlayalım o vakit!
Kasetlerin gerçek mi montaj mı olduğu konusu uzmanların işi.
Türkiye'deki sözüm ona bazı ses uzmanları hiçbir teknik analizden geçirmeden, konuşmaların gerçek olduğunu söylüyor.
ABD'deki bağımsız bir laboratuvara bakılırsa kasetlerdeki konuşmaların yüzde 95'i montaj ve dublaj.
Savcılık da bu konuya el attığına göre, neyin ne olduğu elbette zamanla ortaya çıkacak.
Ben sadece kasetlerin sayısını, nasıl ve ne şekilde yayınlandığını yazacağım.
Önce herkes şunu bilsin ki, Şefkat Tepe dizisinin senaryosu nasıl harfi harfine soruluyor ve onay alınıyorsa, bu kasetlerin içeriği anlatıldıktan sonra yayınlanması için de Fethullah Gülen'den onay alınıyor.
NET!
Onay geldikten sonra yayınlanacak kaset, cemaatin içinde çok etkin görevde olan bir kişinin cep telefonuna, takip edilemeyen bir program üzerinden gönderiliyor.
Bu kişi, cemaat adına yardım toplayan, ve sık sık değişik ülkelerdeki okulları dolaşarak buralara para getirip götüren, bağış adı altında toplanan trilyonları kısa sürelerle yurtdışına çıkaran biri...
O kişinin ismi bende saklı...
Bu kişi ve yanındaki diğer cemaatçi kişiler kaset yayınlanmadan saatler önce yine adresi bende saklı bir yerde toplanıyor.
İlk iş olarak twitter'da cemaati savunan yüksek takipçili kullanıcılara bu kasetlerin yayınlanacağı saat söyleniyor ve ona göre bir TT ismi belirleniyor.
Bu adresi ilgili kişilerin aileleri bile bilmiyor, özellikle söylenmiyor.
Ve bu kişiler şifreli dahi olsa telefonda hiçbir şey konuşmuyor.
Söz konusu ses kayıtları burada "Haramzadeler", "Başçalan" veya "Anatolia" gibi hesaplara servis ediliyor.
Daha sonra aynı kişiler, videoları sanki ilk kez bu adreslerde görmüşler gibi twitter üzerinde yayıyor.
Mesela...
Muhtemeldir ki bugün akşam saatlerine kadar "Bilal Erdoğan'ın evden kaçırdığı paralar kamyonla böyle taşındı!" isimli bir video yayınlanmış olacak.
Burada bir parantez açıp, kamyonla taşınan paralar konusuna açıklık getirelim.
Taşınan o paralar, Erdoğan'ın evinden çıkan yolsuzluk paraları değil.
Başbakan'ın da inkar etmediği "atv ve Sabah için havuzda toplanan paralar"ın taşınma görüntüsüdür o görüntü.
Bunu da ben söylemiyorum.
Cemaati savunan yeminli AK Parti düşmanı Emre Uslu'nun twitlerini takip ederseniz, o bile sayfasında bunu itiraf ediyor.
Hatta Radikal Gazetesinin haberini de kaynak gösteriyor.
Görmek isteyenler için o kaynağı aşağıda vereceğim.
Parantezi kapatıp, devam edelim...
Önümüzdeki günlerde sırasıyla hangi videolar yayına girecek, onu da anlatayım.
Cemaatin elinde şu anda 7 veya 8 kaset var.
Bu kasetlerden biri, ilk kasetin etkisi geçtiğinde yayına verilecek.
Kasetin içeriği ne mi?
Onu da anlatayım...
Kasette Erdoğan, oğlu yolsuzluktan gözaltına alınan eski İçişleri Bakanı Muammer Güler ile konuşuyor.
Sümeyye Erdoğan için istenen villa işini halletmesini istiyor.
Telefon kapandıktan sonra Muammer Güler de bir işadamını arıyor ve bu talebin derhal yerine getirilmesini istiyor.
Karşıdaki kişi, birilerinin olayın farkına varmasından endişe ettiğini söylüyor.
Bunun üzerine Muammer Güler de, "S...işim milleti.Bütçeden 100 milyar çıktı, onu halledin" diyor.
Peki günlerdir cemaate yakın gazetecilerin bahsini ettiği "Büyük turp torbada" meselesi nedir derseniz...
Asıl bomba o kaset!
Kasette Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölmesinden veya öldürülmesinden Erdoğan baş sorumlu tutuluyor.
Hatta, ölümde bizzat Erdoğan'ın parmağının olduğuna dair konuşmalar yer alıyor.
Kasetin yayın tarihi mi?
30 Mart'a 3 kala!
Yani seçim yasaklarının başladığı, siyasi liderlerin ekrana çıkıp kendini savunamayacağı dönemde yayına verilecek!
Size daha ilginç bir şey söyleyeyim.
Bu kasetlerden birer kopya şu anda muhalefet liderinde de var.
Mesela Kemal Kılıçdaroğlu'nda...
Erdoğan'ın yolsuzluk konuşması olduğu iddia edilen kaset de, diğer tüm kasetlerin birer kopyası da Kılıçdaroğlu'na günler öncesinden gönderildi.
CHP liderinin, "Yeni kasetler de çıkacak bunu biliyorum" demesinin nedeni bu.
Çıkacak dediği kasetler kasasında duruyor oysa ki...
Yine Kılıçdaroğlu'nun, "Ya istifa et, ya uçağa bin kaç" sözü de cemaatin özellikle kullanmasını istediği bir söz.
Dikkatli takip ederseniz, cemaati savunan sosyal medyadaki cengaverler anlaşmışçasına günlerdir, "Erdoğan bu ülkeyi bir gece yarısı uçakla terk edecek" diyor.
Boş yere söylenmiyor bu söz!
Yeni kampanyanın adı bu yani!...
Anlayacağınız şu anda herkes günler, haftalar öncesinden prova ettiği bir oyunu çok güzel oynuyor.
Farkettiyseniz üç kasetin içeriğini söyledim ve diğer kasetlerle ilgili ayrıntıya girmedim.
O kasetler ise AK Parti'ye oy veren milyonları sokağa çıkaracak, kitleleri birbirine kırdıracak içerik barındırıyor.
Bu kasetler henüz kimseye izlettirilmedi ama içeriğiyle ilgili tiksindirici sözler, özellikle cemaate bağlı evlerde ve dershanelerde öğrencilere anlatılıyor.
O iğrençliğin boyutlarını da bir sonraki yazıya bırakalım...
Emre Uslu'nun şahsi hesabında paylaştığı link için TIKLAYIN
a45UyF587661-201307301451-{{SN}}
Taksimdeki caminin temelini insallah atacagiz.
(1.7.1994)
Recep Tayyip Erdogan.
(1994 - 2006) Belediye Baskanligi Doneminde...
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Kurmus oldugum gruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur: Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com | Ayrilmak isterseniz de : Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com | Grup Sayfamız : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ | Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz. http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder