Obama Doktrini ve Linç - Nilgün Cerrahoğlu
Tahtlarını yitiren Mısır Kralı Faruk ile İran Şahı Pehlevi'nin sonları günümüz devrik liderleriyle karşılaştırıldığında meğer bayağı "efendice" olmuş!
Faruk Mısır'dan kişisel yatıyla ayrılmıştı.
Şah Pehlevi de İran'ı bir Air France uçağıyla terk etmişti.
"Rejim değişikliği"nin gerçekleştiği her yerde galiba her daim hazır ve nazır bulunan Fransızlar Şahı; bir "Boeing
Şah tabii sonra ortalıkta sefil olmuş, kendisini hiçbir ülke almamış, kapı kapı süründükten sonra kısa sürede bu dünyadan göçmüştü.
Ama ne Şah ne de Faruk, Saddam gibi ipe çekilmedi; Mübarek gibi kafeste yargılanmadı ve Kaddafi gibi linç edilmedi.
Şah da, Faruk da gerçi, Batı ile her daim çok yakın işbirliği yapan diktatörlerdi.
Bu nedenle dünya sahnesinden nispeten daha yumuşak çıkış yapmış olmalarına olanak tanınmış olabilir.
Ama bunların ötesinde "21.yüzyıl"ın emperyalizm ölçülerinin ben, 20.
yüzyıldan daha vahşi olduğunu düşünüyorum.
Saddam ve Kaddafi zaman zaman Batı'ya meydan okudularsa da devrede olduğu 30 yılda Mübarek Washington'ın sözünden hiç çıkmadı ve bölgede ABD'nin en sadık müttefiki kaldı.
Buna karşın hasta, yaşlı ve düşkün bir adam olarak, sonunda kendisini kapana kıstırılan bir av hayvanı gibi "kafeste" teşhir edilmekten kurtaramadı.
Hesap sorma yerine canavarlaşma
Aman yanlış anlaşılmasın.
Diktatörlerin dokunulmazlığını falan savunmuyorum.
Elbette yapılanların hesabı sorulmalı.
Ama hesap sorma eylemi, insanlık onuru ile bağdaşmayan böylesine vahşi ve ölçüsüz dozlara ulaşmamalı ve bir şov halini almamalı.
Son dönemde gördüğümüz yalnızca bu.
2000'lerden bu yana iktidardan düşen Ortadoğulu tüm liderlerin başına gelen şu ya da bu şekilde, insanlık onurunu aşağılayan ve insan haklarını ihlal eden ultramedyatik gösterilere dönüştü.
Örneğin 2006-2007 yılbaşı üstünde infaz edilen Saddam'ın boynuna ilmik geçiren cellatla yaşadığı son anları, uluslararası haber kanallarında takip etmedik mi?
Demir kafesteki Mübarek'in, zembereğinden boşalmış Allahüekber çığlıkları arasında dünyaya barkovizyonlarla teşhir edilmesine tanık olmadık mı?
Ve nihayet Libya'da yaşanan son perdede global köy TV'lerinde Kaddafi'nin linç edilişine anbean tanık olmadık mı?
Yaşlı diktatörün kan revan içinde bırakılışını, dövülüşünü, merhamet dilenişini, cesedinin top gibi yerlerde sürüklenişini ve sonunda bir Afrika panayırında kuyruğa giren kalabalıklar önünde totem gibi sergilenişini görmedik mi?
Bunlar öyle sahneler ki insan bakarken kendi insanlığından utanıyor.
O sahnelere baktığı ölçüde, kendisinin de insanlıktan çıkıp canavarlaştığını düşünüyor ve "canavarlaşma" dozu, Saddam'dan bu yana her seferinde katlanarak artıyor.
Hillary'nin 'vauvv' neşesi
Ne tuhaf değil mi?
Şahin Bush'un dünyaya "ya bizimle ya bize karşı!
" dayatmaları ve "sert güç" paradigmasına karşı; "yumuşak güç" ve "akıllı güc"ü yücelten güvercin Obama, bizi sonunda bu kadar sert ve vahşi bir linç sahnesiyle yüz yüze bıraktı.
"Obama doktrini" dedikleri bu olsa gerek.
Obama -ABD, Fransa, İngiltere öncülüğündeki hava harekâtı ile ele geçirilen- Kaddafi'nin direnişçilerin elinde yok ediliş yöntemine en ufak bir eleştiri oku yöneltmeksizin; şimdi diktatörün devrilmesini kutlamakla yetiniyor.
Beyaz Saray'daki sevincin ölçüsünü anlamak için, Hillary Clinton'ın cep telefonuna gelen ilk haberler karşısındaki "Vauvv/Vay Vay Vay!
" çığlıklarına bakmak yeter.
Beyaz Saray tek Amerikan askerini cepheye sürmeden istenilen "rejim değişikliğini" gerçekleştirmenin coşkusunu yaşıyor.
Libyalı diktatörünün ortadan kaldırılışı üstelik, leblebi çekirdek denecek denli düşük bir maliyete çıkarılmış bulunuyor.
Saddam'ı deviren Bush'un Irak çıkarması için 1 trilyon dolar gibi rakamlar telaffuz edilirken; Obama'nın "geri plan liderlikle" götürdüğü "Libya kampanyası" için sadece 1 milyar dolar harcandığı söyleniyor.
Konuya bu açıdan bakıldığında, Kaddafi'nin insanlık dışı linç sahneleri; Obama'nın çok başarılı bulunan "Obama doktrini" ve dış politikası için başkanlık seçimlerinde etkili bir propaganda aracı olarak kullanacak.
"Obama mı?" denecek; "Bakmayın siz onun yere bakan yürek yakan hallerine.
Barack Hüseyin Obama, Bin Ladin'i infaz ettirip, cesedini okyanusa attı.
Kaddafi rejimini -tek Amerikan askerinin yaşamını tehlikeye sokmaksızın- yıktı.
Bush'un 8 yılda elde ettiğinden fazlasını, başkanlığının ilk üç yılında sağladı!
Bunların yanına bir de üstelik Nobel Barış Ödülü katmayı becerdi.
Bush yıllarında; uluslararası camiada ABD'nin yerle bir olan prestijini de onardı…"
Ne muazzam performans değil mi?
Nilgün Cerrahoğlu/Cumhuriyet
-- . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Ne kadar bilirsen bil; soylediklerin karsindakinin anladigi kadardir.. MEVLANA . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Kurmus oldugum guruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir guruptur. Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz. http://orajpoyraz.blogspot.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder