25 Mayıs 2011 Çarşamba

TARİH - Yeltsinin secilmesi ve günümüz Türkiyesi...


Sizlere Boris Yeltsin'in 3 Temmuz 1996'da ikinci kez devlet başkanlığına seçilişinin öyküsünü anlatacağım.

Bu öykünün, sömürgeci karşıtı yurt severlere bir ders, ağızlarından 'demokrasi' sözcüğü hiç düşmeyen sömürgeci uşaklarının ise suratlarında patlayacak bir şamar olmasını diliyorum.

Rusya 3 Temmuz 1996 başkanlık seçimlerine giderken, Moskova'daydım.

Tüm olup bitenleri günü gününe televizyondan izledim, gazetelerden okudum. Böylece Rusya'nın bu tarihi sürecine tanık oldum.

Çok önemli dersler dolu 3 Temmuz 1996 seçimini ayrıntılarıyla anlatmadan önce, Boris Yeltsin'i dünyanın iki süper güçlü devletinden birinin başına getiren olayların çok kısa bir özetini sunuyorum.

Darbe Girişimi

1991 yılına girildiğinde Gorbaçov, Sovyetler Birliği'nin devlet başkanıydı.

12 Haziran 1991'de Sovyetler Birliği'nin on beş cumhuriyetinden en büyüğü olan Rusya'da başkanlık seçimleri yapıldı. Oyların yüzde 57'sini alan Boris Yeltsin, Rusya tarihinde halkın oylarıyla seçilmiş
ilk başkan oldu.

18 Ağustos 1991'de Gorbaçov, bir askeri darbeyle devrilmek istendi.

Darbecilerin tankları Moskova'ya girdi. Boris Yeltsin darbecileri hain ilan edip hızla Beyaz Saray adı verilen Rus Parlamentosuna koştu. Parlamentonun önünde konuşlanmış tanklardan birinin üzerine çıkarak, tüm dünya televizyonlarının canlı yayınladığı tarihi konuşmasını yaptı. 

Rus halkı adına darbecilere karşı direneceğini söyledi. O ana kadar olup bitenleri evlerinde, televizyonlarının başında korkuyla izlemekte olan Rus halkının büyük bir bölümü Yeltsin'in karşı çıkışından cesaretlenerek yollara döküldü. Kısa bir sürede on binlerce Moskovalı, tankın üstündeki Yeltsin'in etrafını büyük bir coşkuyla sarmıştı.

21 Ağustos 1991 günü darbeciler Moskova'dan kaçtı. 

Gorbaçov tutsak bulunduğu Kırım'dan Moskova'ya getirildi. Yeltsin, Rusya'nın parlayan
yıldızı olmuştu. ABD ve Batı Avrupa ülkeleri Yeltsin'in darbecilere karşı başarılı direnişini demokrasinin bir zaferi olarak görüyor, demokrat Yeltsin'i çılgınca alkışlıyordu.

Yeltsin, IMF ve Dünya Bankasına Teslim Oluyor

8 Aralık 1991 günü Sovyetler Birliği Komünist Partisini kapattıran Yeltsin, Sovyetler Birliği'nin de dağılmış olduğunu duyurdu.

Yetmiş yılı aşkın bir süre, amansız düşmanı kapitalizme karşı savaşmış olan Rusya'nın devlet başkanı Boris Yeltsin, bozulan Rus ekonomisini düzeltmek için, ABD kapitalizminin en acımasız iki kurumu olan IMF ve Dünya Bankası'na başvurdu. Sonraları ABD yöneticileri, Rusya'yı tek kurşun atmadan teslim aldıklarını söyleyeceklerdi.

IMF'ye teslim olan Yeltsin, 'şok tedavisi' olarak sunulan IMF'nin önerilerini hemen kabul edip Rus halkına dayattı. Yeltsin, IMF'nin Rus halkını perişan edecek olan önerilerini, 'radikal reformlar' olarak niteliyor, hiç kimsenin bu reformlara karşı çıkmasını istemiyordu.

İşte Yeltsin'in reformlarının sonuçları:

Faizler yükseldi, devlet yatırımları durdu.

Sosyal harcamalarda büyük kesintiler yapıldı.
Başta gıda maddeleri olmak üzere tüm tüketim maddelerinin fiyatları tavana vurdu.

Dev ölçekli fabrikalarda üretim durdu, çoğu kapandı.

Kadınlı erkekli milyonlarca kişi işsiz kaldı.

Rus parası değer kaybetti, Rus halkının bir ömür boyu oluşturduğu birikimler buharlaştı.

Ulusal gelir yarı yarıya azaldı, Rus halkı fakirleşti. Oligark denilen bir avuç vurguncu dolar milyarderi oldu.

Sağlık sistemi çöktü. Rus halkının ortalama yaşam süresi azaldı.

Özelleştirme adı altında devletin fabrikaları, yeraltı ve yer üstü zenginlikleri yağmalandı. Büyük yağmacıların arkasında, Yeltsin'in etrafını kuşatmış Yahudi kökenli Rus politikacılara her türlü destek veren ABD'nin Siyonist bankerleri ve şirketleri bulunmaktaydı.

Rus halkı açlık sınırına dayandı. 

Tüm Rusya, ABD ve Avrupa'da 1930'larda yaşanan 'Büyük Ekonomik Bunalım'dan daha kötü bir bunalıma girdi.

Rus halkı fakirleştikçe, ABD'nin Yeltsin'e olan övgüleri de artıyordu. Yeltsin'i tüm dünyaya örnek bir demokrat olarak tanıtıyorlardı.

Ekmek kuyruklarında sürünen Rus halkını görmezlikten gelen Yeltsin, 'radikal reformların' süreceğini duyuruyordu. Oysa kendi yardımcısı Rutskoy bile bu reform programını 'ekonomik soykırım' olarak
niteliyordu.

Yeltsin, Parlamentoyu Topa Tutuyor

Ekonomi çöküp milyonlarca insan işsiz kalınca, Yeltsin'e karşı siyasi hareket başladı. Parlamentoda iki cephe oluştu. Yeltsin'e karşı olanlar üst üste önergeler vererek Yeltsin'i görevden almaya
çalışıyorlardı.

21 Eylül 1993'te Yeltsin, televizyona çıktı, ulusa seslendi. Parlamentoyu kapattığını duyurdu. 

Yeni seçimlere kadar ülkeyi, özel yetkilerle kendisi yönetecekti. ABD'nin övdüğü örnek demokrat Yeltsin, muhalefete dayanamayıp parlamentoyu kapattığını duyurduğu günün hemen ertesinde Rus Parlamentosu toplandı. Yeltsin görevden alındı, yerine
yardımcısı atandı. 

Artık her şey çığırından çıkmıştı. Rusya çok tehlikeli bir siyasi bunalımın içine yuvarlanmıştı. 

On binlerce Moskovalı sokaklara döküldü. Meydanlar Yeltsin karşıtı sloganlarla inliyordu. Rus halkı, parlamentosunu savunuyordu.

Ordunun ve güvenlik güçlerinin desteğini alan Yeltsin, 4 Ekim 1993 günü, Beyaz Saray adı verilen Rus Parlamentosunu topa tutturdu. Tüm dünya televizyonları, Rus parlamentosunun topçu ateşi altında kalışını anında yayınladı. 

ABD Başkanı Bill Clinton, Yeltsin'in bu eylemini, demokrasinin savunulması olarak gördüğünü duyuruyor, demokrat Yeltsin'i destekliyordu.

Özelleştirme Yağması

Yeltsin, Aralık 1994'de Çeçenistan'a askeri saldırıda bulunup işgal etti. Moskova'nın denetiminde özerk bir cumhuriyet kurmayı denedi. Ancak Çeçenlerin güçlü direnişi karşısında geri çekilmek zorunda kaldı, iç politikada güç duruma düştü.

IMF'ye teslim olmuş Rusya'nın 1995'de dış borçları çok artmıştı. 

Hem bu borçları ödemek hem de Rusya'da yeni türemiş işadamlarının 1996 başkanlık seçimlerinde desteğini alabilmek için, Yeltsin yeni bir özelleştirme yağması başlattı. Rusya'nın en büyük fabrika ve işletmelerinin hisselerini, yeni türemiş Rus bankalarına nakit para karşılığı yok pahasına sattı. Bu hisseleri ele geçiren, kendilerine oligark denilen, hemen hemen tamamı Yahudi kökenli olan Rus işadamları ulusal medyanın ve bankaların sahibi oldular.

Yeltsin İkinci Kez Başkan Olmak İstiyor

İşte şimdi sıra geldi, Boris Yeltsin'in ikinci kez devlet başkanlığına
seçilişinin öyküsüne.

Alkol bağımlısı olan Yeltsin, 1995'de iki kez kalp krizi geçirdi.

17 Aralık 1995'de yapılan parlamento seçimlerinde, Yeltsin taraftarları beklenmedik ağır bir yenilgi aldılar. Yeltsin'in dolaylı olarak desteklediği  'Vatanımız Rusya Partisi' oyların sadece % 12,2'sini alırken, Genadi Zuganov'un liderliğindeki 'Rusya Federasyonu Komünist Partisi' oyların %34,9'unu alarak seçimden birinci parti olarak çıkmıştı. 

Artık herkes, Haziran 1996'da yapılacak devlet başkanlığı seçimini Komünistlerin lideri Zuganov'un kazanacağına kesin gözüyle bakıyordu.

Şubat  1996'da Boris Yeltsin, Haziran 1996'da yapılacak devlet başkanlığı seçimlerine katılacağını duyurdu. Bir dönem daha başkan olmak istiyordu.

Yeltsin'in karşısında iki güçlü aday vardı:

Komünistlerin lideri Genadi Zuganov
General Aleksandr Lebed

Yeltsin adaylığını açıkladıktan hemen sonra yapılan kamuoyu
yoklamalarının ortaya koyduğu görünüm şöyleydi:

Genadi Zuganov: % 50-55

General Lebed:    % 30-35

Başkan Yeltsin:  % 2-8

Ekonomiyi IMF'ye teslim eden, Rusya'nın yeraltı ve yer üstü zenginliklerini özelleştirme adı altında yok pahasına yağmalatan, halkın işsiz ve aşsız kalmasına neden olan Yeltsin'i halk artık istemiyordu. 

Onun alkol bağımlısı oluşu, ciddi sağlık sorunlarının bulunuşu ve dengesiz davranışları da gözden iyice düşmesinin nedenleri arasındaydı.

Kamuoyu yoklamalarının ortaya koyduğu kara tabloyu gören Yeltsin taraftarları paniğe kapıldılar.  En çok korkanların başında, özelleştirme yağmasıyla milyarlarca dolar vurgun vuran oligarklar geliyordu. 

Bu kişiler toplanıp, Yeltsin'e başkanlık seçimlerini iptal etmesi için baskı yaptılar. 

Açıktan açığa, 

'Seçime gerek yok, ülkeyi bir diktatör olarak siz yönetin!' diyorlardı. 

Bunları söyleyenlerin tümü de, ABD tarafından desteklenip övülen Rusya'nın yeni demokrat yıldızlarıydı.

Yeltsin kendisine verilen öğüdü dinlemedi. Seçim kampanyasını yürütecek ekibi değiştirdi. Ekibin başına kızı Tatyana ve özelleştirme yağmasının mimarı Çubais'i getirdi.

Çubais hemen işe koyuldu. 

Bankerlerden ve medya patronlarından oluşan bir çekirdek kadro kurdu. Medya patronları sürekli Yeltsin yanlısı propaganda yapacaklar, bankerler de paraları seçim kampanyasına akıtacaktı. 

Bu hizmetlerine karşılık olarak da Çubais, özelleştirme adı altında Rusya'nın en değerli kurum ve kuruluşlarını bu kişilere peşkeş çekecekti.

'Öküz Bokunu Altın Diye Yutturanlar' 

Moskova'da Yapılacak başkanlık seçiminde uygulanan kural şuydu: 

İlk oylamada oyların % 50'sinden fazlasını alan aday seçimi kazanıp başkan oluyordu. 

Eğer ilk oylamada hiçbir aday oyların % 50'sini alamazsa, bir ay içinde ikinci bir seçim yapılıyor bu kez en çok oy alan aday seçimi kazanıp başkan oluyordu.

Rusya devlet başkanlığı seçim tarihi, 16 Haziran 1996 olarak duyuruldu. Seçim kampanyası başladı.

Rus medyasının tamamı Yeltsin yanlısı propaganda yapıyor, diğer adaylara televizyonda konuşma fırsatı verilmiyordu. Buna rağmen yapılan kamuoyu yoklamalarında Yeltsin, hala Zuganov ve Lebed'in çok gerisinde kalıyordu.

Yeltsin'in kampanyasını yürüten kızı Tatyana ve ortağı Çubais, çok çabuk bir çare bulmak zorundaydılar.

Ve buldular da.

Özelleştirme yağmasından milyarlarca dolar vurmuş olan Yahudi kökenli Rus işadamlarının aracılığıyla, ABD'den yardım istediler. 

Açıkçası, Amerikalıların Rusya'ya gelip başkanlık seçimini kendilerine
kazandırmalarını bekliyorlardı!

Amerikan yönetimi, çok bilgili ve deneyimli üç siyasi uzman danışmanı Moskova'ya hemen göndermeye hazır olduğunu bildirdi.

Üç Amerikalı siyasi uzman danışman; George Gorton, Dick Dresner ve Joe Shumate acele Moskova'ya geldiler ve hemen işe başladılar. 

Peki, bu üç danışman hangi konuda uzmandılar? 

Seçim kampanyalarını yönlendirmede uzmandılar. 

Amerikan ağzıyla söyleyecek olursak, “öküz bokunu altın” diye yutturabilecek kertede yetenekliydiler. 

Şimdi de Yeltsin'i Rus halkına, 'eşi bulunmaz demokrat bir lider' olarak yutturacaklardı.

Üç Amerikalı uzmanın ilk önerileri şu oldu: 

Yeltsin'in rakipleri hakkında medya sürekli olarak yalan haberler uyduracak, çamur atacaktı! 

Ruslar bu öneriye karşı çıktı. Yalan söylenmeyecek, çamur atılmayacak, dürüstlük ilkesine bağlı kalınacaktı. 

Amerikalıların yanıtı ise çarpıcıydı:

Seçimi kazanmak istiyorsanız bizim söylediğimiz gibi davranacaksınız, dürüstlükle seçim kazanılmaz!

Amerikalı üç siyasi uzman danışman ikinci önerilerini yaptılar:

Yeltsin halkın arasına girecek, onlarla kucaklaşıp öpüşecek, gençler için düzenlenecek eğlence programlarına katılacak, onlarla beraber şarkılar söyleyip dans edecek, kısacası 'çok sevecen, çok tonton' bir kişi rolünü oynayacaktı! 

Ruslar bu öneriye de sıcak bakmadı.

Yeltsin'in doğal davranmasından yanaydılar, rol yapmasını istemiyorlardı . 

Amerikalı uzmanlar yine sert çıktılar, rol yapmadan, halkı kandırmadan seçim kazanılamazdı!

Yeltsin'in seçim kampanyası neredeyse tam bir çıkmaza girmişti ki, üç Amerikalı uzmanın ABD'den getirilmesinde payı olan Rusya'nın özelleştirme vurguncusu dolar milyarderleri ve medya patronları araya girdiler. 

Ateşli tartışmalardan sonra Amerikalı üç uzman danışmanın önerileri kabul edildi. Artık Yeltsin'in seçim kampanyasında ipler bu üç Amerikalının eline geçmişti.

Seçimin İlk Aşaması

'Öküz bokunu altın diye yutturabilecek' düzeyde yetenekli üç Amerikalı uzman; bir yandan Yeltsin'in nerede, neler konuşacağını, kimlerle buluşacağını belirlerken, bir yandan da medyanın kullanacağı
sloganları üretiyordu.

Rus medyası, Yeltsin'in rakipleri hakkında asılsız dedikodular, yalanlar, iftiralar uyduruyor, en aklı başındaların bile kafalarını karıştırıyordu. 

Yeltsin'in rakipleri Zuganov ve Lebed bu karalama kampanyası karşısında şaşkın, kendilerini savunacak, seslerini duyuracak değil bir televizyon kanalı, bir gazete dahi bulmakta zorlanıyorlardı .

İşte bu atmosferde, 16 Haziran 1996'da başkanlık seçimleri yapıldı.

Katılım oranı % 70 olmuş ve şu sonuçlar alınmıştı:

Yeltsin ( % 35,3 ), Zuganov ( % 32 ), Lebed ( % 14,5 ).

Seçimin ilk aşamasında başkan seçilememişti, ancak bu sonuç Yeltsin için çok büyük bir başarıydı. 

Birkaç ay öncesine kadar kamuoyundaki desteği % 5 dolaylarındayken, sanki sihirli bir el değmiş ve bu oran % 35'e çıkmıştı! Yeltsin'in kampanya ekibi sevinç içindeydi. 

Üç Amerikalı uzman ise daha soğukkanlı davranıyor, asıl savaşımın yeni başladığını söylüyordu.

Seçimin İkinci Aşaması

Üç Amerikalı uzman hemen kolları sıvadılar. Yolun yarısını başarıyla geçmişlerdi, ama asıl öldürücü darbeyi şimdi vurmaları gerekiyordu.

Yeltsin'e acele bir öneri götürdüler: 

İlk aşamada % 14,5 oy alan Lebed'e, geri çeviremeyeceği kadar parlak bir teklif götürün ve Lebed'in ikinci aşamaya katılmasını önleyin!

Seçimin ilk aşamasından iki gün sonra, 18 Haziran 1996'da Başkan Yeltsin, üç Amerikalı uzmanın önerisini yerine getirdi. 

Lebed'i, 'Rusya Federasyonu Güvenlik Konseyi Sekreteri' ve 'Başkanın Ulusal Güvenlik Danışmanı' olarak atadı. 

Lebed, ağzı kulaklarında, bu yüksek prestijli atamayı hemen kabul etti ve başkanlık seçiminin ikinci aşamasından çekilmiş olduğunu ilân etti.

( İYİ AHLAK BURDA DEVREYE GİREMEMİŞ - SATMIŞ, AMA NEYİ, NELERİ?)

Lebed'in çekilmesiyle meydan, Yeltsin ve Zuganov'a kalmıştı.

Üç Amerikalı uzman, Zuganov'u yıpratacak kampanyaya hemen başladılar. 

Tüm medya hemen her gün ve neredeyse günün tamamında şu sloganları tekrar edip durdu: 

'Zuganov'a verilecek oylar, Komünistleri tekrar iş başına getirecektir! ', 
'Zugonov'u seçmek demek, diktatör Stalin'i diriltmek demektir!', 
'Zuganov'a verilecek oylar, demokrasinin sonu, özgürlüklerin sonu olacaktır!', 
'Bir komünist olan Zuganov eğer seçilecek olursa, Rusya'da iç şavaş çıkacaktır!', 
'Mal sahibi, mülk sahibi, iş sahibi olmak istiyorsanız oyunuzu demokrat Yeltsin'e verin!', 
'ABD'nin ve Avrupa'nın saygı duyduğu Başkan Yeltsin'i seçin!'.

Medya bu tek yanlı propagandayı sürdürürken, özelleştirme vurguncusu Rus işadamlarının oluşturduğu havuzdan milyonlarca dolar, üç Amerikalı uzmanın saptadığı bölgelerde, belirlediği gruplara dağıtılıyordu. 

Tam bu sırada IMF, Rusya'ya 10 milyar dolar kredi verdiğini duyurdu.

Yeltsin'in seçim kampanyasını yürütenler sevinç içindeydiler.

Üç Amerikalı uzman, Yeltsin'e bir öneri daha götürdüler: 

Neredeyse iki yıla yakın ödenmeyen emekli maaşlarını ve birikmiş işçi ücretlerini hemen ödeyin! 

Ödemeler derhal yapıldı. Televizyon kanalları, birikmiş emekli maaşlarını alan yaşlıların ve ücretlerini alan işçilerin Yeltsin'in boynuna sarılarak nasıl ağlaştıklarını, ellerini yüzünü nasıl öptüklerini tekrar tekrar gösterip durdu.

Seçimin ikinci aşamasına bir hafta kala, Yeltsin bir kalp krizi daha geçirdi. 

Üç Amerikalı uzmanın yönlendirmesiyle medya bunu halka, Yeltsin aşırı yorgunluktan grip oldu, diye duyurdu. 

Yeltsin'in yanına hiç kimse sokulmadı, fotoğrafı çekilmedi, görüntüsü alınmadı. 

Bu olumsuzluğun  ustaca atlatılmasından sonra, 3 Temmuz 1996 günü başkanlık seçiminin ikinci aşaması gerçekleştirildi. Yüzde 68,9 katılımın sağlandığı seçimde iki aday şu oyları almıştı:

Yeltsin ( % 53,8 ), Zuganov ( % 40,3).

ABD'den özel olarak getirilen üç Amerikal uzman, medyanın ve özelleştirme vurguncularının desteğiyle, 'öküz bokunu altın diye' Rus halkına yutturmayı başarmışlardı. 

Boris Yeltsin, ikinci kez Rusya'nın devlet başkanı olarak seçilmişti.

Yeltsin ikinci kez başkan olarak seçildikten sonra, IMF'den 40 milyar dolar borç alındı. Ancak bu para devletin kasasına girmedi! 

Yeltsin'in kızı Tatyana ve seçimlerde Yeltsin'den yana olan özelleştirme vurguncularının Amerika ve Avrupa'daki banka hesaplarına yatırıldı!

Bu gerçek öykü, 2002 yılında Amerika'da çekilen bir filmin senaryosunu
oluşturdu. 

Fimin adı şuydu: 'Spinning Boris'. 

Türkçeye şöyle çevirebiliriz: 

'Boris Yeltsin'in Rus Halkına Yutturulması' .

Peki, Türk halkına kimlerin nasıl yutturulduğunun öyküsünü yazmanın zamanı gelmedi mi?

 


Oraz POYRAZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder