25 Şubat 2014 Salı

SSCB Yeniden Mi Doğuyor?

Şimdi abi güzel bir analiz yapmış, makalesini yazmış.
Okuyun, akılı bir analizdir, ancak ben de bu vesileyle kendi fikirlerimi anlatayım istiyorum.
Her zamanki gibi öğreten adam misali didaktik bir üslup olacak, ancak biliyorum ki, çoğu insanın dolanbaçlı lafları kafası almıyor.

Evet....
Çok önemlidir, Rusya, eski SSCB etki alanı, dış Türkler ve Türkiye.
Çok iyi düşünmek lazım.
Duygusal tepkimelere girmeden, somut verilerle.

Hep söyledim, STRATEJİK TERCİH çok önemli.
Bizim yerimiz neresi olmalı.
Aidiyet hissimiz olan ama bizi gelecek umudu veren bir yer.

İslam alemi mi?
Orası bana göre çok açık şekilde tasnif dışıdır.
Gönlünüzden ne geçerse geçsin olay bellidir.
2014 yılı itibariyle doğrudan askeri işgal altında, ya da idari, askeri, ekonomik vesayet altında olmayan tek bir Müslüman toplum yoktur. (O.P.)
İşte benim bu slogan haline soktuğum bir cümledir, herşeyi ifade ediyor.
Hiç umut vermiyor, yüzyıllar ötesinden uzanıp gelen çok büyük bir başarısızlığın, çok ağır bir tarihsel hezimetin ifadesidir.
Yeni bir haber de değildir.
Arapları 1000'li yılların başından beri, Türk ve Farisileri 1500'lerden beri tutan büyük bir fikir kanserinin net sonucudur.
Fikir kanseri diyorum, çünkü arıza fikirdedir.

Fikir Sünni İslamdır.
İki yönüyle sakatlanmıştır.
Arap İslamıdır.
Daha kötüsü, 630 yılına takılıp kalmış bir İslamdır.
Evet sünnet demek doğrudan bu anlamı taşır.
Söylenene göre islamın ilk ve temel kaynağı Kur'andır ve Allahın doğrudan söylediği sözlerdir.
Ki ben buna da katılmıyorum, itiraz edilecek çok nokta var.

Velev ki, böyle olsun....
Ve daha ilk andan itibaren, insan idrak ve muhakemesinin Kur"anı anlamakta yetersiz kaldığı iddia edilerek bir açıklamalar zinciri başlatılmıştır.
İlk olarak Sayın Peygamber Kur"an üzerine ilk açıklamaları yapmıştır.
İkinci ilk açıklamanın açıklaması ise Sünni öğretiyi derleyen Sünni imamlar tarafından yapılmıştır.
Bu da yetmemiştir, bir de Said-i Kürdi 1900'lü yıllarda üçüncü kez açıklamanın açıklamasının açıklamasını yapmıştır.
Bu da yetmemiştir, Fitnebaz Cemaat(The Sinister Fraternity) imamı dördüncü kez  bir açıklama daha  yapmıştır.

Aslında bu durum böylece bitmemiş, artarak devam etmiştir.
Hemen her gün başka başka imamlarda sağda solda beşinci, altıncı, ya da kimbilir kaçıncı kez Kur"anı açıklamaya devam etmektedir.
Bu kadar vahim anlaşılmazlıkta, açıklanamaz bir öğreti, bir din söz konusudur.
Belki de yüzlerce kez açıklandığı halde insanlık tarafından hala daha net olarak anlaşılamayan bir şeydir.
Hemi de 1383 yıldır en az dört kez büyük ve kapsamlı açılma yapıldığı halde, milyarlarca insan tarafından bir türlü anlaşılamayan birşey.
SÜNNİ İSLAM.

Bir de ne kadar açıklanamaz, uzlaşılamaz bir sürü açıklama olsa da, birkaç milyar Müslümanın anladığı, yaşadığı, hissettiği islam vardır.
O kim ne derse desin gerçek islamdır.
Ve 2014 yılı itibariyle 1.470.000.000 insan ne diyorsa, ne anlamışsa, nasıl yaşıyorsa islam o'dur.(O.P.)

Onun da içinde bulunduğu durum apaçık ortadadır.
2014 yılı itibariyle doğrudan askeri işgal altında, ya da idari, askeri, ekonomik vesayet altında olmayan tek bir Müslüman toplum yoktur. (O.P.)
Dört dörtlük, itiraz kabul etmez, acı bir hezimettir.

İslamiyetin, en azından sünni İslam;
Yereldir bütün mekanları kapsamaz, yani sadece Arapları ilgilendirir.
Belirli bir zamana aittir, bütün zamanları kapsamaz.
Dolayısıyla ne insanlığı ne Türkleri, ne de 2014 yılında yaşayanları ilgilendirir.

Neden mi?
Çünkü Sünni anlayış gereği, dini anlamada ve kavramada, Sayın Muhammed'i taklit etmek, onu örnek alma zorunluluğumuz en başta gelen sebeptir.
Çünkü Sayın Muhammed en başta Araptır, ikincisi 570-630 yılları arasında yaşamış bilgi ve anlayışı bununla sınırlı bir insanoğlu insandır.
Benim bildiğim Sünni anlayışta peygamberin ilahi vasıflarının olduğu iddiası yoktur.
Yani Sayın Muhammed tanrının oğlu falan değildir.
O halde varsayalım ki, Kur'an doğrudan Allahın kelamı olsun ve kalanın tamamı insani olsun.
Bu durumda onun açıklaması olan sünnet ise sadece ve sadece en geç  630 yılında yaşayan Arapları ilgilendirir.
Çünkü dili Arapçadır, konuları, açıklama tarzı, muhattabı da Araplardır.
Doğrusu başından itibaren bütün süreç boyunca diğer milletlere söylenmiş tek bir laf yoktur.
Enternasyonel olma iddiası iğreti bir yalandır.

Hatta daha ötesinde, bir tür Arap kültür emperyalizminin aracıdır.
Doğrusu özellikle kültürel yönden zayıf olan Kuzey Afrika milletlerini Araplaştırmakta da bir hayli başarılı olmuştur.

Doğrusu ben Allaha da inanmadığım için Allah'tan geldiği söylenen ilhamı da kabul etmediğimde geriye hiçbir şey kalmıyor.

Başka şeylerde var elbette.
Üçüncü olarak Kur'an yani Allahın kelamı bir çok tezat, yanlış içerir.
Bir büyük fikirsel yapının en azından kendi içinde ve doğanın kanunları ve gerçeklikle tezat barındırmaması beklenir.
Ki Kur'an söz konusu olduğunda ortalık çelişki ve yanlıştan geçilmez.

Bana sorarsanız, Afrika yerlilerinin animist, Kızılderililerin Şamanist inancı çok daha tutarlıdır.
Arzu eden bir baksın.

Sanırım İslam alemini konusunun sonuna geldim.

Bir de batı var.
İşini bu tarafı çok daha kolay.
Batı bizi Müslüman oluşumuzdan, hatta bir zamanlar Türk oluşumuzdan dolayı ciddi şekilde ötekileştirmiştir.
Hemen her ciddi belgesel Cengiz Han'ı ölümünden sorumlu olduğu kişi sayı bakımından Hitler'le özdeş sayar.
Siz Moğolları Türk saymayabilirsiniz, ama onlar sayıyorlar, doğrusu ben de Moğollarla akraba olmaktan hiç de şikayetçi değilim.

İşte batıyla ilişkilerimizde en önemli sıkıntı kaynağı budur.
Biz ötekiyiz.
Hem de en ötekisi.
Bir gün Orion'dan ziyaretçiler gelse onların bile bizim kadar öteki olması mümkün değil.

Peki biz ne yapmalıyız?
Bana göre bu çok kolay.
Biz Türküz.
Müslümanlık falan bu geçici bir moda, belki bir fikir kanseri, belki on yıl sonra, en çok yirmi yıl kimse Müslüman olmayacak.
Olanlar ise insanlık denilen toplumun en dibindeki idiotlar, embesiller, debiller ve moronlarla bir muamele görecek.
Netekim, daha bu günden insanlık ailesinde, işleyiş bu hale gelmiştir.
Misal bu gün Afganistan, Bangladeş, Somali nasıl?
İşte size bunlar genel gidişat için örnek olsun.

Sonuç olarak bizim yerimiz Türklerin yanıdır.
Türkler nerede?
Ortaasya'da, ama Rusların vesayeti altında.
Belki sayıca ve kalite olarak güçlenseler Ruslar azınlık olacak, o derece.

Dünyada en çok Türk bir de İran'da.
Buna dikkat.
Bir gün Türk-İran savaşı olursa bilin ki, karşınızda savaşanlar Türkçe konuşanlar olacak.
İran konusunda dikkat edilmesi gereken önemli bir ayrıntıdır bu.

Net iki sonuç üretiyorum;
Bizim yerimiz Türklerin yanıdır.
Bizler asla Türklerle savaşmamalıyız.
Böylesi bir birliktelik yontulma, incelme, gelişme, yüceltme, yaşama ve gelecek umudu veren bir birlikteliktir.

İkinci olarak küresel güçlerin savaşında uzak ahbaplar uğruna üst kat komşumuzla geçimsiz olmamız bize dayanılmaz zararlar verir.
Rusların dostlukları Amerikalıların düşmanlıklarından daha verimli olacaktır.
Tam tersine Amerikalıların dostluğu, Rusların düşmanlığına kıyasla çok daha verimsizdir.

Son olarak halen batı medeniyetinin üretmiş olduğu değerlerden daha üstün başka alternatifler yoktur.
Ruslar ise batı medeniyetini bir parçasıdır.

Bir de Türklük tanımı var, o nasıl birşey olmalı.

Bir dil ve geleceğe açık bir kültür dışında gelecek dünyanın değerlerini üreten ve taşıyan bir değerler toplamı olmalıdır.
Bizler herşeyden önce BİLEN, BECEREN, ÜRETEN, YARATAN İNSANLAR olmalıyız.
Tıpkı eski Roma gibi yeni Türkiye'yi yaratmalıyız.
Tıpkı eski Roma gibi yeni Türkiye'nin değerlerini yaratmalıyız.
Öylesine değerler yaratmalıyız ki, görenin gözlerini kamaştırmalı.
Düşmanlar bile dost olmaya, Türk olmaya, Türke yakın durmaya özenmeli.

BENİM İÇİN HAYAT BU KADAR BASİT VE YALINDIR.

Oraj POYRAZ


SSCB Yeniden Mi Doğuyor?

Sabir Askeroğlu tarafından yazıldı.

Rusya tekrar küresel güç olabilmek için eski Sovyet coğrafyasında etkisini artırmak amacıyla Avrasya Birliği projesi vasıtasıyla bölge ülkeleriyle bütünleşme sürecine girmiştir.
Eski Sovyet ülkelerinin bazıları bu birliğe sıcak bakmaktadır.
Diğer taraftan Ukrayna örneğinde görüldüğü gibi bu birlikteliğe sıcak bakmayan ülkelere yönelik olarak Rusya'nın, bu ülkelerle ekonomik ve askeri ittifak kurmak, çeşitli anlaşmalar sağlamak çerçevesinde bir bütünleşme çabası içerisinde olduğu yaşanan gelişmeler bağlamında anlaşılmaktadır.
Bu bütünleşme projelerinde Kazakistan ve Belorus kurucu ülkeler arasında yer almaktadır.

Söz konusu bütünleşme sürecinde Moskova'nın, diğer eski Sovyet ülkeleri üzerinde, Avrasya Birliği'ne rağmen, Sovyetler Birliği döneminde olduğu gibi bir etki kuramayacağı değerlendirilmektedir.
Bu durumun en önemli nedenlerinden birisi, Rusya'nın etkin olmaya çalıştığı bölgelerde meydana gelen yeni yapısal değişikler ve bu değişimlerin ortaya çıkardığı sürecin devamlılığı yatmaktadır.
Bu çalışmanın amacı, Avrasya Birliği çerçevesinde Rusya'nın izlediği politikanın bölgede olası etkilerinin belirlenmesi ve bu etkilerin hangi nedenlere bağlı olarak sınırlı kalabileceğidir.

Rusya'nın Avrasya Coğrafyasına Dönüşü

Sovyetler Birliği'nin tek taraflı olarak tasfiyesi ve Kremlin'in ABD ile müttefik olma yolundaki çabalarının sonuç vermemesi, 1993'te Rusya'nın "yakın çevre" doktriniyle[1] dış politika önceliğini tekrar eski Sovyet coğrafyasına çevirmesine neden olmuştur.
1992'de Tacikistan'da çıkan iç savaş ve Tacik-Afgan sınırında meydana gelen güvenlik sorunları, Rusya'nın tekrar sorumluluk üstlenmesine zemin hazırlayan bir etken olmuştur.

Tüm bu gelişmeler ışığında 1994'te meydana gelen Çeçenistan Savaşı ve Rusya'nın ikinci kez parçalanma riskiyle karşı karşıya kalması, Moskova'nın izlediği siyaseti tekrar gözden geçirmesine neden olmuştur.
Ekonomik sorunlar nedeniyle Rusya'nın Batı yardımlarına olan bağımlılığı, iç siyasetinde olduğu gibi dış politikasında da yetersiz kalmasına neden olmuştur.
1999'da Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi kararı olmadan ABD önderliğinde NATO'nun tek yanlı Yugoslavya müdahalesi ve Balkanlar ile Avrupa'dan Rusya'nın tamamen dışlanması, Moskova'nın Batı'ya yakınlaşma umutlarının da sonunu getirmiştir.

Her ne kadar Rusya, Sovyetler Birliği'nin yıkılmasından itibaren Batı ile uzlaşı ve işbirliği içerisinde hareket etmeye çalışmış olsa da dış politikasında; nükleer güç olmak, uluslar arası alanda büyük güç statüsünü sürdürmek ve kendi bölgesinde siyasi, askeri, ekonomik lider olmak şeklindeki jeostratejik amaçlarından vazgeçmemiştir.
Bu meyanda 2000 yılında Vladimir Putin'in Rusya Devlet Başkanı olmasıyla birlikte Rusya'nın bu üç jeostratejik hedefi iç ve dış siyasetin anahtar rolü olarak belirlenmiştir.
Bu hedefe ulaşmak maksadıyla Rusya, eski Sovyet ülkelerini kendi liderliğinde yeni bir siyasi, ekonomik, askeri ve kültürel yapı içerisinde bütünleştirmek istemektedir.[2]

Rusya'nın tekrar eski Sovyet ülkeleriyle bütünleşme isteği bazı nedenlere bağlı olarak ortaya çıkmıştır.
2000 yılıyla birlikte Çin, Hindistan, Brezilya gibi bölgesel güçlerin siyasi, askeri ve ekonomik olarak kendi bölgelerinde lider olmaları, Rusya'nın da ekonomik ve siyasi olarak tekrar güçlenmesi gibi önemli gelişmeler ortaya çıkmıştır.
Dünya siyasetinde yaşanan bu gelişmeler karşısında ise Afganistan ve Irak savaşlarının ekonomik yükü nedeniyle borçlanan ve 2008 ekonomik kriziyle ekonomik sorunlar yaşayan tek süper güç olan ABD'nin küresel gücü zayıflamıştır.
Yeni aktörlerin aktif yer aldığı ekonomik, askeri ve siyasi değişim ile küresel yapılanmada Rusya, söz konusu hususlar bağlamında öne çıkmaya çalışmıştır.

Rusya, batısında ekonomik bir güç olan Avrupa Birliği (AB), küresel nitelikli askeri birlik olan NATO'nun varlığı ile doğu sınırında ekonomik ve askeri güç olan Çin'in artan gücü ve etkisi karşısında güç dengesini korumaya çalışmaktadır.
Aynı şekilde güney sınırları boyunca uzanan İslam coğrafyasından gelen güvenlik risklerine karşı mücadele edebilmesi için ittifaklara ihtiyaç duymaktadır.
Yükselen ekonomik ve siyasi-askeri güçler karşısında ve çok kutupluluğa giden küresel sistemde, merkezlerden birini temsil etmek isteyen Rusya, Avrasya coğrafyasında eski Sovyet ülkelerinin ağırlıklı olarak katılacağı bir "Avrasya Birliği" projesini inşa etmeye çalışmaktadır.
Kendisini Avrasya kıtasının merkezine yerleştiren Rusya, bu projenin hayata geçirebilmesi için komşu ülkelerin kaynaklarından faydalanmak istemektedir.

Rusya'nın post-Sovyet coğrafyasındaki rakipleri olan ABD ve Çin'in dış politika önceliklerini Asya-Pasifik Bölgesi'ne yönlendirmeleri, ABD'nin Orta Doğu'daki gelişmelerle meşgul olması, AB'nin ekonomik ve siyasi sorunlar yaşaması nedenleriyle bu alana olan ilginin azalması, Moskova'nın liderliğinin öne çıkmasına yardımcı olmuştur.
Söz konusu küresel güçlerin hiç birinin Sovyet coğrafyasının kalkınmasını sağlamak için lokomotif rolünü üstlenememesi, her birinin kendi özel çıkarları doğrulturunda politikalar izlemesi, bu ülkelerde mevcut sorunlarına karşı çözüm üretememesi, Avrasya Birliği'nin inşası için Rusya'nın tek bütünleştirici aktör olarak öne çıkmasında önemli etken olmuştur.[3]

Ekonomik Bütünleşme: Avrasya Ekonomik Birliği

Avrasya Birliği'nin ekonomik ayağı olan ve Rusya, Kazakistan ve Belorus tarafından 2009'da kurulan Gümrük Birliği'nin 1 Ocak 2015'te Avrasya Ekonomik Birliği'ne dönüşmesi amaçlanmaktadır.
Gümrük Birliği ülkeleri aralarında ekonomik ve ticari bütünleşmesini sağlamak için önemli adımlar atmıştır.
Taraflar, gümrük tarifelerinin kaldırılması ve ticaretin gelişmesini sağlamak için diğer tüm engellerin ortadan kaldırılması, dış sınırlar için ortak tarifeler getirilmesi gibi konularda antlaşmışlar, ortak/tek ticaret politikalar geliştirmek için ise ulus üstü bir organ olan Avrasya Ekonomik Komisyon'unu kurmuşlardır.
Bu çerçevede malların, hizmetlerin, paranın ve iş gücünün serbest dolaşımı için "Ortak Ekonomik Alan" inşa edilmesini kararlaştırmışlardır.
2015'te hayata geçirilecek olan Avrasya Ekonomik Birliği çerçevesinde 5-10 sene içerisinde ortak para birimine geçilmesini amaçlamaktadırlar.[4]

Ekonomik bütünleşmeye taraf olan Rusya, Kazakistan ve Belorus, Avrasya Ekonomik Birliği'nin işleyişine ilişkin temel ilkeleri belirlemişlerdir.
Buna göre örgütün işleyişi; taraf ülkelerin hepsinin milli çıkarlarına uygun çalışılması ve üye ülkelerin ekonomilerinde ve şirketler arasında rekabet standartlarının göz önünde bulundurulması olarak belirlenmiştir.
[5] Gümrük Birliği/Avrasya Ekonomik Birliği'ne taraf olacak ülkelerin ekonomik çıkarlarını gözeterek şekillenmesi, bu yapıya katılmak isteyen diğer ülkeler için de çekim merkezi olabilecektir.
Ancak Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan'ın, Çin ile olan ticari ilişkileri, söz konusu ülkelerin tamamen Rusya ile ekonomik bütünleşme sağlaması ve Rusya'nın kontrolü altına girmesi önünde engel teşkil edebilecektir.

Askeri Bütünleşme

Rusya'nın eski Sovyet coğrafyasını kendine bağlayabilmesinin diğer bir ayağı ise askeri bütünleşmedir.
Rusya kendi etki alanını oluşturmak ve istikrarlı bir bölge inşa etmek için bölge ülkeleriyle Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü (KGAÖ) çerçevesinde olduğu gibi ikili güvenlik anlaşmalarıyla işbirliği içerisine girmektedir.

Rusya ile Kazakistan arasında Ocak 2013'te Ortak Hava Savunma Sistemleri'nin inşası için imzalanan ve onaylanan antlaşmayla Rusya güney hava sınırlarının güvenlik alanını genişletmiş, Kazakistan'ı ise bölgesel güvenlik sistemi içerisine güçlü bir şekilde dâhil etmiştir.
Ortak Hava Savunma Sistemleri'nin komutanlığı, Rusya ve Kazakistan Devlet Başkanları tarafından atanacak ve iki ülkenin Savunma Bakanlığı temsilcileri tarafından yürütülecektir.
[6] Ayrıca 11 Ekim 2013 tarihinde Rusya ile Kazakistan arasında dostluk ve ittifak antlaşması imzalanmıştır.
[7] Kazakistan'da Rusya'nın Baykonur uzay üssü ve diğer askeri üsleri de varlığını sürdürmektedir.
Ancak Kazakistan'ın Rusya ile askeri alanda işbirliği hızlı bir şekilde devam etmekle birlikte Rusya, Kazakistan ordusunu tamamen Rus silah standartlarına dâhil etmekten kaçınmaktadır.
Bunun için de ABD, AB ve İsrail'le askeri-teknik işbirliğini devam ettirerek silah teknolojisini çeşitlendirmeye çalışmaktadır.

Rusya'nın askeri batı komşusu olan Belorus da Rusya'nın askeri etki alanına dâhil edilmesi planlanan diğer bir önemli ülkedir.
Rusya ile Belorus arasında daha önce yapılmış anlaşmalar çerçevesinde 10 Aralık 2013'te, Rusya Belorus'un Brest Bölgesi'nin Baranoviça'daki 61.hava üssünün kullanımı için Su-27 savaş uçaklarını yerleştirmiş olup Belorus'un hava sahasının güvenliği ortaklaşa sağlanmaya başlamıştır.
Polonya ve Estonya sınırında kurulan hava üssü, NATO'nun genişlemesine hem tepki olarak hem de sınırlarda güç dengesini sağlamak için yapılmış olup Belorus'un, Rusya savunma sistemleri içerisinde yer alması garantilenmiştir.[8]

SSCB'nin yıkılması ile birlikte meydana gelen yeni güvenlik sorunlarının kolektif çözümüne ve Rusya ile savunma alanında işbirliğinin devamının sağlanmasına yönelik 1992'de Taşkent'de imzalanan güvenlik antlaşması, 2002 yılında Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü (Rusya, Belorus, Ermenistan, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan'ın)ismini alarak bir ittifaka dönüşmüştür.
Kolektif Güvenlik Antlaşması'nın rolünün tekrar artırılması ve bölge güvenliği kontrolünün yeniden kuvvetlendirilmesi bölgesel düzeyde kolektif güvenlik sistemlerinin ve buna bağlı olarak da birliklerin kurulmasıyla sonuçlanmıştır.
2003'de Kırgızistan'ın Kant şehrinde KGAÖ'ne bağlı Rus askerlerinden oluşan hava üssü açılmıştır.
2009'da ise, KGAÖ çerçevesinde Kolektif Acil Müdahale Güçleri kurulmuştur.
[9] 20.000 kişilik bu birlik, bölge ülkeleri arasındaki olası ihtilafları ve üye ülkelere karşı dış kaynaklı tehditlere karşı ortak hareket etmeyi amaç olarak belirlemiştir.[10]

Rusya, 2013'te yayınladığı dış politika konseptinde Sovyet coğrafyasının güvenliğinin sağlanmasında en etkili araç olarak KGAÖ'yü gördüğünü belirtmektedir.
[11] Aynı şekilde "2020 Ulusal Güvenlik Stratejisi'nde" eski Sovyet coğrafyasında bölgesel güvenliğin sağlanmasında, bölgelere yönelik güvenlik tehditlerinin önlenmesinde, askeri-siyasi nitelikteki tehditlerle mücadelede, KGAÖ en önemli araç olarak tarif edilmektedir.[12]

2000'lerin ortalarında eski Sovyet ülkelerinde renkli devrimler meydana gelmesi, KGAÖ'nün mevcut iktidarların korunmasında bir aracı haline gelmesine sebep olmuştur"Renkli Devrimler" tehdidi karşısında bölge ülkelerinin Rusya ile işbirliğinin artmasını sağlayanKGAÖ, NATO güçlerinin 2014'den itibaren Afganistan'dan çekilmeye başlamasının ve Taliban ve El Kaide'nin Orta Asya ve Rusya için tehdit teşkil emesinin, Rusya ile bölge ülkeleri arasında yeniden bir yakınlaşmaya neden olacağı düşünülmektedir.

Afganistan sorunu KGAÖ için bir sınav olacaktır.

Eski Sovyet coğrafyasında bütünleşme projelerinin güvenlik ayağını da teşkil eden örgütün, Afganistan sorununun üstesinden gelebilmesi, Moskova'nın Avrasya Birliği projesinin bütünleşme sürecinde güvenilirliğini artırmış olacaktır.
Örgütün başarısız olması durumunda ise özellikle Orta Asya ülkeleri nezdinde olan inancını kaybetmesine neden olup örgütün işlevselliğine darbe vurmuş olacaktır.
Kendi güvenliklerini sağlamak için başka güçlerle işbirliği arayışına girecek olan bölge ülkeleri, Moskova'nın bütünleşme projelerinden de uzaklaşacaktır.

Ukrayna Meselesi?

Rusya'nın Avrasya Birliği'ni toplumsal ve kültürel temellere dayandırabilmesi için Ukrayna'yı bu birliğe dâhil etmesi gerekmektedir"Kiev Rusya'sıyla" başlayan Rusya tarihi, Ukrayna'nın Rusya'dan kopması halinde Rus kültürel varlığını ve Avrasya Birliği projesine de darbe vurmuş olacaktır.

Ukrayna ekonomisinin kalkınması için 15 milyar dolar kredi sağlayacağı sözü veren ve ortak sanayi şirketlerin geliştirilmesi için yatırım yapacağını söyleyen Rusya, Ukrayna'ya olan doğalgaz fiyatında yaptığı indirimle Ukrayna'nın kendisine yakınlaşmasını sağlamıştır.
Avrupa ile Ortaklık ve Serbest Ticaret anlaşmasının imzalanmasının, Ukrayna için felaket olacağını söyleyen Ukrayna Devlet Başkanı ile üst düzey devlet yöneticileri ve Ukrayna Dışişleri Bakanı'nın, Ukrayna dış politikasını Rusya'yla uzlaşarak yürütülmesi için görüşmeler gerçekleştirildiğini söylemesi, Rusya'nın Ukrayna üzerindeki etkisini göstermektedir.[13]

Ancak Ukrayna'nın Sovyetler Birliği döneminde de Belorus'la birlikte özel statüye sahip bir birlik ülkesi olması, Sovyetlerin sona ermesi konusunda da karar alıcılar arasında yer alması ve bağımsız olduktan bu yana Rusya'nın hep karşısında yer alması, Ukrayna'nın egemenliğini Moskova'nın kontrolü altına girmek konusunda direnç göstereceğinin sinyalleri olarak yorumlanabilir.
Ukrayna toplumunun önemli bir kısmının Ruslardan hoşnutsuzluk duyması ve Ukrayna'nın siyasi muhalefetiyle birlikte Rusya'nın, Ukrayna'yı tamamen kontrol altına alabileceği söylenemez.
Ukrayna'nın Avrasya Birliği'nin ekonomik ayağı olan Gümrük Birliği'ne girmesi yönündeki Rusya çağrılarına Kiev yönetiminin direnç göstermesi bunun bir göstergesidir.

Sonuç

Sovyetler Birliği 15 ayrı ülkeye bölünmüştür.
Bunlardan Sovyetler Birliği'ne en son katılan üç Baltık ülkesi olan Litvanya, Letonya ve Estonya hem AB'ne hem de NATO'ya katılarak Rusya'ya karşı olan ülkeler arasında yer almışlardır.
Ukrayna 1990'lardan beri Batı yönlü politika izleyerek Rusya'dan bağımsız hareket etmek istemiş, son olaylarla Batı'dan umudunu kesmiş, Rusya ile yakınlaşmıştır.
AB ile ortaklık antlaşması imzalayan Moldova, Tarnsdinyestr[14] sorunu nedeniyle Rusya ile sorun yaşamaktadır.
Türkmenistan, 1995'te tarafsız ülke statüsünü kazanması ve zengin doğalgaz kaynaklarıyla bağımsız bir politika izlemektedir.
Orta Asya'nın en kalabalık ve askeri olarak en güçlü ülkesi olan Özbekistan da Rusya'dan bağımsız bir dış politika izleyen ülkelerden birisidir.
Taşkent, Washington ile Moskova arasında dengeli bir politikadan ziyade, milli çıkarları gerektirdiği zaman istediği küresel güç ile ittifak ilişkisi kurabilmektedir.

Önemli derecede Rusya'ya bağlı olan Kırgızistan ve özellikle de Tacikistan ülkede Rus askeri üsleri bulundurmakla birlikte Moskova ile bütünleşmeyi arzulayan ülkeler arasında yer alan bu ülkelerin bu siyaseti, Rusya'nın kendilerine yapacağı maddi yardımlara bağlı olarak gelişmektedir.
Ancak ABD askeri üssünün olduğu Kırgızistan'ın parçalı siyasi yapısının dış etkiye açık olması ve Rusya ile olan yakınlaşmalarda iç sorunlarla karşılaşıldığı görünmüştür.
Her iki ülke de her ne kadar Rusya'ya bağımlı olsalarda milli çıkarlarını ve egemenliklerini ellerinden geldiği kadar korumaya çalışmaktadırlar.

Kafkaslardaki Rusya'nın müttefiki olan Ermenistan'ın ise Azerbaycan ile yaşadığı Karabağ sorunu, Türkiye ile olan problemleri ve bunlardan kaynaklanan ekonomik sorunları çerçevesinde ekonomisinin Rusya'ya bağımlılığı, Moskova ile ittifak içersinde olmasına yol açan en önemli nedenlerdendir.
Batı'daki Ermeni diasporasından elde ettiği önemli yardımlar nedeniyle de Batı ülkeleriyle iyi ilişki içerisinde olan Ermenistan, Rusya'nın Gümrük Birliği'ne katılmakta da acele etmemektedir.
Ancak Rusya'nın bu yönde yapacağı baskılarla yakın zamanlarda bu projeye dâhil olması beklenebilir.
AB ile Ortaklık Antlaşması imzalayan Gürcistan'ın, Rusya ile olan sorunları nedeniyle ve Azerbaycan'ın Karabağ meselesi yüzünden Rusya'nın bütünleşme projelerine dâhil olması ise beklenmemektedir.

Dolayısıyla Rusya süreç içerisinde belirlediği hedefleri bağlamında eski Sovyet ülkelerinin sadece bazıları ile işbirliğini geliştirebilmiştir.
Bunu yaparken de söz konusu ülkeler, tamamen Rusya'nın kontrolüne girmekten kaçınarak eşit düzeyli bir bütünleşme kurulmasından yana bir tavır sergilemektedirler.
Rusya, Avrasya Birliği projesini şimdilik sadece Kazakistan ve Belorus üzerinden yürütmektedir.
Tüm bu hususlar ışığında Rusya'nın inşa etmeye çalıştığı Avrasya Birliği, bir taraftan üye ülkelere iç siyasetlerinde ve ekonomilerinde istedikleri modeli tercih etme olanağı sunarken, diğer taraftan bu ülkelerin dış politika konularında Moskova'nın çıkarları doğrultusunda karar almalarını sağlamayı amaçlamaktadır.

[1]Rusya 1993'te eski Sovyet coğrafyasını öncelikli dış politika alanı olarak ilan etmiş ve bu ülkeler üzerinde tekrar hâkimiyet kurmayı amaçlamıştır.

[2]Leon Aron, "The Putin Doctrine", < http://www.foreignaffairs.com/articles/139049/leon-aron/the-putin-doctrine>(07.01.2014).

[3]"Zaçem Rossii Evraziyskiy Soyuz?Potomu Çto Fiziçeski Perestanet Suşestvovat", < http://www.centrasia.ru/newsA.php?st=1350719220> (1.02.2014).

[4]Mihail Troitskiy, Samuel Çarap, "Dilemma İntegratsii na Psotsovetskom Pronstranstve", < http://www.globalaffairs.ru/number/Dilemma-integratcii-na-postsovetskom-prostranstve-16177> (13.01.2014).

[5]V Moskve Sdelan Vajnıy Şag k Sovdaniyu Evraziyskogo Ekomniçeskogo Soyuza", < http://www.russiapost.su/archives/12597> (15.02.2014).

[6]"Putin Ratifitsiroval Soglaşeniye o Yedinoy PVO s Kazahstanom", <http://vz.ru/news/2013/12/30/666559.html> (15.02.2014).

[7]"Putin i Nazarbayev Podpişut v Yekaterinburge Dogovor o Soyuzniçestve", < http://www.vz.ru/news/2013/11/11/658943.html> (15.02.2014).

[8]Sabir Askeroğlu, "Rus Savaş Uçakları Belorus'ta Göreve Başladı", < http://www.
21yyte.
org/tr/fikir-tanki/1682/rus-savas-ucaklari-belorusta-goreve-basladi> (17.02.2014).

[9]Gennadiy Çufrin, Rossiya v Tsentralnoy Azii, Almatı, KİSİ, 2010, s.38-39.

[10]Çayla G.Yesevi, "Orta Asya'da İşbirliği ve Bütünleşme", Küresel Eğitim Serisi, No:4, s.2.

[11]Rusya Dış Politika Konsepti, 2013, md.
74, http://www.mid.ru/brp_4.nsf/0/6D84DDEDEDBF7DA644257B160051BF7F

[12]"Rol ODKB v Politike Bezopasnosti RF", < http://www.ia-centr.ru/expert/4752/> (7.07.2013).

[13]"MİD Ukrainı Poobeşal Vesti S Rossiyey Soglasovannıyu Vneşnyuyu Politiku", < http://www.vz.ru/news/2013/12/24/665886.html> (11.12.2013).

[14]Moldova'dan bağımsızlığını ilan eden ve Rusya'nın garantörlüğü altından olan etnik Rusların yaşadığı bir bölge.

 


a45UyF587661-201307301451-{{SN}}

  ^^^^^ - vvvvv

 

zaryop:jaro
Ser'den cekinen kisi, hayir yapana benzer; suctan sakinan kisi, iyilikte bulunana doner.

Hz.Ali
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com
Ayrilmak isterseniz de :
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup Sayfamız :
http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.com/


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder