Sayın Can, Tabipler Odasından ben de dahil olmak üzere çoğu meslekdaşım şikayetçi. Bırakın hasta haklarını, hekim haklarıyla dahi ilgilenmiyorlar. Dediğiniz gibi siyasi olduklarından şikayetçiyiz. Neylersiniz ki, var olan ve üye olmak zorunda olduğumuz bir ulusal meslek örgütü. Belki bilmezsiniz, Tabipler Odasına üye olmadan hekimlik yapamazsınız, ayrıca Tabipler Odasının ağır yaptırımları uygulama yetkisi vardır. Aslında alternatif tıp diye birşey yoktur. İki şey vardır, şarlatanlık ve tıp. Sizce astroloji astronominin, numeroloji matematiğin, simya kimyanın alternatifi olabilir mi? Biyolojik bilimlerde az araştırılmış, bilinmeyen konular olabilir. Ancak, pozitif temellere dayanmayan bir şeye bilim etiketi konulabilir mi? Alternatif ya da değil, bir şeyin bilim sayılabilmesi için teşhisden tedaviye uzanan, neden sonuç ilişkilerini içeren bir modeli olmalı ya da hiç değilse ampirik olarak benzer durumlarda hep sonucu vermeli. Biz buna tedaviden teşhise diyoruz. Bir hastalığın fizyopatolojisini bilmesek dahi, aynı tedavinin her defasında aynı başarıyı göstermesini bekleriz. Ancak bu durumda tekrarlanabilik ve standartizasyon şarttır. Gönderdiğin bağın makalesini okudum. Dikkatini çekerim orada kullanılan terim alternatif tıp değil, tamamlayıcı tedavi, kullanılan terim complemantary therapy. Ben bu güne kadar dağda bayırda, amazonlarda, afrikada, kongoda kullanılan ve az çok faydalı olan herhangi bir şeyin modern tıbba entegre edilmediğini görmedim. Yeterki faydalı olsun, yeterki standartlaştırtırılabilsin. Bildiğimiz bütün ilaçlar aslında kırsal alanda kullanılan köklerin, çiçeklerin, mantarların, böcek, balık, yılan zehirlerinin standardize edilmiş, modern usullerle imal edilen kimyasal türevleridir. Modern bilimin faydası olan herhangi bir şeye direnç gösterdiği iddiası bir kent efsanesidir. Bilinen önemli ilaç şirketleri uzman biyologlarını programlı olarak dünyanın her yerindeki kırsal alanlara salar. Buralarda halkın bildiği bütün yöntemleri toplar, halkın bilmediği ancak modern alanlarda görülmeyen bütün zehirleri, nadir görülen türleri derler ve merkezlerine taşırlar. Ülkemiz dağlarında yer alan nadir çiçeklerin nasıl yağmalandığına ilişkin haberleri hatırlayın. Aslında modern bilimin ilaç elde etme yöntemi genellikle böyledir. Uzman ekiplerin Borneo, Amazon, Polinezya, Malinezya, Kongo ormanlarından topladığı malzemeler misal Paris'de Pasteur-BiyoMerioux Laboratuvarlarına getirilir. Malzeme önce kobaylara uygulanır. Hayvan izlenir, neler oluyor diye? Öldüyse nasıl öldü, kanamayla mı, sinir felciyle mi, beyin felciyle mi, kalp durmasıyla mı, böbrek yetmezliğiyle mi vb.? Sonra eldeki ekstrenin kromatografik yöntemlerle içinde bulunan bilinmeyen kimyasallar ayrıştırılır. Deney bu sefer görülen etkiyi hangi bilinmeyen kimyasalın yaptığını bulmak için yapılır. Etkisi görülen bilinmeyen kimyasal madde saflaşırılır, ve bu sefer de x-ışını kristallografisi gibi yöntemlerle bu bilinmeyen kimyasalın doğası tam olarak anlaşılmaya çalışılır. Molekül tam olarak anlaşıldıktan sonra molekülün etki yapan bölümleri, gurupları anlaşılmaya çalışılır. Bu molekül değiştirilerek, etki değiştirilmeye güçlendirilmeye, ya da uygun hale sokmaya çalışılır. Sonra da bir dizi hayvan ve insan deneylerinden sonra ilaç olarak eczane raflarında yerini alır. Bugün itibariyle kocakarıların bilip de, kimyagerlerin bilmediği ekstreler, droglar çok az kalmıştır. Çünkü modern bilim zaten yüzyıldır kocakarıların, kırıkçı, sınıkçı, vb. envanterini didikleyip durmaktadır. Ben doğrusu o tarafta çok fazla birşey kalmadığını düşünüyorum. Atropin artık dul avrat otundan elde edilmiyor. Digoksin ise artık digitales purpurea otundan elde edilmiyor. Kinin ise artık doğal kaynaklardan üretilmiyor. Antibiyotiklerin çoğu ise artık mantarlar kullanılarak üretilmiyor. İnsülin artık domuzlardan, sığırlardan elde edilmiyor. Fark buradadır, bilinen kimyasallar çok daha verimli ve saf şekilde kimya fabrikalarında elde ediliyor. | F | Ayrıca, modern tıp hala daha ekstreleri, eliksirleri, drogları kullanıyor. Özellikle cildiye hekimleri hala daha seyrek de olsa majistral reçeteler yazarlar. Majistral reçeteler adı üzerinde majiyle ilgili yani büyüsel reçetelerdir. Bunlar bildiğiniz kocakarı ilaçlarının daha kitabi halidir. Bunları da eczaneler hazırlar, bilinen otların, köklerin, yaprakların alkol, eter, suda yapılan ekstraksiyonları, karışımlarından hazırlanan eliksirler, cilde uygulanan pomadlar, solusyonlardır. Fakültelerde hala daha farmakoloji bölümleri bazı çok bilinen majistral reçeteleri anlatır, bazı hekimlerde kullanır. Ancak ben bunca yıllık meslek yaşamında tamamlayıcı denilen tedavilerin modern tıbbın alternatifi olarak kullanılabildiği tek bir vaka ya da örnek görmedim, duymadım. Bilinen hastalıklara bilinen modern yöntemlerden daha etkili ve alternatif olduğu iddia edilen yöntem görmedim, duymadım. Tamamlayıcı tedavi geleneksel tıbbi yöntemlere ek olarak kullanılan kolaylaştırıcı, konfor artırıcı, etki artırıcı, rahatlatıcı yöntemlerdir. Misal masaj, masaj tek başına bir kırığı, çıkığı, enflamasyonu iyi etmez, ama kas gevşemesi sağlayarak ağrıları azaltabilir. Bir düşünün kediler bile okşanmak için nasıl da ayaklarımıza dolanır. Siz de bütün gün okşasalar nasıl gevşer, rahatlarsınız. Okşanmak iyidir, rahatlatır, buna kim karşı durabilir ki? Ya da ölümcül bir hastalığa yakalanmış umutsuz bir hastasınız, ölümü rahat karşılamanıza yardımcı olacak ekstra psikolojik destekler olsa reddedebilir misiniz? Tamam agoni odasında yatarken her gün yanınıza uzman psikolog gelsin konuşsun, ama ardından imanlı bir müslümana yine imanlı müslümanlar tarafından ölüm daha sevimli, daha hoş, adeta özenilesi bir şekilde anlatılsa kime ne zararı olur? Ya da, kanser hastasısınız, umudunuz az, kemoterapi, radyoterapi vb olduktan sonra bütün bunlara zarar vermeyecek şekilde ıhlamur kaynatıp, ardından adaçayı içseniz, akşama da yedi ottan yapılmış başka bir çay içseniz kötü mü olur? Ya da hipnozla ağrılarınız azaltılsa, kas gevşemesi sağlanıp spazmınız çözülse fena mı olur? Ama kanser hastasının geleneksel tıbbi tedaviyi bırakıp, aktarlara koşması, kırığı olan hastanın sınıkçıya gitmesi, şizofreni hastasının hipnozcuya gitmesi, verem hastasının tek başına dağda kebap yiyip iyileşmeyi beklemesini önermek olmaz. O ters. Sizin yanlış şekilde alternatif dediğiniz, bizim ise tamamlayıcı dediğimiz tedavinin etkinliği işte bu düzeydedir. Uygun bir hedefe top ateşi yapmak varken, sapanla taş atmak gibidir. Okşamakla, kupa çekmekle, hacamatla, doğadan rastgele otu sapı kaynatıp içmekle, hipnozla zaten iyiyseniz kötü olma ihtimaliniz vardır, ama kötüyseniz iyileşme ihtimaliniz çok azdır. O nedenle Allah uzak etsin bir gün kanser olursanız, siz yine doktorlara gelin, yine doktorunuza danışarak ot, sap kaynatıp içmenizin de bir mahsuru yok. Saygılar. Oraj POYRAZ |
On 13.10.2012 19:02, Can Ikiz wrote:
OP,
Bu yazina biraz gec cevap veriyorum, cunku su sira mesguliyetim epey fazla. Bunlardan biri de Almanya'da yaklasik 40 yildir doktorluk yapan dayim uzun zaman sonra ziyaretime geldi, onun ile ilgileniyorum firsat buluncada yazilara bakiyorum.
Malum ben doktor degilim, konu insan sagligi olunca da bilip bilmeden bir iki sey dahi olsun yazmak dogru olmuyor. Bu 'Alternatif Tip' konusu ve tahminim senin de uyesi bulundugun Tabip Odasi'nin yazisi bana hayli ilginc ve siyasi geldi ama nedense hic sasirtmadi. Nedendir bilemem ama bizim ulkemizdeki meslek odalari ait olduklari meslekleri bir kenara birakirlar hababam de babam siyaset yaparlar da yaparlar. Bu yuzden fakulteden mezun olduktan sonra bizim odaya kayit falan olmamistim hicde pisman degilim.
Bu Alternatif Tip konusu ile ilgili olarak internette Amerika'daki Harvard Universite'sinde bir arastirma yaptim; adamlar bu konuya yobazlik falan dememis egilmisler. Ders olarak okutuyorlarmis. Ustelik sadece Harvard degil Amerika'daki baska universitelerin Tip Fakulteleri'de oyle. Sence onlarin hepsi yobaz ve Emine Erdogan tarafindan kandirlmis midir. Saka bir yana okuyasin diye konu ilgili bir yazinin linkini asagiya yazdim, bir goz at istersen.
Bu arada bu durum Almanya'da nasil diye benim dayiya sordum o seni degil de sayin Kekevi'yi halki cikartacak sekilde bazi seyler soyledi. Buna birde Almanca bir ada veriliyormus, normalde bir doktorun bu konuda calismak istemesi halinde ayriyeten yanlis hatirlamiyorsam eger 2,5 yil kadar yeniden egitim gormesi gerekiyormus. Sonunda imtihan oluyorlarmis ve bir serifika aliyorlarmis; yani ciddi bir ismis. Tabipler Odasi onlari Hristiyan yobazlar diye dislamiyor tam tersine surekli denetliyormus. Sanirim kraldan cok kralci olamanin kimseye yarari yok. Onemli olan yasatmak.
Sormak isterim dogrusu Tabibler Odasi Hasta Haklari konusunda neler yapiyor? Amerika'da bir doktor bir hastayi elinde olamayan nedenle bile oldurse doktorun sigortasi hasta yakinlarina milyonlarca dolar oder, Turkiye'de cenazeyi aldigimiza sukrediyoruz adeta. Kontrol yok, duzen yok, doktorun neyi ne kadar bildigi belli degil ama siyasete gelince degmesin yagli boya. Gerci son yillarda durum eskisine nazaran daha iyicene ama yeterli degil. Hastahaneler bir alem, yigilamalar ayri bir sorun. Tum bu sorunlarin icinde Tabipler Odasi Hacamata takmis Kafayi, helal olsun.
Can Ikiz
From: Oraj POYRAZ <orajpoyraz@emaildodo.com>
To: Ozgur_Gundem@yahoogroups.com
Sent: Friday, October 5, 2012 11:54 AM
Subject: Re: [ | emek_haberleri : 1780 | ] Hacamat ve Kupa Tedavisi Sempozyumu "Geleneksel İslam Tıbbında Teşhis Yöntemleri", "Kuran ve Hadis Referansına Sahip Tıbbi Bitkiler", ""Osmanlı ve Nijerya'da Kupa Tedavisi", "Hastane Tabanlı Kesitsel Hacamat Çalışması"
İlk olarak ben hekimim onu belirteyim.
İstanbul Tabip Odası bir açıklama yayınlayarak Emine Erdoğan ve Şare Davutoğlu'nun himayesinde gerçekleştirilen 'Hacamat ve Kupa Tedavisi Sempozyumu'na tepki gösterdi.
Biz teşhisde de, tedavide de neden sonuç ilişkisine bakarız.
Hastalık neden nasıl olmuş, buna fizyopatoloji deriz, ve oradan teşhise geliriz.
Tedavide de eksilen, artan, bozulan, kırılan ne ise onu yerine nasıl koyabiliriz der, tedavimizi belirleriz.
Her zaman bir model, bir teori vardır.
Bu teorinin az çok bilimsel bir dayanağı, test edilebilirliği, tekrarlanabilirliği vardır.
Mesela, bir iddia mı var, bunu test ederiz, olmadı bir daha, bir daha test eder tekrar ederiz.
Hani bir laf var ya, Halep ordaysa arşın da burada diye, işte öyle.
Karpuz kırmızı mı diye keser içine bakarız, bir daha keseriz, başka yerde keseriz, başka şartlarda keseriz.
Ama emin olana kadar keser bakarız, bunun kaçarı yok.
Ayrıca sizin gösterdiğiniz site bilimsel değil, filimsel bir sitedir.
Neden bilimsel değil, neden filimsel.
Bilim referanslarla, vaka serileriyle, deneylerle konuşur, işte ondan.
Hacamata gelince, aslında tarihsel bir tedavi yöntemidir.
Aristo dönemine dayanır.
Teoride insan vücudunda iyi kan ve kötü kan vardır.
Vücutta kötü kan birikirse, hastalık yapar.
Kötü kanı uzaklaştırırsanız hastalık iyileşir.
Bunda biraz da kadınların adet görmeleri etkili olmuştur.
Kadınlarda kötü kan bu yolla atılmaktadır.
Uzatmayalım, birçok hastalık, bunlar içinde bazı psikatrik hastalıklar da vardır.
Bu teoriyle izah edilmeye çalışılmıştır.
Bunun dışında lavman,
Hatta bildiğim XIII Lui'ye altı ay içinde kırk küsur hacamat yaparak ölümüne sebep olmuşlardır.
Modern tıp Aristo tıbbını aşmıştır.
Aristo tıbbının kötü-iyi kan teorisi bir çok kez yanlışlanmış, yerine çok daha verimli, ve rafine teori ve modeller gelmiştir.
Plasebo dediğimiz, inanç etkisi, ya da psikolojik etkinin dışında yararlı olduğu bir durum gösterilmemiştir.
Hakemli dergilerde hacamatın yararına ilişkin bir çalışma yoktur.
Hatta artık bu tarz makaleleri yayınlamaya çalışmak utanç sebebidir.
Dahası hala daha peygamber tıbbı diye bu safsataları sürdürmeye çalışmak ancak cehaletle izah edilebilir.
Dünya düz değildir.
Evren yedi günde yaratılmamıştır.
İnsanlar ve diğer bütün canlılar ayrı ayrı yaratılmamıştır.
Ay peygamberin mah cemali değildir.
Kısas-ı enbiyada bahsi geçen anlatımların büyük bölümü yanlıştır.
Beyhude ısrar etmeyin.
Size zarar verir.
En basit ifadeyle.
ŞARLATANLIKTIR.
Saygılar. Oraj POYRAZ
On 04.10.2012 21:16, ertan abalı wrote:
HACAMAT NEDİR SORUSUNA AŞAĞIDAKİ LİNKTEN ERİŞEBİLİR, BİLİMSELLİĞİNİ ANLARSINIZ.
BAŞKA REKLAMLARDA VAR AMA BU YETERLİ.
http://www.hacamatege.com/
---------- Yönlendirilmiş ileti ------------
Kimden: Oraj POYRAZ <orajpoyraz@emaildodo.com>
Tarih: 4 Ekim 2012 11:56
Konu: Fw:İstanbul Tabip Odası: Basınbildirisi ve onerimiz..
Kime: Ozgur_Gundem@yahoogroups.com
Değerli Dostlar,
Bu gerçek olabilir mi? Bu bir şaka mıdır?
Hacamat ve Kupa Tedavisi Sempozyumu.
Ve:
- Geleneksel İslam Tıbbında Teşhis Yöntemleri.
- Kuran ve Hadis Referansına Sahip Tıbbi Bitkiler.
- Osmanlı ve Nijerya'da Kupa Tedavisi.
- Hastane Tabanlı Kesitsel Hacamat Çalışmasıları
Lüften birileri beni bu kabustan uyandırsın.
Yalandır, iftiradır, şakadır, mizahtır.
Birileri bunu bana söylesin.
Saygılar. Oraj POYRAZ
Tabip Odası'ndan 'hacamat şarlatanlığı'na tepki
İstanbul Tabip Odası bir açıklama yayınlayarak Emine Erdoğan ve Şare Davutoğlu'nun himayesinde gerçekleştirilen 'Hacamat ve Kupa Tedavisi Sempozyumu'na tepki gösterdi.İstanbul Tabip Odası, 28-30 Eylül 2012 tarihlerinde İstanbul'da gerçekleştirilecek olan "2. Uluslararası Hacamat ve Kupa Terapisi Sempozyumu" ile ilgili bir basın açıklaması yayınladı."Toplumu dini referanslara göre şekillendirme çabalarının sağlık alanındaki yansımaları olarak karşımıza çıkan sezaryen ve kürtaj tartışmalarına, hastane imamları projelerine şimdi de 'Hacamat ve Kupa Tedavisi Sempozyumu'nun eklendiğine tanıklık ediyoruz' denilen açıklamada, sağlık alanının giderek şiddetlenen ve kurumsallaştırılmak istenen bir gerici saldırıyla karşı karşıya olduğuna dikkat çekildi.Bu konuya ilişkin son örneğin Başbakan Recep Tayip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun eşi Sare Davutoğlu himayesinde gerçekleştirilen '2. Uluslar arası Hacamat ve Kupa Terapisi Sempozyumu' olduğuna vurgu yapılan açıklamada, sempozyum dahilinde yapılacak atölyeler kapsamında 'geleneksel İslam tıbbında teşhis yöntemleri', 'Kuran ve hadis referansına sahip tıbbi bitkiler', 'Osmanlı ve Nijerya'da Kupa Tedavisi', 'Hastane Tabanlı Kesitsel Hacamat Çalışması' gibi başlıkların tartışılacağı kaydedildi.Sempozyumun bir şarlatanlık örneği olduğuna dikkat çekilen açıklamanın devamında şöyle denildi:"Mevcut iktidar ve bürokrasi tarafından doğrudan ya da dolaylı olarak desteklenen, hiçbir bilimsel dayanağı bulunmayan, faydasız ve kimi zaman zararlı olduğu için modern tıp tarafından yüzyıl öncesinde terk edilmiş bir takım uygulamaların, her derde deva denilerek bugün yeniden canlandırılmaya hatta dayatılmaya çalışılması, halkın aklına, sağlığına ve tıbbın bilimsel niteliğine yönelik bir saldırıdır. Halkın sağlığı ile oynamak pahasına, alternatif tıp adı altında pazarlanmaya çalışılan çağdışı uygulamalarla bir yandan sağlık alanını bilimsellikten kopartarak dinselleştirmenin, diğer yandan da cepleri doldurmanın hedeflendiği açıktır. Tıp her geçen gün yeni bilimsel çalışma ve buluşlarla hızla ilerlerken, geleneksel tıp adı altında bilimdışı, sözde tedavi edici uygulamaların meşrulaştırılması girişimleri aynı zamanda iktidarın sağlık emekçilerini ve halkın cebini "hacamat" eden Sağlıkta Dönüşüm Programı'ndan güç almaktadır.Mesleki sorumluluğumuz gereği halkımızın bilimsel ve nitelikli sağlık hizmeti alma hakkını ve tıp bilimini korumak zorundayız. Halkımızın inancını ve kazancını sömürmeyi hedefleyen şarlatanlara ve sağlıktaki gericileşmeye karşı mücadele etmek biz aydın hekimlerin görevidir. İstanbul Tabip Odası olarak sağlık alanındaki tüm bilimdışı uygulamalara, bunların meşru gösterilip desteklenmesine karşı durduğumuzu ve tıp mesleğinin bilimsel niteliğini kararlılıkla savunacağımızı bildirir, halkımızı çağdışı, gerici sağlık uygulamalarına itibar etmemeye çağırırız."(soL-Haber Merkezi)
-------------------------------------------------------------------------
EMEK EN YÜCE DEĞERDİR !
-------------------------------------------------------------------------
Google "emek_haberleri" elektronik posta grubuna üye olduğunuz için bu iletiyi aldınız. Gruptan çıkmak isterseniz emek_haberleri+unsubscribe@googlegroups.com adresine boş bir e-posta atmanız yeterlidir.
--------------------------------------------------------------------------
--Denebilir ki, hicbir seye muhtac degiliz, yalniz bir tek seye ihtiyacimiz var: Caliskan olmak! Servet ve onun dogal sonucu olan rahat yasamak ve mutluluk, yalniz ve ancak calisanlarin hakkidir. Yasamak demek calismak demektir.K.Ataturk - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - Kurmus oldugum gruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur. Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz. http://orajpoyraz.blogspot.com/ - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - Di nlerin kitaplarini; Okuyup anlayana 'ateist', Okuyup anlamayana 'dindar', Hem okumayip hem de anlamayana, 'yobaz' denir.Nikola Tesla - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - Dinler atesb ocekler i gibidir: Parlayabilmek icin karanliga gereksinim duyarlar. Tum dinlerin kosulu yaygin olan belirli bir derecede cehalettir. Ki sadece bu havada yasayabilirler ancak.Arthur Schopenhauer - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - Ey mutsuzlar! Kardeslerinizi bogazliyorlar, goz yumuyorsunuz. Çigliklar duyuluyor ama siz susuyorsunuz. Aramizda dolasip kurbanini seciyor zorbanin teki, sessiz kalirsak bize dokunmaz diyorsunuz. Bok yiyorsunuz! Ne tuhaf yer burasi, sizler nasil insanlarsiniz! Haksizlik varsa bir yerde eger ayaklanmali insan. Ayaklanma olmuyorsa batsin o sehir yerin dibine. Yansin bitsin, kul olsun karanliklar basmadan.Bertolt BRECHT - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - Ben, Manevi Miras olarak hicbir Ayet,hicbir Dogma, hicbir Donmus vekaliplasmis Kural bi rakmiyorum. Benim Manevi Mirasim Bilim ve Akildir...K.Ataturk - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - Putlarin, Kabenin istedi gi: Kolelik; Canlarin, ezanin diledigi: Kolelik; Mihr apti, ki liseydi, tespihti, salipti Nedir hepsinin ozledigi? Kolelik.Omer Hayyam - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - SADRAZAM Gunlerden bir gun Hamama gidecegi tuttu, Sadrazam hazretlerinin Bir yaninda birinci veziri Bir yaninda ikinci veziri Bir yaninda ucuncu veziri. Sonra efendime soyleyeyim Peskircibasi, Nalincibasi Sabuncubasi Velhasil tam dort yuz kisilik kafile Pestamal takip girdiler hamama Gectiler kurnalarin basina Ucer beser Sadrazam deseniz Kuruldu gobek tasina Yan gelip yatti * * * Memleketin en unlu tellaklari Sardilar dört yanini Kimi elini kapti, kimi bacagini Bir keseleme surtme fasli basladi. Tam on iki saat On iki unlu tellak Incitmeden keselediler Hazretin mubarek vucudunu. Oylesine kir cikti ki sormayin Her biri nah parmagim gibi Aman efendim bu ne kiri Demeye ka lmadi Keselerin altinda eriyip gitti Koskoca sadrazam Butun maiyet erkani yerinden firladi: - Nettunuz devletliyu? Dediler tellaklara. Tellaklar cevap verdi: - Biz yikadik, keseledik. Devletl unun kir den ibaret oldugunu bilemedik. Suc bizde degil. Neyleyelim Kir bitti Sadrazam elden gitti. !!! Umit Yasar OGUZCAN (i926-i984)
This eMail was sent by Oraj POYRAZ at cimcime@neomailbox.net.
For questions and changes contact the Group Administrator: at cimcime@neomailbox.net.
If you want to unsubscribe from this orajpoyraz@emaildodo.com Group click here
To file a complaint please send an eMail to: complaints@emaildodo.com
__._,_.___
Reply via web post Reply to sender Reply to group Start a New Topic Messages in this topic (1) KORKMA, SONMEZ BU SAFAKLARDA YUZEN AL SANCAK!
SONMEDEN YURDUMUN USTUNDE EN SON OCAK.....
__,_._,___
--
Kurmus oldugum gruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur. Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com | Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz. http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
AZIZIM . . . . . . Demissin ki; Kicimla verdimse reverans Bagislayiniz ekselans Bir hazret-i dangalak gecmisse basa Kiciyla selam vermek duser her onurlu yurttasa..... . . . . . . Azizim; Goruyorum dort satirla gercegi ozetlemissin... Insanligi belleyip, onuru hatmetmissin... Bir tespitin var idi; yuzde altmis oranli; Korkarim bu dortlukte; bu teshisi es gecmissin.... . . . . . . Azizim; Kaldi mi ki; kicla selam duracak o onurlu yurttaslar... Sulta durmus huzurda, hazret-i buyuk baslar; Ar damarlar catlamis; toplumda onur nanay; . . . . . . Yalakalik revacta; iltifatta yandaslar Kurumlar paylasilmis; tutulmus kose-baslar; Bel kirmak yeter mi ki, boylesi bir ortamda... Mevkii makam kapmada; Korkarim cok yakinda; domalmada yaris baslar... AZIZ NESIN |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder