Kendiniz yapıp kendiniz tapıyorsunuz.
Kendiniz söyleyip, kendiniz inanıyorsunuz.
Siz ne komik insanlarsınız.
On 24.05.2011 11:51, Can wrote:
Bayağı tanıdık geldi ama , çıkaracağım bir yerden. Hah, gundi olmasın bu
24 Mayıs 2011 11:48 tarihinde Tarık Kale <tarikkale@gmail.com> yazdı:
"Bir kızarmaz yüz"Siyaset, özellikle bazılarının elinde ne yazık ki hiç samimiyet taşımıyor. Bu bazılarının siyaseti, "Hedefe giden her yol meşrudur." anlayışı içinde yalan, iftira, demagoji, pişkinlik ve çok standartlılık üzerine oturuyor. Bu tür siyasetin asırlık ustalarını bile hem de birkaç ay içinde çoktan geçmiş bir Çilingiroğlu yaşamış bir zaman.
"Gel tartışalım!" diye meydan okurmuş herkese Çilingiroğlu. İmam-ı Şafiî hazretlerinin çok güzel bir sözü vardır: "Âlimlerle girdiğim bütün tartışmaları kazandım; cahillerle girdiğim bütün tartışmaları ise kaybettim. Çünkü cahillerde ne ölçü var, ne de hakikate saygı." Siyaset tarihi, Çilingiroğlu kadar yönlendirilebilen, söylediğinden pek çabuk, hem de yüzseksen derece dönebilen birini görmemiş. Aslında hakkında yazmak da sadece kelâm israfı ama, bir fenomen olmuş bu; ülkesinin en anlı-şanlı, en "köklü" fırkasının başında böyle biriyle aynı iklimi paylaşmak, gerçekten çok ızdırap vericiymiş; halkın önemli bir kısmının böyle birini "lider" olarak kabul etmekte beis görmemesi de, o ülke adına ne acınacak bir halmiş!
Çilingiroğlu'nun en katlanılmaz yanı, konuşurken sürekli onur ve ahlâka vurgu yapmasıymış. Her defasında "Zerre kadar onurun varsa, sende ahlâktan eser varsa!" şeklinde esip gürlermiş. Allah'ım, kurucu bir lider olarak değil, demokratik mücadele vererek de değil, rezil ve onursuz bir skandalla fırkasının başına gelmiş, getirilmiş; önce "Ben istemem!" demiş, hemen arkasından koltuğa hiçbir sıkıntı duymadan oturmuş. Artık o noktadan sonra zerre kadar onur ve ahlâk sahibi olan bir insandan onur ve ahlâk kelimelerini ağzına alması beklenmezmiş ama, "siyaset ustası" Çilingiroğlu, eline tutuşturulan her kâğıda dayanarak sürekli yolsuzluk edebiyatı üzerine politika yapıyormuş. Ne var ki, başkaları hakkındaki iddialarının hepsi elinde kalıyormuş; hiçbirinin aslı çıkmadığı gibi, hiçbirini yargıya da taşıyamamış. Hakkında yolsuzluk iddiasında bulunduğu kişiler karşısına çıkınca pısıyor, fakat meydanlarda onur ve ahlâktan en ufak bir eser taşımadan tam tersini konuşuyor, iftira bile atıyormuş. Buna karşılık, koltuğuna yolsuz bir şekilde oturması yetmiyormuş gibi, hakkındaki belgeli yolsuzluk ve beceriksizlik iddiaları konusunda da ikna edici bir şey söyleyemiyormuş. Bir sahtekârın sahtekârlığından dolayı büyük büyük sözlerle bir nâzırı suçlama sahtekârlığında bulunuyor, sahtekârlık ortaya çıkınca da yine başkalarına ders vermeye kalkıyormuş. Başkaları hakkındaki iddialarının hepsi gerçeksiz çıkmasına karşılık, iftiraları ve haksız iddiaları sebebiyle bizzat kendisi kaç defa da mahkûm olmuş. Onur ve ahlâkın yanı sıra utanmadan da nasipsiz görünen birinin onur ve ahlâktan bahsetmesi ne kadar da katlanılmaz bir ızdırap! Gel gör ki, koskoca haber-yayın organlarıyla koskoca bir fırka, böyle birini başında görmekten ve politikalarından hiç hicap duymuyormuş, tam bir tencere-kapak misali yani.
Çilingiroğlu ile tartışmak mümkün değilmiş! Neyi nasıl tartışacakmışsınız ki!? Skandallarla bir fırkanın başkanlık koltuğuna oturtulan, her defasında çok rahat bir şekilde farklı konuşabilen, konuştuklarından rahatlıkla dönebilen, yılanları bile kıskandıracak kıvrılmalar yapabilen, yalan söyleyebilen, iftira atabilen, hiçbir gerçek belgeye dayanmadan büyük büyük iddialarda bulunabilen, sokak ve kahve ağzıyla rahatça küfredebilen ve böyle davranmayı onur ve ahlâkıyla bağdaştırabilen, bunları yaparken de yüzünde hiçbir kızarma görülmeyen bir insanla ne tartışılabilirmiş?! Onun için "Soğukkanlı, tartışmada rahat kazanıyor" diyor ve yüzünün kızarmazlığını bir marifet gibi takdim edebiliyorlarmış. Oysa bir büyük şair, böyleleri için şöyle demiş: "Şark'a bakmaz, Garb'ı bilmez, ilimden yok payesi / Bir kızarmaz yüz, bir yaşarmaz göz bütün sermayesi."
Gözlemciler, asırlık ustalarının ve image-makerlarının Çilingiroğlu'na, "Böyle yap! Sürekli at! Muhakkak izi kalır ve nasıl olsa bizim taraf başkalarını okumaz da, dinlemez de!" tavsiyesinde bulunduğu sonucuna varıyormuş.
ALİ ÜNAL
ZAMAN
23.05.2011 07:43
-- Fluctuat nec mergitur. * * * Dalgalarda savrulur ama batmaz. oO-------------------------------------------------------------------Oo http://orajpoyraz.blogspot.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder