Zahide UCAR - Millet tanımı nedir?
Aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, ülkü, duygu, gelenek ve görenek birliği olan insanların oluşturduğu topluluğa millet denir.
Birlik, bütünlük içinde hedefler gerçekleşince insan toplulukları millet haline gelir.
Türk Halkı büyük bir savaş vererek, kanıyla-canıyla-malıyla bedel ödeyerek Türkiye Cumhuriyeti Devletini kurdu.
Biz bu devleti kurarken sadece dış düşmanla savaşmadık.
Şeyh Saitler, Molla Mustafalar, Kuva-i İnzibatiye(Kurtuluş Savaşı'nda İstanbul Hükümeti'nin Kuva-yi Milliye'ye karşı kurduğu, yarı resmi askeri bir örgüt), Kürt Neşr-i Maarif Cemiyeti, Kürdistan Teali Cemiyeti, Teali-i İslam Cemiyeti gibi ihanet şebekeleri ile savaştık.
Bu paravan örgütlerin arkasında İngiliz Muhipleri Cemiyeti, İngiliz ajanı Rahip Frew ve Sait Molla vardı.
Kurtuluş Savaşı yıllarında Anadolu'da çıkan sayısız iç isyanı bu örgütler tezgâhlamıştır.
Anadolu'da direniş için örgütlenen milli güçleri etkisiz kılmak için bu hain cemiyetler iç isyan çıkarıyordu.
Türk vatanseverlerini ipe gönderen Nemrut lakaplı Divan-ı Harp Başkanı Kürt Mustafa ve hain Mevlanazade Rıfat'ın ortak bir dostu vardır:
Said-i Kürdi…
Şimdi Said-i Kürdi'nin bir kolu olan Fetullah çetesi, yeni Nemrut Paşa divanı mahkemelerini Silivri'de kurdu.
Kaldıkları yerden ihanete devam ediyorlar.
Türk Milleti iç ve dış düşmanla savaşarak bir kurtuluş savaşı verdi ve kazandı.
Bedelini ödeyerek kendi devletini kurdu.
100 yıl sonra aynı iç ve dış düşman birleşti, intikam alıyor.
Ve yırtılıp atılan Sevr yeniden işleme konuyor.
İşte çıplak gerçek budur.
Atatürk ve silah arkadaşlarına bu yüzden düşmanlar.
Onlar bu yeni devleti asla kabullenemedi.
Atatürk ve kurduğu devlete her türlü iftira ile saldıranlar, hainlere olmayan itibarlarını iade etmek için yarışıyor.
Kısacası;
AYNI YOLDAN GEÇMEDİK BİZ.
Milli Bayramlar ve kurtuluş günlerine neden düşmanlar?
Çünkü o savaşta dostları olan 7 düvel ile birlikte bunların çoğunun dedelerini de yendik biz.
Bizde bu yürek acısı, onlarda bu kuyruk acısı oldukça aynı yoldan yürüyemeyiz biz.
Onlar İngiliz, Amerika, Barzani, İsrail ile beraber yürür;
bizler Mete Han, Alparslan, Atatürk ile beraber yürürüz.
Sevinçlerimiz ortak değil.
Ülkü birliği içinde değiliz.
Onlar için bu topraklar kutsal değil.
Vatansızlar ile vatan korunamaz.
Gül köşkte verilen resepsiyonda frank giymeyi alay ederek reddetmişti.
Bu millet için giymediği frankı kimin için giydi dersiniz?
Tabii ki İngiliz kraliçesi, manevi anası için giydi.
Ana kraliçe Çanakkale'de batırdığımız İngiliz Savaş gemisi ile aynı adı taşıyan savaş gemisi ile Çanakkale'den geçerek gemiyi batırdığımız yere demirledi.
Gemiye Türk Bayrağı asılmadı.
Gül kraliçenin ayağına gitti.
Yanında Ali Kemal'in torunu vardı.
100 yıl sonra ekip yeniden bir araya geldi.
Hafıza tazeledi.
Türk Milleti'ne;
"yeniden geldik, buradayız" mesajı yollandı.
O gün uyansaydık, Türkiye bu noktaya gelmezdi.
Demek ki aynı yoldan geçmedik biz.
Acıda, kıvançta bir değiliz.
Onlar bizim acılarımıza hiç ortak olmadı.
PKK'lılara, Filistin'e, Somali'ye ağladılar da, bir şehit cenazesinde ağlamayı beceremediler.
Ne acıda ortağız, ne kıvançta…
30 Ağustos Zafer Bayramı mandacılara karşı da kazanılan bir savaştır.
O nedenle mandacılar 30 Ağustos Zafer Bayramını kutlayamaz.
29 Ekim, 23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos onlara yenilgilerini hatırlatıyor.
Sevr Anlaşmasını hayata geçirmek için mücadele verenler Sevr Anlaşmasını yırtıp atanlara savaş açmıştır.
Bankalarımız, topraklarımız, yer altı ve yer üstü kaynaklarımızı SADİSTÇE bir zevkle dostlarına satıyorlar.
Savaşla alamadıklarını Erdoğan ve iki bastonu sayesinde parayla satın alıyorlar.
Onlar düşmanlarımıza dost, dostlarımıza düşman.
Aleyhimize olan ne varsa hepsine dost, çıkarlarımıza olan ne varsa hepsine düşman.
Bu eylemler Türk Milletine açık bir meydan okumaktır.
"Düşmanımın düşmanı dostumdur" diyorlar.
Çünkü bu devlete düşmanlar.
O nedenle "sistemi nasıl çökerttik" diye gülüşüp tatmin oluyorlar.
Güneydoğu'da askerin yol kontrolü yapması yasak, PKK'ya her yol serbest.
Ey Türk Milleti;
Savaşa hazır olun.
Kimseden önderlik beklemeyin.
Her ilde örgütlenin.
Küçük ayrılıkları bir tarafa bırakın.
Birbirinizin küçük kusurlarını aramayın.
Ülke yanıyor.
Bir olma zamanıdır.
Diri olma zamanıdır.
Onlar Pentagon'da birleşirken, biz VATAN paydasında birleşemiyorsak eğer;
bizlere yazıklar olsun.
Zaten o zaman bu vatanı hak etmiyoruz demektir.
Sakın siyasete güvenmeyin.
CHP'nin durumu ortadadır.
Unutmayın, bölünmenin yasal dayanağı olan ikiz yasaları AKP CHP ile beraber iki partili meclis döneminde çıkardı.
Bahçeli'yi söylemeye gerek yok.
Meral Akşener'in oğlunun nikah şahitliğini Erdoğan yaptı.
Milli olduğunu söyleyen bir partinin vekili, ülkeyi böleceğim diyen birine oğlunun nikah şahitliğini neden yaptırır?
Aslında aynı düşündükleri için olabilir mi?
AKP zaten seçime gitmeyecek.
Savaş nedeni ile erteleyecek.
Bu meclis işlevini yitirmiştir.
Ülkenin sorunlarını TBMM'nde tartışması gerek Erdoğan ABD'li yetkililer ile durum değerlendirmesi yapıyor.
Çuvalcı GeneralCİA Başkanı David Petraeus'a rapor veriyor.
Hatay'daki kampı soran CHP'li vekile ise;"sen zabıta mısın" diye cevap veriyor.
Oysa demokrasilerde iktidar muhalefete bilgi verir.
Muhalefetin görevi denetlemek ve halkı bilgilendirmektir.
TBMM işlevini yitirmiştir.
Çözüm yeri olmaktan çıkmış, ülkenin başına çorap ören Meclis-i Mebusan'ın durumuna düşmüştür.
Türk Milleti, Anadolu Halkı yeniden ve acilen örgütlenmelidir.
Neler olduğunu hala anlamayan varsa, Bosna savaşı sırasında 14 yaşında binlerce kişinin tecavüzüne uğrayan Leyla'nın hikayesini okusun.
Binlerce kişinin tecavüzüne uğrayan Leyla milli duygulardan uzak, etnik ayrım bilmiyor ama savaşın en acımasız yüzü ile karşı karşıya kalıyor.
BİR UYARI:
1915 ve öncesi Türkler fakir, azınlıklar zengindi.
Türk çocukları Yemen'den Kafkaslara kadar savaşa sürülüp kırdırıldı.
Azınlıklar ve tarikat müritleri askere gitmiyordu.
Semirdikçe semiriyorlardı.
Türk beldelerinde yaşlı erkekler ve kadınlar yoksulluk içinde yaşam mücadelesi verirken, Ermeni katiller gelip köyleri bastı.
Tecavüz, toplu cinayet ve işkence yaptılar.
Türkler silahsızdı.
O nedenle korunmasız kaldılar.
Yani AVLANDILAR.
Açık söylüyorum;
gene aynı durum söz konusudur.
Oslo'da PKK ile yapılan görüşmede PKK'nın şehirleri silah deposu haline getirdiğini MİT Müsteşar Yrd.Bayan söylüyor.
Bu demektir ki;
Türkler gene savunmasız avlanabilir.
PKK yandaşı bir akademisyenin gülerek;
"İzmir'de Kürtler dağlarda, Türkler çukurda, bakalım ne olacak" dediğini bir dostum anlatmıştı.
PKK kalkışmasına karşılık bu milletin tedbir alma hakkı vardır ve bu tedbiri almalıdır.
Bir millet için vatan toprağı bedeni gibidir.
O bedeni korumak namusudur.
Vatanı olmayanlar namusunu koruyamaz.
NAMUSUMUZA sahip çıkalım.
İç ve dış düşmanın güç birliğine karşılık milli güçler acilen güç birliği yapmalıdır.
Bu gün korkunç bir olay yaşandı.
PKK'lılardan birinin cenazesinin askeri araçla Beytüşşebap ilçe merkezinden geçirildiği esnada bazı kişiler PKK lehine sloganlar atarak yürüyüşe geçtiler.
İşte tam o esnada askeri lojmanda asılı olan Türk bayrağı askerler tarafından indirildi.(Kaynak:Ulusal Kanal)
Söz bitti.
Özel'in bel kırarak Genel Kurmay Başkanlığı yaptığı Ordu'nun askerleri PKK leşi geçerken Türk Bayrağını indirdi.
Bunu asla unutmayın!
Her biriniz not edin.
Bu emri kim verdi ise mutlaka hesap sorulacaktır.
BAŞ SAĞLIĞI
Ergenekon Tutuk evinde esir edilen Yarbay Dönmez'in Makine Mühendisi olan oğlu Alp Kaan Dönmez Azerbaycan'da geçirdiği bir kazada hayatını kaybetti.
Allah'tan Alp Kaan'a rahmet, Dönmez ailesine baş sağlığı ve sabır diliyorum.
Yarbayımız oğlunun adına Alp Kağan vermiş.
Altına AUDİ çekilen Paşa Türk Askerine "şövalye gibi davranın" diye tavsiyede bulunmuştu.
Şövalyeler sefa sürerken, Alp Kağanlar esir alınıyor.
İsimler çok şey anlatır.
Çocuklarının adına Meymune adını veren bakanların Alp Kaanlar ile aynı yolda yürümesi mümkün müdür?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder