23 Ekim 2011 Pazar

[Oraj-35][2011/10/24] CAMİLERDE HAÇLI HUTBESİ

Yeni Çağ gazetesinden  Arslan Bulut yazıyor

 

CAMİLERDE HAÇLI HUTBESİ

 

 

"…Komisyon çalışadursun, camilerde propaganda başladı. İşte bir mektup;
 "Sayın Bulut, cuma namazlarını iş yerimize yakınlığı dolayısıyla... çarşısının mescidinde kılıyoruz. Vaaz eden ve cumayı kıldıran bir hocamız var. Alışılagelmişin dışında entelektüel bir yapıya sahip ve çok takdir ettiğimiz için cumaya hep o mescide gidiyoruz. Şahsen kendisiyle hiç tanışmadık. Fakat bu cuma hutbesinde bizleri oldukça şaşırttı. Bu cuma, birlik ve beraberlikten bahsederken, toplumun yegane çimentosunun din olduğunu, millet olmanın o kadar önemli olmadığını ve ülkemizde yaşayan insanların Türk milleti olmasının pek önemli olmadığını anlattı durdu. Anlaşılan o ki bugünkü siyasal yapı yeni anayasanın değiştirilemez kabul edilen maddelerini değiştirmenin toplumsal alt yapısını hazırlamaya başladı. Bunun en iyi propaganda yapılacak yeri de cuma hutbeleri doğal olarak.. Oysa ki bir toplumu ayakta tutan en önemli değerlerin başında din olgusu geldiği kadar millet olmanın aidiyeti en az onun kadar değerlidir…"

 

 

 

Osmanlı İmparatorluğu 1299'da Din üzerine kurulmuş bir devletti.

Halife halk kültürü ile Din kültürünü ayırmıştı, onun için iki kültür vardı :

·         Dünyevî kültür; yani yaşadığımız maddî dünyaya ait kültür

·         UhrevÎ kültür; yani ruhlara ait kültür.

Hâlife gerçekçiydi; Dini Felsefesiyle, Hz. Muhammedin felsefesiyle biliyordu… Allah bizlere akıl vermişti, bilgilenme kabiliyeti vermişti 

Peygamber ne diyordu " Bilim Bağdat'ta da olsa onu git al…".

Öyleyse, Din ve halk kavramlarını

·         Bilimle, akılla tartacağız

 Kişiler doğdukları anda ağlamaya başlarlar, sıcak ve ufacık hacimden, sonsuzluğa uzanan bir ortama gelmişlerdir; yaşam mücadelesi vermek gereğindedirler.

 Yemek, giyinmek, barınmak, tehlikelere karşı koymak…Madde olarak doğmuşlardır, "maddelerini" devam ettirmek gereğindedirler. Milyon yıllar boyunca  bu şartlarda yaşamışlardır. Sonra,  benzerleriyle bir araya gelmeye başlarlar.

·         Aile oldukları andan itibaren, öteki benzerlerinden ayrılırlar. Kimlik kazanmışlardır.

·         Aile olma kimliğine sahiptirler.

·         Aileden, Obaya geçerler; Oba kimliğine. Oradan aşirete,

·         aşiret kimliğine yükselmişlerdir.

İşte, yaklaşık aşiret seviyesinde

  • HALK kavramı ortaya çıkar
  • "Aşiret halkı" deyimi kullanılmaya başlar
  • Aşiretten siyasal kuruluşa ilk adım atılır
  • Beylikler oluşur. Beyliğin halkı ve bu halkın bir kimliği vardır
  • Beylikten Hanlığa ya da Krallığa varılır. Ortada tam anlamıyla
  • bir siyasal kuruluş mevcuttur

Bu mevcuda, varlığa etnoloji bilimi artık der,????????????????????????

  • MİLLET kavramı dört başı mamûr, ortaya çıkmıştır..

Bu noktadan hareketle etnoloji bilimi bu kez

  • Siyasal kuruluşa dönüşmüş kişiler topluluğuna
  • MİLLET denir deyimini ortaya koyar.Ya da, kestirmeden gidersek,
  • Devlet kuran halka Millet denir  tarifini ileri sürebiliriz.

 

Birbiri ile geçişli olduklarından, "halk ve millet" kavramlarına dikkat etmeden, ayırımlarına bakmadan, Halk yerine Millet dediğimiz olur.

Osmanlı hâlifesi ne diyordu: Dünyevi kültür …İşte bu

  • halktan meydan gelmiş
  • oluşmuş olan
  • Milletin kültürü, dünyevi kültürüdür…Yeryüzü kurulduğu andaki yaşam şartları aynıdır. Yemek, barınmak, savunmak…Bu da ancak maddî dünyada mevcut ve maddeyle tatmin olacak gereksinimlerdir…

Öte yandan, bu halkın gene içinde yaşadığı şartlarda gözle görmediği, elle tutamadığı, hissettiği bir kudret vardır.

  • Yaşam, Ölüm
  • Fizikî coğrafya şartları: Mevsimler, gece gündüz, fırtınalar ve mâlûm; doğal olaylar ve kuvvetler…İşte
  • Maddeden oluşan kişi bunları algılamaya çalışmış ve onlardan
  • Uhrevî değerlere varmış ve sonuçta DİN doğmuştur ; Bu da,
  • Uhrevî Kültür, Ruhlarla açıklanan kültürdür.

Demek ki, önce

·         kişi, halk, millet oluşacak, ondan sonra DİN doğacaktır.

 

Millet olmadan Din nasıl olur?

 

·         Arap MİLLETİ, Irak MİLLETİ, İran MİLLETİ, Endonezya MİLLETİ bayrakları ve devletleriyle önce MİLLETTİRLER ama

·         İslâm'ın yayılma yolunda olduklarından Müslüman olmuşlardır.

 

      Hıristiyan dünyası için de tüm dinler için de durum aynıdır.

Çünkü

·         Milletler var olduktan  sonra

·         Din sahibi olmuşlardır

·         Din âdeta bir örtü gibidir

·         Zorlu zamanlarda altından MİLLET çıkar 

Bu nedenle Dinler asla – bazı istisnalar dışında – birleştirici olmamıştır.

Aynı dinden milletler birbirlerini öldürmüşlerdir. Tarihte çok sayıda Din savaşları vardır.

İkinci Dünya Savaşı

·         Protestan Almanya MİLLETİ ile Ortodoks Polonya MİLLETİ arasında başlamış sonra

·         Katolik Fransa MİLLETİ buna katılmıştır; Hıristiyanlık çimento olamamıştır.

 

·         İran, Irak savaşı iki Müslüman MİLLETİN savaşıdır; İslâm birleştirici olamamıştır.

İlk Dünya Savaşında

·         Arap MİLLETİ Osmanlı'ya, Halife'ye karşı hançerini çekmiştir

Kıbrıs'ta, Türkler öldürülürken

·         Müslüman MİLLETLER  seyirci kalmıştır

Bugün

·         Müslüman Libya için bile eksiksiz bir Müslüman kitlesi oluşturulamamıştır

    Sonuç:

·         Önce MİLLET vardır, sonra,

·         Onun seçtiği ya da mecbur olduğu, DİN…

 

Halûk Tarcan

 

Not: Arslan Bulut'un yazısını gönderen sayın Sili Özerdime teşekkürler.

h.T.



--

 FARKINDA OLMAK, DÜŞMANI BERTARAF ETMENİN İLK KOŞULUDUR!

 

 


UMUT, BÜTÜN ENERJİLERİN KAYNAĞIDIR!

 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder