---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
Kimden: T C Atila IŞIK
xxx düzenleme yapılarak en alta tüm soruların karşılığını bulacağınız link eklenmiştir...
başta bu geziyi paylaşan sevgili Menekşe'ye teşekkür ediyorum...
ve bu paylaşımı benim gibi İstanbul sevdalısı olan CAN dostum, arkadaşım, ağabeyim Ömer Faruk ALTUNTAŞ'a ithaf ediyorum...
Atila IŞIKxxx.
BEYOĞLUNDA GEZERSİNAMA BU KADARINI BİLMEZSİN!.. ACABA KAÇINIZ BİRAZDAN OKUYACAĞINIZ GERÇEKLERİ BİLİR?..
Muhtemelen Taksim Meydanı'na otobüsle geleceksiniz, ve meydanda ki duraklarda ineceksiniz.
Ayağınızı bastığınız ilk yerin birkaç metre altında, birbirine karışmış onlarca insan kemiğini, sevgilinizle beraber kolkola düşlemek pek hoş olmayabilir.
Ama düşleseniz iyi olur, çünkü burası eskiden büyük bir mezarlıkmış, büyük olduğu içinde Büyük Mezarlık denirmiş zaten.
Şimdi etrafınıza şöyle bir bakın.
Taksim denilen o koca meydanın ölümle içiçe olan silüetini görebildiniz mi ?
İstiklal Caddesi gibi hayat dolu bir mekana ölümle başlamak belki çok tuhaf.
Ama hayat bu işte.
Kocaman bir tezat.
Biraz kafanızı kaldırın.
Göğe doğru bakın,
Görkemli bir kubbesi olan, büyük bir kilise göreceksiniz.
Bu kilise yanına gitmeden, içine girmeden sadece olduğunuz yerden bile çok şeyler söyler.
Adı, kubbesi ve kubbesinin altındaki pencerelerin sayıları şifrelenmiş gibidir.
Biraz yürüyün şimdi.
İstiklal Caddesi'nin girişinde sağda çeşmeye benzer altıgenbir yapı göreceksiniz.
Taksim Meydanı'na adını veren yapı bu işte.
Buradaki su deposunda bulunan suları civar semtlere taksimeden yani dağıtan yapı bu.
Şimdi bunun romantizmle ne alakası vardiyorsanız, var efendim hemde çok.
Yapının üzerine bakın iki küçük kuş yuvası göreceksiniz.
Şöyle biraz bakın ağzını anasına açmış, yem bekleyen yavrular göreceksiniz.
"aaa ne kadar da sevimli" deyip bir detayı yakalamanın sevinciyle, sevgilinize şirin gözükmeniz elinizde.
Hele bir de yeniyseniz, şirin görünmeniz özellikle tavsiye edilir.
Hatta bu yuvalara bakarak demokrat bir reklam bile yapmak mümkün.
Çünkü bu yuvalarda ki henüz uçamayan yavrular, polislerin demokratik haklarını savunmak için gösteri yapan eylemcileri dağıtmak için, sıktıkları biber gazlarından çokça zehirlenip ölmüşlerdir.
Hemen ileride de sağda tek katlı bir yapıdan oluşan Fransız Kültür Merkezi var.
Vakt-i zamanında Veba hastanesi olarak yapılmış, dolayısıyla vebayla ve ölümle karışık bir geçmişi var.
Detayı şurada: Kara ölümün hastanesi.
Neyse yolumuza devam edelim.
Yol boyunca sağlı sollu çokça tarihi apartman, pasaj, elçilik binaları göreceksiniz.
Ama biz bu kadar detaya girmeyeceğiz.
Çünkü burada tarih bitmez.
İçine girdininiz mi, çıkmanız biraz zor.
Bizi ilgilendirensadece özel olanlar.
Bu arada daha gezinizin başındayken naçizane bir önerim olacak.
Yürürken ağzınızı tatlandırmak için, bir İstiklal Caddesi çikolatası olan Zambo'dan bir paket alın.
Ve içinde ki bütün fındıkları çatırdata çatırdata yiyin.
Çünkü bu tat, gezinizi daha keyifli kılacaktır.
Ayrıca, buradaki herşey gibi yediğiniz çikolatanın da güzel bir hikayesi var: Zambo...
Zambo'nuzu da aldıktan sonra az ileride benim favoriapartmanımla karşılaşacaksınız:Ragıp Paşa Apartmanı.
Ragıp Paşa çok ehlikeyf bir paşa.
Abdülhamit'in has adamlarındandır.
Eğer geziyi bir barda noktalandıracaksanız, kesinlikle RagıpPaşa'yı ihmal etmeyin derim.
Çünkü bu topraklarda ki ilk rakı fabrikasının kurucusudur kendisi.
Apartmanın ikinci katında M&N kafe bulunuyor.
Kesinlikle içeri girin derim.
Bir kahve söyleyin şöyle filtreli tarafından.
Biraz paşa üzerine konuşun.
Ama biz Ragıp Paşa üzerine bişey bilmiyoruz, nasıl konuşacağız diyorsanız.
Ben bir şeyler söyleyebilirim.
Çünkü çok severim ben Ragıp Paşa'yı.
Biraz daha yürüdüğünüzde Ağa Cami'yi göreceksiniz.
Bu cami İstiklal Caddesi'nin tek Müslüman yapısıdır.
Ve biraz da trajik bir tarihi vardır.
Meraklısına duyurulur.
Mimar Sinan'ın İstiklal Caddesine değen bir eli var.
Ağa Camii'nin Hemen yanında da Rumeli Han var.
Bu zarif hanın sahibi de Ragıp Paşa.
Şimdi, İstiklal'de gezerken Ragıp Paşa üzerine söylenen bir Beyoğlu dedikodusunu anmadan geçmek olmaz.
Malum kızlar severler böyle dedikoduları.
"aaa öyle mi. Ne kadar da ilginçmiş" diyeceğine kalıbımı basabilirim.
Biraz ilerde Türk Sinemasından hatırladığımız Yeşilçam Sokak'la köşe yapan yerde Serkldoryan var ya da namı diğer Emek Pasajı.
İstiklal Caddesinin ilk gece kulübü burası.
Ve kesinlikle en debdebelisi en ihtişamlısı.
1918 ve sonrasında işgalci İngiliz ve Fransız askerlerinin bir numaralı eğlence mekanı.
Haliyle fahişeleri de İstanbul'un en pahalı fahişeleri.
Aynı zamanda en güzelleri tabi.
Neyse, sen bu işin fahişe kısmını sevgiline söylemesen güzel olur.
Dıştan başla biraz.
"Bir baksana" de mesela, "binanın duvarında ki rölyefler ne kadar güzel".
Hele iki melek arasından sırıtan bir şeytan figürü var, gerçekten görmeye değer.
Yaptıran adam da İstanbul'un en zengin adamı.
Şanına yakışır bir şey yaptırmış.
Kim mi?
Abraham Eremyan ve Serkldoryan.
Ve biraz ilerde İstiklal'in çiçek gibi pasajı karşılıyorsizi: Çiçek Pasajı.
Çiçek gibi tarihi var bu pasajın.
Bunun haricinde bir şey yazmayacağım bu pasaj için.
Çiçek satan Rus çiçeklerinin pasajı...
Buarada, Çiçek Pasajı'nın oradan güzel bir çiçek almayı ihmal etme.
Aslında çiçeği her yerden alabilirsin de, Çiçek Pasajı'nın oradan alman hani senin için daha iyi.
Yanından geçip gittiğin mekanın hakkını ver yani.
Ve geldik Galatasaray Meydanı'na.
Meydana adını veren lisenin kapısı gerçekten büyüleyici.
Galatasaray, bir semt olan Galata' nın sırtlarında kurulan Saray anlamına geliyor.
Meydanda çelik borulardan oluşan güzel de bir heykel var.
Bu heykel Beyoğlu'nun onlarca simgesinden biri.
Cumhuriyet'in 50.yılı için yapılmış, ama bunu aşan daha derin anlamı var.
Karmaşaya meydan okuyan sade bir heykel
Galatasaray Meydanı aynı zaman da İstiklal Caddesi'nin tam ortasıdır.
Gezinizin yarısını bitirdiniz yani.
Kaldı diğer yarısı.
Dinlenmek için biraz bekleyin.
Biraz ilerde Markiz Pastanesi var orda dinlenir birşeyler içersiniz.
Biraz yürüyünce oldukça şık ve heybetli bir apartmanlakarşılaşacaksınız.
Apartmanı Mısırlılar yaptırdığı için apartmanın adıMısır Apartmanı.
İçi ayrı dışı ayrı bir apartmandır.
Dışı batıdır, içi doğudur Mısır Apartmanı'nın.
Nasıl mı?
Mısır Apartmanı'nın bitişiğinde ise büyük bir kilise göreceksiniz.
Girişin her daim serbest olduğu bir kilise Sent Antuan.
Aynı zamanda İstanbul'un en büyük kilisesi.
Normalde üç yılda bitmesi gerekiyormuş ama neredeyse on yılda bitmiş.
Sent Antuan'ın tam karşısında ise Elhamra Han'ı var.
Elhamra, İstiklal Caddesi'nin buram buram doğu kokan tek yapısı.
Ve kilisenin tam karşısında olması da tesadüf değil.
Mimari bir protesto o.
Ve günün bombası.
Ona bir süpriz yapın.
Kim sevgilisine erkek resmi hediye eder ki demeyin, bir erkek resmi hediye edin mesela.
Ve resmini hediye ettiğiniz adamın yakışıklılığını övün mesela.
Çünkü bu adam övgüyü hak eden bir adam.
Bu adam o gezdiğiniz Beyoğlu'na adını veren adam, yani beyin oğlu.
Gayri meşru bir evlilikten doğup da Osmanlı cellatlarının elinde can veren trajik bir hayatı var.
Yaşadığı konağı Tomtom Sokağında.
Beyoğlu adının ardında trajik bir tarih var yani.
Biraz ileride fark edilmesi güç bir kilise var.
Bir Fransisken kilisesi Santa Maria.
Caddenin aşağısında.
Ancak 20-30 merdiven inerek girebiliyorsunuz.
Bu yüzden de pek farkedilmiyor.
Bu kiliseye 5 dakika da olsa kesinlikle uğrayın derim.
Çünkü içi çok güzel.
Ve bu güzelliğe eşlik eden güzel bir hikayesi var.
Şimdi dinlenme vakti.
Artık fayans panolarıyla ünlü Markiz Pastanesine girebilirsiniz.
Karnınız acıktıysa fast-food bişeyler de var.
Çayınızı kahvenizi içebilir,bir güzel dinlenebilirsiniz.
Bazı mekanların kaderi vardır.
Tıpkı bu pastane gibi.
Sanki bu mekan ünlü ve aristokrat olmak için yaratılmış, Ama artık, Halkın Markiz'i...
Ve geliyoruz, ülkemizin ilk modaevine.
Mesela onun kadar güzel kadınların bir zamanlar sırf bubinanın önünden geçebilmek için süslenip püslendiklerini vitrinlerinebakıp daldıklarını çünkü bu binanın ülkemizin ilk modaevi olduğunu söyleyebilirsin.
Prim de yapar.
Benden söylemesi.
Aha da detayı, biraz çalış..
İlk modaevi, Botter Apartmanı.
Ve geliyoruz İstiklal'in en tombul en aykırı yapısına.
Rusların, ajanların ve sanatın yurdu Narmanlı 'ya.
Biraz ilerde de dünyanın ilk metrolarından Tünel ve meydanı var.
Bu metro yapılırken, zamanın çok ama çok akıllı şeyhülislamıfetva bile vermiş, "...
binmeyin, caiz değüldür" demiş..
Elin adamı ise metroyu yapmak için didinmiş durmuş.
Mücadele etmiş.
Ve geziniz burada bitiyor.
Muhtemelen de akşamı ettiniz.
Önünüz de koca bir akşam yahut koca bir gece var.
Kafanız da ki temel soru da muhtemelen şudur: Şimdi ne yapacağız.
Benim naçizane önerim şunlar olabilir.
Çiçek pasajına girip, rakı-balık yapabilirsiniz.
Ya da Nevizade'ye gidip, insan gulgulesinin içinde keyifle biralarınızı tokuşturabilirsİniz.
Veya Tünel'in tam karşısındaki Tünel Pasajı'nda, kahve türü bir şeyler içebilir, Yeşilçam Sokağı'nda ki barlara takılabilirsiniz.
Ya birader çok seçenek var, kafamız karıştı, sen tek bişey tavsiye et bari, yazının başından beri bir yığın şey tavsiye ettin, o çene birşeyler daha söyler derseniz; hiçbirine gitmeyin, direk otele gidin derim ben.
Selametle...
http://www.biristanbulhayali.com/
a45UyF587661-201307301451-{{SN}}
Fayda saglamayan bilgi, harcanmayan, hic kimseye hayri dokunmayan define gibidir.
Hadis-i serif
Kurmus oldugum gruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur: Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com | Ayrilmak isterseniz de : Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com | Grup Sayfamız : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ | Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz. http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder