Dedemle çok anlaşırdık, beni hem çok sever, hem de çok gurur duyardı.
Kasabada her nereye gitse beni de yanında taşırdı.
Namaza cami, kahveye, tarlaya ve her yere beraber giderdik.
Tabii yaz tatillerinde, okul olmadığı zamanlarda.
Din böyle değildi o zamanlar.
Ben de Müslümandım.
Camilerde az çok bir kutsiyet bulurdum.
Bir sihir, bir gizem, bir ruhani hava bulurdum.
Zaman geçtikçe geçti, devranlar değişti.
Ortamlar çok değişti.
Dedem de bocaladı, şaşırdı.
Kimseleri beğenmeyen, insanlara din iman anlatan, dinde ezen, imada çiğneyen insanlar türedi.
Bunlar saldırgandı, kahvehanelerde, camilerde insanları rahatsız ediyorlardı.
Sanki İslamı yeniden anlatan peygamber edası vardı bunlarda.
Başka insanlar dini bilmiyormuş, cahilmiş, hatta sapkınmış, yanlış yoldaymış da, bunlar ermiş, bilge kişiler.
Sonradan çoğaldılar, kapalı kasalı İsuzu minibüslü insanlar türedi.
Takkeli, şalvarlı, cüppeli.
Esnafdan nedense(!) bazıları birden bunlara meyletti.
Aniden işlerini büyüten esnaflar....
O yıllarda bunlar gizemli toplantılar yapıyorlardı.
Yaylalarda yayla girişlerine erkete koyup toplanıyorlardır.
Evlerde toplanıyorlardı.
Aslında memleketle tarikatlar hep vardı.
Ama bunlar eski tarikatlara da benzemiyordu.
Eski tarikatlarda zikir, nefes, tesbih falan vardı.
Bunlar da yoktu böyle şeyler.
Bunlar ha babam de babam toplanıp konuşuyorlardı.
Para, pul işleri, bağlantılar, yardımlaşmalar, kalkındırmalar falan.
Bu arada ülke kapitalist sistemin peş peşe krizlerine girdi.
Kasabanın eski zenginleri bir bir kayboldu.
Hepsi de fakir fukara oldu.
Köylerden yeni zenginler geldi kasabaya.
İşler değişti.
Hikaye uzun, bu bütün Türkiye'de yaşandı.
Ve bu günlere geldik.
Ben bundan beş altı sene önce de yazıyordum.
Bunlar İslamı mundar edecekler.
Ben Müslüman değilim, amma halkın pek çoğunun tek çıpası dindir, din de elden giderse halk çıpasız kalır sürüklenir diye.
Işte o günlere geldik zannediyorum.
İslam bittiğinde halk çıpasız kalacak.
Doğrusu benim açımda bilim, akıl ve toplumsal uzlaşma yeteri kadar sağlam çıpalar.
Ama, sokaktaki halk için bunlar kolay anlaşılır şeyler değil.
Bunlar daha basit, hap gibi, pilül gibi pratik kavramlar lazım.
İslam bitince ki, bana sorarsanız AKP'nin iktidar olduğu her gün bitiyor.
En adi, en ahlaksızca işlere gündelik yaşamda rastgeleceğiz.
Hatta bir gün gelecek, bize en umulmadık insanlar ahlak dersi verecek.
Ne bileyim, orospular namus anlatacak, mafya racon anlatacak, pezevenkler yol yordam anlatacak, toplumda bu gün en itibarsız kesimler ve insanlar yahu o iş öyle olmaz, böyle tutulmaz, yapmayın etmeyin diyecek.
Bakın görün.
Benim gibi bir Deistin dahi İslamı arayacağı günler gelecek bakın.
Ahan da buraya yazıyorum.
Oraj POYRAZ(0raj.p0yraz@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc / oraj_poyraz@alpinaasia.com )
L2fSIJNoA0xfSNxA
ALİ ERALP: MAFYA TARİKAT GLADYO DÜZENİ…
15 yıldan bu yana sözlüğümüz sözcüklerimiz konuşmalarımız değişti.
Toplum kuralları toplum düzeni değişti…
Toplum yapımızı toplumun DNA'sını ahlak anlayışımızı bozdular…
Diyanet fetva veriyor: "Babanın öz kızına şehvet duyması haram değildir…" Tarikat Şeyhi ve imam fetva veriyor "7 yaşındaki kızı erkek hoca okutamaz 3 yaşındaki kız çocuğu amcasının yanına külotla çıkmamalı…"
Ondan sonra toplumda "Küçük çocuklara tecavüzler sapıklıklar neden artıyor?" diye soruyoruz…
Şaşkınlık içindeyiz. Sudan çıkmış balığa döndük…
"Haram parayla yolsuzluk parasıyla hacca gidilir mi?" diye soruyorlar diyanet "helaldir gidilir" diyor.
Bir AKP milletvekili de çıkmış "Günah işleme özgürlüğü"nü savunuyor.
Şunları söylüyor:
"İnsanların günah işleme özgürlüğünü elinden alacak şekilde bireylerin hayatlarına müdahale etmek anlayışı düşünce biçimi muhaberat devletinden öte bir anlayıştır…"
Ne zaman söyledi bunu? 17 Aralık operasyonlarında…
Bu sözle ayakkabı kutularından ve evlerden çıkan milyarların para sayma makinelerinin çelik kasaların günah olduğu kabul ediliyordu bir bakıma…
Şimdi ben de soruyorum:
Günah işlemenin özgürlüğü olur mu?
Talanın vurgunun yolsuzluğun özgürlüğü olur mu?
Hırsızlığın yalan söylemenin haram yemenin özgürlüğü olur mu?
Ne yazık ki her çeşit toplumsal yaşam değerlerinin ayaklar altına alındığı bir dönemden geçiyoruz…
Kanun hükmündeki kararnamelerle ülke yönetiliyor… İşlerine gelen yasaları en kısa sürede çıkarıyorlar işlerine gelmeyenleri sümen altı yapıyorlar ve "Yolsuzluk vurgun" araştırmalarını en kısa sürede engelliyorlar…
Bir mecliste bir yolsuzluğun araştırılması niçin yapılmaz?
Sövme sayma hakaret kaba kuvvet günlük konuşma dilimiz oldu. Her yerde otobüste sokakta caddede otelde… Giyimini kuşamını beğenmedikleri insanlara saldırıyorlar.
Bu saldırı sonucunda suçlular yakalanıp gözaltına alınıyorlar ama 2 saat sonra da serbest bırakılıyorlar…
Cangıl ormanına döndük. Gücü yeten gücü yetene… Bileği kuvvetli olan hakkını hakkından fazlasını alıyor… Altta kalanın canı çıkıyor.
Hoşgörü incelik nezaket uçtu gitti.
İçişleri Bakanı Muhalefet Partisi liderine kürsüden "Sen bittin" diye bağırıyor…
Mafya ağzıyla…
Sonra ardından Parti Başkanı çıkıyor Muhalefet Partisi Başkanına "Man Kafa" diyor…
Türkiye Türkiye olalı ne böyle bir iktidar ne böyle bir yönetim ne böyle bir Başkan ne böyle Başbakan ne bakanlar ne de milletvekilleri gördü.
Değerli Sümerolog yazar Muazzez İlmiye Çığ bile bir zamanlar:
"100 yaşına geldim böyle başbakan görmedim" demişti.
Biz de şimdiye dek böyle bir meclis görmedik. Birbirine kafa tekme atan yumruk sallayan ağza alınmayacak küfürler savuran milletvekilleri kapladı her yanımızı…
Böyle bir Türkiye'yi rüyamızda görsek inanmazdık.
Türk Toplumu değişiyor artık. Hem de hızla değişiyor.
Türkiye eski Türkiye değil şimdi… Yoz Batı kültürüyle çağ dışı ümmet kültürünün yan yana iç içe yaşadığı; ulus devlet ulusallık vatan kavramlarının değer yitirdiği bir dönemden geçiyoruz… Sisli puslu bulanık bir ortam. Televizyon adları işyeri levhaları İngilizce. Dil hızla kirleniyor. Kültür hızla kirleniyor… İnsanı insan yapan değerler yok ediliyor…
Toplumsal değerlerin yerini para aldı şimdi. En yüce değer para…
Bir yanda görkemli arabalar katlar yatlar havuzlu villalar Amerika'nın Avrupa'nın lüks mağazalarından giyinen sonradan görme zenginler; öte yanda giyimiyle kuşamıyla yaşantısıyla Ortadoğu'nun Arap ülkelerine benzeyen mahalleler caddeler sokaklar…
Bazı kentlerde mahallelerde Arap mülteciler Türklerden daha fazla… Milyonlarca insanımız yokluk yoksulluk sefalet içerisinde yaşarken onlara milyarlar akıtılıyor…
İki eşli üç eşli milletvekilleri…
En sert namus bekçiliğinin ve ahlak savunuculuğunun yapıldığı bir dönemde namus ve ahlak ayağa düştü… Bedenini satanlar hızla çoğalıyor…
Toplumda gerginlik bunalım kriz ahlak çöküntüsü adam öldürmeler cinnet geçirmeler intiharlar en yüksek düzeyine ulaştı. Bu kötü gidişe bağlı olarak fuhuş ırza geçme ve çocuklara cinsel taciz en yüksek düzeyine ulaştı.
Bu ülkede devrimciler yurtseverler yeniden "Ateşten gömleği" sırtlarına giymeden yeniden birleşip bütünleşerek yeni bir Kurtuluş Savaşına başlamadan bu hızlı çöküş parçalanma ulusal onur kaybı devam edecektir…
a45UyF587661-171218220934 Oraj Poyraz At Openmail oraj.poyraz@openmail.cc
2017/12/18 22:20 2 65 AtaturkMilliyetcileri@googlegroups.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder