18 Şubat 2014 Salı

Feza Tiryaki : Ya hainsin ya değilsin!

Bu kadar açık ve nettir.
Yerini seçeceksin.
Safını bileceksin.
Yarın gırtlak gırtlağa geldiğimizde tereddüt yaşamayacaksın.

Oraj POYRAZ


Feza Tiryaki : Ya hainsin ya değilsin!

6 Şubat 2014/İLK KURŞUN

Öyle birazcık ondan birazcık şundan olmaz!

Papatya falında yeniyetmeler sıraya dizerler:

"Seviyor, sevmiyor, seviyor…" Evlenene memur sorar: "Kabul ediyor musun, etmiyor musun?
Evet mi, hayır mı?"

Bazı durumlar bu kadar açık yanıt ister"Onun yaptıklarını, kim olduğunu biliyorum ama sesini seviyorum…" demek olmaz!
Açığa çıkmış vatan haini şarkıcıları, oyuncuları için bunu söyleyemezsin.
Hainliğini, vatana ihanetini bilerek sesini seviyorsan, silmemişsen adını sanını defterinden, yaşamından, sen de öylesin demektir…
Kimse vızıldanmasın…

Her şey siyah beyaz mı?
Ortadaki renkler yok mu?
Gri renk değil mi?
Ortadaki renkler tabii var.
Onlar renk…
Siyah – beyaz ise bir durum.
Gece – gündüz gibi, iyilik- kötülük gibi, hırsızlık- doğruluk gibi…
Adalet – Adaletsizlik, yoksulluk- varsıllık, temizlik- pislik, güzellik – çirkinlik, özgürlük – tutsaklık…

Birazcık gebelik olur mu?
Birazcık namussuzluk?
Birazcık hile, yalan dolan?

Yaşamda önümüze hep iki yol çıkar.
Birinden birini seçmek zorunda olduğumuz…
Bu yollar üç de olsa, üçten çok da olsa sonuçta seçeneği ikiye indirir, öyle kararımızı veririz.

Okurken bu okulu seçtin, öğretmen oldun…
Seçmeseydin şu okula gitseydin, hekimdin, mühendistin, mimardın…

Sanatçıysan, Tanrı vergisi yeteneğine kulak verdin, daha iyi meslekler var senin için diye yönlendirenlere izin vermedin…

Şimdi yaşıyorsan, o gün o saatte kaza yapan otobüse binmediğin içindir…
Marmara depreminde evde değildin, bu yüzden hayattasın…
Bunların ilk iktidar yıllarında (2004), iktidara güvenmediğin için, denedikleri, uyduruk yolda hız yaptırdıkları hızlı trene binmedin, Pamukova'da raydan çıkarak devrilen trende ölen 41 kişinin, yaralanan 80 kişinin arasında olmadın…
Az bir buzlanmada arka kabak lastiğiyle trafiğe çıktığı için Kayseri'de (23 Ocak 2014), yolcularının neredeyse yarısının (21) ölümüne, yedisi ağır 36 yolcunun yaralanmasına sebep olan Yeşil Muşovası otobüsünün yolcusu değildin, o yüzden şimdi yaşıyorsun…

O kaldırımdan değil, bu kaldırımdan geçtin diye sokakta başına, altıncı kattan genç Burak'ın başına düştüğü gibi o kocaman duvar taşı düşmedi…

Ecevit inat etmeyip, gazeteci Çölaşanların diline düşmeden, kendine, çok hasta, zavallı bir ihtiyar, yürümekten aciz, altı bezli geziyor denmeden, bu tür dedikodular göğe yükselmeden gitmesini bilseydi, sonuna kadar koltukta kalma yerine ikinci yolu, değişimi seçseydi, yerini yetişen genç bir devlet adamına bıraksaydı, ilk seçimde adı sanı bilinmeyen, devlette bir gün bile çalışmamış insanlar devletin tepesine seçilebilirler miydi?
Yılan gibi tepemize çöreklenir miydi ne kadar vatanını milletini sevmeyen, paraya tapan dinsiz imansız varsa?
Yanlış seçimler ölüme, bitişe, yenilgiye sürükler insanı.

Bilmek, bilmemek.
Bir işin sonunu kestirmek, kestirememek…

Bencilce, aşağılıkça kendi çıkarını düşünmek veya vatanın çıkarını en önde görmek…
Görev aşkıyla, yurt sevgisiyle çalışmanın tersi, çalmak çırpmak için çalışmaktır…

Ülkemizin durumunu görüyorsunuz.
Kabak gibi ortadayız, utanç verici bir durumda bizi yönetenler…
Her türlü rezilliğimizi dünyada görmeyen bilmeyen kalmadı.
Bilenler suskun.
Üç maymunu oynuyor hepsi.
Çöküşü bekliyor Türk düşmanları sevinçle…
Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur sözü boşu boşuna denmemiştir elbet.
Atalarımızın bir bildiği vardır…

Yalan üstüne yalan deniyor topluma.
Göze baka baka yalan.

Bile bile, isteyerek, düşünerek, kötülük etmek için yalan!

Hırsızlık üstüne hırsızlık ediliyor.
Çalan malı götürüyor…
Rüşvet olağan bir davranışa dönüştürüldü.

Vatan yağmalanan bir savaş malı (ganimet) oldu çoktan.
"Düdük elin, yel Allah'ın, öttürebildiğin kadar öttür!"

Tüm yasalar bir kişinin sonsuz hâkimiyetine göre düzenleniyor…
Atatürk ilke ve devrimleri öğretilsin istenmiyor.
Çağdaş yaşamdan uzaklaşılıyor…

Mahalledeki ergen çocukların kavgası gibi kavgalar Meclis'te.
Burnu kırılan, yumruk yiyen, küfür eden…

Özerklik diyen haine ses çıkaran yok.
İstediği yerde istediğini diyor.
Başkatilin, canibaşının resimlerini en büyük kentlerimizden birinin duvarlarına asıyorlar da, haberlerde izliyor bunu millet…
Meclis, hapisteki hırsızı nasıl dışarı çıkarırım, nasıl bu ülkenin elini ayağını bağlarım yasalarıyla uğraşa dursun, vatan elden gidiyor.
Mecliste bu durum kimin umurunda?
Dili Türkçe olan ülkemizde, "Başka dilden seçim propagandası yapılabilir" yasası evet oylarıyla çıkıyor.
Başka dil dedikleri, aslında dil olmayan, kaç çeşit yerel ağızdan birine Kürtçe adı verilmesiyle bölücüler için özel olarak uydurulan bir dil kılıfı.
Ulusumuzu bölmenin olmazsa olmazı ikinci bir dil, ikinci bir halk uydurmacasını kendi ellerimizle bize onaylatmak…
Öyle parmak kaldırıp parmak indiriyorlar…
"Kaldır parmak, indir parmak!
Tamam yasa kabul edilmiştir!"
Bir yanda Kıbrıs tıpkı bir zamanlar Girit'in gittiği gibi elimizden gidiyormuş.
Vatan topraklarının bir bölümü, şehit kanlarıyla yoğrulan topraklarımız, gelecekte İsrail'e, Ermenistan'a peşkeş çekilmek için terör örgütüne bırakılıyormuş…
Yabancıya, -kim bilir belki de hepsi Arap'tır bunların veya eskisi gibi Fransız'dır, İngiliz'dir – Hatay'ı satmışız…
Buralar elimizden çıkmış…
Bölge topraklarının yüzde altmışı parayla yabancıya geçmiş.
Urfa da öyleymiş…
Bunları konuşan bile yok…

On iki yıldır paldır küldür yuvarlandığımız yerin son noktasındayız.
Biraz daha yuvarlansak sonu uçurumun dibi.

Seçimimizi iyi yapmak zorundayız!
Her konuda seçici olmak…

Ortadan giderek, yetmez ama evet diyerek, ama sesini seviyorum, o büyük yazardır, o gazeteye alıştım, o televizyonu izlemeden duramam, o diziye tutkunum ne yapayım diyerek olmaz bundan böyle.

Önümüzde kesin iki yol var: Kurtuluş yolu.
Uçurumun dibi…

Ya hainsin ya değilsin!

Öyle birazcık ondan birazcık şundan olmaz!"Benim kredi borcum n'olacak?
Çaldıysa yol yapıyor, bak giderlerse üç ay maaş bile ödenemezmiş çalışana, aç kalırmışız, sıcak para gelmezmiş…
Hem ben kendime bakarım.
Var mı bana bir zararı bu durumun?
İşim tıkırında, bir de koltuk kapmışım, ne gam…
derseniz kim olduğunuz belli…

Bu sözler de yan gelip yatan, ev içlerinde kocakarılar gibi vıdı vıdı yapanların demeleri:

"Dünyanın ucu uzun.
Kazık çakacak değiller ya, elbet pabuçlarını ellerine vereceğiz.
Pabuç hırsızı gibi yalınayak kaçacaklar…"

Orası tamam da bu nasıl olacak?

Hiçbir şey yapmadan, oturup gülerek, aklınca müthiş bir benzetmeyle, "Ayakkabı kutusu" hapishaneden tahliye oldu!" deyip, bu acı duruma güldürücü karikatürler çizerek mi, bunları paylaşarak kafayı bularak mı, haberlerde koltuğunda kalkılıp bu durumla alay ederek mi, evinde kaç milyon dolarla dolu ayakkabı kutularıyla yakalanan başı bereli bu banka müdürüyle, oturduğun yerden yalnızca dalga geçerek mi?

Son dalga geçme haberi de bu:

Yakalanmadan önce, magazin şarkıcısı Ebru'nun eşi, her tarakta bezi olan İranlı Zarrab, "Bana soruşturma var mı?" diye aradığı o günün bakanından şu yanıtı almış: "Valla böyle bir şey olursa önüne yatarım!"

"Dünyanın kavgası para üstüne" kesin, bu AKP iktidarı için de denmiş "El atına binen de tez inermiş" Bu da kesin…

"Ova sıçanı gibi dikilenler"e sormalı, "Hangi gün vardır akşam olmadık?"

Seçimler geliyor: "Ne çaldın yüzüme, ne çalayım yüzüne!" diyenimiz var mı hırsızların şahına…

Ne alandan ne satandan değilsen, neden bu boş vermişlik?

Açılımcılar kraliçesi (!), oğlumun gidemediği yer benim değildir diye şehitlerin kanlarıyla kurulan bu yurdu teröristlerin ağababalarına vermeye kalkışan minikliği kalmamış "Serçe" yine gazete başlıklarında.
Gezi olaylarında ölenleri kullanıyor, şarkı yapmış Ali İhsan'a.
Basında yayında kendinden söz ettirebiliyor.
Hayran kitlesi duruyor mu ki?

Türk okurunu, en çok satan yazar, büyük yazar diye kandırdıkları "Baba ve Piç" romanının yazarı, "Hayvan muamelesi gördük, koyun gibi kesildik!" diyen Elif Şafak, "Türkler Ermenileri kesti!" diyen Nobelli O.Pamuk'tan eksik kalmamış, fazlasını demiş:

"Sıradan Türklerle ne konuşacaksın.
Eğitim görmüşleri bile ya milliyetçi ya cahil"

Kendileri bu ülkede hiçbir ayrıma uğramadan devletin tüm olanaklarını kullanarak okurlar, adam olurlar.
Seçilir Meclis'e bile gelirler…
Başbakan, Cumhurbaşkanı tarafından bunlar, devlet katında bir de ağırlanırlar üstelik; ayıplanacaklarına, kınanacaklarına, ödüllendirilirler.
Dedikleri duymazdan gelinir.
Bol para, ün şan şöhret onlarındır.
Yine de bunlara kendini beğendiremezsin.
Kendileri ırkçılığın âlâsını yaparlar.
Vatanına düşmanlık ederler…

Vatanıma, ulusuma varlığım armağan olsun, "Ne mutlu Türk'üm diyene!" diyenlere de etmedikleri sözü bırakmazlar.

Bir insan ya bölücüdür, vatanını gözden çıkaran, yayılmacılarla, onların uşakları kara yobazlarla anlaşmış bir satılmıştır.
Ya da vatanseverdir.
Önce vatanım diyen vatan evlatlarından biridir.

İkisi arasında olma şansımız yok!
Bilmiyordum, uyuyordum, sağırdım, kördüm, dilsizdim demek gerçek körlere, bedensel engellilere sövgüdür…

Ya hainsin ya değilsin!

Öyle birazcık ondan birazcık şundan olmaz!

 

Feza Tiryaki, 16 Şubat 2014/İLK KURŞUN



a45UyF587661-201307301451-{{SN}}

  ^^^^^ - vvvvv

 

zaryop:jaro
Kendisiyle mesgul olamayan baskalariyla da mesgul olamaz.

Sener Dilek
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com
Ayrilmak isterseniz de :
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup Sayfamız :
http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.com/


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder