4 Kasım 2016 Cuma

Ahmet TAKAN : Tuzsuz Deli Bekir raconu ile iç/dış politika

 


Ahmet TAKAN : Tuzsuz Deli Bekir raconu ile iç/dış politika



04.11.2016 00:00 ahttakan@gmail.com

R. Erdoğan, esip gürlerken, tüm dünyaya en üst perdeden meydan okurken Dışişleri Bakanı mangalda kül bırakır mı?..

Irak Başbakanı Haydar el İbadi'nin "Türkiye ile savaşırız" sözlerine Mevlüt Çavuşoğlu'nun verdiği yanıta bakın (!);

"Sen madem bu kadar güçlüsün niye PKK yıllardır senin topraklarını işgal ediyor? Bir terör örgütüne karşı mücadele edemiyorsun, zayıfsın. Ondan sonra da kabadayılık yapmaya kalkıyorsun, retorik içerisine giriyorsun."

Şaka gibi!..

Birbirlerine ironi yapıyorlar herhalde!.. Retorik içine giren tek İbadi mi?..

Şu laf ebeliklerini hangi aklı başında dış politika uzmanına yorumlatmaya çalışsak, ilk olarak dış politikanın tutarlılık ve ciddiyetinden başlar sonra ağızdan çıkan sözlerin dikkate alınması için önce kendinde neler olması gerektiği konusunda iyi bir ders verir.

Terör örgütü ile çözüm süreci masasından yeni kalkan, kendi sınırları içinde yediği baskınlarla her gün onlarca şehidinin acısı ile kavrulan, büyük şehirlerinde canlı bombaların patladığı ülkenin Dışişleri Bakanı'nın yaptığı çıkışa bakın?..

Üstelik bu Bakan öyle bir iktidarın bakanı ki; devletin içine başka bir terör örgütünün sızdığını fark edememiş, aldatılmış bir iktidarın bakanı. Meclis'inin bombalanmasına engel olamamış halde, bu söylemle başka bir ülkenin Başbakanına ders vermeye kalkıyor. İbadi, çıksa "Sen kendi topraklarının içindeki PKK'ya, DHKP-C'ye, IŞİD'e, FETÖ'ye bak. Önce onları hallet sonra konuşalım" dese ne cevap verecek acaba?..

Diplomatlar bu tür dış politika tarzına ne der?..

Bizim günlük lisanda buna "hem kel hem de fodul" derler.

Stratejik çukurluğun babası, azledilen Başbakan Ahmet Davutoğlu'na bütün günahların yıkılmasının ardından güya bambaşka bir dış politika stratejisi izliyoruz. Hatta, Binali Yıldırım, bunu düşmanlıkların sona erip dostlukların başlayacağı bir süreç olarak tarif etmişti ama Bağdat'ta büyük güvenlik betonları ile korunan kendi mahallesinden bile dışarıya çıkamayan İbadi'den her gün azar yer hale düştük!..

Ne yapıyoruz? Kabadayılıklara, ciddi devlet tavrı duruşu/kararlılığı yerine kabadayılık raconu ile cevap veriyoruz. İşin diğer üzücü bir yanı da tüm bunlara Türk devletinin temel kolonu olan TSK'nın acz içine düşmüş Genelkurmay komuta kademesinin de alet olması!..

Bakın!..

Rusya/Suriye'nin Halep konusunda uyarısı ve "uçaklarınızı düşürürüz" tehdidinden sonra Fırat Kalkanı operasyonu çerçevesinde yaptığımız hava harekatları yeniden kesildi. Savaş uçaklarımız, PKK/PYD ve IŞİD unsurlarını Suriye'de vuramıyor. En son 19 Ekim'de PKK/PYD, 22 Ekim'de IŞİD unsurlarını havadan vurduk. O günden bu yana Genelkurmay Başkanlığı tarafından her gün sabahın en erken saatlerinde Fırat Kalkanı ile ilgili gazetecilere gönderilen bilgilendirme raporunda şu ifade gözden kaçmıyor;

"Hava kuvvetlerimize ait uçaklar tarafından hava harekatı icra edilmemiş, ani çıkacak hedeflere yönelik olarak yerde bekler uçak görevlendirilmiştir."

Söz konusu süreyi kapsayan Fırat Kalkanı operasyonun 59'uncu gününden dün itibarıyla gelinen 72'nci günde ise TSK destekli ÖSO güçlerinin kontrol edebildiği alan bin 265 kilometre kareden bin 345 kilometre kareye çıkabildi. Dün (sabah 07.00) itibarıyla ÖSO'nun El Bab'a yaklaşabildiği en ileri nokta 14 kilometre uzaklıkta.

Rusya, aleni olarak Türkiye'yi El Bab ve Halep'ten uzak durun diye uyarırken, ABD PKK/YPG ile ittifakını perçinlerken, Musul'da bırakın sahada olmayı, masanın kenarına bile yanaştırılmıyorken, Irak'ta Türkmen şehirleri PKK/Peşmerge tarafından paylaşılırken... Ha bir de!.. 2014'te IŞİD'in Türkmen şehri Telafer'de yaptığı katliama AKP iktidarının kılını bile kıpırdatmadığı unutulurken...

Şimdi, Şırnak/Silopi sınırına yapılan yığınaklar... Hem de bu nasıl bir metot ise; Ankara ve Çankırı'dan zırhlı birliklerinin çıktığı anda basın ile bunu dünya aleme ilan ederek!.. Sonra bol hamasetli ve kabadayı raconu ile yapılan dış politika atakları. Bu arada Rusya'ya gidip muhatabı ile görüşen bir Genelkurmay Başkanı...

Ve cevabı bulunamayan sorular, sorunlar dağı...

"Musul operasyonuna Türkiye katılmayacak" dediler, katılabildik mi?.. Güya, yığınak yapıp bir gözdağı operasyonu yapıyoruz. Buna dünya inanmıyor.

Gaziantep'i, Şırnak'ı temizleyememişsiniz, El Bab'ı temizlemekten, Telafer'i kurtarmaktan, Musul'da olmaktan bahsediyorsunuz... Suriye'de, ABD'nin Rusya'nın müsaade ettiği kadar ilerleyebiliyorsunuz. "Dur" diyorlar duruyorsunuz, "yerinde say" diyorlar yerinde sayıyorsunuz. Dışarıyı iç politikaya malzeme ederek, Türkiye'nin başını her gün daha da ağrıtıyorsunuz.

Tüm bunlar da yemiyormuş gibi, Türk Silahlı Kuvvetlerinin gelmiş geçmiş komutanlarını tüm dünya kamuoyu önünde kavga ettiriyorsunuz. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün manevi huzurunda, paşalarınızın terörist şüphesi ile üzerlerinin arandığının fotoğrafını dünyaya servis ediyorsunuz. Sonra, o ordunun komutanlık koltuğuna yapışan, hain darbe girişimi sırasında esir düşmüş Genelkurmay Başkanı'nı mevcutlu olarak başta ABD, Rusya olmak üzere yurt dışına pazarlıklar (!) yapmaya gönderiyorsunuz.

Bu nasıl bir kabadayılık, kim ciddiye alacaksa ve gerçekte kime yapılıyorsa!..

NOT: Geleneksel Türk gölge oyununun Karagöz perdesinde Tuzsuz Deli Bekir tiplemesi mahallenin kabadayısıdır. Olaylar içinden çıkılmaz bir hale geldiğinde gelip olayı kaba kuvvet ile çözer. Bir elinde kılıç veya tabanca bulunur. Milletimiz bu tiplemeye, bugüne kadar seyrederken hep gülmüştür!..

http://www.yenicaggazetesi.com.tr/tuzsuz-deli-bekir-raconu-ile-icdis-politika-40351yy.htm
a45UyF587661-161104205949 Oraj Poyraz At 0raj.p0yraz@neomailbox.net 0raj.p0yraz@neomailbox.net
2016/11/04  21:29 4  58  aciksayfa@yahoogroups.com


 

--

Sanki macta gibi bagirip cagiriyorlar,.
Turkiye laiktir, laik kalacak diye, bunlar hos seyler degil.
AKP Genel Kongresinde...

Recep Tayyip Erdogan.
Basbakan olduktan sonra

Siddet Savas
ENFAL 39.fitne ortadan kalkincaya ve din tamamen Allah in oluncaya kadar onlarla savasin!(inkara) son verirlerse suphesiz ki Allah onlarin yaptiklarini cok iyi gorur.
TEVBE 29.kendilerine kitap verilenlerden Allah a ve ahiret gunune inanmayan, Allah ve resulunun haram kildigini haram saymayan ve hak dini kendine din edinmeyen kimselerle, kuculerek elleriyle cizye verinceye kadar savasin.
TEVBE 39.eger (gerektiginde savasa) cikmazsaniz, (Allah) sizi pek elem verici bir azap ile cezalandirir ve yerinize sizden baska bir kavim getirir; siz (savasa cikmamakla) o na hicbir zarar veremezsiniz.
Allah her seye kadirdir.
BAKARA 190.size karsi savas acanlara, siz de Allah yolunda savas acin.
Sakin asiri gitmeyin, cunku Allah asirilari sevmez.
BAKARA 191.onlari (size karsi savasanlari) yakaladiginiz yerde oldurun.
Sizi cikardiklari yerden siz de onlari cikarin.
Fitne, adam oldurmekten daha kotudur.
Mescid-i haram da onlar sizinle savasmadikca, siz de onlarla savasmayin.
Eger onlar size karsi savas acarlarsa siz de onlari oldurun.
Iste kafirlerin cezasi boyledir.
NISA 74.o halde, dunya hayatini ahiret karsiliginda satanlar, Allah yolunda savassinlar.
Kim Allah yolunda savasir da oldurulur veya galip gelirse biz ona yakinda buyuk bir mukafat verecegiz.

DOGA YASALARI UZERINE DUSUNCELER -1-

Her satirinda beynimi tetikleyen harika bir kitap okuyorum: Buyuk Tasarim . Dr Stephen Hawking ve Leonard Mlodinow tarafindan yazilmis. (Dogan Kitapcilik. Ceviri: Selma Ogunc)

Sanirim Dr Hawking i tanitmama gerek yok. Bedeni nerdeyse tamamen islevsiz duruma gelen bu adam, akli ile galaksiler arasinda yolculuk etmekte. Leonard Mlodinow a gelince. ABD li bir fizikci. Babasi, Buchenwald toplama kampinda bir yil kadar tutulmus ve Polonya da Nazi yonetimine karsi gerceklestirilen direnisin basina gecmis. Aile bu soykirimdan kurtulup ABD ye yerlesmisler. Burda kucuk yaslarda kimya ve fizige ilgi duyan Mlodinow, Israil deki bir kutuphanede Feynman in fizik yasalari uzerine tezleri kitabini okuduktan sonra tamamen fizige yonelmis. Hic sasirmadim. Richard Feynman, fizigi milyonlarca insana sevdiren gercek bir dehadir.

Simdi bu kitabin doga yasalarina ayrilan bolumunden alintilar yaparak, kendimden de yorumlar katarak bir seyler karalayacagim.

Doga yasalari hepimizin oylece kabul ettigi gercekliklerdir. Onlara alisiriz; oyle alisiriz ki bir sure sonra onlarin aslinda ne kadar sasirtici olduklarini unuturuz ve merak hissimiz hayatin akisi icinde olur gider.

Oysa insanlik binlerce yil boyunca, etrafinda gordugu ve bir anlam veremedigi olaylari aciklamak icin sayisiz inanc ve mitoloji gelistirdi. Neden volkanlar aniden ofkelenip ates sacmaya basliyordu, neden Gunes bazen karariyordu, neden sakin bir havada firtina patlayip gemileri denizin dibine gonderiyordu? Misir dan Hind diyarlarina, Iyon medeniyetinden Maya uygarligina kadar her yerde insanlar bu sasirtici ve korkutucu olaylari aciklamak icin binlerce tanri, tanrica, melek veya ifrit modelleri gelistirdiler. Yakla$ik 50 bin yil oncesine uzanan avci-toplayici atalarimizdan miras aldigimiz korkular hepimizin bireysel ve kolektif bilincaltina kadar isledi ve dinsel davranislarimizin temelini olusturdu: Tanrilara sukran dualari, sunulan kurbanlar, olum rituelleri, bereket sarkilari, tanrilarin insanlara ahlaksizliklarindan dolayi kitlik, savas veya afetler yagdirmalari ve bundan kurtulmak icin mabetlere dolusan insanlar. (Cok uzaga gitmeye gerek yok. Ingiltere Londra da 1665 yilinda cikan buyuk bir yangindan dolayi, binlerce insan kiyametin geldigini zannedip kiliselere dolusmuslardi. Halley kuyruklu yildizinin her gelisinde ise insanlar korku icinde kiyameti beklemislerdir. Bunlara volkanlarin, depremlerin insan uzerindeki etkilerini ekliyebilirsiniz.)

Bilimsel dusuncemiz ise, tum insanlik tarihi ile kiyaslandiginda cok yeni sayilabilir. Gerci, o muhtesem Iyon medeniyetinde bilimimizin temelleri atilmisti ama, pek cok tarihsel sebep yuzunden yuzyillar boyunca uykuya yatti ve onlarin yerini genelde teolojik aciklamalar aldi. Bu arada, belirtmeliyim ki, su an uzerinde tepistigimiz topraklarda muhtesem bir insan yasadi: Milet li Thales. M.O 624-546. (Simdiki Aydin in Didim ilcesinde) Felsefenin ve bilimin onculerinden sayilan Thales cesitli geometrik kuramlar gelistirmis ve bir Gunes tutulmasini onceden hesaplayip haber vermistir.

Ne yazik ki, o donemlerin devlerini tek tek sayabilmem cok zor ve yazinin tamamen amaci disina tasmis olurum. Arkhimedes, Anaksimandros, Empedokles, Epikurus, Oklid, Pythagoras. Daha bir suru isim... Simdi bu isimleri alfabetik sira ile yazmak kolay, ama inanin her biri ayri bir dunya, ayri bir gunes... Onlarin actigi yol, buyuk usta Galileo ve nihayet Newton a kadar uzandi .. arada binlerce yol emekcisi var. Dunyanin her yerinden bilgi emekcileri. Yunan, Roma, Misir, Babil, Islam topraklari, ortacagdaki Kilise nin aykiri dindarlari .... Neyse, uzun mesele.

Bilimsel kuramlarla ilgili olarak bazi insanlarin yanlis bir kanaatleri bulunur. Herhangi bir onerme, bir kuram eger yanlis ise bunun bilim disi oldugu gibi iddialarda bulunulur. Oysa ki, bilimsel kuramin en onemli ozelligi, onun yanlislanabilir olmasidir. Yanlislanamayan sey, bilimden cok kehanetin, mistik sezgilerin veya inanclarin alanina girer. Karl Popper, tumevarimsal dusuncenin her durumda gozlemlenebilir veya sinanabilir olamiyacagini farkederek, ispatlamaktan cok yanlislamak olgusu uzerinde durmustur. Ornegin:

Uydumuz Ay kasar peynirinden yapilmistir derseniz bu, bilimsel bir onermedir. Cunku yanlislanabilmesi mumkundur. Ote yandan, Ay i goze gorunmeyen melekler hareket ettirir, bunu ancak iman sahibi kisiler farkedebilir derseniz, bu bir bilimsel onerme degildir; zira goze gorunmeyen melekleri olcmek, sinayabilmek mumkun degildir. Bir bilimcinin gelistirdigi kuram; olculebilir, yanlislanabilir, farkli insanlar tarafindan gozlemlenebilir, denenebilir olmalidir. Bunu, Richard Feynman Fizik yasalari uzerine kitabinda soyle aciklar:

Once bir tahminde bulunursunuz. Gulmeyin, saka yapmiyorum. Eger tahmininiz, kuraminiz, yapilan olcumlerle, deneylerle, gozlemlerle celisiyorsa yanlistir. O anda, sizin ne kadar zeki, ne kadar sempatik oldugunuzun onemi yoktur. Tahmininiz verilerle celisiyorsa yanlistir. Hepsi bu kadar !

Ben de, bu kadar giris fasli yeter diyerek sozu Dr Hawking e veriyorum.

Iyonyalilar, antik Yunan felsefesine ait farkli ve genellikle birbirine karsit geleneklere sahip pek cok ekolden biriydi. Ne yazik ki Iyonyalilarin dogaya bakis acilari -genel yasalar araciligi ile aciklanabilen ve bir dizi basit ilkeye indirgenebilen gorusleri- yalnizca birkac yuzyil boyunca etkili olabildi. Bunun nedenlerinden biri, Iyonya kuramlarinin ozgur irade, amac veya dunyanin islerine karisan tanrilar kavramlarina yer vermemeleriydi. Bunlarin ihmal edilmesi o zamanin cogu Yunan dusunuru icin son derece urkutucuydu, tipki gunumuzde bir cok insan icin oldugu gibi! Ornegin filozof Epikurus (yak.M.O. 341-270) standart atomcu goruslere dogaci filozoflarin yazgilarina kole olmaktansa, tanrilar hakkindaki mitleri izlemenin daha iyi oldugunu soyleyerek karsi cikti. Aristotales de atomcu gorusu reddetti; cunku insanlarin ruhsuz ve cansiz maddelerden meydana gelmis olmasini kabul edemiyordu. Iyonyalilarin, insanin evrenin merkezinde olmadigi gorusu, kozmosu anlamamizda bir donum noktasi olmustur, ancak bu gorus Galileo Galilei ye kadar, nerdeyse yirmi yuzyil boyunca bir kenara birakildi.

Sanirim bir sigara molasi vermenin zamani geldi. Hawking in cok kisaca dokundugu bu surec bir anlamda iman ile aklin, dogal yasalarin birbiri ile catismasinin tarihidir. Bu ayni zamanda dogal fenomenleri dogal sureclerle aciklama tarihi olarak bilinir. Herhangi bir hastaligi bir yerel tanrinin laneti ile aciklamak da mumkundur ve her zaman buna inananlar olacaktir. Bir depremin ise, gunahlarimizin bedeli olarak gerceklestigini de dusunebiliriz ki boyle dusunenler gunumuzde bile mevcuttur. Yukardaki pasajda, benim ozellikle ilgimi ceken yer ise surasi: insanin evrenin merkezinde olmadigi gorusu, kozmosu anlamamizda bir donum noktasi olmustur. Kesinlikle katiliyorum. Insanlar nedense, dinsel inanclar araciligi ile kendilerini ustun ve secilmis zannederler. Insanin, bir tanri tarafindan secildigi veya onun halifesi oldugu inanci hala cok yaygindir ve binlerce ilahiyatci tarafindan islenmektedir.

Peki, illa, bilim ile din catismak zorunda midir? Mesela, dindar bir bilimci olamaz mi? Elbette olabilir ve zaten pek cok dindar bilimci bulunmaktadir. Sorun surda ki, dinsel bir inanc baskalarina mutlak dogru bilimsel gercek olarak dayatilamaz. Veya tersine, bilimsel bir bulgunun herhangi bir inanci ispat ettigi savi son derece tartismali olabilir. Bilimsel kuramlar yanlislanabilirken, inanclar icin yanlislama yontemi bulunmaz. Sorgulayan Denemeler kitabinda Bertrand Russel bunu guzel bir benzetmeyle anlatir. Herhangi bir kisi, tum evrenin kocaman bir kaplumbaganin uzerinde durdugunu iddia edebilir. Peki, kaplumbaga neyin uzerinde duruyor, diye sordugunuzda ise, ondan asagisinin hep kaplumbaga oldugunu soyleyerek cevap verebilir. Bu cevabi yanlislayamazsiniz. Galaksinin neresini gosterirseniz gosterin, soz konusu kisi, bu kaplumbaganin daha da otelerde oldugunu soyleyerek sorunuzu savusturabilir. Veya bunlarin gozle gorulemiyecegini, manevi aleme ait oldugunu da iddia edebilir. Benzer durum cennet, cehennem, Tanri nin huzuru, meleklerin Tanri yi ovdukleri yer, herhangi bir din buyugunun manevi makami gibi inanclar icin de gecerlidir.

Din ile bilim bazen icice gecse de, bunlarin alanlarinin birbirlerinden ayrilmasinda fayda gorunmekte. Buna bir ornek vermek istersem, dindar bir fizikci olan Newton, bas eseri Philosophia Naturalis Principia Mathematica (Doga Felsefesinin Matematiksel Ilkeleri) kitabinda, kutle cekim kanunlarini herkes tarafindan sinanabilecek formullerle ifade etmistir ki, bu formul ve yasalarin yakin uzaydaki dogrulugu bilinmektedir. Aksi halde, ne uydumuz Ay a ne de cesitli gezegenlere gozlem uydulari gonderebilirdik. Eger Newton, anlasilabilir cekim kanunlari yerine Isa efendimizin sevgisi tum varliklari birbirine baglar gibi seyler yazsaydi, herhalde bu cok anlasilmaz bir sav olurdu.

Doga ile ilgili kuramlarin formule edilmesi, yasalastirilmasi, bizler farkina varmasak da hayatimizin her aninda gecerlidir. Ornegin, Newton fizigini uzay-zaman kavrami ile revize eden gorelilik kuraminin matematiksel cikarimlari, uzaydan yerinizin bulunmasini saglayan GPS kuresel yer belirleme sistemi (global positioning system) teknolojisinde kullanilmaktadir.

Elbette doga yasalari ile ilgili tartismalar burda bitmez. Kaldi ki Demokritos, Anaksimandros gibi doga felsefecilerinden bu yana insanlarin doga yasalari ve atom hakkindaki dusuncelerinde koklu degi$iklikler olmustur. Kismetse onlara da Dr Hawking in kitabini takip ederek deginecegim.

-devam edecek-

Levent ERTURK
LEVENTERTURK1961
https://leventerturk1961.wordpress.com/


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/










BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo LiteCoin URL:   LTtsCJ2mLUXLLs8v5US8w5zQeq66eakPtU

NameCoin URL       :  N7wbJyxqoueznDHu9tnu56y1V7B9P1Phs4
FeatherCoin URL     :  6rHGzeMefFvzqmBM5VNqmUziCxtga4wpDs
TerraCoin URL        :  1GQFs8GpaTXxoeTAsGmo56WNfYSZRy2mBD

PeerCoin URL         :  PMeBpz6X9RRLQxdFs5Jws5JwFec3Mzen8q6Twg





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder