10 Ağustos 2012 Cuma

Fwd: MENDERES DEMOKRASİSİ



-------- Original Message --------
Subject:     MENDERES DEMOKRASİSİ
Date:     Fri, 10 Aug 2012 14:59:45 +0300
From:     Ali Nejat ÖLÇEN <alinejat@olcen.net>

MENDERES DEMOKRASİSİ

 

Ali Nejat Ölçen

 

Demokrasi savıyla iktidara gelip, demokrasiyi katleden  bir siyasal parti, hangi ülkede görülmüştür bilemiyoruz. İnternet ekranlarında dolaşıma giren bir iletide Menderes-Özal-Tayyip döneminde halkın gerçek yöne­time 90 yıl içinde ilk kez katıldığına ilişkin sav gündeme girmeseydi,  o döneme ilişkin kim gerçekleri anımsamaya gereksinim duymayabilirdik.

 

Halkımız  Özal döneminde yönetime doğrudan doğruya "hayali ihracat ve banker faciasıyla "işini bilir memurlar" tarafından soyularak katılmıştı.

 

R.T.Erdoğan döneminde de  Silivri'de  gerçek demokrasiyi yaşayarak, hu­kuksal adaletin ipekden kanatları altında  yönetime halkımızın  ka­tılmakta ol­duğu yadsınamaz.  Yalnız onların nedense R.T.Erdoğanın yü­reğindeki kinden nasibini alamadıkları için hala neyle suçlandıklarını öğ­renme ola­nağına kavuşamadılar! Bir gün elbet ileri demokrasimiz onlara bu olanağı şimdiki dünyada sağlamasa bile, Arafat'ta sağlayacaktır!

 

Menderes Demokrasisi'nin nasıl ileri demokrasi olduğunu genç kuşak­lar bugün bilmeyebilirler. O yılların mutluluğunu güler yüzlü   müşfik ve içten­likli, kimseyi incitmeyen demokrasisine ilişkin  kimi bilgileri genç kuşakların bilgisine izninizle sunmalıyım.

.Demokrat Partiye oy vermeyen Kırşehir'in il iken ilçe yapılması hangi demokrasinin  gereğiydi?

.Yazar Hüseyin Cahit Yalçın, Bedii Faik, Demokrat Partiyi eleştiren yazı­ları nedeniyle tutuklanıp hapse tıkılmasaydı demokrasi nasıl gerçekleşebi­lirdi?

Bununla yetinilmemiş aynı  demokrasinin gereği milletvekili ve parti genel başkanı Osman  Bölükbaşı da kendisini tutukevinde bulmuştu.

.Erkler ayırımına gerek var mıydı?Millet Meclisinde kurulan bir komisyon  yargılama yetkisiyle donatılmalı ve halkın yönetime katılımını önleyen ya­zar çizer takımı sorgudan geçirilmeliydi.Tutuklananlar öylesine çoğalmıştı ki, hiçbir yere sığmadıkları için, 19 Mayıs stadyumunda yığılmışlardı. Öyle olmasaydı  demokrasi nasıl kurulabilirdi?Tanrı'nın bir lütfuydu Menderes. Nitekim uçak kazasından sağ salim kurtulmuş ve Ankara'ya gelişinde develer kesilerek  ana cadde kan gölüne dönüvermişti.

.Türkiye'de ilk kez bilimsel düzeyde Yapı Teknik dergisini yayımlayan kişi (Ali Nejat Ölçen) bir yatırımın ekonomik olmadığını kanıtlayan yazısı ne­deniyle Tahkikat Komisyonunun kurduğu bir alt komite tarafından sorgu­lanmalıydı elbet. Türkiye Cumhuriyeti'nin Hükümeti, ekonomik olmayan yatırım yapar mıydı? Gece eve giderken Yapı Teknik dergisini hazırladığı Adil Han'daki odanın kapısını kilitleyip halka karşı saygısızlık etmemesi gerekirdi! Sivil polisler tarafından demokrasinin gereği kapı  kırılarak  halkı ifsat eden tüm kitapları meşin çuvallara tıkılıp alıp götürülmeliydi. Öyle oldu;kitapların ve derginin tüm sayılarının nerede yakıldığından haberinin olmadı Ali Nejat'ın.

.Cumhuriyet Halk Partisinin mallarına el konulması, Halkevleri ve Köy enstitülerinin yok edilmesi de demokrasi­nin gereğiydi.Kemalist dev­rimlerin toplumsallaşmasını sağlayan bu kültür yuvaları feodal iktidarın hınç duyduğu kurumların başında geliyorsa onların demokrasinin gereği

yok edil­meleri gerekecekti elbet.

.CHP Genel Başkanı İsmet İnönü'nün Kayseriye girişinde yolunun kesil­mesi ve taşlanması da demokrasinin gereğiydi. Millet Meclisi tutanakları­nın  gazetelerde yayınlanmasının yasaklanması ve pek çok gazete sayfa­larının bom boş çıkması demokrasinin kökleşmesi için gerekliydi elbet!

.İstanbul Üniversitesi Rektörü Sıdık Sami'nin polis Bumin Yamanoğlu ta­rafından saçlarından çekip sürüklenerek üniversite dışına itilmesi de de­mokrasi içinde bilimin, bilim içinde demokrasinin gereğiydi.

.Ve şimdi Menderes demokrasisinin bir önemli uygulamasını anımsayınız:

 

6-7 Eylül 1955 günü başlayan  gece boyunca devam eden   Rum kökenli yurttaşlarımızın mal varlıklarının yağmalanması, Kadıköy kilisesindeki yaşlı papaz efendinin sünnet edilmesi  de demokrasinin gereğiydi. Bu olay bir yana onun izleyen 24 Ekim 1955 günü olanlar daha utanç veri­ciydi. Yunan Hükümeti olayı protesto etmiş ve İzmir'de Yunan Bayrağının Menderes Hükümeti tarafından selamlanarak özür dilenmesini talep edil­mişti.  Menderes Hükümetinde bu özrü dilemeye hiç kimse  ikna edilelmedi. Bir kişi hariç:

 

Yazar çizer takımından Nazlı Ilıcak'ın babası Bayındırlık Bakanı Muammer Çavuşoğlu,   İzmir'de Yunan Konsolosluğunun önünde göndere çekilen Yunan bayrağını selamlayarak Menderes Hükümeti'nin demokratik özrünü sunmuştu. 6-7 Eylül 1955'in özrü tarihin tozlu  sayfaları arasına böyle gir­miş oldu.

 

Menderes'in yarım bıraktığı demokrasiyi R.T.Erdoğan adındaki Başbakan daha da ileri götüren  kararlarıyla nurlu ufuklara doğru  Akdenizin tuzlu sularını aşarak üçüncü dünya ülkelerine ulaştıracaktır. Kimsenin kuşkusu olmasın. BOP eşbaşkanlığı onun önüne çıkması olası tüm engelleri berta­raf etmeye muktedirdir. Hiç kimsenin R.T.Erdoğan adındaki başbakandan daha demokrat olmaya hakkı yoktur.

 

Bu satırları yazan kişi (Ali Nejat Ölçen)    halkımızın ne denli kadir kıymet (!) bilmez bir davranışına 1960'ın  Mayıs'ının başlarında   Ankara'nın Kı­zılay meydanında tanık olmasın mı!  İleri demokrasinin ülkemize yerleş­mesi için tüm muhaliflerini ezip geçen Başbakan Menderes'i görmüştü. Halkın arasına katılıp onlara demokrasinin  erdemini anlatmak isterken kalabalığın içinden biri  ileri atılmış Menderes'in suratına yumrukla vurmuş

tu. Son derece demokratik bir tavır sergileyerek, teşekkürlerini sunmuş olmalıydı Başbakana! Sonra başkaları da vurmaya başladılar.  Derken açık mavi renkli bir otomobil çıka geldi. Küçücüktü araç, fakat içinden çıkan adam kocamandı, iri kıyım. O küçük araca nasıl sığmıştı! Menderesi kaptı, havaya kaldırdı, çuval gibi aracın içine tıktı ve alıp götürdü. Ne olduysa o günden sonra oldu. Demok­rasi 27 Mayıs'a doğru koşmaya başlamıştı.

 

Ali Nejat.

 

 





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder