13 Ekim 2012 Cumartesi

RİFAT SERDAROĞLU - SONA DOĞRU

SONA  DOĞRU

Klasik hikayedir, bilirsiniz.  Görevi devraldığı Başbakan'dan 3 zarf teslim alan yeni Başbakan'ın; bir zaman sonra, içinde "Geçmiş yöneticileri kötüle" yazan birinci zarfı, sonra "Çevreni kötüle" yazan ikinci zarfı ve  "Sen de üç zarf hazırla" yazan son zarfı okuduğu anda işinin bittiği,  kafasına dank eder.
Bundan sonrası "gecikmeleri oynamaktır" , kaçınılmaz sona doğru gidiştir.
Bu süre ne kadar uzar, o durum genellikle ekonomik koşullara ve dış olaylara bağlıdır.

Bu duruma gelen Başbakan, "şaşkın ördeğin suya dibiyle daldığı"  gibi yanlış üstüne yanlış yapmaya başlar.  Size bir örnek vereyim;
Eşbaşkan Erdoğan'ın en son şaşkınlığı Rusya ile bozuşmak oldu.
Putin, aylar önce zamanı belirlenmiş Türkiye ziyaretini, ileri tarihe erteledi !..
Türkiye'nin gerek enerji, gerek turizm, gerekse inşaat sektöründe çok yoğun ilişki içinde bulunduğu  Rusya ile sebepsiz yere ilişkilerini bozmasının akılla-mantıkla bağdaşır hiç bir yönü yoktur…

Bu olayların Türkiye'nin başına gelmesi elbette ki sebepsiz değildir. Devlet kadrolarının bir kısmını cemaate, bir kısmını çeşitli tarikatlara, bir kısmını da sırf kendi adamınız diye çapsız ve zavallı kişilere verirseniz, Dünya ve Türkiye gerçeklerini bilmeyen ve dünya meselelerine sadece "Din" penceresinden bakan bu kişiler ülkeyi ciddi sıkıntılara sokarlar…
Yapılan hatalar bazen o kadar büyük olur ki, zararı gelecek nesillere kadar sirayet eder. Sıkıştıkça, üst üste hatalar kendiliğinden gelmeye başlar, yanlış üstüne yanlış yapılmaya başlanır.
Üst düzey bürokratlar, işleri "halı altına süpürmeye" başlarlar, muhalefete dosya akışı hızlanır. Dünyada en iyi koku alan grup, Türk Bürokrasi'sidir. Milletvekilleri, parti kararını dinlememeye, kendi başlarına hareket etmeye başlar.(Yerel seçimlerin öne alınması oylamasında olduğu gibi)
Halk bu çapsızlıkları gördükçe desteğini çekmeye başlar.

Artık, iktidardan gitme ve hesap verme zamanının yaklaştığı yavaş-yavaş hissedilmeye başlanır. Makamlarının- kırmızı plakaların ve dokunulmazlık zırhının arkasına saklananlar, birer sade vatandaş olunca başlarına geleceklerin korkusuyla, kumrular gibi düşünmeye başlarlar…

Bu duruma düşen siyasetçilerin başvurdukları son yol, "Seçim Kanunları" ile oynamaktır.  Tek düşündükleri;
"Nasıl yapsam da, alacağım oy ile hakkımdan daha fazla milletvekili çıkarsam" kurnazlığıdır.

Halbuki tüm bunlar beyhudedir. Siyasette düşüş başladı mı, bunu durdurmak ve tekrar yükselmek, yağlı kazığa tırmanmaya benzer. Çıkmak için çırpındıkça geri düşersiniz.

Seçim kanunlarıyla oynamanın ustası rahmetli Özal idi. Her seçime başka bir seçim kanunu ile girdi. Fakat sonunda oyları 21.75'e düştü ve Çankaya Köşküne bu oy oranıyla "topal ördek" olarak çıkıp, aktif siyasetten çekilmek zorunda kaldı.

Eşbaşkan Erdoğan'da şimdi hem seçim kanununu değiştirmek, hem de bazı belediyeleri Büyükşehir yaparak, bazılarını da kapatarak, seçimlerde oy oranı düşse bile,  Milletvekili sayısını fazlalaştırmak istiyor.
Tarih burada da tekerrür edecek ve bu çabaların fayda getirmeyeceğini hepimize gösterecektir.

Erdoğan, iktidarda kalmak uğruna her şeyi yapabilecek gibi görünmektedir.
Bunlar;
*Hırsızlığa açık olduğu  Yunanistan ve Almanya'da ispat edilmiş ve yasaklanmış bilgisayar programı ile seçim yapmak,
* Seçim sonuçlarıyla oynanabilmesi kapısını açık tutmak,
*Seçim kanunlarıyla oynamak,
* Hiçbiri fayda etmezse ülkeyi savaşa sokup, seçimleri ertelemek olabilir.

Kendisini,  aynen eski ABD Başkanı George Bush gibi; "Seçilmiş insan",
"Allahın görevlendirdiği kişi" olarak gören ve ilaveten  "İslam Aleminin Lideri" rolünü oynamaktan çekinmeyen birinden her şey beklenmelidir.

Tüm bunlara rağmen sonuç değişmeyecektir. Erdoğan geldiği gibi gidecek ve Türk Milletine-Türk Tarihine ve Türk Yargısına mutlaka hesap verecektir.

Musa Eroğlu üstat ne diyor;
Geçtim dünya üzerinden  /  Ömür bir nefes, derinden,
Bak feleğin çemberinden /  Yolun sonu görünüyor…

Sağlık ve başarı dileklerimle  13 Ekim 2012

RİFAT SERDAROĞLU

--
Bir milletin yenilesmesinde olcu, musikide degisikligi alabil mesi, kavrayabilmesidir.
Millet, ince duygulan, dusunceleri anlatan, yuksek deyisleri, soyleyisleri toplamak, onlari bir gun once, genel son musiki kurallarina gore islemek gerekir.
Ancak bu sayede, Turk milli musikisi yukselebilir, evrensel musikide yerini alabilir.

K.Ataturk

Ey mutsuzlar!

Kardeslerinizi bogazliyorlar, goz yumuyorsunuz.
Çigliklar duyuluyor ama siz susuyorsunuz.
Aramizda dolasip kurbanini seciyor zorbanin teki,
sessiz kalirsak bize dokunmaz diyorsunuz.
Bok yiyorsunuz!
Ne tuhaf yer burasi, sizler nasil insanlarsiniz!
Haksizlik varsa bir yerde eger ayaklanmali insan.
Ayaklanma olmuyorsa batsin o sehir yerin dibine.
Yansin bitsin, kul olsun karanliklar basmadan.
 
Bertolt BRECHT
Ben,Manevi Miras olarak hicbir Ayet, hicbir Dogma,
hicbir Donmus ve kaliplasmis Kural birakmiyorum.
Benim Manevi Mirasim Bilim ve Akildir...

K.Ataturk

- - - - - - - - - - - - - -
1920 - Islam yuceltme derneginin bildirisi :
Yunan ordusu halifenin ordusu sayilir.
Hic de zararli bir topluluk degildir.
Asil kafasi koparilacak mahlukat Ankara'dadir.

ISKILIPLI ATIF 
Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com

Ayrilmak isterseniz de:
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com

- - - - - - - - - - - - - -
Arzuederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.com/


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder