Erdal Sarızeybek: POLİS SUÇ İŞLİYOR, HESAP SORULMAZ SANIYOR, YANILIYOR…
30 Ekim 2012Bu ülkede bir kişinin ister tek ister toplu halde, eline Türk Bayrağı'nı alarak yürümesi suç değildir. İzmir'den kalkıp Ankara'ya gitmek için otobüse binmek de suç değildir, gitmek de suç değildir. Hele ki bu yürüyüş Cumhuriyet Bayramı'nı kutlamak için yapılıyorsa, bırakın suç olmayı, toplumsal dayanışma ve sorumluluğu yansıttığı için kamu gücü kullanan hükümet organları tarafından teşvik edilmesi ve kolaylaştırılması kamusal bir zorunluluktur.
Bayram kutlamalarla ilgili kanunlar var, yönetmelikler ve hele ki bu hükümetin son çıkardığı "Ulusal ve Resmi Bayramlarda Yapılacak Törenler Yönetmeliği var, bakınız amaç neymiş; "Bayramların anlam ve önemine uygun olarak coşku ile kutlanmasını sağlamak ve böylece Büyük Atatürk'e ve ilkelerine bağlılığı geliştirmek ve Ulusal birliği pekiştirmek". Şimdi de bakınız ULUS/ANKARA'da VALİ'nin ve POLİS'in yaptığına, halkın üzerine boşaltılan tonlarca suya, biber gazlarına, vurulan coplara, kalkanlara ve sonuçta bayram için bir araya gelmiş halkımıza uygulanan şiddete bir bakınız! Bu uygulama nerden baksanız amaca aykırı, nerden baksanız suç! Derhal görevden alınmalı ve bu makam sahipleri yargılanmalıdır.
Cumhuriyetimizin ilan edildiği Ulus'taki Birinci Meclis önünde yapılan halkımızın bir araya gelişi ve ardından Anıtkabir'e yürüyüş yapmasını durdurmak, elinde Türk Bayrağı ile yürüyen insanımıza müdahale ederek engellemek adli bir suçtur(Bakınız Türk Ceza Kanunu, Madde 109.).
Bu suçun "Valilik Emri" ya da "Kamu Güvenliği" denilerek işlenmesi hukuki sorumluluğu kaldırmaz, aksine bu emri verenler için de suçtur, hatta ağırlaştırıcı nedendir. Vali emri deyip polisin müdahale etmesi, zor kullanması, bu zor içinde biber gazı, cop, kalkan, fiziksel şiddet kullanılması polis için de suçtur ve suçu ağırlaştırıcı nedenler içerisindedir.
Şimdi mesele şudur; bu suça kim el koyacak, kim soruşturacak, kim yargılayacaktır?
CHP teşkilatlı bir siyasi parti olarak tüm hukuki mekanizmaları harekete geçirmeli, bu olaylarda zarar gören, mağdur olan, fiziksel şiddete maruz kalan insanlarımızı bulmalı, ilgilenmeli, şikâyetlerini hukuki zemine taşıyacak ilk adımları atmalıdır. Bu konuda Ankara Barosu da harekete geçmeli ve hem siyasi partilerimize hem de insanlarımıza hukuki yardım yollarını açmalıdır. Benzer çalışmalar İzmir ve İstanbul Baroları tarafından da yapılmalıdır, çünkü baroların kuruluş amaçlarından önde gelenleri işte budur zaten; halka hukuki yardım sağlamak.
MHP, CHP'nin ve Ankara-İzmir ve İstanbul Barolarının olası çalışmalarını tüm parti gücüyle desteklemeli ve bu desteğini halkımıza açıklamalıdır. MHP, nasıl ki yeri geldiğinde AKP'ye açık açık destek veriyorsa, tıpkı onun gibi "söze konu olan vatan ve cumhuriyet" deyip CHP'nin ve baroların bu konudaki çalışmalarına vereceği desteği ilan etmelidir ki halkımız gelinen bu noktada kimin nerede saf tuttuğunu bilsin ve görsün!
CHP ve MHP konuyu meclise taşımalı, nasıl ki mecliste sözde darbe komisyonları kurulabiliyorsa, halkımıza açıktan, kasten ve bilerek uygulanan bu şiddetin sorumlularının bulunması ve yargılanması için de komisyon kurulmalıdır. Nasıl ki sözde işkence komisyonları tek tek askerimizi çağırıp ifade alıyorsa, kurulacak bu komisyon da Ankara Valisi ve Emniyet Müdürü'nü, ardından İçişleri Bakanı'nı, derken Başbakan'ı çağırıp ifadelerini almalı ve bu hayasızca işlenen bu insanlık suçlarını yargıya taşımalıdır!
Hatta bu konuda gensoru verilmeli, hatta bu konu, hükümet yeniden güvenoyu istemek zorunda kalacak şekilde meclis gündeminden hiç düşürülmemelidir! Öyle ya cumhuriyeti yıkmak isteyenlerle işbirliği yapsınlar, evlatlarımızı göz göre göre şehit etsinler, kimse ses çıkarmasın, üstüne de cumhuriyeti korumak isteyenlere devlet gücüyle saldırsınlar, öyle mi! Kusura bakmasınlar ama Anadolu tabiriyle "yemezler " artık!
29 Ekim 2012, ULUS OLAYI bize açıkça göstermiştir ki, AKP siyaseti Türk Milleti'nin iradesini artık temsil etmemektedir.
Bu ülke ve insanlarımız AKP'nin, CHP'nin, MHP'nin malı değildir, aksine sayılanların hepsi bizim malımızdır, egemenlik bizimdir, karar da bizimdir, halkımızındır. Halk iradesinin gerçek temsili, artık CHP ve MHP'nin başta anayasa, başta Suriye, başta Barzani ve PKK, başta halkımızın işsizlik, yoksulluk ve fakirliği konularında oturduğu yerden laf ebeliği yapmak şeklinde değil, halka gitmek, meydanlara çıkarak halkımızdan yardım ve destek istemek şeklinde gerçekleşmelidir.
ANKARA ULUS'TA HALKIMIZ ANITKABİR'E YÜRÜYEREK YURDUN VE EGEMENLİĞİN TEK SAHİBİNİN KENDİSİ OLDUĞUNU AÇIKÇA GÖSTERMİŞTİR. AKP MEVCUT SİYASETİNİ DERHAL DEĞİŞTİRMEDİĞİ TAKDİRDE, HALKIN BU GÜCÜ, GÜN GELECEK ANITKABİR'DEN MECLİS'E GEÇECEKTİR!
YİNE KANIT MI İSTİYORSUNUZ BENDEN; GÖRÜNEN KÖY KLAVUZ İSTER Mİ HİÇ!
E.S.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder